Efendim: son günlerde bana acayip gelen şeyler epeyce dikkatimi çekmeye başladı. Dikkatimi çekmekle kalsa gene iyi. Onunla beraber tepkimi hatta öfkemi çekmeye başladı. Üstelik olayın şu ana kadar kimsenin doğru düzgün tepkisini çekmemiş oluşu beni daha da rahatsız etti. Kendimizi çok hassas zannettiğimiz kimi konularda reflekslerimiz iyice köreltilmiş demek ki!..
Peki ben neden mi söz ediyorum? Çok basit. Geçen gün internette turlarken “İstiklal Marşı’na Eşlik Eden Köpek” diye “viral olan” bir videoya rastladım. Öğrenciler okul bahçesinde marşımızı okurlarken bir köpek ulumak suretiyle marşa eşlik ediyordu. Zınk diye durdum tabii ki!..
İstiklal Marşımız Köpeğin Ulumasına Muhtaç mı?
Bana çok garip geldi. Garip olan köpeğin uluması değildi. Hayvancağız her yüksek ya da metalik sese olduğu gibi (Örneğin hoparlörlü ezan sesine de ulurlar) doğal tepkisini veriyordu. Bana asıl garip gelen bu haberin binlerce beğeni aldığının söylenmesiydi. (Biri yorumlarda “yüzleri gülümsetti” derken bir diğeri “köpeklerde altıncı his vardır, okunan şeyin iyi birşey olduğunu hissetmiş anlaşılan” demekteydi.) Yani ki tepkim hayvana değil böyle bir durumu beğenebilen, kafasına göre abartılı anlamlar çıkartabilen insanlara idi. Pes yani!..
“Yahu” dedim kendi kendime, “İstiklal marşı ve köpek ne alaka?” Buradan nasıl bir “mana” çıkartıyorsunuz? “Bakın köpek bile İstiklal marşımıza katılıyor” demeye mi getiriyorsunuz? Bizim göremediğimiz ne tür bir “ulvi anlam” peşindesiniz? Bre gafiller, bre şaşkınlar İstiklal Marşı'mızın köpeğin katılmasına ihtiyacı mı var? İstiklal marşımız, milli hassasiyetlerimiz köpeğin ulumasına mı muhtaç? Ne tür bir saygısızlıktır hatta hakarettir bu? Siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Kafayı mı yediniz siz?..
İnsan bir köpeğin havlaması ya da ulumasından nasıl böylesi bir sevinç duyabilir, milli bir haz alabilir? Gerçekten ilginç bir ruh hali. İlaveten analize muhtaç. Sonra olayı biraz eşeledim baktım çeşitli tarihlere ait benzeri başka haberlerde var. Kimi bayrağın önünde köpeklere ayakta selam durdurmuş, kimi bayrağı tişört yapıp köpeğe giydirmiş. Ve “iyi bir şey yapıyorum” edasıyla sosyal medyaya servis etmiş. Nedense hiç şaşırmadım!
Pop – Atatürkçülüğün Halt Yemelerinden Biri!..
Maalesef Türkiye devletin belli günlerdeki, “Gardırop Atatürkçülüğü” ya da “Seremoni Atatürkçülüğü” ile avamın lay lay lom misali “Pop –Atatürkçülüğü” arasında sıkışıp kalmış durumda. Peki ben “Pop Atatürkçülük” derken ne kastediyorum? Bu tarz bir Atatürkçülüğün içi boştur. Kavram dünyası son derece basite indirgenmiş, simgeler düzeyindedir. Üzerinde fazla düşünülmemiş soyutlamalarla idare eder. Ne Kemalizm üzerine etraflıca düşünülmüş, ne cumhuriyetin anlamı derinlemesine kavranmış ne de ulusal hassasiyetler, bayrağın anlamı yeterince anlaşılmıştır. Zaten buna ne bilgileri ne de kapasiteleri yeter!
Yeri gelmişken belirtmeden edemeyeceğim. Bunların bazılarının en gıcık olduğum huylarından birisi de camlara, balkona bayrak asıp sonra aylarca, hatta yıllarca onu orada soluncaya, yıpranıncaya, lime lime oluncaya kadar, kir pas içinde bırakıp alma zahmetinde bile bulunmamalarıdır. Sorsanız çok Atatürkçü, çok cumhuriyetçi, çok bayrak severdirler. Siz onu külahıma anlatın!..
Pop Atatürkçülüğün Alamet-i Farikaları!..
Pop Atatürkçülük son derece sığ ve sıradan algılarla Atatürk’ü, Cumhuriyeti, bayrağı bir gösteri figürüne, bir şov malzemesine, bireysel böbürlemeye çevirir. Bunu nasıl yaptığının önemi yoktur. Kimi zaman bir moda defilesinde, kimi zaman bir saç stilinde, kimi zaman karpuz diliminde, pastada, vb görebilirsiniz onu. (Bu anlayışın zirvesi Ardahan’daki dağda yılın belli zamanları görülen Atatürk silueti olayıdır. İnsanlar adeta hacca gider gibi o “Kutsal görüntüyü” görmeye giderler!) İşte son “İstiklal marşında uluyan köpek” hadisesi de bu anlayıştan bağımsız değil. İlgi çeksin yeter!
Pop - Atatürkçülük için olay Tarkan, Gülşen konseri demek. Lay lay lom demek. Hedonizmin yüceltilmesi, meyhanelerde mangalda kül bırakmamak, sokaklarda neredeyse çıplaklık derecesinde gezmek, (“Kimse özgürlüğüme karışamaz” afra tafrası!) LGBT övgüsü, konu komşuyu rahatsız eden yüksek volümlü müzikler dinlemek, köpekleri tapma derecesinde insandan üstün tutmak, vb. Bütün bunlar onların “Alamet-i Farika”ları arasındadır.
Ne zaman “Artık hiçbir şey şaşırtmıyor beni” desem muhakkak şaşırtan bir şey çıkıyor beni. Dolayısıyla bu zihniyetin İstiklal Marşı okunurken köpeğin ulumasını alkışlamaları, beğenmeleri de aynı kapsamda. Bunlar sözüm ona savundukları şeyi yücelteyim derken yerin dibine batıran, düşüncesiz, özünde cahil tabiatlı bakışlar olsa gerek. Nasıl bir akla ziyan kafa yapısıdır bu bir türlü çözemedim!..
Düşünüyorum da Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın en hararetli döneminde, 12 Mart 1921’de kabul edilen mili marşımızı yazan Mehmet Akif Ersoy, onu besteleyenler önce Ali Rıfat Çağatay sonra da Osman Zeki Üngör ve onu TBMM’de ilk okuyan Hamdullah Suphi Tanrıöver ve hele de Atatürk’ün kendisi bu “köpek ulumalı okunma”yı övenleri görseler kim bilir neler derlerdi?..
Milli marşımızı -köpeğe ihtiyaç duymadan- göğsümüzü gere gere okumaya devam!..
31. 10. 2023