RASİM OZAN KÜTAHYALI OLAY RÖPORTAJIN DİYETİNİ ALTAYLI'YA KESTİ!..
Habertürk açıklamasında Helin Avşar'a sahip çıkıp "Bu röportajla Rasim Ozan Kütahyalı'nın "gerçek" kimliği ortaya çıktı" diyerek Kütahyalı'ya çakınca, Kütahyalı da bugün Fatih Altaylı'yı hedef aldı.
Kendini saklayanların cumhuriyeti
Geçen yazımda kendini "laik, çağdaş, Atatürkçü" gibi sıfatlarla anıp Alevilere karşı küçümseyici tavırlar içinde olanlardan bahsetmiştim. Bu yazıda bu konuyu detaylı olarak yazacağımı söylemiştim...
Bugünün konjonktüründe Alevi yurttaşlarımız sistemin müttefiki olarak algılanıyor... O sebeple zamanında Alevilere her türlü zulmü yapmış egemen devlet zihniyeti bugün Alevilere yandaş bir pozisyonda duruyor gibi gözüküyor... Sünni-dindarlarla Aleviler arasında diri tutulacak bir gerginlik ortamından medet umuyor. Bu yönde ciddi derin yapılanma operasyonlarına da şahit olduk... Türkiye Sünni-dindar kamuoyunun belli bir kesiminde "Alevifobi" olduğunu, bu sayede derin yapılanma operasyonlarının işlevsel olabildiğini defalarca yazdım. Kimi bölgelerimiz dikkate alındığında "Alevi-Sünni yüzyıllardır kardeşlik içinde yaşıyoruz" sözleri palavradır... Fakat dindarlar öyle de kendine "laik, Atatürkçü" diyen kimi Sünni kökenliler çok mu farklı? Bu pek "laik" kişilerde de örtük bir Alevifobi yok mu? En azından Alevilere dair küçümseyici ve aşağılayıcı bir tutum yok mu?
Bal gibi var... Son yaşadığımız Onur Öymen hadisesi de Kemalist bilinçaltının Alevi algısı konusunda dikkate değer bir örnektir. En katı Kemalist olan Alevi-Türk bile "Dersim Katliamı" noktasında egemen Sünni Kemalistlerden ayrılır. Katledilen Seyit Rıza´yı hürmetle anar. Oysa Sünni Kemalistler için Seyit Rıza "itlaf edilmiş çapulcu bir haydut"tur. Onur Öymen egemen Türk devlet adamının bilinçaltını yansıtmıştır... Oysa hiçbir Alevi bu katliama dair "Atatürk yapmışsa doğrudur" falan asla demez... "Aleviler sistemin adamı, çoğu darbeci, Ergenekoncu" gibi zırva laflar edenler de bu durumu dikkate almalılar. Alevi yurttaşlarımızın psikolojisini iyi tahlil etmeliler... Aleviler katledilirken hep devlet zihniyetinin destekçisi hatta piyonu olmuş milliyetçi/ muhafazakâr/ sağ kökenliler de gerçek bir özeleştiri sergilemek zorunda...
Olayın katliamlar dışı gündelik sosyal boyutunda da manzara hoş değil... Bu ülkenin kimi yurttaşları var olabilmek ve bir yerlere gelebilmek için kimliklerini saklamak zorunda bırakılmış haldeyse burası berbat bir ülke demektir... Bunu değiştirmek zorundayız... Medya ortamını ele alalım. Bugün ciddi sayıda kendi kimliğini saklayan Kürt, Alevi ve dindar insan malzemesi var medyada. İmam-hatipli olduğunu saklayan da var, Alevi veya Kürt olduğunu da... Bunun sebebi en "çağdaş" ortamlarda bile hâlâ Türk devlet zihniyetince makbul sayılmayan kimliklerin küçümseniyor oluşudur. Bu kimlikler aleniyet kazandığında o insanlara zarar veriyor oluşudur... Geçen hafta da medyadan kimi isimler gündeme geldi Alevilere dair aşağılayıcı laflar ettiklerine, "Bu köylülerle işim olmaz" dendiğine dair... Bunlar kimseyi şaşırtmasın. Fatih Altaylı gibi isimlerin bu kafaya sahip olduğuna dair dedikodu bilgisine gerek de yok. Zaten bu isimlerin "gerçek" kimliğinin ne olduğunu, nasıl faşizan zihniyete sahip olduklarını bilen biliyor... Fatih Altaylı aleni biçimde Eren Keskin´e "Senin gibi bir kadının üzerinden tüm ordu geçmeli" diyebildi. Sonra da bu rezil sözleri savunabildi... Gülay Göktürk´e "Bu devlet senin bacak aranı da koruyor" diyebildi Altaylı... Alevilere de, Kürtlere de, dindarlara da, Ermenilere de bakışı özünde aynıdır bu kafanın... Elbette özel hayatında daha da rahat küfreder. Gerçi yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi kamuya açık ortamlarda da "rahat"lığı hâlâ devam ediyor bu zihniyetin...
İşte Zafer Mutlu gibi bir isme bile Alevi-Kürt kimliğini uzun yıllar saklattıran Türk medyasındaki bu ortamdır... Fatih Altaylı tek değil çünkü. Bu faşizan kafaya sahip "laik, çağdaş" birçok adam dolu Türk medyasında... Zafer Mutlu kendi kimliğini ifade ederek bu yerlere gelemezdi. Rahmetli Ufuk Güldemir de aynı şekilde Alevi kimliğini hep sakladı. Gazeteci Yavuz Semerci ve Nefes filminin yönetmeni kardeşi Levent Semerci de öyle. Daha birçok örnek var...
Sanat dünyası çok mu farklı... İşte Kürt kimliğini ifade etmekten çekinmediği, asimile edilmeye direndiği için "ağır çekim" bir cinayetle katledilen Ahmet Kaya´nın ölüm yıldönümünü iki gün önce andık... "Ben Kürdüm. Kürtçe şarkı söyleyeceğim" dedi diye katledilenlerin ülkesinde elbette Hülya Avşar babasının bir Kürt olduğunu uzun yıllar ifade edemedi. Özgürce ifade etse şu an bu noktada olabilir miydi? O sebeple her yere dayılanan İbrahim Tatlıses "Kürtçe şarkı söylersen, seni Taksim´de asarız" diyen çapulculara karşı pısmak, susmak zorunda kaldı. Yılmaz&Mustafa Erdoğan kardeşler habire "Türk devletine bağlılıklarını" ispat için Mehmetçik Vakfı´na bağış yapmaya zorlandı... Mahsun Kırmızıgül yaptığı filmde "Kürt sorunu" lafını kullanmaktan bile çekindi... Bu ülkenin dışişleri bakanı olmuş Hikmet Çetin bile "Dış Kürtleri de akrabamız gibi saymamız gerektiğini ben söylersem yanlış anlaşılır, bunu senin söylemen daha doğru olur Yalım" diye kendi emrindeki memur Yalım Eralp´e adeta yalvarmak zorunda kaldı... Türkiye´nin 86 yılı böyle geçti...
Fakat bundan sonra böyle olmayacak... Cin şişeden çıktı artık...
Rasim Ozan Kütahyalı/TARAF