REHA MUHTAR'IN BAŞINA KİMLER ÇORAP ÖRDÜ? İŞTE MÜTHİŞ KOMPLO İDDİASI!..
Beşiktaş'ta yönetimi bıraktığım günlerden bir süre sonrasıydı...O zamanlar trafikten bana verilen RM plakalı arabamı kullanıyorum...
Beşiktaş'ta kulüp yönetimini bıraktığım günlerin üzerinden kısa bir süre geçmişti...
İtibarsızlaştırma, aleyhine haber yaptırma, çamur atma, akla hayale gelmeyecek iddialarla sinir bozma gırla gidiyordu...
Anlamıştım ki, kulüpler ve çevresi, erkek egemenliğinde, en acımasız bel altı erkek kavgalarının sergilendiği, kontrolsüz bir cüretkârlıkla, herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı en kirli çamurları atmak için ağızlarını açan insanlarla doludur...
Bu işler taraftar işi gibi gözükür, ama taraftar işi değildir...
Bu işlerin arkasında her zaman "kulüp çevrelerinden birileri" vardır...
Beşiktaş'ta yönetimi bıraktığım günlerden bir süre sonrasıydı...
Bir akşam "sorunlu bir tanıdığımın" en yakın kız arkadaşıyla, onun ve durumun sorunlarını konuşurken Bebek'ten Pera'ya doğru gidiyorduk... Kimseciklerin olmadığı bir Pazar akşamıydı...
O zamanlar trafikten bana verilen RM plakalı arabamı kullanıyorum...
Arabanın üzerinde emniyetin "Basın" yazılı levhası var ve arabayı ben kullanıyorum... Arabanın sol dikiz aynası çatlamış ve ben yavaş yavaş İnönü Stadı'nın etrafından dolaşarak Taksim'e gidiyorum...
Tam Pera'nın önüne geldik ki, orada o zamanlar Lokanta diye sempatik bir yer var, oturur laflarız...
Bir taraftan konuştuğum için 40 veya 50 kilometre hızla gitmekteyim...
Tam Pera'da Lokanta isimli yerin önünde durdum... Bir polis geldi yanıma "Arabadan hemen çıkın" dedi...
Baktım arkasından bir polis, bir başka polis daha... "Ne oluyoruz?.." diyorum...
"Bu araba çalıntı mı?.." diyor polisler bana...
Şaka gibi, adamlar beni görüyorlar, tanıyorlar, arabanın üzerinde RM yazılı plaka var ve "Bu arabayı çaldın mı?" dercesine çalıntı mı bu diye soruyorlar...
Dört ya da beş polis arabası arka arkaya arabamın çevresinde duruyor...
Kapılar açılıyor, kapatılıyor sanki büyük bir "hırsız operasyonu yapılıyor" , hırsız da benim...
O an karşıda 6-7 tane kameranın üzerime çevrili olduğunu görüyorum...
Kameralar beni çekiyor...
Tablo şöyle:
"İstanbul'un ortasında Taksim'de çalıntı araba kuşkusuyla polisler operasyon yapıyorlar... Gri bir Mercedes çeviriyorlar... Plakası RM... Beni dışarı çıkartıyorlar... Yaklaşık yirmi polis çevremi sarıyor... 6-7 kamera da beni çekiyor..."
Garip ama aklıma Alan Parker'ın bütün dünyada Türk düşmanlığını tetikleyen ünlü Midnight Express filmi geliyor...
Orada Brad Davis'in havaalanında esrarla yakalanması sahnesi vardır...
Bir anda etrafı askerler ve polisler tarafından çevrilir... Korkunç etkileyici bir sahnedir o... Kendimi o sahnenin ortasında hissediyorum... Bir operasyon yapıldığının farkındayım ve gayri ihtiyari elim cebime gidiyor "Esrar falan koymasa birisi cebime..." diye...
Operasyon o kadar belli ki, beni çevirenler trafik polisi de değil...
Bildiğiniz polis çeviriyor beni "hırsızlık suçlamasıyla..."
Gerekçeleri de ilginç:
"Sol dikiz aynası kırık... Kazaya karışan bir araba bu..."
Biri öyle diyor...
Bir süre sonra gelen bir başka polis "Kırmızı ışıkta geçtiniz... Sizi takip ediyorduk... Anons ettik duymadınız..." diyor...
Oysa kırmızı ışıkta geçmişliğim yok, anons etmişlikleri de yok, çünkü arabada konuştuğumuzdan radyo bile çalmıyor... O an kuyruğu mümkün olduğunca dik tutuyorum çünkü bir "pislik" var belli işin içinde...
Ne zaman ki kameramanların en başında bulunan muhabir çocuğu görüyorum, o an operasyon benim gözümde ilk kırılmasını yaşıyor... Çünkü o çocuğun benim SHOW Haber'de çalıştırdığım en sevdiğim en acar ve kül yutmaz gördüğüm gece muhabiri olduğunu fark ediyorum...
"Abi" diyor yanıma geliyor, hemen ona bu kadar gazeteciye kimin haber verdiğini soruyorum...
Gazeteci benim eski muhabirim çıkınca, çevreme gelen polisler ağız değiştiriyorlar...
Sabaha kadar süren uzun bir gece başlıyor ertesinde...
Sonra olayın peşini bırakmıyorum...
Gerisini getiriyorum...
Çok değişik yerlerden çok değişik kişilerle konuşuyorum...
O zamanki İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın "özür dilediği" olay, nedir anlamaya çalışıyorum...
Ne çıkıyor biliyor musunuz arkasından?..
Beşiktaş çevrelerinden güçlü bir isim... O polislerin sonradan İstanbul dışına gönderildikleri haberi geliyor...
Kulüp işleri manipülasyona çok açık, görüntünün arkasında çok başka sırların yattığı her zaman çok da temiz olmayan işlerdir...
Davulun sesi uzaktan dinleyenlere hoş gelir...
Taraftarın samimi protestosu farklıdır...
Ve gerçek şu ki demokratiktir...
Ama taraftarın doğal tepkisiyle, manüplatif operasyonlar arasında keskin gözlerin göreceği belirgin farklar vardır...
Yıldırım Demirören ve yönetiminin değişmesini istemek her Beşiktaşlının en tabii hakkıdır...
Manipülasyonlara karşı uyanık olmak ise, her Beşiktaşlının, her Fenerbahçelinin, her Galatasaraylının görevi...
REHA MUHTAR/VATAN