RTÜK BAŞKANI DAVUT DURSUN HANGİ ÜNLÜ GAZETECİNİN PROGRAMINA KATLANAMIYOR?

RTÜK Başkanı Davut Dursun Yeni Şafak Gazetesi'ne yaptığı açıklamada ünlü bir gazetecinin televizyon programına katlanamadığını açıkladı.

Davut Dursun, Siyaset Bilimci ve Akademisyen. 2005 yılından bu yana RTÜK üyeliği yapıyordu ama Zahid Akman'ın ayrılmasıyla son 6 aydır RTÜK başkanlığı yapıyor. Görevi devraldıktan hemen sonra köşe yazılarına ara verdi. Üç hafta öncesine kadar ne bir televizyonda konuştu, ne bir gazeteye röportaj verdi. Dursun, sessizliğini geçen hafta verdiği bir konferansta bozdu. Dursun, göreve geliş sürecinde neler yaşadığını, RTÜK'te cezaların nasıl uygulandığını; RTÜK'ün TRT ile ilişkisini, Yeni Şafak gazetesine anlattı.


Toplumun milli ve manevi değerleriyle Etiler'de oturanların değerleri aynı mı?" sözünüz çok tartışıldı. Ortada bir ahlaki ayrımcılık var mı?


Hayır hiç ilgisi yok. Öncelikle bir tashih yapmam gerekiyor. Verilen cevap "toplumun" şeklinde değil "şu toplumun..." şeklindedir. Yani orada, konuşmayı yaptığım salonda hitap edilen kesim söz konusudur.


Yani siz kıyaslama yapmadınız?


Bir kıyaslama söz konusu değil. Bu sözün sarf edildiği yerde muhafazakar bir toplum kesimi vardı. Muhatap topluluğun uzlaştığı milli ve manevi değerlerle, toplumun diğer sosyal kesimleri arasında bazı farklılıkların olabileceği anlatmak istedim.


Siz uzlaşmakta zorlandığınızı da söylemiştiniz...


Evet. Üyelerden birinin 'normal' dediği bir yayına bir diğeri 'uygun değildir' diyebiliyor. Milli ve manevi değerlere aykırı yayın yapılmasını kanun koyucu yasaklıyor, ancak bu konuda herkesin aynı şeyi düşündüğünü sanmak doğru değil.


Uzlaşamadığınızda ne yapıyorsunuz?


Kendi aramızda uzlaştığımızda karar "oybirliği" ile çıkarken uzlaşı olmazsa en az beş oyun aynı yönde olduğu görüş karar haline geliyor.


Peki kararla ilgili yayıncıyla anlaşamadığınızda ne oluyor?


Konu mahkemeye intikal ediyor. Yargı da hukuk çerçevesi içinde karar veriyor. Bizim için bu kesinlik ifade ediyor.


3984 sayılı yasanın 4. maddesinde 'Yayınların toplumun milli manevi değerlerine ve Türk aile yapısına aykırı olmaması' ibaresi yer alıyor. Neler milli ve manevi değerler arasına giriyor?


Bu sorunun somut cevabını vermek çok zor. Milli ve manevi değerlere aykırı olduğu iddia olunan somut olaya bakarak karar vermek gerekir. Mesela; Aşk-ı Memnu'daki sevişme sahnesi toplumun milli ve manevi değerlerine uygun mu yoksa değil midir?


Sizce?


Bilemem, tartışmalı bir konu.


Yayınların müstehcenliğine dair de belli bir çerçeve yok değil mi?


Kanun koyucu yayınların müstehcen olmaması gerektiğini söylüyor. Ancak neyin müstehcen olduğu konusu tartışmalıdır. Hangi eylem, görüntü ve ses müstehcen sayılmalıdır? Bu konuda farklı düşünceler ve tercihler söz konusu. Teoride de farklı tezler var.


Kimin sözü geçiyor? Kanun koyucunun mu, RTÜK'ün mü yoksa halkın mı?


Elbette kanun koyucunun iradesi önemli. RTÜK mevzuatı uygulayan idari otoritedir. Halkın talep ve istekleri de önemlidir. Neticede kanun koyucu halkın taleplerini dikkate alarak kanun yapıyor.


Alo RTÜK 178 hattını en çok kimler, niçin arıyor?


Toplumun her kesiminden şikayetler geliyor. Kimisi 'toplumun yapısına uymuyor kaldırın', kimi de 'çocuklarımız mahvoldu ahlaksızlık aldı başını gidiyor' diyor.


Yasak insanlara itici geliyor. RTÜK'ün kararlarını sert bulan bir kesim de var...


Tabi. Mesela; sigara görüntüleri buzlanıyor. Kişisel olarak ben de eleştiriyorum ama 4250 sayılı bir yasa çıktı. Tütün muamülleriyle ilgili bu yasa televizyonlardaki sigara görüntülerinin yayınlanmamasını şart koşuyor. Bizim yasamızda yok ama böyle bir yasal düzenleme olduğu için uygulamak zorundayız.


Cezaları nasıl uyguluyorsunuz?


Kademeli olarak. Eğer ilk defa suç işlenmişse uyarı, arkasından özür sonraki aşama kısa süreli durdurma oluyor. Buna rağmen yeniden aynı suç işleniyorsa para cezası, ağırlaştırılmış ceza, son olarak da yayın durduruluyor.


Halkın görüşleri kararlarda ne kadar etkili?


'Halk şikayet etti' diye ceza uygulamıyoruz. Cezanın uygulanabilmesi için yasanın bir programı suç sayması gerekiyor. Eğer o tanıma uymuyorsa ceza vermiyoruz.


Toplum tarafından hem eleştirilip hem de çok izlenen TV programları var. Bu tür durumlarda nasıl karar veriyorsunuz?


Kanun koyucunun ilkelerine göre karar alınıyor. Radyo televizyon yayınları belli kurallara uygun olmalıdır. 3984 sayılı yasanın 4. maddesinde A'dan Z'ye kadar tanzim edilen ilkeler var. Bu çerçevede eğer aykırılık söz konusuysa, RTÜK uzmanları izledikleri programla ilgili bu ilkelerden herhangi birine aykırılık tespit etmişlerse, değerlendiriliyor ve ceza veriliyor.


SEMBOLLER SÜREKLİ EKRANDA KALMALI


'RTÜK bir sansür heyeti değil' dediniz...


Sansür yayınlanmadan önceki müdahaledir. Biz yayınlanma öncesinde herhangi bir değerlendirme yapmayız. Televizyon ve radyolar istediklerini yayınlar. Sonrasında programların yayın ilkesi açısından değerlendiririz. Eğer ilkeler açısından bir ihlâl varsa ona münasip bir şekilde ceza veririz.


Şiddete yönelik yapımlarda nasıl bir uygulamaya gidiyorsunuz?


Yasaya göre 'Radyo-televizyon yayınları kişileri şiddete eğilimli yapmamalı.' Eğer bir yayın şiddete yönlendirmiş ise biz bunu tespit etmişsek suç işlediğini varsayıyoruz.


Peki ya çocukların durumu?


Çocukların psikolojik ruhi gelişimlerini olumsuz etkileyecek nitelikteki programların erken saatlerde yayınlanmaması içeren ilkeler var.


Siz çocukların ekranda görünmemesini de önermiştiniz...


Bu kanun koyucunun düşünmediği birşeydi. Konuyla ilgili henüz bir kanun çıkmadı. Ekranlara baktığınızda çocuk şarkı söyleyip dans ediyor. Bunun çocuklar için olumsuz birşey olup olmadığı tartışma konusu. Çocukları ekranda görünmelerini yasaklamak kolay değil. Çünkü bu reklam, dizi, film, haberlerde bile görünmemeleri anlamına geliyor.


Televizyonlara sembol sistemi getirildi. Filmlerde sigara görüntüleri buzlanıyor. RTÜK'ün denetim alanı gittikçe genişliyor. Yeni uygulamalar var mı?


Sembol sistemini uyguluyoruz. Aksaklıklara rağmen bu sistem oturdu. Toplum tarafından da benimsendi. Semboller, program öncesinde gösteriliyor, program başladıktan sonra kalkıyor. Bu durumun program süresince ekranın üst köşesinde kalması üzerine düşünüyoruz. Bazı ülkelerde bunun örnekleri var.


'Medya Okuryazarlığı' adında projeniz de vardı. Proje amacına ulaştı mı?


Amaç bilinçli bir izleyici kitlesi oluşturmak. Medya dünyası hakkında bilgilendirerek, çocuk televizyon karşısına geçtiğinde bir bilinç düzeyiyle hareket etmesi. Avrupa ülkelerinde uygulanan bir yöntem. İlköğretim de seçmeli ders olarak uygulanıyor. Geçen yıl bir milyona yakın öğrenci tercih etmişti. Bu yıl birbuçuk milyona ulaşması için umutluyuz. Bu dersin zorunlu hale getirilmesi önemli. İletişim mezunları bu ders için görevlendirilirse etkinliğinin artacağını düşünüyoruz.


BAŞKAN OLMAK GİBİ BİR ÇABAM OLMADI


Yeni Şafak'taki yazılarınızı neden bıraktınız? Hem yazarlık hem başkanlık olamaz mıydı?


Mümkündü. 35 yıldır yazıyorum, bırakmak benim için çok zor oldu. Her ne kadar sosyolojik ve politik eleştiriler yapsam da insanlar yazdığım yazılardan hareketle kuruma yönelik eleştiriler yapacaktı. Polemik içinde yer almak istemediğimden yazıya ara vermenin sağlıklı olacağını düşündüm.


Sonuçta siz politika yazıyordunuz, ne olabilirdi ki...


CHP'nin bir politikasını analiz ettiğimde 'RTÜK başkanı CHP'yi eleştirdi' gibi bir yorum gelebilirdi...


Görev süreniz biterse tekrar yazar mısınız?


Akademiye ve gazeteye devam ederim.


Siz başkan olmayı ne kadar istediniz?


Açıkçası hiç birşeyi istemedim. 'RTÜK başkanı olayım' gibi bir çabam olmadı.


Aslında siyaset bilimcisiniz. Televizyon dünyasına Zahid Bey kadar yakın durmuyordunuz...


RTÜK üyelerinin hepsi aynı mesleklerden gelmiyor. Zahid Bey yayıncılık sektöründen geliyordu. Mehmet Dadak Avukat, İlhan Yerlikaya İletişim Fakültesi Dekanı. Ben siyaset bilimciyim. RTÜK üyelerinde böyle bir çeşitlilik var. Yayıncılık dediğimiz şey tek boyutlu birşey değil. Bu işin sosyal, siyasal, tekonolojik boyutu var. Bu nedenle bu üyeliğe seçilmiş olmam çelişki değil.


Peki ya ruhunuz...


Kendimi akademik hayata daha yakın hissediyorum. Yazan- çizen biriyim. Bütün birikimim bunun üzerine. Ama hayat tesadüftür ve hiç ummadığınız bir noktaya gelebilirsiniz. Siz bir sorumluluk düşer ve bundan kaçamazsınız.


RUHAT MENGİ'NİN PROGRAMINI HİÇ İZLEMİYORUM


2005 yılından beri RTÜK üyeliği yapıyordunuz. Başkan olduktan sonra hayatınızda ne değişti?


Hala apartman dairesinde oturuyorum. Pek birşey değişmedi. Sadece sorumluluğum arttı.


İyi bir televizyon izleyicisi misiniz?


Çok fazla program izlemiyorum.


Mesela Kurtlar Vadisi'ni izliyor musunuz?


İzlediğim zamanlar oluyor. Ama televizyonun başında bir saat durmak bana zaman kaybı gibi geliyor.


Kumanda kimin elindedir? Eşinizin mi yoksa sizin mi?


İkimizin de değil kızımın elinde.


Evinizde RTÜK kurallarını uyguluyor musunuz?


Bizim ev liberaldir. Herkes her programı izleyebilir.


Başkan olmanın size kattığı özel birşey var mı?


Yok. Sadece Ankara bürokrasisini daha iyi tanımamı sağladı.


Başkan olduktan sonra televizyona bakışınız değişti mi peki?


Televizyonla ilişkim hiç değişmedi. Fakat tabi ki bakışım değişti. Artık 'ihlâl var mı ya da yok mu' diye bakıyorum.


Televizyonu izleyip sonra mı karar veriyorsunuz?


Bu benim işim değil. Uzmanlar yapıyor bu işleri. Raporlar tanzim ediliyor ve elimize geliyor. İstediğimiz zaman da o görüntülere bakıyoruz.


Televizyonda 'izlemem' dediğiniz programlar ya da kişiler var mı?


Bir kişinin kanaatini merak ediyorsam o kişiyi mutlaka izliyorum. Mesela; Ruhat Mengi'nin programını hiç izlemiyorum. Onun konukları ilgimi çekmiyor. Çünkü ne diyeceklerini tahmin ediyorum.


Peki kimleri izliyorsunuz?


Mümtazer Türköne'nin milliyetçilikle ilgili yorumunu merak ediyorum ve izliyorum.


Televizyon sizin için rahatlama enstrümanı mıdır?


Tam tersi rahatlamak için yöntemim kitap okumaktır.


Kimleri mesela?


En son Abdülkerim Suruş'ün 'Dini Bilginin Evrimi'ni okudum. Siyasete ilişkin yazılar ilgimi çekiyor.


RTÜK MUHAFAZAKAR BİR KURUMDUR


RTÜK üyeleri arasında nasıl bir hirerarşi var?


Üst kurul, başkan ve üyeler birbirine eşittir. Başkan sadece kurulu yönetmekle görevlidir. Benim de orada bir oyum var, kimseden bir farkım yok. 'Bu programa ceza uygulanmalı' dediğim bir ortamda çoğunluk oyu 'hayır cezaya gerek yok' demişse bunu saygıyla karşılarım.


Peki siz hangi çizgide duruyorsunuz?


Ben daha özgürlükçü ve liberal bir çizgide duruyorum. Muhalefet ettiğim konular başka arkadaşlara göre daha az olabiliyor.


Az önce mutabık kalamadığımız konular oluyor demiştiniz. Sizin yasaklamak istediğiniz ama kuruldan geçmeyen programlar var mı?


Çok konu var. Elimde veriler olmadığı için bunu sizi söylemem çok zor. İzleme ve idari dosyalar eşliğinde, bir konuda mutabık kalınmadığında o karar çıkmıyor. Bu da normal. Baktığınızda RTÜK üyeleri Türkiye'deki idari otoriteler içerisinde farklılıkları en çok yaşayan kuruldur. Çünkü içinde muhalefet de yer alır. RTÜK'te AK Parti, CHP'nin ve MHP'nin önerdiği listeden seçilenler var. Tabi bazen bu farklılıkların buluşması kolay olmuyor.


Peki kurulun içinde parti çoğunluğunun olması RTÜK'ü siyasallaştırdı mı?


RTÜK üyeleri TBMM tarafından seçiliyor, hükümetin atadığı üyeler değil. Ama o meclisin seçtiği üyeleri bize öneren parti guruplarıdır. AK Parti, CHP ve MHP grubu meclise öneriyor. Bu yüzden bu üyelerin siyasetle ilişkisi olduğu düşünülebilir. Tabi ki sonuçta ben de AK Parti gurubu üyelerinden seçildim ama partide çalışmış, yer alan biri değilim. Üniversitede hocayım ve yazarım. AK Parti gurubu beni bu çizgimle RTÜK parlamentoya önerdi. Parlamento onayladı ve seçti.


Aldığınız kararlarda AK Parti ne kadar etkili?


Verdiğim her kararda Ak Parti çizgisini korumaya çalışmıyorum. Zaten bu doğru olmaz. Ayrıca RTÜK bütün kararları idari karar olmak nedeniyle yargı denetimine tabidir. Hemen hemen bütün hepsi yargıya gider. Yüzde doksanı yargı tarafından onaylanır.


RTÜK ile TRT ilişkisi nasıl?


TRT RTÜK'ün denetimi altında değil.2002 yılına kadar TRT RTÜK denetim bünyesindeydi. O tarihte yapılan yasa değişikliği ile kalktı. Artık TRT yayınlarını denetlemiyoruz.


Ama bu bir sorun...


Elbette sorun. Dünya'nın hiç bir yerinde böyle birşey olmaz. Üst kurul, kamu ya da özel denetim olarak ayrılmazlar. Bu yanlış çünkü idari bir otorite kuruyorsunuz. 'Kamu yayıncılığı bunun dışındadır' diyemezsiniz. TRT'yi kim denetleyecek? Kendi kendini denetleme diye birşey olamaz.


Zahid Akman döneminde RTÜK'ün epeyce üzerine gidildi. Ardından göreve siz getirildiniz. Bu durum sizi zorladı mı?


Bireysel olarak değil ama kurumsal olarak Zahid Akman'a yapılan eleştirilerde hem Akman hem de kurum belli bir oranda yıprandı.


Bu yıpranmaları onarabildiniz mi peki?


Bunun için uğraşıyoruz. Zahid Bey'in başkanlığı sürecinde eleştirinin içindeydik. Zahid Bey'e haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Onun ayrılmasıyla bu tür eleştiriler kalkmış oldu. RTÜK'ün prestiji, kurumsal kimliği açısından nasıl bir katkı sağlayacak bunu henüz bilmiyorum.


Zahid Akman'ın Kanal 7 kökenli olması sizin Yeni Şafak'ta yazar olmanız, belli bir kesim tarafından eleştirilmişti. Bu durum RTÜK'ün aldığı kararları etkiliyor mu?


RTÜK'ün üyeleri içinde muhafazakar eğilimli olanların oranı daha fazladır. Bu doğru.


Peki üyelerden kaç kişi muhafazakar eğilimli?


Altı - yedi kişi var. Fakat buradan şöyle bir sonuç çıkmaz; Zahid Akman Kanal 7, Davut Dursun Yeni Şafak'tan geliyor. Dolayısıyla 'TV Net ile ilgili olumsuz bir karar verilmez' diye birşey yok. Kanal 7'de belgesel yaptım. Ama Kanal 7 ile ilgili pek çok programa olumsuz oy vermişimdir. O yüzden değerlendirmemizi kanala göre yapmıyoruz.


RTÜK'ün muhafazakar olması toplum için ne kadar iyi?


Baktığınızda devlet muhafazakar bir parti tarafından yönetiliyor. Cumhurbaşkanı da, bürokrasinin üst yöneticileri de muhafazakar. Toplumun yüzde 70'i bu çizgide. Böyle bir tabloda RTÜK'ün de muhafazakar olması normaldir. Toplumsal eğilime uygun.