Efendim; gerçekten ilginç şeyler oluyor. Süreci okumakta zorlanıyoruz. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin Meclis Genel Kurulu'nda DEM Parti’lilerle el sıkışıp muhabbeti türlü iddialara yol açtı. Olay yeni “Çözüm süreci” olarak tanımlandı ama eskisine göre hayli revize edilmişti anlaşılan.
Bunun en önemli delili ise Devlet Bahçeli’nin elini bizzat taşın altına koymasıydı. Zaten ondan başka birinin bu adımı atması inandırıcı olamazdı. Anlaşılan Oslo fiyaskosu, Habur rezaletinden, topçu popçu şovlarından, akilliği tartışmalı “Akil adamlar” yığılmasından biraz olsun ders çıkarılmıştı. Yeni versiyon çözüm süreci de böyle oluyor demek ki!..
Düşünsenize “Türk milliyetçisi” bir partinin genel başkanı “Kürt milliyetçileri”ne elini uzatıyordu. Sırf bu bile bazı şeyleri değiştirmeye istekli olunduğuna dair bir tür “Garanti” sayılırdı. Hani “Bahçeli bile bu işe okey diyor ise” oldu bir yerde. Kolay değil, Devlet Bey zaten ismiyle müsemma kendisi bizzat “Devlet” sayılırdı. Hem de en “Derin” çağrışımlarla…
Senaryo Rötuşlandı Ama “Aktör” Aynı!..
Olayın pişirilmekte olduğu söylenen “Yol haritası” üzerine muhtelif rivayetler mevcut. O yüzden şimdilik öne çıkan tek yan ve anlaşılan senaryo değişse bile ,aktör olarak gene Abdullah Öcalan’ın olacağı idi. O kadar ki Bahçeli’nin en önemli çağrısı tekrar Öcalan’a yönelikti: "Türkiye'ye getirilirken 'Her türlü hizmete hazırım' diyen teröristbaşı buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin."
Tabii bilemiyoruz bu arada neler yaşandı. Aralarında ne gibi bir diyalog gerçekleşti buralar meçhul. Lakin varsayıldığı gibi örgüte “Kendini tasfiye et” diyebileceğini, dese bile kabul göreceğini hiç sanmıyorum. (Amberin Zaman’ın iddiasına göre Öcalan İmralı’dan telefonla Kandil’dekilerle görüştürülmüştür. İddia resmen reddedilse bile bu işlerin tabiatına uygun bir durum olsa gerek. Muhtevası şimdilik meçhul!) Bu hiç kolay değil.
Birincisi bu ona “Kendi çocuğunu boğ” demek gibi gelecektir. İkincisi Kandil’dekiler buna kolaylıkla ve tartışmasız “Tamam, madem önder emrediyor o halde baş üstüne hemen örgütü dağıtalım” diyeceğini hiç sanmıyorum. Üçüncüsü PKK akıbeti konusunda tek başına karar alabilecek bir durumda değildir. Onun varlığı üzerinden hesap yapan birtakım uluslararası güçler ve etkileyiciler vardır.
Burada ancak Öcalan’ın sadece “kendini düşünmesi” söz konusu olabilir ki o da tek başına olayı izaha yetersiz kalıyor. 1999 senesinden beri hapis yatmaktadır. Artık hapisten kurtulmak isteyebilir. İlaveten Öcalan kendine son bir misyon olarak “Barış” ve “siyasi çözüm” misyonuna önayak olmayı önüne koymuş olabilir. Böyle hatırlanmak isteyebilir. Kandil’i de bu noktada zorlamak istemiş olabilir.
“Amerika Öcalan’ı bize neden verdi anlayamadım!..”
Rahmetli Bülent Ecevit bir vakitler “Amerika Öcalan’ı bize neden verdi anlayamadım” demişti. Aslında burada fazla anlaşılmayacak bir şey yok. ABD muhakkak kendine göre bazı hesaplar yapmış olsa gerek. Ancak bana göre iadesindeki “İdam edilmeme” şartına rağmen Türklerin bunu dinlemeyip idam edebileceklerini de düşünmüş olmalılar.
Böylelikle Türkiye’yi hem içte hem de dışta zor duruma düşürmeyi hedeflemiş olabilirler. Hatta bunun bir “Kürt isyanı” nı tetikleyebileceğini bile varsaymış olabilirler. Hiç bir şey olmaz ise de bir “Baş belası” olarak Türkiye’nin başını ağrıtmaya devam etmesini istemiş olabilirler. 25 yıldır bu sorunu konuşuyoruz!
Bavulları Toplamaya Az mı kaldı?
Şimdi ise artık yeni aşamadayız. Öcalan’ın doğrudan salınması biraz zor görünüyor. (Aslında hiç belli olmaz. Altını yakmazlar ise nelerin “pişirileceğine” bağlı.) Ancak ara çözüm olarak “Ev hapsi” uygulanabilir. Eğer bir “Paket çözüm” var ise bunun bir ayağı da İmralı’daki mahkumun taşınması ayağı olabilir. Farkındayım bu konuda henüz bir beyan yok. Varacağı noktanın o olabileceğini tahmin edebiliriz. (Bunu şu aşamada tepkilerden çekinip şimdiden söylemiyor olabilirler!) Eğer proje yatmaz ise kaçınılmaz gözüküyor.
Zaten bir proje varsa bu Öcalan’ın konumunu değiştirmeden olamaz. “Proje yürüsün ama Öcalan İmralı’da kalsın” denilemez. (Öncesinde toplumu psikolojik olarak hazırlamak gerekecektir sanırım. Medyaya gene çok iş düşecek herhalde!) Varılacak kaçınılmaz nokta burasıdır. Bunu objektif tespit olarak görmek gerek…
Hatta –ne derece geçerli bilmiyorum- Yenilik Partisi Genel Başkanı Öztürk Yılmaz’ın iddiasına göre “Abdullah Öcalan için Çankaya'da bir ev hazırlandığı iddiaları var. Ev hapsine alınacağı yaygın konuşuluyor.”
Daha da ötesinde kimi iddialara göre müebbet hapis cezası sınırı 30 yıldan 25 yıla indirilip Öcalan’ın serbest kalması sağlanacak. Bunun için bir tarihten bile söz ediliyor. Buna göre Öcalan 2025 Mart’ında salınacak. Böylelikle “Ev hapsi” seçeneğine de fiilen gerek kalmayacak. Bu ihtimali de düşünmek gerek. Hatta kapsamlı bir sonuç çıkarsa çok daha mümkün olabilir. Göreceğiz!..
Öcalan’ın Ölüsü Dirisinden Fazla Baş Ağrıtabilir!..
Hiç şüphesiz bu tarz her soruna iki tarz yaklaşım mümkündür. Birincisi duygusal yaklaşımdır. “Lanet olasıca, gebersin içeride” denebilir. Böyle düşünenlerin kendileri açısından haklı manevi nedenleri ve acıları vardır. Bu ülkede onca cana mal olmuş bir örgütün kurucu liderine karşı nefret doğaldır. (Hatta bu kesim onu idam etmediği için devlete kızgındır) Bu anlaşılır bir durumdur.
İkincisi mantıki yaklaşımdır. Öcalan 25 yıldır içeridedir. Şu an 75 yaşındadır. Türkiye’de istatistiksel olarak ölüm sınırı için ortalama yaştır. Bu sınıra gelmiş görünüyor. O yüzden Öyle ki Öcalan’ın İmralı’da vefatı daha büyük sorunlara yol açabilir. Doğal ölüm bile olsa üzerine spekülasyonlar yapılacak ve belki de devlet suçlanacaktır. Ardından belki kalkışmaya varan büyük protestolar tertipleyebilirler. Bu manada Öcalan’ın ölüsü dirisinden daha fazla baş ağrıtabilir. İlaveten toplumun önüne “Mağdur Kahraman” olarak bile konulup, yüceltilebilir. Bu noktalarda devletin çok dikkatli, hassas, akılcı ve öngörülü adımlar atması gerekiyor herhalde…
Öcalan Fotoğrafın sadece Bir karesi!..
Ancak unutulmamalı ki Öcalan’ın durumu fotoğrafın sadece bir karesidir. Yakında netleşmesi muhtemel tablo çok daha geniş. Çünkü şimdilik beklemede görünen PKK şefleri ile DEM’lilerin –Öcalan istese bile- “Apo”nun salıverilmesi”, “Ev hapsi” veya “PKK’lılara genel af”, “Kürtçe seçmeli ders” gibi taleplerle yetineceklerini sanmam.
İlaveten DEM Parti içinde bazıları rahatsız olacaktır. (Örneğin Selahattin Demirtaş’ın Öcalan’ın bu kadar ön plana çıkmasından pek memnun olacağını sanmam.) İşin bu gibi yönleri halen geçerli olsa da kapsamı artık genişledi. Olay daha “paket hedefler”i kapsıyor. Bunların başında yeni anayasa ve merkezi devletin zayıflatılması ile yerel yönetimlerin güçlendirilmesi geliyor. Asıl proje bunlardır herhalde. Onların yanında Öcalan ayrıntı gibi kalıyor!..
Bakalım süreçte daha iyi anlayacağız!..
17.10. 2024