REHA MUHTAR'IN 30.YIL GAZETECİLİK YILDÖNÜMÜNÜN EN BÜYÜK ARMAĞANI NE OLDU?

Meslekte 30.yılı deviren Vatan gazetesi yazarı Reha Muhtar,bir mutluluğu yaşadı.Muhtar'a bu mutluluğu yaşatan kişi kimdi? İşte usta köşe yazarına "Ne mutlu gazeteciyim diyene" dedirten kişi?

30.gazetecilik yıldönümümün en büyük armağanı...

Gençlik eylemleri yaptığımız günlerin üstünden çok zaman geçti...

Protesto günlerimiz, sokak dirençlerimiz de zaman geldi bitti...

Gazetecilikte de çoğumuz 30 yılı devirdik...

Artık devrimler de yapmıyoruz, ya da yaptığımızı zannetmiyoruz...

Ne ki, Pazartesi günü Zafer Mutlu, Güngör ve Ruhat Mengi, Necati Doğru, Zülfü Livaneli, Can Ataklı, İsmail (Yuvacan), Atilla (Güner), Tayfun (Hopalı) ve yazı işlerindeki diğer arkadaşları Devlet Güvenlik Mahkemesi´nin önünde toplandıklarını gördüğümde, neden "gazeteci" olduğumu anladım...

Aylin bizim gazetemizin internet servisinin başıydı...

10 aydır tutukluydu...


***


Gazetenin kerli ferli yazarları, en tepe yöneticileri "bir insani ve gazeteci dayanışması" örneği olarak sabahın erken saatlerinden itibaren orada beklemeye koyulmuşlardı...

Mahkemeyi etkilememek için, mahkemeye görünmeden...

"Ne oluyoruz" dedirtmemek için kimseye rahatsızlık vermeden...

Ama arkadaşlarına, meslektaşlarına, gazetelerine ve gazeteciliğe sahip çıkacak bir cesareti gösterecek, namusta ve onurda...

Bazen gazetecilikte yaşadığınız tek bir an, 30 yıldır bu mesleği niye yaptığınızı size anlatır...

Hepimiz biliriz ki, mesleğimizin tarihi, suikastlar, ölümler, cezaevleri, hapisler, gazete kapatmalar, sansürler, durdurulan yayınlar, mahkemelerdeki duruşmalarla doludur...

Bir gazeteci belki de sadece bu "gölgeli" günlerinde meslektaşlarından bir dayanışma bir paylaşma bekler...

Gazetecilik o anı paylaşabilmek, o an

o dayanışmayı ve direnci gösterebilmektir...

Meslek adına!..

Fabrikaya benzeyen "medya kuruluşlarının" her tarafı kapladığı bir ortamda...

Gazetecilerin bir fikir işçisi olmaktan çok, sadece kâr ettiren bir çarklının dişlisi haline getirildikleri ve kapitalist çarkın ruhsuz ortamında...

Kimsenin kimseye destek verecek, arkasında duracak, acıyı paylaşacak, gerekirse, "arkadaşıyım, dostuyum" diyemediği bir ortamda...

Zavallı kalleşlerin, insani desteklerden korktukları, kaçtıkları, sindikleri, ürktükleri, pıstıkları bir dünyada, "gazeteci" olduğunu hatırlamak ne güzel bir duygudur bilir misiniz?..

Mesleğimin 30. yıldönümünde ben bu mutluluğu İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi´nin avlusunda yaşadım...

Bunu bana sağladığın için teşekkürler Aylin...

Ne mutlu gazeteciyim diyene!..


Reha Muhtar/VATAN