''RADYOEVİMİZİ VERMEYECEGİZ!'' TRT ÇALIŞANLARINDAN BM'YE PROTESTO! (MEDYARADAR/ÖZEL)

İstanbul Radyosu çalışanları, yaptıkları "Açık Hava Radyosu" eylemi ile binanın Birleşmiş Milletler'e (BM) verileceği iddialarını protesto etti.

Harbiye’de bulunan İstanbul Radyo Evi’nde toplanan TRT çalışanları, bina önünde açık bir radyo programı düzenledi.

"Radyo evini vermiyoruz" yazılı pankartla eylem yapan TRT çalışanları adına basin açıklamasını TRT radyo spikeri Özlem Merter okudu.

Basın açıklamasının ardından hep bir ağızdan "Vardar Ovası" türküsünü söyleyen TRT çalışanları, daha sonra BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’a mektup gönderdi.

Birlik Haber-Sen / KESK Haber-Sen / Türk Haber-Sen imzalı açıklama şöyle:



Adınızı unutarak yaşayabilir misiniz?

Sokağınızı unutarak?

Sevdiklerinizin adlarını, yüzlerini, seslerini unutarak yaşayabilir misiniz?

Yaşayamazsınız. Hafızasız yaşanmaz, çünkü.

İşte biz hafızamızı korumak için buradayız. O hafızadaki tarihi; o tarihteki bizi korumak için...



Türkiye’de ilk radyo yayını 6 Mayıs 1927’de İstanbul’da başladı. Büyük Postane’nin kapısı üzerine yerleştirilen bir vericiden yapılan yayın, 19 Kasım 1949’da asıl yerine kavuştu. Bu gördüğünüz radyoevine… Açılan proje yarışmasında yüksek mühendis ve mimar Doğan Erginbaş, Ömer Güney ve İsmail Utkular’ın birinci olan ortak çalışmasıydı bu proje. Bugün hâlâ 7 gün, 24 saat yayın yaptığımız bu bina, tüm görkemiyle İstanbulluları selamlıyor.



Burası radyo binası olarak tasarlanmış, özel bir mimariye sahip, kentin sembol binalarından biri. Ama yalnızca bir taş bina da değil. Kurulduğu günden bu yana radyoevi işlevini sürdüren, yaşayan bir kültür kurumu.



***



Bu kubbede baki kalmış hoş sedalardan birkaçını saysak, tüyleriniz diken diken olur: Hangi birini sayalım? Hafız Burhan’ı mı, Neyzen Tevfik’i mi, Yorgo Bacanos’u mu… Onları saysak, Udi Hrant, Safiye Ayla, Münir Nurettin ne olacak?Ya Hamiyet Yüceses, Zeki Müren, Müzeyyen Senar? Ali Ekber Çiçek? Neşet Ertaş? Muzaffer Sarısözen? Engin Ege, Şecaattin Tanyerli, Neşet Ruacan, Süheyl Denizci…



Ya radyo tiyatroları? Ejder Akışık’ı mı sayalım, Alev Sezer’i mi, Tijen Par’ı mı… Macide Tanır, İstemi Betil, Müşfik Kenter, Kerim Avşar, Mümtaz Sevinç, Erol Günaydın, Korkmaz Çakar…



Yüzlercesini saysak, yüzlercesine haksızlık etmiş oluruz.



Bütün bu isimleri, sesleri altında toplayabileceğiniz bir kubbe daha tasavvur edebiliyor musunuz?



Burası kuşakların dünya müziğinin her türünü tanıdığı, dinlediği, sevdiği yer.

Burası Türkiye’nin hem spor, hem de yayın tarihinde bir futbol maçının radyodan ilk kez yayınlandığı yer.



Burası köylüsünden kentlisine, kadınından erkeğine, çocuğundan yaşlısına herkesin kendi hayatından izler bulduğu, dünyadan haberdar olduğu yer.



Burası sadece radyocuların değil, dinleyicilerin de radyoevi.



Harbiye’den her geçen mutlaka bir kez dönüp bakar binamıza. Mesut Cemil Stüdyosu’ndaki bir konser için büyük kapıdan içeri her giren, tarih kokusunu alır.

***

Kentlere kimliğini veren kimi yapılar, toplumun belleğidir.



İstanbul Radyosu da bu kişilikli binalardan biridir.



Türkiye’nin kültür tarihinin yaşandığı o koridorları, ülkenin en önemli sanatçılarına okul olmuş o stüdyoları, en güçlü kalemlerimizin oyunlarının provasının yapıldığı o odaları çıkarıp atın bu toplumun belleğinden.



Enis Batur’un İstanbul Radyosu Anı Kitabı’nda yazdığı gibi:



“İstanbul Radyosu’nun anatomisi Türk musikisinden Yuki’ye, ihtilal bildirilerinden Eşref Şefik’in güneş sohbetlerine bin bir olay ve bin bir figürle sözlü tarihimizin yabana atılamayacak bir kesitini temsil ediyor. Yakın dönem Türkiye’sinin irili ufaklı bütün mitolojilerini kapsayan, uçsuz bucaksız repertuarı kuşaktan kuşağa Türk insanını etkilemiş, beslemiş, yoğurmuş bir panorama oluşturuyor.”



Değerli basın mensupları, sevgili halkımız;



Şimdi bu sesler hazinesi, bu kültür belleği, Enis Batur’un dediği gibi bu panorama; İstanbul Radyoevi yok edilmek isteniyor.



Duyduk ki Birleşmiş Milletler Radyoevimize talipmiş.



Buradan Birleşmiş Milletler’e sesleniyoruz.



Dünya Kültür Mirası Listeleri hazırlayan Birleşmiş Milletler, nasıl bir kültür hazinesinin, nasıl bir kültür mirasının üzerine oturmak istediğinin farkında mı?



Ha Radyoevini, Birleşmiş Milletler Ofisi’ne çevirmişsiniz…



Ya da Safranbolu evlerini yıkıp yerine TOKİ konutları yapmışsınız…



Birleşmiş Milletler nasıl bir kültür hazinesinin yok olacağının farkında mı?



Daha bir yıl önce UNESCO’nun 13 Şubat’ı “Dünya Radyo Günü” olarak kabul ettiği bir ortamda, Birleşmiş Milletler, İstanbul Radyoevi’nin boşaltılmasını, koca bir tarihin, koca bir kültürün kapının önüne konulmasını nasıl açıklayacak?



Radyoevimize talip olmasını Birleşmiş Milletlere hiç yakıştıramadık.



Koca İstanbul’da Birleşmiş Milletler’e verilecek başka bina bulamamış gibi Radyoevini gösteren yetkilileri de çok yadırgadık.



Ve hepimize sesleniyoruz:



Çocukluk anılarımızın üzerinde otoparklar, gökdelenler, alış veriş merkezleri, plazalar yükselirken acı duyuyorsak…



Geçmişten bir kokuyu, bir resmi, bir sesi özlemle arıyorsak eğer…



Elimizde hâlâ koruyabileceğimiz birkaç yer kaldığı için şanslıyız belki de!



Evet, çok bile geç kaldık! Ama hepten yitirmedik henüz!



Biz radyo evimizi vermiyoruz! Dünümüzü vermiyoruz.



Çünkü yarınımız dünsüz kalsın istemiyoruz.



TRT ÇALIŞANLARI ADINA
BİRLİK HABER-SEN / KESK HABER-SEN / TÜRK HABER-SEN

MEDYARADAR/ÖZEL