''POSTALCI GAZETECİLER DE HER TÜRLÜ UYUZLUĞU YAPACAKLAR TABİİ!..'' ENGİN ARDIÇ'TAN SALVOLAR..
Sabah yazarı Engin Ardıç bugün köşesinden hangi yazarlara seslendi?
Memur, "çalışan" olmaya razı mı?
Anayasa değişikliği paketi geliyor, muhalefet, adı üstünde, buna muhalefet edeceğinden de, arkasından referandum... Halka sorulacak...
Yani bu pilav yaza kadar çok su kaldıracak, gazetelerde çarşaf çarşaf tartışılacak. "Postalcı" gazeteciler de bu arada her türlü uyuzluğu yapacaklar tabii...
En az otuz yazı konusu şimdiden hazır demektir, Allah bin bereket versin!
Değişiklik tasarısının çeşitli köşelerine yavaş yavaş, döne döne ışık tutarız, bugün memur zümresinin yeni konumuna değinelim.
Tasarı, memurlara, eğer yasalaşırsa (ki öyle olacaktır), "çalışan" statüsü getiriyor.
İşçi-memur ayırımı ortadan kalkıyor, bütün emekçilerin ortak adı konuyor: Çalışan.
Hele şükür. Elbette aklın yolu budur.
Ama... İşin koskoca bir "ama"sı var...
Memur, işçiyle "eşit" olmaya razı gelecek midir?
Yani, hem imparatorluk hem cumhuriyet dönemi boyunca beyni yıkandığı, şartlandığı şekilde "kendini üstün görmekten" vazgeçecek midir?
Kendisinin de alt tarafı bir "devlet işçisi" olduğunu kabul edecek midir? (Örneğin maaşını peşin peşin değil de, ücretini "işledikten sonra" almaya hazır mı?)
Kendini "cumhuriyetin temel direği" olarak görmekten vazgeçip "patronların işçiyi sömürmesi gibi alt tarafı devletin de onu sömürdüğü bir emekçi" olarak görmeye yanaşacak mı?
"Kapıkullarının" yani "Osmanlı süper sınıfının" mirasçısı olmayı bırakacak, biz işçiler gibi "alt sınıf" olmayı hazmedecek mi?
Değişiklik paketinde "memura grev hakkı" da var... Türkiye tarihinde bir ilk daha!
Tıpkı emekli kuvvet komutanlarının gözaltına alınabilmeleri, sivil mahkemede yargılanabilmeleri kadar radikal bir adım, bir devrim...
Lakin, grev hakkı demek, aynı zamanda "lokavt hakkı" da demektir. Bir paranın iki yüzü gibidir bu. İnanmıyorsanız, Çalışma Bakanı olduğu sırada, 1963 yılında bu düzenlemenin fikir ve uygulama babalığını yapmış Ecevit'in ruhunu çağırıp sorunuz.
Yani memur grev yapacak ama, devlet de lokavt ilan edebilecek, memurları topluca kapının önüne koyabilecek...
Memurun, lokavt olmasa bile, "münferit olarak işten çıkarılabilmesinin" de önü açılıyor. Bu da bir devrim.
Hazır mısınız memur kardeşler?
Bizimle aynı sıkıntıları çekmeye, bizim ömrümüz boyunca yaşadığımız "ya patron kovarsa" tedirginliğini yaşamaya (benim başıma iki kere geldi) hazır mısınız?
Ekmeğinizi bizim gibi ter dökerek kazanmaya, her gün boğayı boynuzlarından tutup yeniden yere çökertmeye hazır mısınız?
Hayattan korkmamaya, kendinize, emeğinize güvenmeye, çalışmadığınız, yan gelip yattığınız zaman da ekmeğin tehlikeye girmesine hazır mısınız?
Biz hep öyle yaşadık. "Kapağı devlete atmayı" düşünmedik, bugün bizi küçümseyen birçok memur arkadaşımız gibi.
Örneğin, artık yok öyle "kampa" gitmek falan, bizim gibi parasını bastırıp otelde kalacaksınız. Yok öyle "lojman" falan, bizim gibi kiralık ev tutacaksınız.
Var mısınız?
Yoksa, parasızlık ağır ve sinsi bir hastalık gibi iliklerinize işlemiş olsa bile, birtakım "ayrıcalıklarınıza" sımsıkı yapışmayı mı tercih edersiniz?
Yani bu devletin sahibi siz misiniz, bu devlet sizden mi sorulur?
Eh, o zaman, CHP iktidarını bekleyeceksiniz.
Yani 2049 seçimlerini falan...
Yani bu pilav yaza kadar çok su kaldıracak, gazetelerde çarşaf çarşaf tartışılacak. "Postalcı" gazeteciler de bu arada her türlü uyuzluğu yapacaklar tabii...
En az otuz yazı konusu şimdiden hazır demektir, Allah bin bereket versin!
Değişiklik tasarısının çeşitli köşelerine yavaş yavaş, döne döne ışık tutarız, bugün memur zümresinin yeni konumuna değinelim.
Tasarı, memurlara, eğer yasalaşırsa (ki öyle olacaktır), "çalışan" statüsü getiriyor.
İşçi-memur ayırımı ortadan kalkıyor, bütün emekçilerin ortak adı konuyor: Çalışan.
Hele şükür. Elbette aklın yolu budur.
Ama... İşin koskoca bir "ama"sı var...
Memur, işçiyle "eşit" olmaya razı gelecek midir?
Yani, hem imparatorluk hem cumhuriyet dönemi boyunca beyni yıkandığı, şartlandığı şekilde "kendini üstün görmekten" vazgeçecek midir?
Kendisinin de alt tarafı bir "devlet işçisi" olduğunu kabul edecek midir? (Örneğin maaşını peşin peşin değil de, ücretini "işledikten sonra" almaya hazır mı?)
Kendini "cumhuriyetin temel direği" olarak görmekten vazgeçip "patronların işçiyi sömürmesi gibi alt tarafı devletin de onu sömürdüğü bir emekçi" olarak görmeye yanaşacak mı?
"Kapıkullarının" yani "Osmanlı süper sınıfının" mirasçısı olmayı bırakacak, biz işçiler gibi "alt sınıf" olmayı hazmedecek mi?
Değişiklik paketinde "memura grev hakkı" da var... Türkiye tarihinde bir ilk daha!
Tıpkı emekli kuvvet komutanlarının gözaltına alınabilmeleri, sivil mahkemede yargılanabilmeleri kadar radikal bir adım, bir devrim...
Lakin, grev hakkı demek, aynı zamanda "lokavt hakkı" da demektir. Bir paranın iki yüzü gibidir bu. İnanmıyorsanız, Çalışma Bakanı olduğu sırada, 1963 yılında bu düzenlemenin fikir ve uygulama babalığını yapmış Ecevit'in ruhunu çağırıp sorunuz.
Yani memur grev yapacak ama, devlet de lokavt ilan edebilecek, memurları topluca kapının önüne koyabilecek...
Memurun, lokavt olmasa bile, "münferit olarak işten çıkarılabilmesinin" de önü açılıyor. Bu da bir devrim.
Hazır mısınız memur kardeşler?
Bizimle aynı sıkıntıları çekmeye, bizim ömrümüz boyunca yaşadığımız "ya patron kovarsa" tedirginliğini yaşamaya (benim başıma iki kere geldi) hazır mısınız?
Ekmeğinizi bizim gibi ter dökerek kazanmaya, her gün boğayı boynuzlarından tutup yeniden yere çökertmeye hazır mısınız?
Hayattan korkmamaya, kendinize, emeğinize güvenmeye, çalışmadığınız, yan gelip yattığınız zaman da ekmeğin tehlikeye girmesine hazır mısınız?
Biz hep öyle yaşadık. "Kapağı devlete atmayı" düşünmedik, bugün bizi küçümseyen birçok memur arkadaşımız gibi.
Örneğin, artık yok öyle "kampa" gitmek falan, bizim gibi parasını bastırıp otelde kalacaksınız. Yok öyle "lojman" falan, bizim gibi kiralık ev tutacaksınız.
Var mısınız?
Yoksa, parasızlık ağır ve sinsi bir hastalık gibi iliklerinize işlemiş olsa bile, birtakım "ayrıcalıklarınıza" sımsıkı yapışmayı mı tercih edersiniz?
Yani bu devletin sahibi siz misiniz, bu devlet sizden mi sorulur?
Eh, o zaman, CHP iktidarını bekleyeceksiniz.
Yani 2049 seçimlerini falan...