''REHA MUHTAR, FATİH ALTAYLI AYAĞINIZI DENK ALIN! BU KÖŞE YAZARINA ÇAKAN KARŞISINDA BENİ BULUR!''

"Yandaş" Salih Tuna "Candaş" yazara sahip çıktı! Hakkının yenmesine göz yummayacak!

Bu köşe yazarına ’çakan’ karşısında beni bulur!

"Bana terbiyesiz diyen köşe yazarı" (13 Ağustos 2010, Yeni Şafak) başlığı altında biraz fazla haşlamışım ki, sağda solda ciyak ciyak "konuşuyor."

Birçoğundan da geç haberim oluyor tabii.

Zira gerçekten de takip ettiğim bir yazar değildir.

Daha evvel söyledim tekrar edeyim: "Ulusalcı goygoyculuğun" geldiği seviyeyi kontrol etme merakına yenilmesem hiç dönüp bakmam.

Bir dost, bir arkadaş, bir okur "Bak senin için neler söylüyor?.." yollu uyaracak ki, haberim olsun.

Demem o ki; bir okur haber verince baktım: "turktime" adlı bir internet sitesinde "döktürmüş." (Aslında izlediğim bir internet sitesidir. Gözümden kaçmış demek ki!)

Neler söylüyor neler!

Kendimi komik sanıyormuşum! Yeni Şafak’ın Selahattin Duman’ıyım diye ortalıkta dolaşıyormuşum! Hezeyan bir adam olduğunu nerden biliyormuşum!..

İsterseniz orijinalinden devam edelim daha keyifli oluyor: "Bir kere bile karşılaşmadık. Nerden biliyorsun benim nasıl birisi olduğumu, neye dayanarak böyle bir yazı yazıyorsun..."

Oldu olacak şu satırları da iktibas edelim: "Ve ben bunların hiç birine cevap yazmıyorum. Kavgaya girmiyorum (...) Benim yapımda yok çünkü ben gazeteciyim. Analiz yaparım, tahlil yaparım kavgaya girmem..."

"Kavgaya girmem" diyor ama televizyon televizyon dolaşıp dişleri ağzından fırlayacak kadar bağırıp çağırıyor!

"Tahlil yaparım" dediği de, ellerini beline koymuş mahalle karıları gibi, "Bana bak, bana baaak!.." diye şarlamak olsa gerek.

Analizciliğine laf yok ama!

"İngiltere AB üyesi değildir..." demekle, "analiz" konularında ne kadar mahir olduğunu kanıtlamıştır.

Yine de hiçbir zaman ona "hezeyan bir adam" demedim.

Nerden çıkarıyor bunu?

Mezkur yazımdan, kendisi hakkında içinde illaki "adam" sözcüğü geçen bir hüküm cümlesi çıkarmak istiyorsa, "Adam değilsin!" daha uygun düşerdi.

Tamam, cahil olduğunu, okumadığını, okuduğunu da anlamadığını söyledim.

Bunun için de "karşılaşmaya" hiç gerek yok. İki satırını okuyan veya iki dakika seyreden herkes nasıl bir adam olduğunu şappadak anlar.

Hayır yani, okuyunca / seyredince "Averel"leşiyor da, karşılaşınca "Meydan Larousse"a mı dönüşüyor, nedir?

Kendimi komik sanıyormuşum!

İnan ki değil; ben sadece sizin gibileri yazıyorum.

Şayet ortaya komik bir şeyler çıkıyorsa, her şeyden evvel bu "şeref" sizin.

Selahattin Duman’ı da şimdiye değin maalesef hiç okumadım. Bilmediğim okumadığım bir adam gibi dolaşmam da işin "diyalektiğine" aykırı.

İlla biri gibi ortalıkta dolaşmam gerekirse senin gibi dolaşırım daha iyi.

En azından kafam bomboş ve rahat olurdu.

Lakin o kafayla Yeni Şafak’ta yazdırırlar mı, işte orası netameli.

Bu satırları karalıyorum diye zannetmeyin ki zevk alıyorum.

Bir yandan yazıyor, bir yandan da kendi kendime, "Şu çaktığın adamın kalibresine bak da utan; yaktığın kelimelere yazık!" diyorum.

Bundan sonra ne derse desin ne yaparsa yapsın, onu mazur görecek, çakmayacağım.

Soner Yalçın’ın Oray Eğin’i veya "Ablacığım"ın Ahmet Hakan’ı koruduğu kadar ben de onu koru-yacağım.

Bir "yandaş" bir "candaş"ı savunamaz mı sanıyorsunuz?

Ne yani, Ertuğrul Beyciğim gibi kıvrak olamadığı için hakkının yenmesine göz mü yumacağım?

Elan demokrat geçinen birçok köşe yazarına nazaran 28 Şubat sürecinde daha sağlam durduğunu söylemeyecek miyim?

Cahil diyorum ama M. Yakup Yılmaz veya Yılmaz Özdil’den fazla değil. Hem Mutlu Mustafa gibi kendi kendine mail göndermeyecek kadar da harbi.

Bundan böyle kim ona "çakarsa" karşısında beni bulur! Reha Muhtar, Fatih Altaylı falan ayağınızı denk alın.

Salih Tuna/Yeni Şafak


PEKİ SALİH TUNA İSİM VERMEDEN KİME ÇAKTI?

Salih Tuna’nın isim vermeden "ona çakan artık karşısında beni bulur" dediği isim Vatan yazarı Can Ataklı’dan başka biri değil. Ataklı 21 Eylül’de Turktime’e verdiği röportajda Tuna için "kendini komik sanan yazar" yazmış ve "Yeni Şafak’ın Selahattin Duman’ıyım diye ortalıkta dolaşan" demişti.