REHA MUHTAR'DAN 'VAZİYET'İN VASİYETİ! DENİZ SOM'UN OĞLU NELER SÖYLEDİ?
Reha Muhtar, Cumhuriyet yazarı Deniz Som'un oğlunun gönderdiği mektubu "Vaziyet'in vasiyeti" diyerek ile yayınladı.
Reha Muhtar, bugün köşesinde Cumhuriyet gazetesinin üç haftadır "uykuda tutulduğu hastanede" inanılmaz bir yaşam mücadelesi veren yazarı Deniz Som'un oğlunun kaleme aldığı mektubu yayınladı.
Deniz Som'un "moda parkında şarap partisi düzenlediğini" yazan Reha Muhtar'a cevaben bu küçük hatasını düzelten Can Som olayın aslında "İçki ile arası pek de iyi olmayan ve kırk yılda bir sosyal ortamlarda içki içen Deniz Som'un "muhafazakarlaşan yaşam biçimine inat" bira taşıyan bir vatandaşın fişlenmesini protesto etmek için "Şarap partisi düzenlenmesi" şeklinde gerçekleştiğini açıkladı. İşte Reha Muhtar'ın bugün Vatan'daki köşesinde yayınlanan yazısı..
3 haftadır uyutulan Deniz Som'un oğlu Can'dan mektup var...
"BABAM BİRA TAŞIYAN VATANDAŞIN FİŞLENMESİNİ PROTESTO İÇİN SOKAKTA ŞARAP PARTİSİ DÜZENLEDİ..."
Hep farklı, hep vasata karşı ayrıksı, hep aykırı adamları ve kadınları sevdim ben...
Üç haftadır “uykuda tutulduğu hastanede” inanılmaz bir yaşam mücadelesi veren Cumhuriyet gazetesi yazarı Deniz Som, eşi Harika’nın deyimiyle “bitmek bilmeyen inadıyla” ölüme meydan okuyor...
Onu radikalizmini, protestliğini kaleme aldığım yazıda, muhafazakarlaşan yaşam biçimine inat “Şarap partisi düzenlediğini” yazmıştım...
Evindeki küçük bir rakı-balık sofrasında yemek yerken, yanı başımda dolaşan küçük Can koskoca adam olmuş, bana babasıyla ilgili bir mail göndermiş...
Bira taşıyan bir vatandaşın fişlenmesini protesto etmek için o şarap partisini düzenlemiş ki insanların gözüne soksun “mahalle baskısını...”
Yoksa ben de biliyorum Deniz Som içki denilen şeyi kırk yılda bir sosyal ortamlarda alırdı...
Öyle içkiyle alkolle başı pek hoş değildi...
Can, hastane odasında yaşam mücadelesi veren babasının ona söylediklerini bakın nasıl anlatmış?..
***
“Sevgili Reha Ağabey,
Ben, 1990’ların başında, daha “Ateş Hattı” TRT’de yayına girmeden önce, göbek göbek İstanbullu Kamil Deniz Som’un, Feneryolu’ndaki kira evinde kurulan rakı sofrasında yanınıza oturup da büyük sözü dinleyen; Nokta dergisinin koridorlarında kan ter içinde kalıncaya dek koşturan o küçük Can’ım...
Kısacası Deniz Som’un büyük oğluyum.
Öncelikle güzel dilekleriniz için size gönülden teşekkür ederim. Bu güzel dileklerinizin aracılığı ile de, kendimi bildim bileli içime dert olan birkaç noktayı; nokta nokta açıklamak isterim.
***
Deniz Som, Cumhuriyet gazetesine biçilen görev çerçevesince biçimlenen ve 40 yıla yaklaşan yazı-yazın yaşamında, üzerine düşeni gözünü kırpmadan; yarınını düşünmeden; doğru bildiğinden şaşmadan ve en önemlisi Kurtuluş Savaşı gazisi babasından aldığı öğüdü -Tevfik Fikret’in “Kıran da olsa kırıl düş, fakat eğilme sakın” dizesini- yerine getirerek kimi zaman kan damlayan kalemini satmadan; dönüp şaşırmadan; eğilip bükülmeden gerçekleştirebilmiştir.
Deniz Som hastane odasında yatarken, bir psikolog doktor hanımefendinin hastanın iç dünyasını anlayabilmek için yönelttiği “Ölümden korkuyor musunuz” sorusuna:
“Hayır, geldiğimiz-bildiğimiz yere döneceğiz. Burada da yanlış yaptığımı düşünmüyorum” diyebilecek kadar doğru ahlaka sahip bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, Cumhuriyet gazetesi yazarıdır.
Allah’ın dosdoğru yolunun üzerine oturup da “Allah” ile aldatanlara inat diline “haram” sözcüğünü değdirmeden, boğazından ve boğazlarından haram lokma geçirmemiştir.
***
Deniz Som’un eşi ‘harika’dır ancak kocasıyla Moda Parkı’nda “şarap partileri” düzenlemişliği yoktur. Salacak’ta, elindeki torbada bira şişeleri taşıdığı için fişlenen bir yurttaşın durumuna dikkat çekebilmek için göbek göbek bağlı bulunduğu Üsküdar’da elindeki şarap ile eylem yapmış ve Nesimi’ye selam göndermiştir...
***
Deniz Som’un zamanında oğullarına, “size temiz bir soyadı ve babamdan devraldığım bir kütüphane bırakıyorum” demesi boşuna değildir.
Uyutulmadan önce, ekrandaki gelişmelere ve titreyen ellerine bakarak, “iki satır da olsa keşke Cumhuriyetçilere destek olabilseydim” demesi bizler için vasiyetinin en güzel bir kanıtıdır.
Öyle ki, neredeyse 15 yıldır kışları kırk yılda bir “içen” ve yalnızca yazları canından çok sevdiği “Alanyası”nda çok sevdiği dostları ile meşk eden Deniz Som’un bu biçimde anımsanarak, duaların esirgenmemesinin daha sağlıklı olacağı düşüncesindeyim.
“Vaziyet”in vasiyeti, büyük vasinin dilinin döndüğünce böyledir.”
***
Can’ın yazdıklarını bu köşede yayınlamak, bir dostun oğlunun mektubunu yayınlamak anlamına gelmiyor...
Bu mektup ve Can’ın anlattığı Cumhuriyet yazarı babası Deniz Som’la ilgili anıları sizlere aktarmak, Cumhuriyet Türkiye’sinde bir gazetecilik görevidir...
Deniz’lerin yaşaması ve yaşatılması, bir arkadaşın yaşamasından çok daha öte anlamlar taşır...
Can’ın satırlarında, Cumhuriyet’in, laikliğin ve demokrasinin yaşaması mücadelesidir Deniz Som’un yaşaması...