SAĞANAK YAĞMUR ALTINDA GAZETECİLİK NASIL YAPILIR?..REHA MUHTAR'DAN GAZETECİLİK DERSLERİ!..

Bu güzel ülkede, gazetecilik yapmak önünde sonunda sağanak yağmurda yürümek demek...Islanacaksın...Zatürre olacaksın...Hastalanıp alev alev ateşler içinde yanacak, yataklara düşeceksin...

Sağanak yağmur altında gazetecilik...


Gazeteciliğin en zor günleridir bugünler... Bir yandan, içinden dışından, gizliden açıktan darbeci olmayacaksın, darbeci davranmayacaksın...
Gizli kapaklı, faili meçhullü, arkadan dolanmalı, eli silahlı oluşumlara "hop" diyeceksin...
Bunu diyeceksin ama, Türkiye'de en kolay atılan şeyin "iftira" olduğunu da bileceksin...
Her sızdırılan habere inanmayacaksın, her manipülasyona gelmeyeceksin, bu memlekette en fazla "gaz verme" işlemi yapılır, gaza mümkün mertebe itibar etmeyeceksin...
Sırf iktidara muhalifler diye masum insanlara karşı, "darbeci, cuntacı, çeteci, ocu, bucu, Ergenekoncu" muhabbetlerine acayip 'cool' takılacaksın...

Bu kadar bilgi kirliliğinin arasından, darbeci bulup, darbecilerden hesap soracaksın, "Bırak beni özgür yaşamak istiyorum" diyeceksin...
Darbeciler "şeriat geliyor" diyebilirler gerçekten de şeriat geliyor olabilir...
Ama sen yine de hem darbeye hem şeriata aynı anda, aynı dozda karşı çıkacaksın...
Darbecilere karşı mücadele eden "demokrat görünümlü şeriatçıları" göz önünden uzak tutmayacaksın...
Onların getirmek istediği "yeşil ve tek" renkli düzeni deşifre edeceksin...

Onlar Türkiye'yi bir Ortadoğu ülkesi haline getirmeye çalışacaklar...
Darbeciler ise Avrasya'yla bütünleşme masalları anlatacaklar...
Senin tek istikametin Batı'dır, Avrupa'dır, onun kültürel demokratik mirası ve değerleridir...
Şeriatçılar batılı gözükebilir...
Aldanmayacaksın...
Darbeciler Atatürkçü'yüz diyebilir...
İnanmayacaksın...
Her ikisi de totaliterdir ve Türkiye'ye demokrasiyi getirmeyecektir...
Türkiye'nin geleceği Avrasya'da, Rusya'da, Ortadoğu'da ve Katar'da değil, Avrupa Topluluğu'ndadır...
Mustafa Kemal'den bu yana Türkiye'nin iliklerine işlemiş bu gerçeği hiç unutmayacaksın,

Şeriat sadece, "kanlı mı olsun kansız mı olsun" laflarıyla gelmez...
Cemaatlerle, tarikatlarla örgütlene örgütlene, devrim değil evrim yoluyla da gelir...
Demokrasi deyince saftirik olmayaksın, "cemaatlerin ve tarikatların değil bireyin demokrasisini" savunacaksın...
Milletin kılığına kıyafetine karşı çıkmayacaksın...
Milletin kılığına kıyafetine karşı çıkmazken, mahalle baskısını da hesaba katacaksın...

Kısaca sağnak yağmur altında gazetecilik yapacaksın...
Demokrat olabilmek, demokrat olurken Cumhuriyetçi olabilmek, Cumhuriyetçi olurken laik yaşamı savunabilmek, laikliği savunurken özgürlüklerden vazgeçmemek gerek...
Bunlar bir aşurenin malzemeleri değil...
Avrupa'nın rönesanstan, reformdan, Fransız'ın devriminden, iki dünya savaşından çıkardığı sonuç sentezler...
Bunları 85 yıllık genç Cumhuriyet'e enjekte etmek sana ve senin gibilere düşecek...
Bu güzel ülkede, gazetecilik yapmak önünde sonunda sağanak yağmurda yürümek demek...
Islanacaksın...
Zatürre olacaksın...
Hastalanıp alev alev ateşler içinde yanacak, yataklara düşeceksin...
Ne zaman gök gürleyecek, yıldırım düşecek diye hep ürkeceksin...

Bir gün sağnak bitecek...
Gök gürlemesi duracak...
Yeşilin pırıltısı, şehrin ıslaklığı, yağmur ertesi yaşamın barışçıllığı ve toprak kokusu sana huzur verecek...
O zaman hâlâ yürüyebiliyorsan, artık yürümekten haz ve keyif alacaksın...
Yeşili, maviyi ve yaşamı tadacaksın...
Kendinle mutlu olacaksın...
Ülkenle gurur duyacaksın...
Sağanak yağmur altındak