Sabah yazarından sarsıcı analiz; Hürriyet sadece bir gazete değildir!
Yazar Mahmut Övür, AK Parti'ye karşı zaman zaman muhalefet yapan Hürriyet gazetesinin tartışılan geçmişini yazdı.
Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, Hürriyet gazetesinin derin devletle olan ilişkisini kaleme aldı. "Hürriyet sadece bir gazete değil" başlıklı köşesinde yazar, Özal örneğini anlattıktan sonra sözü günümüzdeki tartışmalara getirdi.
Özal ile Erdoğan dönemi arasındaki benzerliğe dikkat çeken Övür, Hürriyet'in misyonunun bugün de devam ettiği görüşünde. Özal'a düzenlenen suikastı araştıran savcının başına gelenleri ve Hürriyet'in sabihi Erol Simavi'nin bu olaydaki rolünü gündeme getirdi.
İşte o yazıdan bir bölüm:
MİSYONUNUN GEREĞİNİ YAPTI
"Son 60 yıllık tarihimizin önemli olaylarını hatırlayın, 6-7 Eylül olaylarından, Ahmet Kaya'nın maruz kaldığı linç girişimine, "Hayata Dönüş" operasyonundan, 17 Aralık darbe sürecine, hepsinde misyonunun gereğini yaptı.
Bunlar birer manşet hatası değil, düpedüz derin siyasetti. Şimdi biraz geriye, rahmetli Turgut Özal dönemine gidelim ve bugünle kıyaslayalım. Yıl 1988. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir yıl var. Özal'ın önemsediği konulara bakın; sivil cumhurbaşkanı, sivil MİT ve Kürt meselesinin çözülmesi... Tıpkı bugünkü gibi.
SAVCININ KAÇIRILAN KIZI
Bir de olanlara bakın: Fazla bilinmeyen tuzakları bir yana bırakıyorum, en önemlisi 18 Haziran 1988'de Anavatan kongresinde Özal'a düzenlenen suikasttı. Özal, suikasttan kurtulduktan sonra olayı Savcı Uğur Tonik'in araştırmasını ister. Daha önce de yazdım, Tonik araştırmayı sürdürürken kızı kaçırılır ve Ortaköy'de bir binaya çağrılır.
Ulaştığı sonuç ilginçtir, suikastın arkasında bir işadamı, bir gazete patronu ve bir general var.
Sonradan yazıldı, gazete patronu Hürriyet'in o zamanki sahibi Erol Simavi, general de Özel Harpçi Sabri Yirmibeşoğlu'ydu... O olay hâlâ yargı açısından bir sonuca ulaştırılmış değil ama şu biliniyor: 1988 suikastı öncesi gazete patronu Erol Simavi, Özal'a savaş açmış, hatta Hürriyet'in manşetinden yayınlanan hakaret ve tehdit içeren mektubunda Özal'a "çomar" diyecek kadar pervasızlaşmıştı.
Gazete, bu çizgisini hiç değiştirmedi. Farklı gerekçelerle de olsa 90'larda da 2007 öncesinde de hep siyasilere karşı tavır aldı, onları itibarsızlaştırmak için elinden geleni yaptı. Ve hiçbir zaman dönüp, mesela savcı Uğur Tonik'in başına gelenlerin ve yazdıklarının üzerine gitmedi.
AYNI MİSYON DEVAM EDİYOR
Şimdi de aynı misyonunu sürdürüyor. Yine bir cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyoruz, yine Kürt barışı önemini koruyor ve yine MİT'in sivilleşme çabası sürüyor. O günleri analiz eden Prof. Dr. Cevdet Akbay, Hürhaber.com'daki yazısında şöyle diyor:
"Bugün şunu çok net olarak görebiliyoruz artık; renkleri, kimlikleri, bahaneleri farklı olsa da, Barış Süreci'ni sürdüren Erdoğan'ı bugün hedef alanlarla dün Özal'ı hedef alanlar; dün Hiram Abas'ı ortadan kaldıranlar ile bugün Hakan Fidan'ı hedef alanlar aslında aynı merkezden (ulusal ve uluslararası Derin Devletler) yönetiliyorlar, yönlendiriliyorlar."
Özal ile Erdoğan dönemi arasındaki benzerliğe dikkat çeken Övür, Hürriyet'in misyonunun bugün de devam ettiği görüşünde. Özal'a düzenlenen suikastı araştıran savcının başına gelenleri ve Hürriyet'in sabihi Erol Simavi'nin bu olaydaki rolünü gündeme getirdi.
İşte o yazıdan bir bölüm:
MİSYONUNUN GEREĞİNİ YAPTI
"Son 60 yıllık tarihimizin önemli olaylarını hatırlayın, 6-7 Eylül olaylarından, Ahmet Kaya'nın maruz kaldığı linç girişimine, "Hayata Dönüş" operasyonundan, 17 Aralık darbe sürecine, hepsinde misyonunun gereğini yaptı.
Bunlar birer manşet hatası değil, düpedüz derin siyasetti. Şimdi biraz geriye, rahmetli Turgut Özal dönemine gidelim ve bugünle kıyaslayalım. Yıl 1988. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir yıl var. Özal'ın önemsediği konulara bakın; sivil cumhurbaşkanı, sivil MİT ve Kürt meselesinin çözülmesi... Tıpkı bugünkü gibi.
SAVCININ KAÇIRILAN KIZI
Bir de olanlara bakın: Fazla bilinmeyen tuzakları bir yana bırakıyorum, en önemlisi 18 Haziran 1988'de Anavatan kongresinde Özal'a düzenlenen suikasttı. Özal, suikasttan kurtulduktan sonra olayı Savcı Uğur Tonik'in araştırmasını ister. Daha önce de yazdım, Tonik araştırmayı sürdürürken kızı kaçırılır ve Ortaköy'de bir binaya çağrılır.
Ulaştığı sonuç ilginçtir, suikastın arkasında bir işadamı, bir gazete patronu ve bir general var.
Sonradan yazıldı, gazete patronu Hürriyet'in o zamanki sahibi Erol Simavi, general de Özel Harpçi Sabri Yirmibeşoğlu'ydu... O olay hâlâ yargı açısından bir sonuca ulaştırılmış değil ama şu biliniyor: 1988 suikastı öncesi gazete patronu Erol Simavi, Özal'a savaş açmış, hatta Hürriyet'in manşetinden yayınlanan hakaret ve tehdit içeren mektubunda Özal'a "çomar" diyecek kadar pervasızlaşmıştı.
Gazete, bu çizgisini hiç değiştirmedi. Farklı gerekçelerle de olsa 90'larda da 2007 öncesinde de hep siyasilere karşı tavır aldı, onları itibarsızlaştırmak için elinden geleni yaptı. Ve hiçbir zaman dönüp, mesela savcı Uğur Tonik'in başına gelenlerin ve yazdıklarının üzerine gitmedi.
AYNI MİSYON DEVAM EDİYOR
Şimdi de aynı misyonunu sürdürüyor. Yine bir cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyoruz, yine Kürt barışı önemini koruyor ve yine MİT'in sivilleşme çabası sürüyor. O günleri analiz eden Prof. Dr. Cevdet Akbay, Hürhaber.com'daki yazısında şöyle diyor:
"Bugün şunu çok net olarak görebiliyoruz artık; renkleri, kimlikleri, bahaneleri farklı olsa da, Barış Süreci'ni sürdüren Erdoğan'ı bugün hedef alanlarla dün Özal'ı hedef alanlar; dün Hiram Abas'ı ortadan kaldıranlar ile bugün Hakan Fidan'ı hedef alanlar aslında aynı merkezden (ulusal ve uluslararası Derin Devletler) yönetiliyorlar, yönlendiriliyorlar."