Sabah yazarları birbirine düştü! 'Şamar oğlanlığı' ile karıştırılmasın!

Sabah yazarı Yüksel Aytuğ bugünkü “Hayırdır Hıncal ağabey” başlıklı makalesinde kendisini önceki yazısında hedef alan aynı gazetenin köşe yazarı Hıncal Uluç’a cevap verdi.

Sabah yazarı Hıncal Uluç geçen haftaki yazılarında Yüksel Aytuğ’u, sağlıkla ilgili kamu spotunda “dizi karakterlerinin” yer almasını eleştirmişti.

Yüksel Aytuğ bugünkü yazısında ise “O yazıda beni rahatsız eden, Hıncal Ağabeyin sosyal medyanın nabzına göre yazı yazdığımı iddia etmesi oldu. Ona göre ben sosyal medyanın dümen suyundaymışım, onu söylüyor yani. Bunu nereden çıkarttığını, bu konuda herhangi bir belgesi olup olmadığını mesajla kendisine sordum. Üç gündür yanıt vermedi, veremedi” şeklindeki ifadeleriyle yanıt verdi.

Aytuğ yazısının devamında ise Uluç’a şöyle yüklendi:

“Hepinizin bildiği bir gerçeği bu vesile ile bir kez daha söylemek isterim ki, bu köşenin yazarı sadece yüreğinin ve vicdanının sesini dinleyerek yazar. Belki bazen yanıldığı da olur ama bu sadece ve sadece 'inandığı' içindir. Bu köşenin yıllardır yaşamasının başlıca sebebi de işte bu samimiyettir."

"TIK ALMAK, ŞAMAR OĞLANLIĞI..."

"Tık almak, çok okunmak vs. gibi bir derdim hiç olmadı Allah'a şükür, olacağı da yok. Neye inanıyorsam, içimden ne geliyorsa onu yazıyorum. Usta'nın her eleştirisi başım gözüm üstüne ama eleştirinin sınırları 'yazarlık şahsiyetimi' hedef alırsa işte orada susmam. Bugüne kadar susmuşluğum varsa da bu sadece Hıncal Ağabey'in yaşına ve mesleki tecrübesine duyduğum saygı ile hayat felsefesi olarak benimsediğim 'nezaketimin' bir yansımasıdır. Bunun 'şamar oğlanlığı' ile karıştırılmaması gerekir."

"Hıncal Ağabey ikinci eleştirisinde ise benim meslek liselilerin bugüne kadar ikinci sınıf öğrenci olarak görülmesine verdiğim tepkiyi tartıya çıkarmış. Verdiğim Güldür Güldür'deki skeç örneklerine bozulmuş.

Efendim o sadece mizahmış, eleştirilemezmiş. Bir mizah eserinin asla eleştirilemeyeceğini, ona sürekli gülünmesi gerektiğini de bu yaşımda kendisinden öğrenmiş oldum.

Hıncal Ağabey beğenmese de buradan bir kez daha haykırıyorum:

Maske, eldiven, dezenfektan üreten meslek liseliler, cansınız, iyi ki varsınız.

Sizinle dalga geçtiğimiz için affedin bizi!

Hıncal Ağabey bir de "Evde kalmak Yüksel'e yaramadı" demiş yazısında.

Benim hayatımda değişen bir şey yok Ustam. Bir televizyon, bir not defteri. hepsi o kadar... Ama belli ki yemeklerden, davetlerden, açılışlardan, konserlerden, türlü eğlenceden uzak kalan senin canın fena sıkılmış.

Sanırım o yüzden her gün bir köşe yazarını hedef tahtasına koyup, dart oynuyorsun. Ama başkalarının yazdıkları üzerine değil, kendi fikirlerin üzerine yazarsan belki biz de sende eleştirecek yönler bulabiliriz.

Yok bu konuda bir fukaralık çekiyorsan, benim köşe küçük olduğu için her gün koyamadığım yazıları sana paylaşabilirim.

Ellerinden öpmek isterdim ama malum, hijyen meselesi... Sağlıkla kal Ustam..."

"HINCAL ULUÇ DA ANLAMAMIŞ!"

Geçen hafta okurumuz Zeki Topçuoğlu'nun, korona virüs önlemlerini kamu spotu ile anlatan dizi karakteri doktorlara (Hekimoğlu ve Ali Vefa) tepkisini dile getiren mesajını yayınlamıştım. Sevgili Hıncal Ağabey, bu konuda zehir zemberek bir eleştiri yazısı kaleme aldı. Ona cevap da yine okurumuz Zeki Topçuoğlu'ndan geldi:

"Saygıdeğer Yüksel Bey, sizin ve okuyucularınızın aslında ne demek istediğini ne yazık ki Hıncal Bey de anlamamış. Yazınızda ismi geçen şahıslar eğer sağlık mesajlarını halka Hıncal Uluç'un da belirttiği diğer pek çok sanatçı gibi (rollerinde kazandıkları popülerliği de kullanarak) sadece gerçek hayattaki kendi doğallıklarıyla konuşarak ve davranarak iletselerdi aslında sağlıkçı olmamalarına rağmen yine de tepki almazlardı. Ama izleyicilere aygın baygın mimiklerle, azarlayan çirkin suratlarla ulaşmaya çalıştıklarında biz de doğal olarak 'Keşke gerçek ve güven veren doktorlar ekrana gelseydi' demek hakkını kendimizde buluruz. Hislerimize tercüman olduğunuz için izleyiciler adına size tekrar teşekkürlerimizi iletiyorum. Saygılarımla..."