RUŞEN ÇAKIR: YASAKLAMAK YASAK OLACAKTI HER ŞEY YASAK OLDU!

Ruşen Çakır, AK Parti'nin iktidardaki 10 yılını değerlendirmek üzere Evrensel'den Serpil İlgün'ün sorularını yanıtladı.

Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır’a göre “laiklik AKP’nin zayıf karnı değil” Türkiye’deki İslami hareketler konusunda önemli araştırmalar yapan Çakır, AKP’nin son dönemdeki temel tutumunun “yasaklamak” olduğuna işaret ediyor.
Çakır "Yasaklamak yasak olacaktı her şey yasak oldu" diyerek gelinen noktayı özetledi. Gülen Cemaati ile hükümet arasındaki gerilim ve Kürt sorunu üzerine iddialı yorumlarda bulunan Çakır iktidardaki çatışmada ana alanın hala Kürt sorunu olduğunu söyledi.

EN BÜYÜK SORUN OTO SANSÜR
- AKP'nin medya üzerindeki baskısının etkilediği isimlerden biri olarak, otoriterleşmenin medyadaki yansımasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Basın özgürlüğü anlamında en kötü dönemini yaşıyor Türkiye. İyileşeceğe de pek benzemiyor. AKP'nin medyanın siyasete müdahalesinin kapılarını kapatmış olması çok takdire şayan. Yani geçmişte medya patronları siyaseti dizayn ediyorlardı. Bu anlamda çok iyi oldu. Ama şimdi kendileri medyayı dizayn etmeye başladı bu da çok kötü. Buradan çıkışı kolay görmüyorum. Olsa olsa sosyal medya bir kapı aralar. Şu anda oto sansür en büyük sorun. Eskiden gazeteci taraflı diye eleştirilirdi şimdi tarafsız diye eleştiriliyor. Gazetecinin sivil ve tarafsız olanı herkesten dayak yiyor. Bu çok tehlikeli!

CEMAAT HÜKÜMET KAPIŞMASININ ANA ALANI KÜRT SORUNU

- Erdoğan'ın hedeflerine ulaşması, "2023 vizyonuna varabilmesi" için Kürt sorununu çözmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Dönem dönem beklenti yaratıyor, ancak bunun karşılığı yok. Son olarak açlık grevleri karşısında aldığı tutuma baktığımızda da bunu görmüyoruz. Erdoğan, ne yapmak istiyor?

Erdoğan bu sorunu çözmeden, kafasındaki hayalleri gerçekleştirmesinin imkânsız olduğunu biliyor, kabullenmek istemiyor. PKK ile Kürt sorunu iç içe geçmiş olduğu için zorlanıyor. Eğer PKK gibi bir tehdit olmasaydı, Kürt sorunun çözümüne İslami unsurları da katarak, inkardan vazgeçip kademeli bir takım düzenlemelerle, ana dilde eğitimin belki 15- 20 yılda gerçekleşeceği bir süreç yapabilirdi ama şu anda tek aktör kendisi değil. Ve Kürtlerle doğrudan ilişki kurma kapasitesi ve yeteneği giderek azalıyor. PKK'nın kitlesel desteği ise giderek artıyor.

İkincisi; Kürt hareketinin dışarıdaki bir takım güçler tarafından manipüle edildiği konusunda çok güçlü inanışları var. Taşeronluk falan laflarını ederken, inanarak ediyor.
Ve önünde dev bir sorun var; Abdullah Öcalan olayı. Olayın düğüm noktasının orası olduğunu onlar da biliyor. PKK meselesinde ne yapmak gerektiği konusunda çok ciddi bir kapışma da var. KCK operasyonları, Öcalan'la görüşme, PKK ile doğrudan görüşme olaylarında farklı eğilimler var ve bunlar çok sert çatışıyor. Açlık grevlerinin çözümünün Öcalan'ın üzerindeki tecridin kaldırılması olduğunu herkes biliyor. Hükümetin büyük kısmı zaten bu noktaya yakın ama devletin içindeki bir takım başka unsurlar bunu engellemek istiyor.

- Çatışma Kürt sorunu dışında başka hangi alanlarda var?
Kürt meselesi ana alan. Bunu uzun zamandır söylüyordum, başka söyleyenler de vardı ama insanlar inanmıyordu, MİT krizi çıkınca, birden herkesin jetonlar teker teker düşmeye başladı. Bir savcı kalkıp hükümetin siyasi iradesini yargılamaya çalışıyor ve tam da Başbakan'ın ameliyatı zamanında. Bu, savcının şövalyeliği falan değil, yani öyle bir şey olsa, zaten savcıyı görevden aldılar, olay kapanırdı. Öyle bir şey olmadı. Demek ki devletin içinde bir odak var; MİT üzerinden devleti, PKK ile görüştüğü için cezalandırmak istiyor. Bu kavga hala bitmiş değil.

İKTİDAR KAVGASI VAR

-Gülen cemaatini mi kast ediyorsunuz?

Kim olduğunun önemi yok. Bir yerden sonra bunlar bizim kanıtlayabileceğimiz şeyler değil.

- Ama yazılıp çiziliyor, siz de yazıyorsunuz. İsim söyleyebilirsiniz...

Cemaatle hükümet arasında bir iktidar kavgası olduğu kesin. Bunu yeni tip iktidar savaşları olarak tanımlıyorum. İsrail'e bakışta ciddi bir farklılık var, İran konusunda yer yer ayrılıklar var. Dolayısıyla Kürt meselesi çok ciddi bir alan. En son Gülen "beş yıl önce söylediklerimiz dikkate alınsaydı böyle olmazdı" dedi. Ciddi bir kapışma var, ama en çok Kürt meselesinde var. Diğer konularda kolayca benzeşebiliyorlar.
Mesela 29 Ekim meselesinde herkes CHP'ye karşı olmak konusunda birleşebilir. Ama Kürt sorununda birleşmiyor. Çok fazla yansımıyor ama açlık grevleri konusunda da aralarında fark olduğunu düşünüyorum.

Ruşen Çakır röportajının tamamını buradan okuyabilirsiniz.