REHA MUHTAR'A GÖRE TÜRK MEDYASINDA KAÇ TİP GENEL YAYIN YÖNETMENİ VAR? GÜÇLERİNİ NELERDEN ALIYORLAR?

Reha Muhtar,Ufuk Güldemir'in ayrılmasından sonra kendisinin genel yayın yönetmenliğine getirilme hikayesini anlattığı yazısında Türk medyasındaki genel yayın yönetmeni tiplerini ve güç aldıkları merkezleri isim isim açıkladı....

Dört tip genel yayın yönetmeni ve güç aldıkları merkezler...

Londra´ya 2 saat mesafede bir sağlık merkezinde spor yapıp, sigara içmeden, kalorisi düşük yemeklerle güya toksinlerden arınmış(!) Londra´ya dönmüştüm...

İngiliz ve Çek kadın gazeteci arkadaşlarımın evinde Türkiye´ye dönmeden önceki 2-3 günü geçiriyordum...

Ağustos´un son günleriydi ve 1.5 aydır yurt dışındaydım...

Her gece çok yüksek rating yapan bir televizyon programım vardı...

Aslında keyfim yerindeydi ve yakın arkadaşım, genel yayın yönetmeni olan rahmetli Ufuk Güldemir kanaldan ayrılmıştı...

Sahtekârlığı ve dolandırıcılığıyla meşhur tiplerin kanala genel yayın yönetmeni olmak için kulisler yaptıklarını duyuyor, ancak hiç oralı olmuyordum...

Ben her gece 23.00´te başlayacak programımı düşünüyordum...

Ratinglerim çok iyiydi, program her taraftan konuşuluyordu...

Benim de keyfim yerindeydi...

Genel yayın yönetmeni olacaktım da ne olacaktı ki sanki?..


***


Ben öyle düşünüyordum ama, televizyonun patron katında böyle düşünülmüyordu...

Televizyon gazetelere göre çok açık bir rekabet alanı olduğundan, bulunduğum kanal ratinglerde patlayan programın ve benim her an bir başka televizyona transfer olabileceğimin hesabını yapıyordu...

Bunu önlemenin yolu, patron katına göre beni genel yayın yönetmeni yapmaktı...

Londra´dan döndüğüm günün ertesi gecesi patron aradı telefonla:

"Yarın seni genel yayın yönetmeni yapıyorum... Sabah 11.00´de odamda bekliyorum..."

"Yarın konuşuruz efendim" gibisinden bir şeyler gevelemiştim...


***


Beni genel yayın yönetmeni yapan irade, "ratinglerin yüksekliği, programın popülerliği ve bu ratingleri patlayan adamı başka kanala kaptırmama arzusuydu..."

Karardaki ana motif buydu...

Bugünler, kamuoyu açısından genel yayın yönetmenliklerinin perde arkalarının aralandığı çok önemli günler...

Aslında okuyucu ya da izleyici, gazetelerin ve televizyonların perde arkasında yaşananları bilmeli...

O zaman, elinde tuttuğu gazeteyi, uzaktan kumandadan seçtiği televizyon kanalını daha iyi okuyabilir, yorumlayabilir...

Türk medyasında dört tip genel yayın yöntemini vardır...


***


Birinci tip genel yayın yönetmenleri:

Gazetesine ve televizyonuna büyük tirajlar ve ratingler getiren yayın yönetmenleridir...

Güçlerini tirajlarından ve ratinglerinden alırlar...

Geçmişte Nezih Demirkent´ler, Necati Zincirkıran´lar, Rahmi Turan´lar bu kategoriye örnek genel yayın yönetmenleri idi...

Daha sonraki dönemde Çetin Emeç ve Zafer Mutlu gibi tiraj sihirbazı genel yayın yönetmenleri, ilan geliriyle birleştirerek çalıştıkları gazeteleri zirveye oturttular...

Genç kuşaktan Rıfat Ababay tirajdan güç alan yayın yönetmenidir...

Televizyonlarda tirajdan yani ratingden güç alan genel yayın yönetmenlerine örnek olarak esasen iki isim geçer...

Uğur Dündar ve ben...

Birinci tiplere örnek verdim ama, ikinci üçüncü ve dördüncü tip genel yayın yönetmenlerini isimlendirmeyeceğim...

"Kimler olduklarını" üç aşağı beş yukarı anlayacaksınız...


***


Bir genel yayın yönetmeni dört şeyden güç alarak yayın yönetmenliğini yapabilir...

1) Yüksek tirajından ya da ratinginden...

2) Patronunun onun kişiliğine olan aşırı güveninden ve desteğinden...

3) İşbaşında olan hükümete ya da başbakana olan yakınlığından...

4) Asker-sivil bürokrasi ya da derin devlet dediğimiz kesimlerle olan içli dışlı yakın bağlantılarından...

Bir genel yayın yönetmeni bunlardan bazen ikisine hatta üçüne sahip olabilir, ama esasen, dayandığı bir ana güç vardır...

İktidarlarla gelenler, iktidarlarla giderler çokça...

Yüksek tiraj ve ratingle gelenler patronlarda güven sağlayabilirlerse kalırlar, sağlayamazlarsa sallanırlar...

Asker-sivil bürokrasiyle içli dışlı yakın ilişkide olanlar, seçilmiş hükümetler tarafından yakından gözlenirler, ama onlara kolay kolay operasyon yapılamaz...

Patronlarının güvenine layık olan gazetecilerden patronlar "kendilerini rezil etmeden iş yapmasını isterler..."

Bu durumlarda patronlar illa en yüksek tiraj olsun kaygısında değildirler...

Olursa iyidir...

Ama önce patronun prestiji, saygınlığı önemlidir...

Hükümete karşı da olabilir, derin devletten yana da...

Ya da hükümetten yana olabilir, derin devlete karşı...

Medya patronu için bunlar çok önemli değildir bu kategoride...

Medya patronunu medyadaki işlerinden dolayı yere düşürmesin bu yeterlidir...


***


Dünyanın gelişmiş, çağdaş ve demokratik ülkelerinde pek görülmeyen ama bizde zaman zaman ortaya çıkan bir kategori vardır ki bunlara aslında tam olarak genel yayın yönetmeni denmez...

İş bitirici personel denir...

Medya patronları medya dışındaki işlerde batmış, iflas etmişse, bu iş bitirci vatandaşları bir dönem için transfer eder, kurumlarını kurtarmalarını bekler...

Bu zevat, aslında genel yayın yönetmenliği yapmaz...

Yani bir medya kuruluşunun tiraj, saygınlık, editoryal bağımsızlık, prestij, ilan geliri gibi alanlarda başarılı olması değildir temel amaçları...

Medya üzerinden patronu batan şirketlerinden kurtarmaktır iş bitirici personelin amacı...

Onun için dört ana genel yayın yönetmeni kategorisine dahil edilmezler...


***


Genel yayın yönetmenliğini yaparken, beni oraya neyin getirdiğini biliyordum...

İşini iyi yapmanın ve kazandırmanın dışında olsa olsa patronla da aram iyi olurdu...

Hükümetler veya derin devletle aram kötü olsun diye çabalamadım, ama beni oraya getiren gücün esasen tirajım ve yaratacılığım olduğunu biliyordum...

Ayrılırken çirkinleşmedim, çevremdekileri de çirkinleştirmedim...

Ertuğrul Özkök ayrılırken "It was a good life" demiş...

Ben de şöyle diyebilirim:

"Temiz bir hayattı..."

Harold Evans, The Times ve The Sunday Times´ın Genel Yayın Yönetmenliğini yapmıştı.


Reha Muhtar/VATAN