''SABAH'TA KÜLTÜR SERVİSİ YOK, HABERLERİ BANU ALKAN YAPIYOR''

Taraf Gazetesi yazarı Barbaros Altuğ, Elif Şafak'tan girdi, Hande Altaylı ve Sabah'tan çıktı!

Acaristan’ın başkenti

70’lerde doğup 40’lı yaşlarını 2000’lerde sürmeye başlayan ünlü san’atçılarımız favori “konu” mankenlerim. Elif Shafak ya da Hande Altaylı hanımefendiler olsun, Meltem Cumbul, Nil Karaibrahimgil olsun ne içiyorlarsa aynısından sipariş edeceğim ve her dalda düzeltmeye doyamadığımız başarılara imza atmaya doymayanlar arasında elbette ressamlar da var (modacılara da sıra gelecek merak etmeyin).

Ve bu ressamlar arasında bir tanesi güzellikte olmasa da yurtdışı başarı konusunda kuşağına fark atanlardan.

İsmail Acar Türkiye’de büyük olasılıkla iyi yaptığı iş o olduğu için hâlâ nevresim takımları ile tanınsa da meğer kendileri dünyada ne bileyim bir Kutluğ Ataman bir Hale Tenger ayarında ünlü olsa gerek ki davet üstüne davet alıyor kendi söylediğine göre sergi açmak için.

Mesela iki senede bir düzenlenen (bienal lafını da açıklattınız ya bana, aşkolsun) ve dünyanın en büyük sanatçılarının gösteri alanlarından biri sayılan Venedik Bienali’nde Türkiye’nin bir pavyonu var 2003 yılından beri. Bir küratör burada sergi açacak olan sanatçı veya sanatçıları belirliyor. Hüseyin Çağlayan, Ayşe Erkmen, Hüseyin Alptekin falan var şimdiye kadar burada işleri gösterilenler arasında.

Ama hayat bize her gün yeni şeyler öğretmekle meşgul; nasıl ki alınmayan ödülleri, yayımlanmayan İngilizce kitapları, çevirmenlere verilen ödülleri kendi hesabına yazan yazarları kafamıza vurarak öğretiyorsa işte İsmail Acar’ın da Venedik Bienali’ne katıldığını hatırlatıyor bize!

2005 yılında Sabah gazetesinde, sanat değil sosyete sayfasında Bülent Cankurt imzası ile yayımlanmış bu muştu: “Genç yaşta (gençlik sıfatını bir kez kazandınız mı sonsuza kadar kullanabiliyorsunuz anladığım) uluslararası başarılara imza atan ressamımız İsmail Acar, dünyanın önemli kültürel organizasyonlarından biri olan Venedik Bienali’ne davet edildi” diyor Cankurt. Özel haberden Acar ressamın, Venedik Belediye Başkanı tarafından özel olarak davet edildiğini de öğreniyoruz. Ama bir Türk başarılı olsun da hakkını yemesin art niyetli Avrupalılar; mümkün değil. İşte biz Taksim Meydanı’nda kutlamalar yaparken olan Acar’a oluyor ve elbette adı Venedik Bienali’nde bir türlü anılmıyor!

En şampiyon

Ama allahtan Acar’ımız bu düşman saldırıları karşısında yılmıyor ve o yastık kılıfı senin bu yeni zengin halısı benim durmadan sanatını geliştiriyor: sonuç çalışan kazanır!

Ve Acar herkesin gözünün üstünde olan kentte, Olimpiyat şehri Londra’da hem de National Gallery’de bu yaz. Yine sanat dostu gazete Sabah’tan alıyoruz haberi: “İngiltere’nin en önemli müzesi ve dünyanın önde gelen sayılı müzelerinden biri olan National Gallery, uluslararası üne sahip İsmail Acar’ın “PAŞA” triptik resmine ev sahipliği yapıyor.”

Ben elbette gururla National Gallery’ye bakıyorum; aa koca bir Titian sergisi! Bizim Acar oğlan acaba burda kendini Titian diye mi tanıtıyor okunması kolay falan? Yok, bu bildiğimiz Titian.

Ama sora sora Bağdat da bulunur İsmail Acar’ın Londra’daki başarısı da. Meğer Acar’ımızın müthiş resmi National Gallery değil National Portrait Gallery’de imiş. (Elbette ben İsmail Acar’ın bu iki yerin birbirinden tamamen ayrı olduğunu bildiğinden eminim!) Ama orda da bir fotoğraf sergisi var; oysa bizim Acar’ımız o fotoğraf üstüne boya yapan ressamlardan değil ki! Ara tara; evet arayan derviş Acar’ın çalışmasını buluyor.

Netice: Acar’ın paşa dede portresi olarak özetleyebileceğim işi “genç sanatçılara destek” vermek için açılan BP yarışmasına katılanların sergisinde 20’lik sanatçıların yağlıboya ve tuval parası kazanmak için katıldıkları (bu senenin kazananı da 26 yaşında bir Amerikalı) bu yarışmaya başvurmuş Acar’ımız meğer. Derece merece almamış (1., 2., 3. ve hatta mansiyon dahi var), başvurmuş, olan biten bu. Öğretmeni takmıştır belki, neyse.

Benim buradan çıkardığım kıssadan hisseler: 1. İstanbul çok pahalı ve ne kadar nevresim satarsan sat yağlıboya almak için ta Londra’larda yapılan yarışmalara katılmak zorundasın. 2. Bir sanatçı kırkını aşsa da (Acar 42 yaşında) hâlâ genç sanatçıdır. 3. Sabah gazetesinde kültür-sanat servisi diye bir şey yok, haberleri takma isimle Banu Alkan yapıyor 4. Acaristan’ın başkenti Batum ve ben oraya hiç gitmedim. Acar orda da sergi açsın, gitmeyen namerttir. Hoşçakal portakal (Batum’da var).

Barbaros ALTUĞ / TARAF