RUHAT MENGİ'NİN TÜRBANLA SOĞUK SAVAŞI!.. MENGİ'NİN 'HEP SORACAĞIM' DEDİĞİ TÜRBAN SORUSU NE!..
Susuyorlar çünkü Kur´an´ın hiçbir yorumunda saçı örtmekle, tesettüre girmekle ilgili bilgi yer almıyor. Bu durumda da ne başörtüsü veya türban takanlar daha dindar, ne de takmayanlar daha az dindar sayılabilir.
"Cıs" bir soru!
İki gün önce Ahmet Hakan ve Ruşen Çakır´a bir soru sordum. Aslında bu soru yalnız onlara değil "türban" diye tutturarak dini, inancı, dindarlığı sadece kadın tesettürüne bağlayan ve demokrat olma adına sürekli "Dindarlar inancını özgürce yaşasın" edebiyatı yapan herkese sorulmalıydı.
Ama bu meslektaşlarımız dini, Kur´an´ı daha iyi inceledikleri için onlara sorulmuştu.
Sebebi ise şu; bu ülkede dindar Müslümanlar, fazla dindar olmayan ama eksiklerinin hesabını Allah´a vereceğini bilen Müslümanlar, Müslüman olmayanlar veya hiç inanmayanlar, herkes özgür (şu anda)...
Bütün sıkıntı ve kavga ise bir tek "kadının türbanına" kilitleniyor.
Soru şuydu: Kur´an´da kadının saçını örtmesi veya tepeden tırnağa tesettüre girmesi ile ilgili bir emir var mı?
Dine önem veren bir ailede yetiştiğim, Kur´an´ı da incelediğim için anladığım kadarıyla açıklamıştım da: Nur ve Ahzab surelerinde "örtüleri yakaların üstüne indirmek" veya "omuzlara almak"tan söz ediliyor. Ama ilgili surelerin hepsi birlikte okunduğunda, bunun halhal, kolye, bilezik gibi kıymetli takıları örtmek ve tehlikeden korunmak için olduğu anlaşılıyor. Hatta "Ey inananlar" yerine "Söyle" başlığıyla geldiği için Hz. Muhammed´in etrafındaki, o yıllarda yaşayan insanların kastedildiği de belli.
Yani "saçı örtmek"le ilgili hiçbir emir yok.
Bunu neden kimse açıklamıyor?
Devamlı "türban" yazanlar, "türban"ı bir dindarlık veya namus kalkanı gibi empoze edenler neden sıra bu konuya geldiğinde susuyorlar?
Susuyorlar çünkü çeşitli yorumları yapılan Kur´an´ın hiçbir yorumunda saçı örtmekle, tesettüre girmekle ilgili bir bilgi yer almıyor.
Bu durumda da ne başörtüsü veya türban takanlar daha dindar, ne de takmayanlar daha az dindar sayılabilir.
Bütün samimiyetimle öğrenmek istiyorum, bu emir nerede?
Meslektaşlarımız "cıs" sayarak dokunmak istemiyorlar, oysa din de baskıyla değil, öğrenerek, tartışarak anlaşılabilir. Onların yerine mesela Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ve eski Başkanı Süleyman Ateş halkı neden aydınlatmıyorlar? (Bu soruyu sormayı sürdüreceğim.)
İki gün önce Ahmet Hakan ve Ruşen Çakır´a bir soru sordum. Aslında bu soru yalnız onlara değil "türban" diye tutturarak dini, inancı, dindarlığı sadece kadın tesettürüne bağlayan ve demokrat olma adına sürekli "Dindarlar inancını özgürce yaşasın" edebiyatı yapan herkese sorulmalıydı.
Ama bu meslektaşlarımız dini, Kur´an´ı daha iyi inceledikleri için onlara sorulmuştu.
Sebebi ise şu; bu ülkede dindar Müslümanlar, fazla dindar olmayan ama eksiklerinin hesabını Allah´a vereceğini bilen Müslümanlar, Müslüman olmayanlar veya hiç inanmayanlar, herkes özgür (şu anda)...
Bütün sıkıntı ve kavga ise bir tek "kadının türbanına" kilitleniyor.
Soru şuydu: Kur´an´da kadının saçını örtmesi veya tepeden tırnağa tesettüre girmesi ile ilgili bir emir var mı?
Dine önem veren bir ailede yetiştiğim, Kur´an´ı da incelediğim için anladığım kadarıyla açıklamıştım da: Nur ve Ahzab surelerinde "örtüleri yakaların üstüne indirmek" veya "omuzlara almak"tan söz ediliyor. Ama ilgili surelerin hepsi birlikte okunduğunda, bunun halhal, kolye, bilezik gibi kıymetli takıları örtmek ve tehlikeden korunmak için olduğu anlaşılıyor. Hatta "Ey inananlar" yerine "Söyle" başlığıyla geldiği için Hz. Muhammed´in etrafındaki, o yıllarda yaşayan insanların kastedildiği de belli.
Yani "saçı örtmek"le ilgili hiçbir emir yok.
Bunu neden kimse açıklamıyor?
Devamlı "türban" yazanlar, "türban"ı bir dindarlık veya namus kalkanı gibi empoze edenler neden sıra bu konuya geldiğinde susuyorlar?
Susuyorlar çünkü çeşitli yorumları yapılan Kur´an´ın hiçbir yorumunda saçı örtmekle, tesettüre girmekle ilgili bir bilgi yer almıyor.
Bu durumda da ne başörtüsü veya türban takanlar daha dindar, ne de takmayanlar daha az dindar sayılabilir.
Bütün samimiyetimle öğrenmek istiyorum, bu emir nerede?
Meslektaşlarımız "cıs" sayarak dokunmak istemiyorlar, oysa din de baskıyla değil, öğrenerek, tartışarak anlaşılabilir. Onların yerine mesela Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ve eski Başkanı Süleyman Ateş halkı neden aydınlatmıyorlar? (Bu soruyu sormayı sürdüreceğim.)