Sadettin Teksoy sessizliğini bozdu! Gezi'yi izleseydim tarihi değiştirirdim!

9 yıldır ortalarda görünmeyen bir dönemin efsane muhabiri Saadettin Teksoy, uzun süren sessizliğini ilk kez bozdu, bomba açıklamalar yaptı.

Tam 34 yıl gazetecilik yaptı. Magazincilik de savaş muhabirliği de... ‘Teksoy Görevde’ programındaki sarı montu ve güneş gözlükleri fenomendi. 9 yıldır ortalarda yok. Uzun sessizliğini bir reklam filmiyle bozdu. Dolaptan o efsane mont çıktı ve kayıt yeniden başladı: “Sevgiyle besleniyorum. Enerji yüklü bir adamım!”

İşte Hürriyet'ten Hakan Gence'nin efsane muhabir Sadettin Teksoy ile yaptığı o röportaj:

Dokuz yıldır nerelerdesiniz?
Çatalca’da bir çiftlikte. Dört köpeğim ve koyunlarım var. Ailemle birlikteyim. Efe adında bir oğlum var.

Neden gazeteciliği bırakıp sırra kadem bastınız?
Zirvede bıraktım. Bugün program yapsam yine reyting rekorları kırar ama tekrara düşmek istemedim. Uzun metrajlı sinema film projem vardı. Dört buçuk sene senaryosunu yazdım. Konu, peygamberimizle ilgili. ‘Çağrı’ filminin devamı. Ama bütçesi yüksek olduğu için filmi çekmek beni zorladı. Bu arada bir de iddialı bir korku filmi senaryosu yazdım.

Yeniden haberciliğe döner misiniz?
Hayır. Ortam belli. Ya yandaş olacaksın ya da başka taraftan... Bir dönem çok güçlü haberlere damga vurdum. Şimdi o damgayı vursan içerdesin!

Vaktiyle o işlerden çok kazandınız mı? Şimdi maddi durumunuz nasıl?
İyinin ötesinde. Şükrediyorum. Ettiğim yardımlar da bana fazlasıyla döndü.

UHREVİ DÜNYAYA GEÇTİM

Sarı montlu, parmağını havaya kaldırarak konuşan bir haberci... Bazıları buna bayıldı, bazıları “Bu adam deli mi?” dedi. Gerçekten çatlak bir tarafınız var mı?
Ne delisi ya! Neden deli olayım? Özel hayatımda öyle değilim ki. Sadece heyecanlıyım.

Ciddi ciddi haberler yaparken sonra birden cinler, uzaylılar, canavarlarla ortaya çıktınız... Hangi noktada devreler yandı?
Devre falan yanmadı. Sadece uhrevi dünyaya geçtim.

Nasıl yani?
O tür haberler çok izleniyordu. Mesela adamın biri saman kâğıt üzerinde bana cinleri gösterdi. Bu yayınlandığında şimdi yüksek denen reytinglerin beş kat fazlasını aldım.

İyi ki üç harfliler sizi çarpmamış...
Onun duası var oğlum! Okuyunca etrafını zırh kaplıyor, korunuyorsun.

Peki o efsane sarı mont nasıl doğdu?
Görselliğe inanıyorum. Eğer başka herhangi renkte bir mont giyseydim kalabalığın içinde asla fark edilmezdim. Dolabımda da 30’a yakın sarı mont var. İleride onları müzeye vereceğim.

Sunduğunuz her haberden sonra parmağınızı ekrana doğru kaldırırdınız. Parmak hâlâ formunda mı?
Evet: “Beeeen Sadettin Teksoyyyy”...

Peki gölgede bile taktığınız güneş gözlüklerinin anlamı neydi?
Gölgede gözlük takmıyorum. Bu, şehir efsanesi.

Kadınlar o halinizi seksi buluyor muydu?
Elbette! Hâlâ yakışıklı değil miyim?

Ahlaksız teklifler?
Mektuplar ve telefonlar gelirdi. Ama ben gezgin bir insan olduğum için bana ulaşmaları çok zordu.

Çapkın mıydınız?
Hayır. Eşimle severek evlendik. Hâlâ da âşığım.

HABERCİLİĞİN KARANLIK DÖNEMİ

Şimdi bir program yapsanız nasıl olurdu?
Çok izlenirdi. Ama tekrara düşeceğim için beni tatmin etmezdi.

Gezi döneminde habercilik yapsaydınız, nasıl bir iş çıkarırdınız?
O zaman Türkiye’de değildim ama olsaydım haberi patlatırdım. Emin ol, tarihin seyrini değiştirirdim.

Peki Kabataş olayına gitseydiniz mesela...
Hayali bir şeydi o. Okurken tüylerim diken diken oldu. İsim vermiyorum bak burada ama “Ben gördüm” diye atıp, sonra da çıkıp özür dileyenleri, affedersin ama!

Bir dönemin fenomeni olarak ekrandaki sansürlere ne diyorsunuz?
Üzüntü duyuyorum. İçecek adam içer. Bir ara havalimanlarındaki reklamlarda mankenlerin fotoğrafları bile sansürlendi. İnsanların giyimine kuşamına karışamazsın.

Bu dönem haberciliğin karanlık dönemi mi?
Karanlık dönemin dibi. Bizim dönem zirveydi. Özgürlük vardı.

Umut var mı?
Şu seçimlerden sonra biraz var. Birçok şey değişecek.

Bir dönem dini mevzulara kafayı takmış bir adam olarak şimdi dinle aranız nasıl?
Dini bütün bir insandım ama şu ortam insanı dinden soğutuyor. That’s it! (İngilizce’de ‘O kadar!’)

NURİ BİLGE CEYLAN'I BEĞENİYORUM

Hakkınızda kimsenin bilmediği ne söylersiniz?
Kimsenin bilmediği bir uyku sorunum var. Sadece iki-üç saat uyuyabiliyorum. Günde üç-dört film izliyorum. Senaryosunu yazdığım filmlerin yönetmenliklerini de ben yapacağım.

Hangi yönetmenleri beğeniyorsunuz?
Nuri Bilge Ceylan.

Kendi senaryolarınızı yönetmek istiyorsunuz. Peki sizin sinemanız kime benzer?
Haneke’ye benzer. David Lynch’in hayranıyım.

NİYE TEDAVİ GÖREYİM?

Hiç inanmadan yaptığınız haber oldu mu?
Hayır inanmasam neden yapayım?

Peki reyting için üfürükten yaptığınız işler var mıydı?
Hayır canım! Hep ilginç haberler yaptığım için insanlar abandone oluyordu sadece.

Uzun süre Van Gölü canavarını takip ettiniz. Kaç yıl geçti, canavar ortada yok...
O ‘canavar uzmanı’ lafı Uğur Dündar’dan çıktı. Benimle dalga geçti. Güya beni küçültecekti ama altın altındır. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dekan Yardımcısı, profesörler ve halk bunu görüyor... Hepsi mi yalancı? Biz de çektik ama sadece bir kısmını. Çok süratli geçti.

Bir de Uludağ’da yaşayan Tarzan hikâyesi var. İzlerken “Yok artık!” dedim.
Neden? Bursa’da müzede bu adamın resimleri vardı. Bir kız sevmiş. Kızı ona vermedikleri için de tırlatmış. ‘Bursa Tarzanı’ olarak Uludağ’da yaşıyor. Bizim o çekimi yaptığımız dönemde dağda yaşamıyordu ama bizim için kıyafetlerini giydi, yeniden çıktı.

Keloğlan Mağarası’nda gece kalınca saç çıkma efsanesi?
Efsane falan değil. Akıl hastası bir adam çobanlık yaparken kar bastırıyor. Adam bir ay ortadan yok oluyor. Sonra bir çıkıyor saçları sakalları var. Meğer mağarada kalmış.

Yaptığınız haberler arasında sizi en etkileyen hangisiydi?
Reenkarnasyon! Bana bir tıp doktoru ‘hipnotik yaş gerilemesi’ yaptı. Ana rahmine ve oradan öncesine götüren bir çalışma. Bir süre ruhum uçtu ve boşluklarda gezdi. Sonra konuşmaya başladım. Hepsi kayıtlıydı. Ana dilim gibi Fransızca konuşuyordum.

Neymişsiniz bir önceki hayatınızda?
Fransa’da bir asilzadeymişim.

Bunlardan sonra psikolojik tedavi gördünüz mü?
Yok niye göreyim?