RASİM OZAN KÜTAHYALI'NIN BU YAZISI TARAF'I KARIŞTIRACAK! TARAF MHP'NİN EKMEĞİNE YAĞ MI SÜRÜYOR?
Taraf'ın sivri dilli yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, Ahmet Altan ile Başbakan Erdoğan'ı "uzlaştırma" amaçlı yazılarına bir yenisini daha ekledi.Markar Esayan'a da cevap verdiği yazısında Kütahyalı şok bir iddiayı ortaya attı.
Tayyip Erdoğan ve Ahmet Altan(2)
Çok sevdiğim dostum Markar Esayan bana kızmış... Son yazımdaki Altan & Erdoğan analojisini yapay bulmuş. Anladığım kadarıyla Markar, iki tarafı uzlaştırmak amaçlı olarak, orta yolu bulmak için bu “yapay” analojiyi yaptığımı düşünüyor...
Oysa ben uzun süredir düşündüğüm ve birçok insanla yüz yüze sohbetimde de aynen söylediğim bir analizimi bu vesileyle okurlarla paylaştım o yazıda... Her iki isim de ne düşünür, rahatsız olurlar mı, olmazlar mı bilmem, ama benim gördüğüm gerçek bu...
Bu toprakların bir anadamar yürek dili ve ruhu var... Hangi görüşten olursa olsun bu yürek dilini konuşabilen, tüm tavrı, tarzı ve edası bu toprakların ruhuna uygun olarak içten ve hakiki olan insanlar çok etkili ve etkin olabiliyorlar... Tayyip Erdoğan da bunun bir örneğidir, Ahmet Altan da... Bir yandan bu toprakların hemen her insanına hitap edebilen yani sonuna kadar yerli, bir yandan da evrenselliğe açılan bir ruh bu... Bir insan gerçekten bu ruha sahip değilse taklit edemez, ederse sakil ve dandik kalır üstünde...
Bu ruh özü itibariyle biraz modern-öncesi dönemin ruhudur, kadim bir ruhtur... Avrupa ülkelerinin dilinde Şövalyelik, Buraların dilinde Yiğitlik, İran’ın, Pakistan’ın, Afganistan’ın dilinde Civanmertlik olarak ifadesini bulan, dünyanın hemen her coğrafyasında ayrı kelimelerle belirtilen ama özü aynı olan bir ruh yapısıdır bu... Altan’ın Pardayanlar’da, Erdoğan’ın Hz. Ali’nin Cenkleri’nde okuduğu, imrendiği ruhtur bu...
Ama o yüzden de bu ruha sahip olanlar “modernist ve çağdaş” bir bakışla da ağır eleştirilebilirler... Hem Erdoğan’a hem de Altan’a dışarıdan gelen eleştirilerin benzer olması ilginçtir... İkisi de maço olmakla, kibirli olmakla, ataerkil olmakla, otoriter olmakla suçlanır. İkisinin de kendinden emin, taviz vermez ve geri adım atmaz tavrı “despotizm” olarak adlandırılır... İkisi de muhatabına “sen” diye hitap eder, öfkelendiler mi kendilerini tutmazlar, bu yüzden ikisinin de üslupları ve dilleri bu “steril, hijyenik ve modernist” bakış açısı tarafından çok eleştirilir... Şimdi bu iki aynı dil ve üslup karşı karşıya, kafa kafaya geldi, mesele de biraz oradan çıktı...
Öte yandan bu yukarıda saydığım eleştiriler kendi “modernist zihin yapısı” içinde de çok tutarlıdır... Bu iki ismin tavrı ve tarzı maço mudur? Maçodur... Ataerkil midir? Evet, bu iki isim de tavır olarak patrimonyal ve himayecidir... Eskimiş ve pörsümüş bir modernist kategorizasyonla ifadelendirmek gerekirse, bu iki isimde de “feodal” davranış kodları sapasağlam ayaktadır... İki isimin de aşırı özgüvenli kişilik yapıları karşıdakileri de ezer, böyle bakarsanız iki ismi de otoriter ve kibirli bulabilirsiniz, haklı da olursunuz... Nitekim uzun yıllarını Kuzey Avrupa ülkelerinde geçirmiş, tam o coğrafyanın zihniyetini benimsemiş, çok sevdiğim tam “Batılı” bir arkadaşım “Ahmet Altan, ailesinden bireylere laf edildiğini düşünüp, niye bu kadar alınıyor, herkes birey değil mi? Buna communutarianism denir, herkes kendi adına cevap verebilir. Bu Başbakan’ın ailesine ilişkin tavrından farksız” diye yorumladı... Kendi açısından haklıydı ama işte Başbakan’ı da Başyazar’ı da aynı zeminde buluşturan “feodal” ruh buydu...
Tayyip Erdoğan bir dindar-muhafazakârdı ama Erdoğan’ı diğer dindar-muhafazakâr politikacılardan ayıran ve dindar olmayan milyonların gözünde de onu Türk siyasetinin en etkili ismi yapan da bu ruhtu... Ahmet Altan da bir liberal-demokrattı ama Altan’ı diğer liberal yazarlardan ayıran ve liberal olmayan milyonların gözünde de onu Türk medyasının en etkili kalemi yapan da bu ruhtu... Erdoğan ve Altan’ı sevin ya da sevmeyin, görüşlerini benimseyin veya benimsemeyin ama bu reel durum değişmez...
Doğruyu söylemek gerekirse benim zihnimi şekillendirmiş entelektüel kaynakların içinde Ahmet Altan arka sıralardadır, beni entelektüel bağlamda başka yazarlar şekillendirdi ama o yazarları gördüğümde de söylüyorum ki bu ülke insanının yürek telini yakalamak konusunda hiçbiri Altan’la kıyaslanamaz... Hiçbir başka politikacının Erdoğan’la kıyaslanamayacağı gibi...
Uzlaşacaklar, uzlaşmayacaklar falan gibi şeyler hiç aklımda değil... Dediğim gibi zaten ben bu iki ismi ayrı yerlerde görmüyorum... İkisinin de “feodal” huyları aşırı baskın gelip restleşmeye devam ederlerse ederler, ama sanmıyorum... Ahmet Altan’ın ve genel olarak bizim gazetenin MHP’lileşme eleştirileri kısmen haklı ama abartılı bence. Öte yandan milliyetçilikle/ulusalcılıkla mücadele konusunda bizim gazetenin de bazı şeyleri yeniden düşünmesi lazım... Haklı bir dava isabetsiz ve yanlış bir dille savunulursa MHP zihniyetine hizmet etmekten başka işe yaramaz... Bu konuda AKP’liler kadar bizlerin de özeleştiri yapması lazım bence...
Rasim Ozan Kütahyalı/Taraf
Çok sevdiğim dostum Markar Esayan bana kızmış... Son yazımdaki Altan & Erdoğan analojisini yapay bulmuş. Anladığım kadarıyla Markar, iki tarafı uzlaştırmak amaçlı olarak, orta yolu bulmak için bu “yapay” analojiyi yaptığımı düşünüyor...
Oysa ben uzun süredir düşündüğüm ve birçok insanla yüz yüze sohbetimde de aynen söylediğim bir analizimi bu vesileyle okurlarla paylaştım o yazıda... Her iki isim de ne düşünür, rahatsız olurlar mı, olmazlar mı bilmem, ama benim gördüğüm gerçek bu...
Bu toprakların bir anadamar yürek dili ve ruhu var... Hangi görüşten olursa olsun bu yürek dilini konuşabilen, tüm tavrı, tarzı ve edası bu toprakların ruhuna uygun olarak içten ve hakiki olan insanlar çok etkili ve etkin olabiliyorlar... Tayyip Erdoğan da bunun bir örneğidir, Ahmet Altan da... Bir yandan bu toprakların hemen her insanına hitap edebilen yani sonuna kadar yerli, bir yandan da evrenselliğe açılan bir ruh bu... Bir insan gerçekten bu ruha sahip değilse taklit edemez, ederse sakil ve dandik kalır üstünde...
Bu ruh özü itibariyle biraz modern-öncesi dönemin ruhudur, kadim bir ruhtur... Avrupa ülkelerinin dilinde Şövalyelik, Buraların dilinde Yiğitlik, İran’ın, Pakistan’ın, Afganistan’ın dilinde Civanmertlik olarak ifadesini bulan, dünyanın hemen her coğrafyasında ayrı kelimelerle belirtilen ama özü aynı olan bir ruh yapısıdır bu... Altan’ın Pardayanlar’da, Erdoğan’ın Hz. Ali’nin Cenkleri’nde okuduğu, imrendiği ruhtur bu...
Ama o yüzden de bu ruha sahip olanlar “modernist ve çağdaş” bir bakışla da ağır eleştirilebilirler... Hem Erdoğan’a hem de Altan’a dışarıdan gelen eleştirilerin benzer olması ilginçtir... İkisi de maço olmakla, kibirli olmakla, ataerkil olmakla, otoriter olmakla suçlanır. İkisinin de kendinden emin, taviz vermez ve geri adım atmaz tavrı “despotizm” olarak adlandırılır... İkisi de muhatabına “sen” diye hitap eder, öfkelendiler mi kendilerini tutmazlar, bu yüzden ikisinin de üslupları ve dilleri bu “steril, hijyenik ve modernist” bakış açısı tarafından çok eleştirilir... Şimdi bu iki aynı dil ve üslup karşı karşıya, kafa kafaya geldi, mesele de biraz oradan çıktı...
Öte yandan bu yukarıda saydığım eleştiriler kendi “modernist zihin yapısı” içinde de çok tutarlıdır... Bu iki ismin tavrı ve tarzı maço mudur? Maçodur... Ataerkil midir? Evet, bu iki isim de tavır olarak patrimonyal ve himayecidir... Eskimiş ve pörsümüş bir modernist kategorizasyonla ifadelendirmek gerekirse, bu iki isimde de “feodal” davranış kodları sapasağlam ayaktadır... İki isimin de aşırı özgüvenli kişilik yapıları karşıdakileri de ezer, böyle bakarsanız iki ismi de otoriter ve kibirli bulabilirsiniz, haklı da olursunuz... Nitekim uzun yıllarını Kuzey Avrupa ülkelerinde geçirmiş, tam o coğrafyanın zihniyetini benimsemiş, çok sevdiğim tam “Batılı” bir arkadaşım “Ahmet Altan, ailesinden bireylere laf edildiğini düşünüp, niye bu kadar alınıyor, herkes birey değil mi? Buna communutarianism denir, herkes kendi adına cevap verebilir. Bu Başbakan’ın ailesine ilişkin tavrından farksız” diye yorumladı... Kendi açısından haklıydı ama işte Başbakan’ı da Başyazar’ı da aynı zeminde buluşturan “feodal” ruh buydu...
Tayyip Erdoğan bir dindar-muhafazakârdı ama Erdoğan’ı diğer dindar-muhafazakâr politikacılardan ayıran ve dindar olmayan milyonların gözünde de onu Türk siyasetinin en etkili ismi yapan da bu ruhtu... Ahmet Altan da bir liberal-demokrattı ama Altan’ı diğer liberal yazarlardan ayıran ve liberal olmayan milyonların gözünde de onu Türk medyasının en etkili kalemi yapan da bu ruhtu... Erdoğan ve Altan’ı sevin ya da sevmeyin, görüşlerini benimseyin veya benimsemeyin ama bu reel durum değişmez...
Doğruyu söylemek gerekirse benim zihnimi şekillendirmiş entelektüel kaynakların içinde Ahmet Altan arka sıralardadır, beni entelektüel bağlamda başka yazarlar şekillendirdi ama o yazarları gördüğümde de söylüyorum ki bu ülke insanının yürek telini yakalamak konusunda hiçbiri Altan’la kıyaslanamaz... Hiçbir başka politikacının Erdoğan’la kıyaslanamayacağı gibi...
Uzlaşacaklar, uzlaşmayacaklar falan gibi şeyler hiç aklımda değil... Dediğim gibi zaten ben bu iki ismi ayrı yerlerde görmüyorum... İkisinin de “feodal” huyları aşırı baskın gelip restleşmeye devam ederlerse ederler, ama sanmıyorum... Ahmet Altan’ın ve genel olarak bizim gazetenin MHP’lileşme eleştirileri kısmen haklı ama abartılı bence. Öte yandan milliyetçilikle/ulusalcılıkla mücadele konusunda bizim gazetenin de bazı şeyleri yeniden düşünmesi lazım... Haklı bir dava isabetsiz ve yanlış bir dille savunulursa MHP zihniyetine hizmet etmekten başka işe yaramaz... Bu konuda AKP’liler kadar bizlerin de özeleştiri yapması lazım bence...
Rasim Ozan Kütahyalı/Taraf