ROK’tan Fatih Altaylı’ya çok ağır suçlamalar! ‘Golf sopasıyla dövüp, üstünü kapattı’

Güneş yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, Fatih Altaylı’nın bir kadını golf sopası ile darp ettiğini ve olayın üstünün organize bir şekilde örtüldüğünü iddia etti.

Güneş gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Adalet Ağaoğlu'nun ölümünün ardından "en içten ve sahici yazıyı Cansu Çamlıbel'in kaleme aldığını" belirtirken Hürriyet gazetesinde bir kişinin nasıl "torpil" ile yazar yapıldığını açıkladı. Kütahyalı, eşi Nagehan Alçı'yla birlikte ziyaret ettiği Aydın Doğan'a telkinde bulunarak Çamlıbel'in yerine Hürriyet gazetesine başka bir ismi 'paraşütle yazar yaptırdıkları' itirafında bulundu. Kütahyalı, daha sonra, "Nagehan Alçı'nın olayda dahli olmadığını, mesuliyetin tamamen kendisinde olduğunu" ifade etti.

Habertürk yazarı Fatih Altaylı ise dün kaleme aldığı köşe yazısında Rasim Ozan Kütahyalı’nın, ismini vermeden “Eşiyle beraber Aydın Doğan’la konuşmuşlar ve Cansu Çamlıbel’in ayağını kaydırıp, Çamlıbel’in yerine Verda Özer’i yazar yaptırmışlar” ifadelerine yer verdi.

Altaylı, sözlerinin devamında, “Ben o kadar önemli bir adamım ki, medya patronlarına kimi yazar yapacaklarına kadar etki ederim diyor. Tam şecaat arz ederken, sirkatin söylemek durumu. Allah’tan eşi daha aklı başında biri olduğu için “Benim bu konu ile alakam yok. Yalan söylüyor” diyerek bu işten sıyrıldı. Neyse yazdıkları önemli değil zaten” dedi. Yazıyı okurken Türk medyasında sağcı, solcu, ilerici, gerici, milliyetçi, bölücü gibi yazar ayrımları olmadığını düşündüğünü ifade eden Altaylı, “Sadece çok daha basit iki gazeteci sınıfı var. Yavşaklar ve yavşak olmayanlar. Ben o yazıya bakınca bunu gördüm. Bunu yazarı için söylemiyorum. Çünkü o gazeteci sınıfında değil zaten” diye yazdı.

Altaylı'nın bu sözlerine Rasim Ozan Kütahyalı'dan yanıt gecikmedi. Geçmiş defterleri açan Kütahyalı, 2010 yılında Serap Çil isimli bir kadının kendisine gelerek Fatih Altaylı’dan gördüğü şiddeti anlattığını söyledi. Fatih Altaylı’nın kadını golf sopası ile dövdüğünü ifade eden Kütahyalı, konunun Altaylı’nın FETÖ’den alınan emniyet müdürleri ile yaptığı işbirliği sayesinde üstünün örtüldüğünü iddia etti.

İşte Kütahyalı’nın yazısındaki o çarpıcı bölüm:

Fatih Altaylı ile alakalı yaşadığım pişmanlığa gelelim... 2010 senesinin Kasım ayında genç bir kadın ısrarla benimle görüşmek ve bana çeşitli belgeler iletmek istiyordu.
*
Cüneyt ve Fatih’in haklı olarak ifade ettiği gibi ben haberci ve gazeteci bir insan değilim. Ben sadece bir yazar ve yorumcuyum. Gazetecileri ilgilendiren bu tür belge, yeni haber gibi olaylarla ilgilenmem. Fakat bu kadın çok ısrar edince gelmesini kabul ettim.
*
Bu kadının adı Serap Çil’di. Yanında da sonradan ünlü bir dizi oyuncusu ile evlenen kız arkadaşı vardı. O zamanlar yaşadığım Selenium Twins’in çatı katına onları aldım. Serap Çil koca koca dosyalarla gelmişti. Heyecanlıydı. “Bu konuda ilk kez sizinle konuşuyorum” dedi.
*
Fatih Altaylı ile ilişkisini ve kendisini golf sopasıyla dövdüğünü anlattı, darp belgesi gösterdi. Zaten Kasım 2010 itibariyle hadise yakın bir zaman önce olduğu için Deniz Bulutsuz gibi morlukları vardı. Feci şekilde Altaylı tarafından şiddet görmüştü.
*
Tüm süreci ve sonradan mahkemede de ispatlanacak olan dekontları ve mesajlaşmaları gösterdi. Uzun süre de lüks bir otelde kaldığını yine faturasıyla gösterdi. Altaylı’nın susması için çok para verdiğini anlattı.
*
Elinde bol bol mahrem fotoğraf da vardı. Anladığım kadarıyla işler kötüye gittikçe artık kendi doğruluğunu ispatlamak için somut kanıt toplamaya girişmişti.
*
Tüm bunları dinledikten sonra neden ısrarla bana gelmek istediğini sordum. O da bana “Fatih herkesle dalga geçer, alaya alır. Hiçbir şeyi ciddiye almaz havadadır. Bir tek sizin ve Aydın Doğan’ın ismi geçtiğinde kimyasının bozulup sinirlendiğine defalarca şahit oldum. Sizden bir korkusu var. O yüzden size geldim” dedi.
*
Ben o zaman Serap Çil’e öncelikle mahkemeye gitmesini tavsiye ettim. Bir problem olursa yanında olacağımı söyledim. Benim haberci olmadığımı ve köşemde durduk yere böyle bir özel hayat meselesini yazmamın anlamlı olmayacağını söyledim.
*
Bugünden baktığımda 2010 itibariyle bariz ve taptaze yaşanmış bir kadına şiddet olayını küçümsediğimi görüyorum ve bundan ötürü büyük üzüntü duyuyorum.
*
Özel hayat ile kadına şiddet olayını tefrik etmeliydim, bunu yapmadım. Feministler bu davranışımın altında gizli bir kepaze erkek dayanışması görebilirler. Bu tenkitlerinde de haklı olurlar.
*
Fakat bundan daha da büyük pişmanlığım var... Serap Çil’in bana gelip belgelerle bunu aktarmasından bir süre sonra arkadaşlarımla gittiğim bir restoranda o zaman Fatih Altaylı ile çok yakın olan Rahşan Gülşan’a rastladım. Rahşan da bizim masaya oturdu.
*
Sonrasında hoş beş ederken bu Serap Çil olayından haberi var mı diye Rahşan’ı yokladım. O da bilmiyor havalarındaydı ama konuyu merakından birşeyler bildiği belliydi.
*
Sonra Rahşan bana ısrarla sormaya başladı. Herşeyi açık açık söylemedimse de ketum davranmadım. Altaylı’nın bir bataklığın içinde olduğunu anlattım.
*
Bu görüşmeden 4-5 gün sonra Serap Çil ile ilgili ilk haberler patlamaya başladı. Ama bunlar Serap aleyhine ve Altaylı lehine haberlerdi.
*
Çil’in evi polisler tarafından basılmıştı. Bilgisayarına ve evdeki tüm belgelere el konmuştu. Serap Çil’in şantajdan tutuklanacağı yazılıyordu.
*
O hengamede golf sopasıyla feci şekilde şiddet gören bu genç kadın meramını anlatmaya çalışıyordu ama dönemin Fetullahçı İstanbul Emniyeti’nin tam desteğiyle Altaylı hamle üstünlüğü kurmuştu. Ali Fuat Yılmazer ile Fatih Altaylı Serap Çil noktasında tam ittifak yapmıştı.
*
Maalesef dürüstçe söylemek gerekirse buna Rahşan’la gevezelik yaparak ben sebep olmuştum. Çok toy bir hareketti. Fatih Altaylı’nın kellesini dolaylı olarak ben kurtarmıştım. Özel hayatına karışmak istememiştim.
*
Altaylı yaptığı bu kadına şiddet skandalının ve diğer detayların ortaya çıkacağından korkmuş ve hemen dönemin Fetullahçı polis şefleriyle kendi menfaati için işbirliği kurmuştu. Sonrasında ben de bu konuyu gündeme getirdim ama iş işten geçmişti.
*
Serap Çil’in evinin basılmasına ve tüm belgelerin yok edilmesine karşılık yönettiği gazetenin sayfaları da özellikle 17-25 Aralık FETÖ darbe teşebbüsü sürecinde Fetullahçı polis bültenine döndü.
*
7 Mart 2014’te yani bizlerin Ali Fuat Yılmazer başta olmak üzere darbeci polis şeflerinin tutuklanması için 24 saat mücadele ettiğimiz dönemde Fatih Altaylı’nın köşesi adıyla sanıyla Ali Fuat’ın propaganda köşesi olarak çıktı. Tarih 7 Mart 2014.
*
Neyse ki Fatih Altaylı ve Fatih gibi 17-25 Aralık FETÖ darbe teşebbüsünün işbirlikçileri amacına ulaşamadı ve tam 6 sene önce bugün 22 Temmuz 2014’te Ali Fuat Yılmazer ve avanesi darbeci polis şeflerinin tutuklanması büyük gayretlerle başarılabildi. Çok zor bir süreç yaşadık ama başardık.
*
6 sene önce bugün yani 22 Temmuz 2014 tarihi FETÖ’nün bitirilme sürecinin gerçek anlamda başladığı gündür. Fakat öbür konuda benim pişmanlığım ve dolaylı mesuliyetim de ortadadır. O noktada kim ne derse haklıdır.