RADİKAL YAZARI NURAY MERT'İN KANINI HANGİ GÖRÜNTÜ DONDURDU? "TECAVÜZE UĞRAYAN BEBEK" YAYINLARINDA MEDYA NEDEN SINIFTA KALDI?
Radikal yazarı Nuray Mert,geçtiğimiz hafta Türkiye'de medya etiği açısından vahim bir tablo sergilendiğini belirterek talihsiz bebeğin başına gelenlerle ilgili yapılan haberlerin utanç verici olduğunu yazdı.
Medya Tacizi
Geçtiğimiz hafta Türkiye'de medya etiği açısından vahim bir tablo sergilendi ve bu kez de, geçiştirilmesine göz yumulsun istemiyorum.
Bu kez, tablo çok korkunçtu, çünkü söz konusu olay bir bebeğe ilişkin tecavüz iddiasıydı.
Pedofili ve çocuk pornosu konusuyla yıllardır yakından ilgileniyorum. Türkiye'de bu konudaki genel ilgisizlik, bilgisizlik ve hukuki düzenlemelerin yetersizliği meselesiyle çok ilgilendim, yapılan çalışmalara elimden geldiğince katkıda bulunmaya çalıştım. Kendisi de bir hukukçu olan ve Aile, şu anda Çocuk ve Sosyal Yardım'dan sorumlu Devlet Bakanı olan Nimet Çubukçu ile çeşitli vesilelerle ve son olaya ilişkin olarak bu konuyu defalarca görüştük. Konuya yakından ilgisinden dolayı, bu vesileyle de kendisine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Ancak, son olayda, medyanın sergilediği tutum, tek kelimeyle utanç vericiydi. Çevremde bulunan herkes, haberlerin veriliş tarzından aşırı rahatsız olduklarından şikâyet ettiler, birçokları olaya ilişkin haberleri görmemek için televizyonlarını kapattığını veya zapladığını söyledi. İtiraf etmeliyim ki, başlangıçta ben de aynı yolu denedim. Sonunda aniden yakındığım bir haber programından sonra çok yanlış yaptığımı anladım. Bu, öyle izlemeyi redderek veya birbirimize şikâyetle geçiştirilecek şey değil. Her şeyden önce, hiçbir medeni ülkede, bu tür bir habere konu olan bebeğin (yüzü mozaiklenerek de olsa) görüntüsünün kamuoyuna gösterilmesi, detayların açıklanması söz konusu olamazdı. Biz de ise birçok TV kanalı ve gazete çirkin bir sergileme yarışına girmiş gibiydi.
Dediğim gibi, olaya ilişkin tüm program ve yayınları başından beri takip edemedim, ama sonunda cuma akşamı, ATV ana haber bülteninde izlediğim haber kanımı dondurmaya yetti. Haberi yapan her kimse, bebeğin görüntüsünü defalarca yayımlamakla yetinmeyip, pijamasını çıkarıp bir de, çıplak ve çocuk bezine odaklanmış olarak bir görüntüyü defalarca yayımladı. Bu görüntüye rastlayıp kanı donmayan var mı bilemiyorum. Bu kez ve bu kadarının cezasız kalmasını istemiyorum, buradan suç duyurusunda bulunuyorum. Bunun kadar rencide edici, müstehcen, mide bulandırıcı bir olay olabilir mi? Bu haberi yapanın gözü, tecavüzcünün veya tacizcininkine benzemiyor mu? Ve nihayet, bu göz, bebek, annesi ve hepimizi bir medya tacizine maruz bırakmış olmuyor mu?
Hadi, böyle bir gafil çıktı böyle bir görüntü aldı, haber kanallarının görüntülerini denetleyen yok mudur? Ve de nihayet RTÜK ne yapar, işi, görev tanımı nedir? Az buz değil, bir hafta boyu devam eden bir medya tavrından söz ediyorum. Bununla uğraşmıyorsa, bu kurum neyle uğraşır, tek derdi şu hassas frenkans tahsisleri konusu mudur?
Yoksa, bu iktidar döneminde, RTÜK'de cari anlayış, 'Aman zaten adımız 'muhafazakâr', gözler üzerimizde, etliye sütlüye karışmayalım, gözlerden uzak duralım' şeklinde midir? Yani bir kez daha, bu ülkedeki akıl almaz 'muhafazakâr' üslubu ile mi karşı karşıyayız? Bu üslup ne midir? Şudur: muhafazakâr çevreden herhangi biri, gider sıradan bir olay karşısında, muhafazakâr falan da değil, harcıâlem bir darkafalı tavır takınırsınız, sonra, laik basın alır bu olayı, 'Bakın şunların yaptığına, irtica hortladı' diye gündem yapar.
Bundan çekinen dindar, muhafazakârlar, özellikle de bulunduğu mevki önemliyse, en vahim konuda bile tavır takınamaz. Dahası, söz konusu olayı bile mayınlı 'muhafazakârlık' alanına giriyor sanır.
Hoş, konuyu sadece 'muhafazakârlığı
Geçtiğimiz hafta Türkiye'de medya etiği açısından vahim bir tablo sergilendi ve bu kez de, geçiştirilmesine göz yumulsun istemiyorum.
Bu kez, tablo çok korkunçtu, çünkü söz konusu olay bir bebeğe ilişkin tecavüz iddiasıydı.
Pedofili ve çocuk pornosu konusuyla yıllardır yakından ilgileniyorum. Türkiye'de bu konudaki genel ilgisizlik, bilgisizlik ve hukuki düzenlemelerin yetersizliği meselesiyle çok ilgilendim, yapılan çalışmalara elimden geldiğince katkıda bulunmaya çalıştım. Kendisi de bir hukukçu olan ve Aile, şu anda Çocuk ve Sosyal Yardım'dan sorumlu Devlet Bakanı olan Nimet Çubukçu ile çeşitli vesilelerle ve son olaya ilişkin olarak bu konuyu defalarca görüştük. Konuya yakından ilgisinden dolayı, bu vesileyle de kendisine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Ancak, son olayda, medyanın sergilediği tutum, tek kelimeyle utanç vericiydi. Çevremde bulunan herkes, haberlerin veriliş tarzından aşırı rahatsız olduklarından şikâyet ettiler, birçokları olaya ilişkin haberleri görmemek için televizyonlarını kapattığını veya zapladığını söyledi. İtiraf etmeliyim ki, başlangıçta ben de aynı yolu denedim. Sonunda aniden yakındığım bir haber programından sonra çok yanlış yaptığımı anladım. Bu, öyle izlemeyi redderek veya birbirimize şikâyetle geçiştirilecek şey değil. Her şeyden önce, hiçbir medeni ülkede, bu tür bir habere konu olan bebeğin (yüzü mozaiklenerek de olsa) görüntüsünün kamuoyuna gösterilmesi, detayların açıklanması söz konusu olamazdı. Biz de ise birçok TV kanalı ve gazete çirkin bir sergileme yarışına girmiş gibiydi.
Dediğim gibi, olaya ilişkin tüm program ve yayınları başından beri takip edemedim, ama sonunda cuma akşamı, ATV ana haber bülteninde izlediğim haber kanımı dondurmaya yetti. Haberi yapan her kimse, bebeğin görüntüsünü defalarca yayımlamakla yetinmeyip, pijamasını çıkarıp bir de, çıplak ve çocuk bezine odaklanmış olarak bir görüntüyü defalarca yayımladı. Bu görüntüye rastlayıp kanı donmayan var mı bilemiyorum. Bu kez ve bu kadarının cezasız kalmasını istemiyorum, buradan suç duyurusunda bulunuyorum. Bunun kadar rencide edici, müstehcen, mide bulandırıcı bir olay olabilir mi? Bu haberi yapanın gözü, tecavüzcünün veya tacizcininkine benzemiyor mu? Ve nihayet, bu göz, bebek, annesi ve hepimizi bir medya tacizine maruz bırakmış olmuyor mu?
Hadi, böyle bir gafil çıktı böyle bir görüntü aldı, haber kanallarının görüntülerini denetleyen yok mudur? Ve de nihayet RTÜK ne yapar, işi, görev tanımı nedir? Az buz değil, bir hafta boyu devam eden bir medya tavrından söz ediyorum. Bununla uğraşmıyorsa, bu kurum neyle uğraşır, tek derdi şu hassas frenkans tahsisleri konusu mudur?
Yoksa, bu iktidar döneminde, RTÜK'de cari anlayış, 'Aman zaten adımız 'muhafazakâr', gözler üzerimizde, etliye sütlüye karışmayalım, gözlerden uzak duralım' şeklinde midir? Yani bir kez daha, bu ülkedeki akıl almaz 'muhafazakâr' üslubu ile mi karşı karşıyayız? Bu üslup ne midir? Şudur: muhafazakâr çevreden herhangi biri, gider sıradan bir olay karşısında, muhafazakâr falan da değil, harcıâlem bir darkafalı tavır takınırsınız, sonra, laik basın alır bu olayı, 'Bakın şunların yaptığına, irtica hortladı' diye gündem yapar.
Bundan çekinen dindar, muhafazakârlar, özellikle de bulunduğu mevki önemliyse, en vahim konuda bile tavır takınamaz. Dahası, söz konusu olayı bile mayınlı 'muhafazakârlık' alanına giriyor sanır.
Hoş, konuyu sadece 'muhafazakârlığı