RTÜK'ün Cumhuriyet TV'ye lisans zorunluluğu kararına tepki
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), 27 Aralık’ta yaptığı genel kurul toplantısında Cumhuriyet gazetesi YouTube kanalı Cumhuriyet TV’ye yönelik lisans zorunluluğu kararı aldı. RTÜK'ün lisans talebinde bulunduğu ilk YouTube kanalı Cumhuriyet TV oldu. Karara karşı oy kullanan RTÜK Üyesi Tuncay Keser, kararı "kanuni dayanaktan yoksun, ölçüsüz, hukuk devleti ilkesine aykırı" bulduğunu vurgularken, bir başka RTÜK Üyesi İlhan Taşçı ise "Hedef Türkiye'de tek seslilik" dedi.
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Eylül ayında katıldığı programda, YouTube kanallarına lisans zorunluluğu getirileceğini belirterek, "Kişisel yayınlar hariç tüm yayınlar RTÜK denetimindedir. Yeni dijital mecralar da Türk kanunlarına uymak zorunda. Lisans almak zorundalar. YouTube üzerinden haber yapanlar, program yapanlar RTÜK'ten lisans almak zorunda kalacaklar. Cüzi bir rakamla bu verilecek. Lisans süresi 10 yıllık. Her yıl düzenli ödeme yapılıyor" dedi. 27 Aralık'ta RTÜK Üyesi İlhan Taşçı, Kurul'un, Cumhuriyet TV ile ilgili karar aldığını bildirerek, "İnternet ortamından yayın izni veya yayın lisansı olmadan yayın hizmeti sunulduğu gerekçesiyle yayın lisansı başvurusunda bulunması konusunda uyarılmasına ve 72 saat süre verilmesine karar verildi" ifadelerini kullandı. Taşçı'nın açıklamasından 10 gün sonra, 6 Ocak 2025'te ise alınan karar, RTÜK'ün internet sitesinden duyuruldu. Duyuruda, alınan karar 2018 yılında yürürlüğe giren “Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmelik”e dayandırıldı.
"İnternet, basın özgürlüğünün en önemli aracı"
Cumhuriyet'in aktardığına göre; RTÜK üyesi Tuncay Keser'in, üst kurulun bu kararına karşı oy kullandığı öğrenildi. Keser, karşı oy gerekçesinde, şunları kaydetti:
“Çağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp anayasal güvence altında olduğu rejimlerdir. Ayrıca basın ve ifade özgürlüğünün hangi ölçüde kullanıldığı, demokrasilerin niteliği açısından önemli göstergelerden biridir. Son yıllarda bilişim teknolojisinde sağlanan gelişme, interneti en yaygın iletişim ortamı haline getirmiş, değişik platform ve mecralar, haberleşme özgürlüğü, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile basın özgürlüğünün en önemli aracı haline gelmiştir."
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararını anımsatan Keser, şu ifadeleri kullandı:
“AYM internet alanına müdahalenin çerçevesini ‘İnternet, modern demokrasilerde başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bakımından önemli bir değere sahip bulunmaktadır. İnternetin sağladığı zemin, bilgiye ulaşma, kişilerin bilgi ve düşüncelerini açıklama, karşılıklı paylaşma ve yaymaları için vazgeçilmez niteliktedir. Bu nedenle sadece düşünceyi açıklamanın değil, aynı zamanda bilginin elde edilmesi açısından günümüzde en etkili ve yaygın yöntemlerden biri haline gelen internet konusunda yapılacak düzenleme ve uygulamalarda devletin ve idari makamların çok hassas davranmaları gerektiği açıktır’ şeklinde vurgulamıştır.”
"Hukuk devleti ilkesine aykırı"
Keser, üst kurul çoğunluğunca alınan kararla bağlı yönetmeliğe aykırı bir şekilde Cumhuriyet TV’den lisans alma zorunluluğu getirerek ifade özgürlüğüne hukuki olmayan bir müdahalede bulunulduğunu belirtti.
Keser, “İdareye, internet yayıncılığı konusunda çok geniş bir müdahale olanağı veren karar, bu yönüyle hukuk devleti ilkesine de aykırıdır. YouTube platformunun yer sağlayıcı niteliği dikkate alındığında, Cumhuriyet TV’nin adresinden yapılan paylaşımlarda üst kurulun yer sağlayıcılarla ilgili yetkisinin bulunmadığı açıktır. Cumhuriyet TV’ye lisans alma zorunluluğu getirilmesi, kanuni dayanaktan yoksundur, ölçüsüzdür, hukuk devleti ilkesine aykırıdır” değerlendirmesinde bulundu.
"Hedef Türkiye'de tek seslilik"
RTÜK üyesi İlhan Taşçı, RTÜK’ün Cumhuriyet TV özelinde lisans almaması durumunda erişimin engellenmesine yönelik adım atması için mevzuatta herhangi bir görevinin olmadığına işaret etti.
Bu durumu kurul toplantısı sırasında da dile getirdiklerini belirten Taşçı, şunları söyledi:
“RTÜK’ün internet üzerinden yapılan yayınlarla ilgili denetim yetkisi, tıpkı bir televizyon yayınının olduğu gibi katalog biçiminde internet üzerinden yayımlanması halinde söz konusu olabilir. Örneğin A kanalı, B kanalı kendi içeriğini internet üzerinden de yayımlıyorsa 6112 sayılı kanuna göre, RTÜK’ün yetkisi var. Ancak Cumhuriyet TV’ye baktığımızda, klasik anlamda bir televizyon gibi belli saatlerde belli programlarda sistematik bir yayın akışı yok. Bu haliyle RTÜK’ün de Cumhuriyet TV için ‘Lisans alın’ deme yetkisi yok."
RTÜK’ün kararının doğrudan doğruya “basın özgürlüğüne ve ifadenin yayılması özgürlüğüne müdahale” anlamına geldiğini söyleyen Taşçı, RTÜK’ün oyçokluğuyla aldığı kararı “hukuki dayanaktan yoksun” olarak tanımladı. Taşçı, “Burada hedeflenen halkın bilgi almasına dönük alternatif yolların önünü tıkamaktır. Nihai hedef ise Türkiye’de tek sesliliktir. Diğer taraftan iktidara yakınlığıyla bilinen pek çok başka internet yayını yapan kanal var. Bunlarla ilgili herhangi bir adım atılmazken ne değişmiştir de Cumhuriyet TV’nin lisans alması gerektiği sonucuna varılmıştır” diye sordu.
"Çifte standart"
Basın Konseyi yüksek kurul üyesi ve Cumhuriyet Vakfı üyesi avukat Dr. Başar Yaltı, RTÜK’ün “bugüne kadarki uygulamaları ile siyasal iktidarın anlayışına ve belirli siyasal hedeflere uygun hareket ettiğini” belirtti. Cumhuriyet TV’yi lisanslandırmaya yönelik kararın da bu durumla ilgili olduğu görüşünü dile getiren Yaltı, “Yasal bir dayanak varmış gibi gözükse de benzer durumda çok sayıda yayın kuruluşu olmasına rağmen yalnızca Cumhuriyet TV’ye lisans zorunluluğu gelmesi çifte standarttır. Yasal dayanağı bulunsa bile anayasadaki basın özgürlüğüne ve temel insan haklarına aykırı olduğu görüşündeyim. Bu uygulama muhalif medyanın denetim altına alınması ve yaptırım tehdidi ile sansür uygulanması sonucunu doğuracaktır” yorumunda bulundu.
"Gündem dayatması"
Cumhuriyet'e açıklamada bulunan Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş, RTÜK’ün yetki alanınını genişlettiğini, bu durumun diğer YouTube kanallarını da tehdit ettiğini belirtti. Durmuş, “Geleneksel yayıncılık yerini dijitale, yani YouTube’a bırakmış durumda. Çünkü buralara göre daha özgür bir yayıncılığa imkân veriyor. İktidarın bundan rahatsız olduğuna dair birçok emare söz konusu. Bunun devamı Instagram, Twitter, Facebook ve Spotify ve benzeri platformlardan yapılan yayınlar için de gelecektir” ifadelerini kullandı. Durmuş, amaçlarının kendi belirledikleri gündemin dışına çıkılmasını ve gerçek haberin ya da konunun konuşulmasını engellemek olduğunu söyledi.