RADİKAL YAZARI EZBER BOZDU; ''BİR DEMOKRASİ ENSTANTANESİ BU GÖRÜNTÜYÜ UNUTMAYIN''
Radikal yazarı Yıldırım Türker, AK Partili vekil oğlunun karakolda polisleri teşhis fotoğrafını yorumlarken ezber bozdu.
Bir demokrasi enstantanesi
Delikanlı, vatandaşlık bilinci ve devrime olan inancıyla başı dik ve gücünün farkında olarak karakolda, önünden birbir geçirilen polislere dikkatle bakıyor.
Terörle Mücadele Şubesi’nden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcılığına namlı bir işkencecinin getirildiği memleketimize ibret olsun diye bugün Reuters ve AFP’nin bütün dünyaya ulaştırdığı bir fotoğrafa bakacağız.
Bir Güney Amerika ülkesinin; hani o ‘olmak istemiyoruz, öyle olmak istemiyoruz’ diye bir dönem ağlaşarak adını andığımız bir ülkenin komşusunun büyük bir şehrinde, bir karakolda çekilmiş. On yıl önce iktidara gelen ilerlemeci, demokrat hükümetin açılım programının geldiği noktayı göstermesi açısından fevkalade çarpıcı bir fotoğraf. Bu nedenle de bütün dünyada ilgi topladı.
Söz konusu ülke, bir zamanlar gözaltında kayıpların, kolluk güçleri tarafından gizlice kazılmış toplu mezarların, akıl sır ermez işkencelerin, kitle katliamlarının ayyuka çıktığı, faşist cuntanın zulmü karşısında bütün dünyanın çaresiz kaldığı bir ülkeydi. Cunta, nüfusun yüzde yirmisini oluşturan yerlilerin kendi dillerini konuşabilmesi dahil bütün haklarını yasaklamıştı. Orta Avrupa’dan pupa yelken gelmişliğiyle böbürlenip okyanusa bir kısrak başı gibi uzanan bu toprakların öz sahibi olduğuna inanan milliyetçi çoğunluk bu toprakların kadim halkları üstünde bin bir çeşit asimilasyon ve yıldırma politikasıyla terör estiriyordu.
Sonunda kendisi de halktan gelen bir liderin hükümetini seçen halk, yorgun, yaralı ve umutsuzdu. Sadece kendi abilerine benzettikleri için sevdikleri lider onları yanıltmadı. Demokratik açılım programından ilk söz ettiğinde kuşkucu davrananlar ülkedeki gelişmelerle şaşkına dönüp mahcup oldular. ‘İşkenceye sıfır tolerans’ savsözü ta bizim buralara kadar nereden geldi sanıyorsunuz?
Bir zamanlar işkence ve polis cinayetlerine sahne olmuşluğuyla ünlü o karakollardan birinde, yerlilere eşit vatandaşlık ve varolma hakları tanıyarak işe başlayan hükümetin uygulamalarının gelmiş olduğu noktayı gösteriyor bu fotoğraf.
Bir zamanlar pankart açtığı için hapislerde unutulan gençlerin, yerli haklarından söz ettikleri için hücrelere tıkılan basın emekçilerinin, mütemadiyen ırzına geçilen kadınların, geçmiş katliamlar üstüne araştırma yaptığı için vatan haini ilan edilen akademisyenlerin memleketi şimdi bütün dünyanın ezilmiş, yoksul halkları için bir umut kaynağı. Baharı bekleyen Araplar gibi yoluna baktığımız bütün reformlar, reform ne kelime; devrimler birbirinin peşi sıra hayata geçiriliyor.
Bu fotoğrafa gelince… Polis memurlarının karşısında gururla dikilen bıyıkları yeni terlemiş delikanlı, bir üniversiteli. Yerli kökenli olduğu için polis tarafından kötü muamele gördüğünü iddia ediyor. Babasının zamanında işkencede öldürülmüş bir köylü olduğunu, ama artık demokratik devrimin şenlendirdiği ülkesinde hâlâ ırkçılık ve polis zulmünün gölgesinin bile bağışlanamaz oduğunu belirtmiş, bütün dünya basınından gazetecilere. Hayır, işkence görmemiş. Zaten o kadarı son on yıldır bu topraklarda görülmüyor. Delikanlı, bir polisin kendisine ırkçı bir küfür savurduğunu iddia ediyor.
Yıllardır tek tük de olsa gelen bu tür şikâyetler karşısında fevkalade duyarlı davranan İçişleri Bakanlığı anında bir soruşturma başlatmış. Bütün dünya ajanslarının davet edildiği olay yerinde bu soruşturmanın ilk adımı sırasında çekilmiş bu fotoğraf da. Delikanlı, vatandaşlık bilinci ve devrime olan inancıyla başı dik ve gücünün farkında olarak karakolda, önünden bir bir geçirilen polislere dikkatle bakıyor. Çünkü sokakta kendisine hakaret eden o polisi teşhis ettiğinde o polis, güvenlik güçlerinin yüz karası olarak teşhir edilip bütün haklarını kaybedecek.
Güvenlik güçlerinin halkın hizmetinde olduğunu sıkça vurgulayan hükümetin bu tür ihlallere en ufak müsamahası yok. Polisler, delikanlının karşısına ellerinde numaralar ve rütbesi sökülmüş gömleklerle dikilmiş, işte bu sebeple. Bir polisin vatandaşa yönelik hak ihlali bütün polisleri sorumlu kılıyor çünkü.
Bizde burnundan tek bir kıl aldırmayan polis teşkilatı ve kolluk güçlerinin kural tanımazlığı, hesap vermezliği, bütün suçlarından aklanıvermesi düşünüldüğünde elbette anlamakta güçlük çekeceğimiz; karşısında şaşkınlıktan gıptaya kadar bin bir ruh haliyle serseme döneceğimiz bir görüntü.
Günlerdir basınımızda boy boy yer almasının nedeni bu.
Böyle bir görüntüyü doğal kabul ettiğimizde demokrasi bize de gelecek. Yolumuz uzun daha.
Yıldırım TÜRKER / RADİKAL
Delikanlı, vatandaşlık bilinci ve devrime olan inancıyla başı dik ve gücünün farkında olarak karakolda, önünden birbir geçirilen polislere dikkatle bakıyor.
Terörle Mücadele Şubesi’nden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcılığına namlı bir işkencecinin getirildiği memleketimize ibret olsun diye bugün Reuters ve AFP’nin bütün dünyaya ulaştırdığı bir fotoğrafa bakacağız.
Bir Güney Amerika ülkesinin; hani o ‘olmak istemiyoruz, öyle olmak istemiyoruz’ diye bir dönem ağlaşarak adını andığımız bir ülkenin komşusunun büyük bir şehrinde, bir karakolda çekilmiş. On yıl önce iktidara gelen ilerlemeci, demokrat hükümetin açılım programının geldiği noktayı göstermesi açısından fevkalade çarpıcı bir fotoğraf. Bu nedenle de bütün dünyada ilgi topladı.
Söz konusu ülke, bir zamanlar gözaltında kayıpların, kolluk güçleri tarafından gizlice kazılmış toplu mezarların, akıl sır ermez işkencelerin, kitle katliamlarının ayyuka çıktığı, faşist cuntanın zulmü karşısında bütün dünyanın çaresiz kaldığı bir ülkeydi. Cunta, nüfusun yüzde yirmisini oluşturan yerlilerin kendi dillerini konuşabilmesi dahil bütün haklarını yasaklamıştı. Orta Avrupa’dan pupa yelken gelmişliğiyle böbürlenip okyanusa bir kısrak başı gibi uzanan bu toprakların öz sahibi olduğuna inanan milliyetçi çoğunluk bu toprakların kadim halkları üstünde bin bir çeşit asimilasyon ve yıldırma politikasıyla terör estiriyordu.
Sonunda kendisi de halktan gelen bir liderin hükümetini seçen halk, yorgun, yaralı ve umutsuzdu. Sadece kendi abilerine benzettikleri için sevdikleri lider onları yanıltmadı. Demokratik açılım programından ilk söz ettiğinde kuşkucu davrananlar ülkedeki gelişmelerle şaşkına dönüp mahcup oldular. ‘İşkenceye sıfır tolerans’ savsözü ta bizim buralara kadar nereden geldi sanıyorsunuz?
Bir zamanlar işkence ve polis cinayetlerine sahne olmuşluğuyla ünlü o karakollardan birinde, yerlilere eşit vatandaşlık ve varolma hakları tanıyarak işe başlayan hükümetin uygulamalarının gelmiş olduğu noktayı gösteriyor bu fotoğraf.
Bir zamanlar pankart açtığı için hapislerde unutulan gençlerin, yerli haklarından söz ettikleri için hücrelere tıkılan basın emekçilerinin, mütemadiyen ırzına geçilen kadınların, geçmiş katliamlar üstüne araştırma yaptığı için vatan haini ilan edilen akademisyenlerin memleketi şimdi bütün dünyanın ezilmiş, yoksul halkları için bir umut kaynağı. Baharı bekleyen Araplar gibi yoluna baktığımız bütün reformlar, reform ne kelime; devrimler birbirinin peşi sıra hayata geçiriliyor.
Bu fotoğrafa gelince… Polis memurlarının karşısında gururla dikilen bıyıkları yeni terlemiş delikanlı, bir üniversiteli. Yerli kökenli olduğu için polis tarafından kötü muamele gördüğünü iddia ediyor. Babasının zamanında işkencede öldürülmüş bir köylü olduğunu, ama artık demokratik devrimin şenlendirdiği ülkesinde hâlâ ırkçılık ve polis zulmünün gölgesinin bile bağışlanamaz oduğunu belirtmiş, bütün dünya basınından gazetecilere. Hayır, işkence görmemiş. Zaten o kadarı son on yıldır bu topraklarda görülmüyor. Delikanlı, bir polisin kendisine ırkçı bir küfür savurduğunu iddia ediyor.
Yıllardır tek tük de olsa gelen bu tür şikâyetler karşısında fevkalade duyarlı davranan İçişleri Bakanlığı anında bir soruşturma başlatmış. Bütün dünya ajanslarının davet edildiği olay yerinde bu soruşturmanın ilk adımı sırasında çekilmiş bu fotoğraf da. Delikanlı, vatandaşlık bilinci ve devrime olan inancıyla başı dik ve gücünün farkında olarak karakolda, önünden bir bir geçirilen polislere dikkatle bakıyor. Çünkü sokakta kendisine hakaret eden o polisi teşhis ettiğinde o polis, güvenlik güçlerinin yüz karası olarak teşhir edilip bütün haklarını kaybedecek.
Güvenlik güçlerinin halkın hizmetinde olduğunu sıkça vurgulayan hükümetin bu tür ihlallere en ufak müsamahası yok. Polisler, delikanlının karşısına ellerinde numaralar ve rütbesi sökülmüş gömleklerle dikilmiş, işte bu sebeple. Bir polisin vatandaşa yönelik hak ihlali bütün polisleri sorumlu kılıyor çünkü.
Bizde burnundan tek bir kıl aldırmayan polis teşkilatı ve kolluk güçlerinin kural tanımazlığı, hesap vermezliği, bütün suçlarından aklanıvermesi düşünüldüğünde elbette anlamakta güçlük çekeceğimiz; karşısında şaşkınlıktan gıptaya kadar bin bir ruh haliyle serseme döneceğimiz bir görüntü.
Günlerdir basınımızda boy boy yer almasının nedeni bu.
Böyle bir görüntüyü doğal kabul ettiğimizde demokrasi bize de gelecek. Yolumuz uzun daha.
Yıldırım TÜRKER / RADİKAL