''SABAH OLARAK YANDAŞ OLMUŞTUK!..'' ERGUN BABAHAN'DAN TARİHİ AÇIKLAMA!..
Geçen Pazartesi akşamı TRTHaber'de birlikte Çıkış Yolu programını yaptığımız Ekrem Dumanlı'ya ‘'Doğan medyasını izle, en çok kimi parlatırlarsa, genel başkan adayı odur'' demiştim.
CHP, Kılıçdaroğlu ile değişim yaşayamaz
Kurultay öncesi yaşanan sıcak gelişmeler, kaset komplosunun gerçek adresini ortaya çıkardı.
En azından kaseti kullanarak Deniz Baykal’ı tasfiye etmek isteyen medya-iş dünyası ve bürokrasi üçgeninin eline önemli bir silah verdi.
Geçen Pazartesi akşamı TRTHaber’de birlikte Çıkış Yolu programını yaptığımız Ekrem Dumanlı’ya ‘’Doğan medyasını izle, en çok kimi parlatırlarsa, genel başkan adayı odur’’ demiştim.
Doğal olarak Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
Doğrudan patron talimatıyla yazanlar, günlerdir ‘’Gandi Kemal’’ güzellemesi yapıp duruyorlar.
Yani CHP yandaşı olmakla yetinmiyorlar, CHP içindeki bir yarışın da yandaşı oluyorlar.
CHP liderini Doğan okuru seçseydi, Baykal adaylık için bir imza bile bulamazdı açıkçası.
Yıllar önce rahmetli Turgut Özal’ın Çankaya çıkışının ardından yapılan ANAP kongresinde de biz SABAH olarak yandaş olmuştuk.
Yıldırım Akbulut’a karşı Mesut Yılmaz’ı desteklemiştik.
Kongreden bir gün önce Yılmaz’ın ailesiyle fotoğrafını 7 sütuna büyütmüş ve ‘’Yeni Başbakanı tanıyalım’’ manşeti atmıştık.
Akbulut küplere binmişti ama ne fayda...
Dünkü Doğan gazeteleri ve özellikle Hürriyet’i görünce o günleri hatırladım.
Kurultay mühendisleri yine devreye girmişti.
Manşetler Gandi ile dolmuştu, Baykal’a ‘’git’’ artık denmişti.
Aile fotoğrafı, ağır toplar ne varsa devreye girmişti.
Hedef halk desteğiyle kurultay delegesine baskı uygulamak.
Çünkü Deniz Baykal, Yıldırım Akbulut değil.
Çünkü delege çoğunluğunu kağıt üzerinde hala Baykal elinde tutuyor.
Gerçi Mustafa Sarıgül’ün aldığı oy CHP’de bir arayışa işaret ediyor ama bu kez delege Baykal’ın komploya uğradığı hissiyatında.
CIA ajanlığı suçlamaları bile devreye girdi, baksanıza Baykal’lı CHP’nin yıllardır ikinci adamı olan Önder Sav arkadaşlarınca böyle suçlandı.
Demek ki, CIA Önder Sav’a bu kez ‘’Kılıçdaroğlu’nu destekle’’ talimatı vermiş!
Anamuhalefet partisindeki ruh halini anlatan daha iyi bir örnek olamaz herhalde.
Peki, CHP bölünür mü?
Bence çatlar ama bölünmez.
Baykal kazanırsa bir tasfiye yaşanır ama bölünme olmaz.
En büyük sıkıntı Meclis grubunda yaşanır çünkü yarıdan fazla milletvekili Kılıçdaroğlu’na destek vermiş durumda.
Bu tablo, seçime kadar anamuhalefet görevinin MHP’ye geçmesine yolaçabilir, o kadar.
Çünkü bu kavga, CHP’yi Batı tarzı sosyal-demokrat bir parti yapmakla, devletçi yapısını koruma arasında bir kavga değil.
Öyle olsa, 1930 model Önder Sav, Gandi Kemal’in yanında olmazdı.
Bu, AK Parti’ye karşı başarısız olduğu düşünülen bir ekibin tasfiyesi ve Gürsel Tekin’in de katılımıyla olası bir CHP-BDP ittifakına yolaçacak bir kadronun işbaşına getirilmesi projesidir.
Sonuç itibariyle Kılıçdaroğlu, Zekeriya Temizel’in zayıflamış versiyonudur.
Temizel’in sosyal-demokratlık, devletçilik, hukukun üstünlüğü ve piyasa ekonomisine bakış hakkındaki sabıka dosyası ise ortadadır.
Yani, Kılıçdaroğlu da en az Baykal kadar devletçi, Avrupa Birliği karşıtıdır.
Onun da sosyal-demokrasiyle yakından uzaktan ilgisi yoktur.
Yolsuzlukla mücadele, temiz adam imajı partisinin oy oranını artırabilir ama iktidarı getirmez.
Zaten onu bu koltuğa oturtma çabasına girenlerin beklentisi de tek başına iktidar değil.
AK Parti’nin tek başına iktidar olmasını veya anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa ulaşmasını engellemek.
Daha önceki iktidar planları Rodos adasında yapılıyordu, bu kez işin içinde İmralı da var gibi görünüyor.
Yaşayıp görelim bakalım daha nelere tanıklık edeceğiz.
Ergun Babahan/Star
Kurultay öncesi yaşanan sıcak gelişmeler, kaset komplosunun gerçek adresini ortaya çıkardı.
En azından kaseti kullanarak Deniz Baykal’ı tasfiye etmek isteyen medya-iş dünyası ve bürokrasi üçgeninin eline önemli bir silah verdi.
Geçen Pazartesi akşamı TRTHaber’de birlikte Çıkış Yolu programını yaptığımız Ekrem Dumanlı’ya ‘’Doğan medyasını izle, en çok kimi parlatırlarsa, genel başkan adayı odur’’ demiştim.
Doğal olarak Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
Doğrudan patron talimatıyla yazanlar, günlerdir ‘’Gandi Kemal’’ güzellemesi yapıp duruyorlar.
Yani CHP yandaşı olmakla yetinmiyorlar, CHP içindeki bir yarışın da yandaşı oluyorlar.
CHP liderini Doğan okuru seçseydi, Baykal adaylık için bir imza bile bulamazdı açıkçası.
Yıllar önce rahmetli Turgut Özal’ın Çankaya çıkışının ardından yapılan ANAP kongresinde de biz SABAH olarak yandaş olmuştuk.
Yıldırım Akbulut’a karşı Mesut Yılmaz’ı desteklemiştik.
Kongreden bir gün önce Yılmaz’ın ailesiyle fotoğrafını 7 sütuna büyütmüş ve ‘’Yeni Başbakanı tanıyalım’’ manşeti atmıştık.
Akbulut küplere binmişti ama ne fayda...
Dünkü Doğan gazeteleri ve özellikle Hürriyet’i görünce o günleri hatırladım.
Kurultay mühendisleri yine devreye girmişti.
Manşetler Gandi ile dolmuştu, Baykal’a ‘’git’’ artık denmişti.
Aile fotoğrafı, ağır toplar ne varsa devreye girmişti.
Hedef halk desteğiyle kurultay delegesine baskı uygulamak.
Çünkü Deniz Baykal, Yıldırım Akbulut değil.
Çünkü delege çoğunluğunu kağıt üzerinde hala Baykal elinde tutuyor.
Gerçi Mustafa Sarıgül’ün aldığı oy CHP’de bir arayışa işaret ediyor ama bu kez delege Baykal’ın komploya uğradığı hissiyatında.
CIA ajanlığı suçlamaları bile devreye girdi, baksanıza Baykal’lı CHP’nin yıllardır ikinci adamı olan Önder Sav arkadaşlarınca böyle suçlandı.
Demek ki, CIA Önder Sav’a bu kez ‘’Kılıçdaroğlu’nu destekle’’ talimatı vermiş!
Anamuhalefet partisindeki ruh halini anlatan daha iyi bir örnek olamaz herhalde.
Peki, CHP bölünür mü?
Bence çatlar ama bölünmez.
Baykal kazanırsa bir tasfiye yaşanır ama bölünme olmaz.
En büyük sıkıntı Meclis grubunda yaşanır çünkü yarıdan fazla milletvekili Kılıçdaroğlu’na destek vermiş durumda.
Bu tablo, seçime kadar anamuhalefet görevinin MHP’ye geçmesine yolaçabilir, o kadar.
Çünkü bu kavga, CHP’yi Batı tarzı sosyal-demokrat bir parti yapmakla, devletçi yapısını koruma arasında bir kavga değil.
Öyle olsa, 1930 model Önder Sav, Gandi Kemal’in yanında olmazdı.
Bu, AK Parti’ye karşı başarısız olduğu düşünülen bir ekibin tasfiyesi ve Gürsel Tekin’in de katılımıyla olası bir CHP-BDP ittifakına yolaçacak bir kadronun işbaşına getirilmesi projesidir.
Sonuç itibariyle Kılıçdaroğlu, Zekeriya Temizel’in zayıflamış versiyonudur.
Temizel’in sosyal-demokratlık, devletçilik, hukukun üstünlüğü ve piyasa ekonomisine bakış hakkındaki sabıka dosyası ise ortadadır.
Yani, Kılıçdaroğlu da en az Baykal kadar devletçi, Avrupa Birliği karşıtıdır.
Onun da sosyal-demokrasiyle yakından uzaktan ilgisi yoktur.
Yolsuzlukla mücadele, temiz adam imajı partisinin oy oranını artırabilir ama iktidarı getirmez.
Zaten onu bu koltuğa oturtma çabasına girenlerin beklentisi de tek başına iktidar değil.
AK Parti’nin tek başına iktidar olmasını veya anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa ulaşmasını engellemek.
Daha önceki iktidar planları Rodos adasında yapılıyordu, bu kez işin içinde İmralı da var gibi görünüyor.
Yaşayıp görelim bakalım daha nelere tanıklık edeceğiz.
Ergun Babahan/Star