"RADİKAL NASIL 'HÜRRİYET'LEŞTİ?" DİYEN EMRE AKÖZ'E İSMET BERKAN CEVAP VERDİ: SAPERE AUDE!..

Emre Aköz de dahil Radikal´i diline dolayan herkese yüzyıllar öncesinden kalma bir özdeyişin anlamını bi hakkın kavramalarını tavsiye edeyim: Sapere aude!

Başkasının aklını ödünç almayın


Bugünlerde elinizde tuttuğunuz bu gazeteyle ilgili dedikodu yapmak, ileri geri fikir açıklamak, hatta köşe yazısı yazmak bir nevi moda oldu. Hadi ben de bu modaya uyayım, bu gazetenin yöneticisi sıfatıyla üç-beş kelam da ben edeyim, bazı şeylere de açık açık cevap vereyim.
Daha geçen gün yazdım, bazı olayları şematize ederek basite indirgemenin faydaları olduğunu reddetmiyorum ama bu şemalar da sonuçta elimizdeki aletlerdir, onları fazla ciddiye alırsak, şema, aslında çok daha karmaşık olan esas gerçeğin yerine geçebilir.
Daha da beteri, bu şemaya çok inanırsanız, gerçeğin kendisinden kopmaya, kendi yarattığınız bir sanal gerçeklikte yaşamaya başlarsınız.
Kendisine `laik´ adını veren yazarlar, 2007 ilkbaharındaki Cumhuriyet mitingleriyle yaratılan atmosferde bir `sanal gerçekliğe´ inanmaya başladılar, 22 Temmuz´da duvara çarpmış gibi oldular, içlerinden bazıları gerçekle hâlâ barışamadı, yaşadıkları hayal kırıklığının depresyona ve öfkeye dönüşmesini hep birlikte izledik, bazılarını hâlâ izliyoruz.
Buna karşılık kendisine `demokrat´ diyen bir kısım köşe yazarı da, 2007 Mayısı´nda Anayasa Mahkemesi´nin verdiği 367 kararından itibaren ama en çok da
Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında açılan kapatma davasından itibaren, bir sanal gerçeklik boyutuna geçtiler, her köşe başında taşlanacak düşman arıyorlar. Bulamazlarsa yaratıyorlar.
Bugünlerde de, Radikal gazetesi bir manşetinden ötürü taşlanacak düşman haline geliverdi bu yazarlar için.
Son olarak Sabah gazetesinde Emre Aköz, hayal gücünü de fazlasıyla devreye soktuğu bir yazı kaleme aldı. Aköz´ün iddiası şu: Benim yazdığım yazılarla benim yönettiğim Radikal´in manşetleri birbirinden farklıymış. Bu farklılığın sebebi de, tepeden aldığımız talimatmış, o talimatta `Yazarlara dokunmayın ama Radikal´in tutumunu değiştirin´ deniyormuş. Ben de bu arada şizofren olmuşum, yazı yazmaya oturduğumda bir kişi, gazeteyi yapmaya oturduğumda başka kişi oluyormuşum herhalde. Deli saçması şeyler...
Ben bu gazeteyi sekiz yıla yakın zamandan beri yönetiyorum, Emre´nin söylediği cinsten bir talimat henüz almadım ve `talimatla yapıyorlar´ çamurunun bu kadar kolay, bu kadar insafsızca kullanılmasını da anlamıyorum.
Acaba Emre Aköz geçmişte dergi veya gazete eki yönetirken böyle bir talimat
almış mıdır? Hiç sanmıyorum.
Ama Emre bu talimat meselesinde iddialı. Radikal´in 28 Şubat döneminde de talimat aldığını iddia ediyor. Üstelik bu kez talimatı patronumuzdan bile değil, doğrudan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir´den almışız.
Bu konuda gereken cevabı dün Hürriyet´teki köşesinden o yılların Radikal Yayın Yönetmeni Mehmet Yılmaz verdi zaten, oralara girmeyeceğim ama bir konuda ciddi alınganlık gösterdim, sözde Çevik Bir´den talimat alınca Susurluk haberlerini ikinci plana atmışız. Çok iddialı olacak ama Emre Aköz dahil Türkiye´nin Susurluk´la ilgili bildiği şeylerin en az yüzde 80´ini bu gazete ortaya çıkardı, yüzde 100´ünü de yayınladı. Ben de o haberlerin önemli bölümünü ortaya çıkaran, kaleme alan Radikal Ankara Bürosu´nun yöneticisiydim, bununla da hayatım boyunca gurur duyacağım.