REFERANS'IN "BİR MİLLET HOYRATÇA SUSTURDUĞU EVLADINA AĞLIYOR" MANŞETİ AYDIN DOĞAN'I NEDEN RAHATSIZ ETTİ?..
Referans Gazetesi yayın yönetmeni Eyüp Can,Aydın Doğan'ın geçen hafta Hrant Dink cinayeti sonrasında bir toplantı nedeniyle biraraya geldiklerinde hem tebriklerini ilettiğini,hem de bir endişesini paylaştığını yazdı.
Aydın Bey´den dikkat çekici bir mektup
Aydın Bey bir işadamı olarak Referans'ın sadece patronu değil, aynı zamanda en iyi okuyucularından biri.
Ne zaman karşılaşsak, 'Eyüp Can çok iyi gazete yapıyorsunuz, bir işadamı olarak her gün dikkatle okuyorum' diyor.
Nitekim geçen hafta bir toplantı vesilesiyle bir araya geldiğimizde yine benzer şeyler söyledi. Fakat geçen hafta Hrant Dink cinayeti sonrasında Referans'ta yaptığımız yayınlardan dolayı hem tebriklerini iletti, hem de bir endişesini paylaştı.
'Toplumun hissiyatına tercüman olan basınımız Türkiye'nin itibarını artıran bir görev yapmıştır' diyor Aydın Bey.
Fakat olayın sıcaklığı içerisinde biz gazetecilerin soğukkanlılığımızı yitirmemizden de endişe ediyor.
Hele de Hrant Dink cinayetiyle Türkiye'nin yeni bir kutuplaşmaya çekilmek istendiği şu günlerde...
Cenaze sonrası Referans'ın manşetine çıkan 'Bir millet hoyratça susturduğu evladına ağlıyor' başlığı bu bağlamda haklı olarak Aydın Bey'i endişelendirmiş.
Çünkü yanlış anlaşılmaya müsait.
O başlığı atmaktaki maksadımız son yıllarda Türkiye'de giderek tırmanan linç kültürüne çift taraflı eleştirel yaklaşmaktı. Fakat o gün kapağa spot koymadığımız için bunu birinci sayfada yeterince izah edemedik.
Nitekim o gün birçok Referans okuru 'Keşke bu başlıkla neyi kastettiğinizi 1'inci sayfada izah etseydiniz' dedi.
Referans'ın en iyi okurlarından biri olan patronum Aydın Doğan ise dün, Hrant Dink cinayeti sonrası yaşananlarla ilgili, bence hepimizin dikkatle okuması gereken bir mektup gönderdi.
Şahsıma gönderilen bu mektubu Aydın Bey'in iznini alarak hepinizle paylaşmak istedim. İşte o mektup:
Sevgili kardeşim Eyüp Can,
Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Bu zor geçişte demokrasi ve insan haklarını geliştirerek ulusal birliğimizi, iç barış ve kardeşliğimizi korumanın herkes için geçerli bir asgari müşterek olduğuna inanıyorum. Kamuoyunda büyük heyecan ve tedirginlik yaratan olaylarda basın olarak bizim de temel dikkatlerimizin bu ilkelerde yoğunlaşması tabiidir.
19 Ocak günü ülkemiz menfur bir cinayetle sarsılmıştır. Gazeteci ve yazar Hrant Dink'i hedef alan bu cinayet onunla birlikte ülkemizdeki düşünce özgürlüğüne, milletimizin bütünlüğüne, vatandaşlarımızın kardeşliğine büyük bir darbe vurmuştur.
Dink ailesinin ve dostlarının acısını paylaşıyorum.
Bu cinayeti Türkiye aleyhine istismar etmeye çalışan çevreler, milletimizin ve devletimizin bu alçakça olaya gösterdiği içten ve büyük tepki karşısında, niyetlerini gerçekleştirmeye imkan bulamamışlardır. Dink'in cenazesi, devletimizin temsilcileriyle birlikte onbinlerce vatandaşımızın katılımıyla kaldırılmış ve vatandaşlarımız arasındaki kardeşlik ve dostluk bağlarını daha da pekiştirmiştir.
Basınımızın mensupları da bütün bu gelişmeleri yansıtırken ülkemizin bütünlüğü ile birlikte bir meslektaşlarının hayatına kast eden bu hain suikastle ilgili duygu ve düşüncelerini, tepkilerini dile getirmişlerdir. Basınımız bu tavrıyla toplumun hissiyatına tercüman olduğu gibi, Türkiye'nin itibarını artıran bir görev yapmıştır.
Basındaki bu yayınlar arasında zaman zaman, olayın sıcaklığı içinde, üzüntü ve infial duygularıyla, bazı hatalar yapıldığı görülmüştür.
Bunun için belirteyim ki, Doğan Grubu, yayın ilkelerinde ve anayasasında belirttiği gibi Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüne, Atatürk milliyet
Aydın Bey bir işadamı olarak Referans'ın sadece patronu değil, aynı zamanda en iyi okuyucularından biri.
Ne zaman karşılaşsak, 'Eyüp Can çok iyi gazete yapıyorsunuz, bir işadamı olarak her gün dikkatle okuyorum' diyor.
Nitekim geçen hafta bir toplantı vesilesiyle bir araya geldiğimizde yine benzer şeyler söyledi. Fakat geçen hafta Hrant Dink cinayeti sonrasında Referans'ta yaptığımız yayınlardan dolayı hem tebriklerini iletti, hem de bir endişesini paylaştı.
'Toplumun hissiyatına tercüman olan basınımız Türkiye'nin itibarını artıran bir görev yapmıştır' diyor Aydın Bey.
Fakat olayın sıcaklığı içerisinde biz gazetecilerin soğukkanlılığımızı yitirmemizden de endişe ediyor.
Hele de Hrant Dink cinayetiyle Türkiye'nin yeni bir kutuplaşmaya çekilmek istendiği şu günlerde...
Cenaze sonrası Referans'ın manşetine çıkan 'Bir millet hoyratça susturduğu evladına ağlıyor' başlığı bu bağlamda haklı olarak Aydın Bey'i endişelendirmiş.
Çünkü yanlış anlaşılmaya müsait.
O başlığı atmaktaki maksadımız son yıllarda Türkiye'de giderek tırmanan linç kültürüne çift taraflı eleştirel yaklaşmaktı. Fakat o gün kapağa spot koymadığımız için bunu birinci sayfada yeterince izah edemedik.
Nitekim o gün birçok Referans okuru 'Keşke bu başlıkla neyi kastettiğinizi 1'inci sayfada izah etseydiniz' dedi.
Referans'ın en iyi okurlarından biri olan patronum Aydın Doğan ise dün, Hrant Dink cinayeti sonrası yaşananlarla ilgili, bence hepimizin dikkatle okuması gereken bir mektup gönderdi.
Şahsıma gönderilen bu mektubu Aydın Bey'in iznini alarak hepinizle paylaşmak istedim. İşte o mektup:
Sevgili kardeşim Eyüp Can,
Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Bu zor geçişte demokrasi ve insan haklarını geliştirerek ulusal birliğimizi, iç barış ve kardeşliğimizi korumanın herkes için geçerli bir asgari müşterek olduğuna inanıyorum. Kamuoyunda büyük heyecan ve tedirginlik yaratan olaylarda basın olarak bizim de temel dikkatlerimizin bu ilkelerde yoğunlaşması tabiidir.
19 Ocak günü ülkemiz menfur bir cinayetle sarsılmıştır. Gazeteci ve yazar Hrant Dink'i hedef alan bu cinayet onunla birlikte ülkemizdeki düşünce özgürlüğüne, milletimizin bütünlüğüne, vatandaşlarımızın kardeşliğine büyük bir darbe vurmuştur.
Dink ailesinin ve dostlarının acısını paylaşıyorum.
Bu cinayeti Türkiye aleyhine istismar etmeye çalışan çevreler, milletimizin ve devletimizin bu alçakça olaya gösterdiği içten ve büyük tepki karşısında, niyetlerini gerçekleştirmeye imkan bulamamışlardır. Dink'in cenazesi, devletimizin temsilcileriyle birlikte onbinlerce vatandaşımızın katılımıyla kaldırılmış ve vatandaşlarımız arasındaki kardeşlik ve dostluk bağlarını daha da pekiştirmiştir.
Basınımızın mensupları da bütün bu gelişmeleri yansıtırken ülkemizin bütünlüğü ile birlikte bir meslektaşlarının hayatına kast eden bu hain suikastle ilgili duygu ve düşüncelerini, tepkilerini dile getirmişlerdir. Basınımız bu tavrıyla toplumun hissiyatına tercüman olduğu gibi, Türkiye'nin itibarını artıran bir görev yapmıştır.
Basındaki bu yayınlar arasında zaman zaman, olayın sıcaklığı içinde, üzüntü ve infial duygularıyla, bazı hatalar yapıldığı görülmüştür.
Bunun için belirteyim ki, Doğan Grubu, yayın ilkelerinde ve anayasasında belirttiği gibi Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüne, Atatürk milliyet