SABAH KÖTÜ,CİNER KÖTÜ,AKŞAM,YENİ ŞAFAK KÖTÜ...'HERKES KÖTÜ BİR TEK SİZ Mİ İYİSİNİZ?..'
Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı,Başbakan'dan bu kadar ağır bir eleştiri gelmesine rağmen basının neden tek bir sese dönüşüp bu duruma karşı çıkmadığını yazarak Aydın Doğan'a sordu:
Erdoğan-Doğan kavgasında önemli bir ayrıntı
Başbakan Erdoğan hafta sonu, Doğan Grubu'nu hedef alan açıklamalar yaptı. Yenilir yutulur sözler değildi söyledikleri.
Aydın Doğan'ın ismini alenen zikreden Başbakan, 'Hilton'dan istediğini alamadığı için çıldırdı, saldırıyor.' diyor. Daha ötesi Doğan Grubu'nun çamur attığını, istediğini alamadığı için kampanya sürdürdüğünü söylüyor. Bundan sonra 'Gizli götürelim yok. Her şeyi açık ve net millete duyuracağız.' gibi ağır eleştirilere devam ediyor.
Erdoğan şu ana kadar yapmadığı ölçüde sert açıklamalar yapıyor ve Aydın Doğan'ın bazı gazeteleri 'tetikçi' olarak kullandığından bahsediyor. Her cümle zehir zemberek. Kendisine yapılan saldırıların gerçek nedenini açıklamaları için Doğan Grubu'na bir hafta süre veriyor.
Açık söylemek gerekirse basın tarihimiz bu kadar ağır suçlamaları bu kadar üst düzeyden ve bu kadar alenen hiç duymamıştı.
'Eğer ispat edemezseniz ahlakî değerler noktasında nasibini almamış birisisiniz' cümlesi de çok ağır, 'aracı, barış elçisi' gibi sözler de unutulur gibi değil. Tam bu noktada ciddi bir muhasebe yapılması gerektiğini söylemek zorundayım; şöyle ki: Normalde, bir başbakandan bu kadar ağır açıklama geldiğinde bütün basının tek bir sese dönüşüp bu duruma karşı çıkması gerekir.
Basın özgürlüğü bunu gerektirir aslında. Böyle durumlarda grup menfaatleri bir kenara bırakılır ve herkes çok ağır eleştirilere muhatap olan bir medya grubuna destek verir.
Dünkü gazetelerde böyle bir hava yoktu. Niçin? Başbakan'dan ya da hükümetten mi korkuyor Türk basını? Hayır. Konu Başbakan'dan çekinme olsa dünkü gazetelerde Aydın Doğan'ın açıklamalarına hiç kimse yer vermezdi. Kendi gazeteleri dışında Aydın Bey'e destek veren yoktu.
Kaldı ki onların desteği de çok sınırlıydı ve 'n'apalım iddia bize ait değil; biz sadece Alman makamlarında dile getirilenlere tercüman olduk' kıvamındaydı. Oysa Erdoğan bir olaydan hareketle çok daha kapsamlı suçlamalar yapıyor. Onlara cevap vermek de gerekiyor...
Dostça ve yürekten bir şey söylemek zorundayım: Başbakan Erdoğan'ın cumartesi günü başlattığı tartışma ve o tartışma sonrası yaşanan derin sessizlik üzerinde çok ciddi düşünmek gerekiyor. En çok da Aydın Bey'in bunu düşünmesi gerektiği kanaatindeyim.
Çünkü Doğan Grubu ısrarla yalnızlaşıyor. Çeşitli vesilelerle herkesi kırıp geçiriyor, küstürüyor. O yüzden zor durumda kaldıklarında diğer medya grupları Aydın Bey'le empati yapacağına muhataplarıyla empati kuruyor. Ve büyük bir ihtimalle şöyle diyor: 'Bu grup benzer bir kampanyayı bize karşı da yapmıştı.' Bu yaklaşım doğrudur demiyorum ama gerçek bu.
Aydın Bey'in ekibi, patronunu dostsuz bırakıyor. Kimle iyi bir ilişki içinde olduklarını söyleyebiliriz ki? Sabah Grubu'yla mı, Akşam ekibiyle mi, Ciner şirketleriyle mi, Yeni Şafak kadrosuyla mı?.. Diyelim ki gerektiği için kavga ediliyor; demezler mi 'Herkes kötü, bir tek siz mi iyisiniz?'
Sakın yanlış anlaşılmasın. 'Oh olsun, iyi oldu' demiyorum; tam aksine diyorum ki 'keşke bu kadar agresif, hatta (kusura bakmayın, vefasız) bir yol izlenmeseydi ve meslekî dayanışma adına herkes yekvücut olsaydı ve siyasete karşı net bir duruş sergilenebilseydi!
Pazar gününün gazeteleri bir ibret tablosudur, üzücüdür; ama bunun asıl sebebine bakmak şart! 'Gazeteler zaten rakibimiz, o yüzden destek vermiyor' denebilir, doğrudur; herkes mesel