RADİKAL YAZARI HEM TARAF'A HEM SÖZCÜ'YE ÇAKTI!

Radikal'in çiçeği burnunda yazarı Ezgi Başaran, bugün ilk yazısında "Önyargıyı pompalayan daha çok para kazanıyor" dedi ve hem Taraf'a hem de Sözcü'ye çaktı.

“Önyargıyı pompalayan daha çok para kazanıyor”

Karşılığı değişti: Endişenin, korkunun, özgürlüğün, demokrasinin… Endişeliyim dediğinizde artık, endişenizin samimi olduğuna herkesi inandırmak konusunda bir endişe duyuyorsunuz. Özgürlüğü savunuyorsanız, bu özgürlüklerin hangileri olduğunu ayrıca vurgulamanız gerekiyor. Çünkü artık “bütünüyle özgürlükçü” bir tek insan bile yok.
Bir tespit yapmak için “yarı özgürlükçü, parçalı demokrat, yamalı endişe” gibi saçma sapan laflar icat etmek zorunda kalıyoruz bugün. Saçmalığa bakın! Vallahi ben böyle oksimoronlarla bezeli bir bahçede balatayı sıyırırım. Bu bahçeden acilen çıkmak lazım. Kapı nerede?

Türkiye büyük değişim geçiriyormuş, bunlar küçük küçük sancılarmış, e yani normalmiş. Hıhı evet. Yalnız bence asıl değişen rekabetin kuralları…Pazardaki rekabet değil, hayattaki rekabetten söz ediyorum. Harvard Üniversitesi’nden Claudia Goldin’ın 2005’te yaptığı “Dördüncü kuvvetin yükselişi” başlıklı araştırması şöyle diyordu: “1870-1920 yılları arasında gazeteler artık daha az partizan daha çok enformatif olmaya başlamıştı. Çünkü basın sektöründeki rekabet 19’uncu yüzyılın sonlarında gazeteleri bir siyasi fikrin kökten savunucuları olmaktan kurtarmıştı.” 100 Yıl önce rekabetin müspet meyveleri varmış, harika.

Peki bugün durum ne? Yine Harvard Üniversitesi’nden Andrei Schleifer ve MIT’den Sendhil Mullainathan’ın araştırmasına bakalım: Gazeteler artık haberleri okuyucularının önyargılarını besleyen, bu önyargılara hitap eden biçimde vererek rekabet ediyor. Kampın ne kadar keskinse, rakiplerinin o kadar önüne geçersin. “Fox News etkisi” diyorlar buna. Toplumdaki kutuplaşmadan beslenen Fox News, bu yüzden CNN’den daha çok para kazanıyor. Sözcü gazetesi bu yüzden 200 binin üstünde satıyor. Ve yine bu yüzden Taraf gazetesinde hiçbir zaman bir hikayenin bütün “taraflarını” okuyamıyoruz.

Rekabetin kuralı değişti çünkü bizler kategorik düşünce sisteminin esiri olduk. Örnek: Türban serbest olsun diyen biri kategorik olarak özgürlükçüdür. Aynı kişinin zorunlu din eğitimini savunuyor olması kişisel hak ve özgürlükler bakımından bir çelişki ifade etmez. Örnek: AK Parti’nin böyle güçlenmesinden endişe duyuyorum diyen biri kategorik olarak statükocudur. Aynı kişinin Kürtlere anadilde eğitim serbestliği getirilmesini savunuyor olması değişimle barışık olduğunun göstergesi olamaz.

Ben böyle kategorilerle bezeli anlayışsız ve sığ bir dünyada üzüntüden ölürüm. Bu dünyadan acilen sıvışmak lazım. Kapı nerede? Mahallemizin, şehrimizin, vicdanımızın, mizah anlayışımızın bir yerinde o kapı var. Bulduğumu hissettiğim her an size haber vermeye, uzaklaştığımda da kendimle feci derecede dalga geçmeye söz vererek başlıyorum. Ayrıca sizi kategorik olarak kucaklıyorum

Ezgi Başaran/Radikal