Reza Zarrab tutuklandı, Tuğçe Kazaz'ın fikri geldi: Hedef Erdoğan, kurtarıcı Amerikalı savcı!
Tuğçe Kazaz, Miami'de tutuklanan Reza Zarrab'ın tutuklanmasındaki asıl hedefin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu söyledi.
Türkiye ve dünya gündemini yakından takip eden Tuğçe Kazaz, sosyal medya hesabından, ABD’yi dolandırmak, bankacılık sahtekârlığı ve karapara aklama suçlamalarından Miami’de tutuklanan Reza Zarrab’ın durumunu yorumladı.
Milletçe, Amerikalı bir savcıdan medet umacak kadar aciz duruma düştüğümüzü belirten Kazaz, Zarrab’ın Amerika’ya anlaşmalı olarak gittiğini; savcının da bir kukla olduğunu iddia etti. Kazaz’a göre asıl amaç; Erdoğan’ı emellerine ulaşamadan devirmek!
İşte Kazaz’ın sosyal medya hesabından paylaştığı o yazı:
BÜTÜN DÜNYAYI KANA BULAYARAK HAKSIZCA, HUKUKSUZCA VE İNSAFSIZCA SÖMÜREN AMERİKA REZA ZARRAB’I YAKALAYARAK ADALET ARIYOR!
Reza Zarrab (Rıza Sarraf), Amerikalı ünlü savcı tarafından tutuklandı. Bu duruma şahsen üzüldüğümü söyleyemem. Karanlıkta kalan her şey aydınlanmalı diye düşünüyorum. Ama rüşvet v.s. durumları varsa bilemem Allah ıslah etsin yok bu ülkeye katkısı olduysa da Allah razı olsun derim. diğer yandan içim içimi yiyor. Gelin, hep beraber olup bitenleri gözden geçirelim.
Malum bombalar patlatılıyor, adeta bir korku imparatorluğu kurulmaya çalışılıyor. Türkiye’de en ufak bir olay bile anlık müdahalelerle Gezi benzeri bir eyleme dönüştürülme gayesi çalışılıyor. Korku ve kaos temalı “bombalar” ile ülke, iç çatışma ya da büyük çaplı bir eyleme sürüklenmek isteniyor. Nefret had safhaya çıkmış durumda. Hedef belli: Batı’nın ve Türkiye muhaliflerinin diktatör lakabı taktıkları Erdoğan’ı emellerine ulaşamadan devirmek, Türkiye’yi dize getirmek.
Erdoğan’ı sever misiniz diye sorarsanız, özellikle severim diyemem. Fakat yaptığı hizmetler ve bu uğurda ödemiş olduğu bedeller de ortada. Bir vatandaş olarak eksi ve artılarını hesapladığımda bu güne kadar hep artıları ağır bastı. Bu artılarda hepimizin malumu olan her alandaki hizmetleri ve Türkiye vizyonunu büyütmeleridir. Eksileri artılarından fazla olduğu gün ben de karşılarında olacağım. Diğer yandan bir vatandaş olarak bu gün Sn. Cumhurbaşkanımıza da eleştirilerim olacak. Bu halihazırdaki karar ve uygulamalarına baktığımızda etrafını sarmış olan bir çok kişinin de yönlendirmesinden olsa gerek, bazı yanlış adımlar atıldığını düşünüyorum. Bu yanlışların ilki ve kanımca en önemlisi, asıl amacını halka tam manasıyla açıklayamamış olmasıdır. Bizim milletimiz amaçsız yaşayamaz, hele söz konusu vatansa. Oysa amaçlar doğru şekilde aktarılsa, tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi yeniden birlik sağlanır. Ne var ki Sn. Erdoğan, bırakın amacını halka açmayı, benim gibi onu anlayabilecek olan kesimi dahi tam manasıyla aydınlatamamıştır. Bu da doğal olarak tepkileri çığ gibi büyütmüş, had safhaya ulaştırmıştır. Bir ülkede hizmetlerden daha önemlisi, o topraklar üzerinde yaşayan insanların huzuru olmalıdır. Bir kesim ne yazık ki huzurlu olmadığı gibi günden güne nefretlerine de nefret katmaktadırlar. Bu durumun önüne Sn. Cumhurbaşkanımızın bir an evvel geçmesi gerekmektedir. Türkiye’de ayırım gözetmeksizin herkes Devlet tarafından kucaklanmalıdır diye düşünüyorum.
Her zamanki gibi bu durumdan nemalanan, tüm bu süreçlerin baş aktörü Amerika olmuştur. Olay, Türkiye açısından öyle bir noktaya getirilmiştir ki, bir kısmımızı Amerikalı bir savcıdan medet umacak kadar aciz duruma düşürmüştür. Oysa ki aynı Amerika’da, Cumhuriyetçiler’in en güçlü adayı faşist Donald Trump, inançlarından ötürü neredeyse her gün Müslümanları tehdit ederek hedef göstermektedir. Doğru ya, özgürlükler ülkesi! Neyse, sonuç olarak toplumdaki nefret bu denli artmışken, Erdoğan nefretini daha da çok körükleyerek bir üst seviyeye tırmandırdılar. Hedef başından beri Erdoğan’dı ama belli ki tek başına bombalı eylemler onu, gıyabında da Türkiye Cumhuriyeti’ni yıldırmaya yetmeyecekti. Bir ‘kurtarıcı’ lazımdı. Bu kurtarıcı da Pakistan doğumlu, Hindistan asılı Amerikalı bir savcı olacaktı. Tetiğe basıldı, talimat verildi. Bir kesiminin hafızasına negatif bir algıyla kazılı olan Reza Zarrab tutuklandı. Tutuklayan savcı Twitter hesabı üzerinden resmi prosedürlere etik olarak aykırı bir yolla bu muhteşem havadisi duyuracak ve tarihinden hala ders çıkartamadığı belli olan heyecanlı vatandaşımızın algısı yönetilerek, olayın boyutu istenilen düzeye tırmandırılacaktı. Nitekim öyle de oldu. Obama’nın bile takipçisi olmayan bay savcı, Erdoğan’ı ne hikmetse takibe alarak böylece patronlarının asıl hedefinin de kim olduğuna işaret etmiş oldu. Belli ki Zarrab olayı, Erdoğan’a giden yolun bir hazırlığıydı. Velhasıl, Erdoğan nefretiyle negatif algıyı doruk seviyelere çıkartan bir kesim için anında kahraman ilan edilen savcı, bir anda 200 bine aşkın Türk takipçisi kazanarak, ömründe görüp görebileceği en büyük ilgiyi de sayemizde görmüş oldu. Ne diyeyim, helal olsun Amerika, dünyanın süper sömüren gücü olduğunu bir kez daha gösterdin. Ama senin de, köklerini unutmuş bu vatan evlatlarının da anlamadığı bir şey varsa, o da iman gücü ve Allah’ın da bir planı olduğudur. Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur.
Olacakları size söyleyeyim: Operasyonun çapı genişletilerek işin sonunu Erdoğan’a vardırmaya çalışacaklar. Peki vardırmaları kolay mı? Elbette çok kolay. Çünkü doğru ile yanlışı, terörist ile vatan hainini ayırt etmeksizin, Erdoğan’a düşmanlığı olan her kesim ile muhalefet partilerinin anında kanacağı böylesi bir zemin, hali hazırda varken, bunu yapmaları son derece kolaydır. Peki, Reza Zarrab bununla ilgili ne yapacak? kendisi Amerika’ya anlaşmalı gittiyse ki kuvvetle muhtemel anlaşmalı gitmiş olma ihtimali yüksek. Bu durumda onların istediği ifadeleri zaten verecektir, diğer yandan bu olaylar planlanan seyrinde devam ederken, paralel yapı da Pensilvanya Dükü’nün Türkiye’de beklettiği yargı şebekeleri vasıtasıyla hukuka aykırı evraklar düzenleyerek destekleyecekler. Bizim muhalefet, muhalifler ve Türkiye’ye muhalefet olanlar ise neyin yalan neyin doğru olduğuna bakmaksızın söz konusu Erdoğan olunca yakılmış bu ateşi sonuna kadar körükleyeceklerdir. Amerika ise İran ile olan kazanımlarımıza böylece bizim bazı saf vatandaşımızın da sevgisini kazanarak kendi lehine çevirecektir.
Savcı Preet Bharara’dan ricam Mademki adalet arıyorsun. Amerika Senatosu’nu, Pentagon’u, Yahudi lobilerini ve Pensilvanya Dükü’nü de yargıla. Afganistan’ı, Irak’ı, Filistin’i, Ortadoğu’yu, Balkanlar’ı ve diğer 57 Müslüman ülkeyi çıkarları için kana bulayan ve içerisinde katliam yapan yada yaptıran Amerika’ya da hesap sorun. İşte o zaman biz de senin kukla değil adalet aradığına inanalım. Ancak kuklalar senin gibi bir kuklanın adalet aradığına inanabilir.
Peki, biz ne yapacağız? Ya milletçe sessiz kalıp güdülerek bu kirli oyunlara tanıklık edeceğiz ya da son defa Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi birleşecek ve içimizdeki bütün hainleri temizleyeceğiz. Artık karar vaktidir.
Milletçe, Amerikalı bir savcıdan medet umacak kadar aciz duruma düştüğümüzü belirten Kazaz, Zarrab’ın Amerika’ya anlaşmalı olarak gittiğini; savcının da bir kukla olduğunu iddia etti. Kazaz’a göre asıl amaç; Erdoğan’ı emellerine ulaşamadan devirmek!
İşte Kazaz’ın sosyal medya hesabından paylaştığı o yazı:
BÜTÜN DÜNYAYI KANA BULAYARAK HAKSIZCA, HUKUKSUZCA VE İNSAFSIZCA SÖMÜREN AMERİKA REZA ZARRAB’I YAKALAYARAK ADALET ARIYOR!
Reza Zarrab (Rıza Sarraf), Amerikalı ünlü savcı tarafından tutuklandı. Bu duruma şahsen üzüldüğümü söyleyemem. Karanlıkta kalan her şey aydınlanmalı diye düşünüyorum. Ama rüşvet v.s. durumları varsa bilemem Allah ıslah etsin yok bu ülkeye katkısı olduysa da Allah razı olsun derim. diğer yandan içim içimi yiyor. Gelin, hep beraber olup bitenleri gözden geçirelim.
Malum bombalar patlatılıyor, adeta bir korku imparatorluğu kurulmaya çalışılıyor. Türkiye’de en ufak bir olay bile anlık müdahalelerle Gezi benzeri bir eyleme dönüştürülme gayesi çalışılıyor. Korku ve kaos temalı “bombalar” ile ülke, iç çatışma ya da büyük çaplı bir eyleme sürüklenmek isteniyor. Nefret had safhaya çıkmış durumda. Hedef belli: Batı’nın ve Türkiye muhaliflerinin diktatör lakabı taktıkları Erdoğan’ı emellerine ulaşamadan devirmek, Türkiye’yi dize getirmek.
Erdoğan’ı sever misiniz diye sorarsanız, özellikle severim diyemem. Fakat yaptığı hizmetler ve bu uğurda ödemiş olduğu bedeller de ortada. Bir vatandaş olarak eksi ve artılarını hesapladığımda bu güne kadar hep artıları ağır bastı. Bu artılarda hepimizin malumu olan her alandaki hizmetleri ve Türkiye vizyonunu büyütmeleridir. Eksileri artılarından fazla olduğu gün ben de karşılarında olacağım. Diğer yandan bir vatandaş olarak bu gün Sn. Cumhurbaşkanımıza da eleştirilerim olacak. Bu halihazırdaki karar ve uygulamalarına baktığımızda etrafını sarmış olan bir çok kişinin de yönlendirmesinden olsa gerek, bazı yanlış adımlar atıldığını düşünüyorum. Bu yanlışların ilki ve kanımca en önemlisi, asıl amacını halka tam manasıyla açıklayamamış olmasıdır. Bizim milletimiz amaçsız yaşayamaz, hele söz konusu vatansa. Oysa amaçlar doğru şekilde aktarılsa, tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi yeniden birlik sağlanır. Ne var ki Sn. Erdoğan, bırakın amacını halka açmayı, benim gibi onu anlayabilecek olan kesimi dahi tam manasıyla aydınlatamamıştır. Bu da doğal olarak tepkileri çığ gibi büyütmüş, had safhaya ulaştırmıştır. Bir ülkede hizmetlerden daha önemlisi, o topraklar üzerinde yaşayan insanların huzuru olmalıdır. Bir kesim ne yazık ki huzurlu olmadığı gibi günden güne nefretlerine de nefret katmaktadırlar. Bu durumun önüne Sn. Cumhurbaşkanımızın bir an evvel geçmesi gerekmektedir. Türkiye’de ayırım gözetmeksizin herkes Devlet tarafından kucaklanmalıdır diye düşünüyorum.
Her zamanki gibi bu durumdan nemalanan, tüm bu süreçlerin baş aktörü Amerika olmuştur. Olay, Türkiye açısından öyle bir noktaya getirilmiştir ki, bir kısmımızı Amerikalı bir savcıdan medet umacak kadar aciz duruma düşürmüştür. Oysa ki aynı Amerika’da, Cumhuriyetçiler’in en güçlü adayı faşist Donald Trump, inançlarından ötürü neredeyse her gün Müslümanları tehdit ederek hedef göstermektedir. Doğru ya, özgürlükler ülkesi! Neyse, sonuç olarak toplumdaki nefret bu denli artmışken, Erdoğan nefretini daha da çok körükleyerek bir üst seviyeye tırmandırdılar. Hedef başından beri Erdoğan’dı ama belli ki tek başına bombalı eylemler onu, gıyabında da Türkiye Cumhuriyeti’ni yıldırmaya yetmeyecekti. Bir ‘kurtarıcı’ lazımdı. Bu kurtarıcı da Pakistan doğumlu, Hindistan asılı Amerikalı bir savcı olacaktı. Tetiğe basıldı, talimat verildi. Bir kesiminin hafızasına negatif bir algıyla kazılı olan Reza Zarrab tutuklandı. Tutuklayan savcı Twitter hesabı üzerinden resmi prosedürlere etik olarak aykırı bir yolla bu muhteşem havadisi duyuracak ve tarihinden hala ders çıkartamadığı belli olan heyecanlı vatandaşımızın algısı yönetilerek, olayın boyutu istenilen düzeye tırmandırılacaktı. Nitekim öyle de oldu. Obama’nın bile takipçisi olmayan bay savcı, Erdoğan’ı ne hikmetse takibe alarak böylece patronlarının asıl hedefinin de kim olduğuna işaret etmiş oldu. Belli ki Zarrab olayı, Erdoğan’a giden yolun bir hazırlığıydı. Velhasıl, Erdoğan nefretiyle negatif algıyı doruk seviyelere çıkartan bir kesim için anında kahraman ilan edilen savcı, bir anda 200 bine aşkın Türk takipçisi kazanarak, ömründe görüp görebileceği en büyük ilgiyi de sayemizde görmüş oldu. Ne diyeyim, helal olsun Amerika, dünyanın süper sömüren gücü olduğunu bir kez daha gösterdin. Ama senin de, köklerini unutmuş bu vatan evlatlarının da anlamadığı bir şey varsa, o da iman gücü ve Allah’ın da bir planı olduğudur. Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur.
Olacakları size söyleyeyim: Operasyonun çapı genişletilerek işin sonunu Erdoğan’a vardırmaya çalışacaklar. Peki vardırmaları kolay mı? Elbette çok kolay. Çünkü doğru ile yanlışı, terörist ile vatan hainini ayırt etmeksizin, Erdoğan’a düşmanlığı olan her kesim ile muhalefet partilerinin anında kanacağı böylesi bir zemin, hali hazırda varken, bunu yapmaları son derece kolaydır. Peki, Reza Zarrab bununla ilgili ne yapacak? kendisi Amerika’ya anlaşmalı gittiyse ki kuvvetle muhtemel anlaşmalı gitmiş olma ihtimali yüksek. Bu durumda onların istediği ifadeleri zaten verecektir, diğer yandan bu olaylar planlanan seyrinde devam ederken, paralel yapı da Pensilvanya Dükü’nün Türkiye’de beklettiği yargı şebekeleri vasıtasıyla hukuka aykırı evraklar düzenleyerek destekleyecekler. Bizim muhalefet, muhalifler ve Türkiye’ye muhalefet olanlar ise neyin yalan neyin doğru olduğuna bakmaksızın söz konusu Erdoğan olunca yakılmış bu ateşi sonuna kadar körükleyeceklerdir. Amerika ise İran ile olan kazanımlarımıza böylece bizim bazı saf vatandaşımızın da sevgisini kazanarak kendi lehine çevirecektir.
Savcı Preet Bharara’dan ricam Mademki adalet arıyorsun. Amerika Senatosu’nu, Pentagon’u, Yahudi lobilerini ve Pensilvanya Dükü’nü de yargıla. Afganistan’ı, Irak’ı, Filistin’i, Ortadoğu’yu, Balkanlar’ı ve diğer 57 Müslüman ülkeyi çıkarları için kana bulayan ve içerisinde katliam yapan yada yaptıran Amerika’ya da hesap sorun. İşte o zaman biz de senin kukla değil adalet aradığına inanalım. Ancak kuklalar senin gibi bir kuklanın adalet aradığına inanabilir.
Peki, biz ne yapacağız? Ya milletçe sessiz kalıp güdülerek bu kirli oyunlara tanıklık edeceğiz ya da son defa Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi birleşecek ve içimizdeki bütün hainleri temizleyeceğiz. Artık karar vaktidir.