PKK ANCAK KÜRTLERİN GÖNÜLLERİNDE YER BULMAZSA BİTER!

Taraf yazarı Ahmet Altan "Ben PKK'nın bir daha karakol basamayacağını düşünüyordum" diye yazdı.

İşte Taraf Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’ın o yazısı...

PKK ancak Kürtlerin gönüllerinde yer bulamazsa biter!


Ben PKK’nın bir daha karakol basamayacağını düşünüyordum.

Ordunun elindeki imkânlar gözönüne alındığında böyle bir baskın mümkün gözükmüyordu; “askerî vesayetin” gerilemesiyle birlikte “şike” dönemi de biteceği için bir daha “karakol baskını” yapılmasının kolay olmadığına inanıyordum.

Ama anlaşılan “vesayet” yıllarında ordunun içini kurt kemirmiş, yeniden düzelmesi tahminlerden biraz daha fazla zaman alacak.

250 PKK’lının günler boyu süren hazırlıklarını göremeyen, duyamayan, fark edemeyen bir ordunun işi zor.

Katırlarla ağır silah taşıyan PKK militanlarını “köylü kadın” sanmak, büyük bir istihbarat yeteneği olarak değerlendirilemez herhalde.

İnsansız hava araçlarının “kötü havalarda” uçamaması, çatışmanın ortasında askerlerin cephanesinin bitmesi, sekiz saat boyunca etkili bir yardımın yetişememesi, hâlâ sınıra sıfır karakollarda mesleği askerlik olmayan “zorunlu” askerlerin görevlendirilmesi ordunun kendisini toplamasının zor olacağını gösteriyor.

Bu ihmaller, eksiklikler ve yetersizlikler 25 askerin ölümüne neden oldu.

Ordu, askerî açıdan fevkalade iyi organize edilmiş bir PKK saldırısı karşısında askerlerini koruyamadığı için şimdi binlerce asker Kuzey Irak’ta kara harekâtı başlattı.

Bu, iki taraftan da daha fazla ölü demek.

Bu baskına rağmen PKK’nın silahla amacına ulaşamayacağına inanıyorum ben, Kürt halkını topyekûn bir iç savaşa ikna edemediği sürece PKK’nın bu tür çatışmalarla herhangi bir sonuç alabilmesi mümkün değil.

Sonunda PKK dağlarda sıkışacak ama bu savaş silahla bitmeyecek.

Başlatılan “kara harekâtı” bugüne kadar yapılan “yirmi altıncı” harekâtmış.

Sadece bu rakam bile durumu açıklamaya yetiyor.

Savaş, bu tür operasyonlarla bitmiyor.

Eğer hükümet bu savaşı bitirmek istiyorsa yapılacak iki şey var.

Birincisi, orduyu, sınırları ve karakolları gerçekten koruyabilecek bir düzeye getirmek, “militanla” köylü kadını birbirinden ayıracak bir yeteneğe kavuşturmak, yüzlerce insanın sınırdan geçmesinden haberdar olacak bir donanımı kullanabilmesini öğretmek.

İkincisi ve daha önemlisi ise siyasi adımları atarak özgürlük alanını kalıcı biçimde genişletmek.

PKK hata yapıyor, kazanamayacağı bir savaşı körükleyip duruyor ama Türkiye’nin ve Kürtlerin geleceğini PKK’nın hatalarına endekslemek aynı hatayı paylaşmak, hatta o hatayı büyütmek anlamına gelir.

Dokuz yıldır iktidarda olan AKP hâlâ gerekli atılımları yapamıyor.

PKK’ya ya da onun “dış desteklerine” kızmak, onları lanetlemek, intikam yeminleri etmek bir anlam taşımıyor; bunlar bu ülkedeki Türklerin içini rahatlatır belki ama Kürtler için bir manası yok bu söylenenlerin.

Kürtler kendilerini tehdit altında hissediyorlar.

KCK operasyonlarını, siyaset yolunun Kürtlere kapatılması olarak görüyorlar.

Kürtlerin meseleyi nasıl gördüğünü, neler hissettiğini anlamadan Kürt meselesini çözemezsiniz.

Başbakan Erdoğan, Kürt meselesini “içinde” duyan Kürtlerin büyük bir çoğunluğunu yanından, kabinesinden, grubundan uzaklaştırdı ve bence ciddi bir hata yaptı.

Kürtlerin ne hissettiğini bilmiyor şimdi.

Kürtlere güven verebilmek için öncelikle şu rezalet Terörle Mücadele Kanunu’nu yürürlükten kaldırması gerekir, sen şarkı söyleyen, mitinge giden, slogan atan her Kürdü yakalayıp “örgüt” üyeliğinden yargılarsan, ne o Kürtlere “siyaset yapabilecekleri” güvencesi verebilirsin, ne de onları KCK operasyonunun hukuki bir işlem olduğuna ikna edebilirsin.

Terörle Mücadele Kanunu’nu, Siyasi Partiler Yasası’nı, seçim barajını AKP derhal değiştirip, ülkede büyük bir “özgürlük” atağına kalkmazsa, Kürtlerin güvenini kazanamaz.

Bugün PKK’nın saçmaladığını gören birçok Kürt, bu baskıcı yasalarla kendisini ezen ve aşağılayan Türklere karşı Kürtlerin elindeki tek güvencenin hâlâ PKK olduğunu düşündüğünden şiddete gerektiği gibi itiraz etmiyor.

PKK’nın şiddetini kara harekâtıyla, askerî operasyonlarla bitiremezsiniz.

PKK’yı dağlarda sıkıştırsanız, büyük kayıplar verdirseniz bile bitiremezsiniz.

PKK, ancak Kürtlerin gönüllerinde yer bulamadığında biter, o zaman Kürtler bu manasız şiddetin durması için harekete geçer.

Kürtler kendilerini güvende hissetmiyor, bu devleti kendi devleti gibi görmüyor, aşağılandığını, kendine siyaset yolunun tıkandığını düşünüyor.

“Ama öyle değil ki...” ya da “hepsini değiştireceğiz” demek de artık onlar için hiçbir anlam taşımıyor, onlar kalıcı biçimde “değiştiğini” görmek istiyorlar.

Yapacağınız özgürlükçü atılımlarla Kürtlerin güvenini ve kalbini kazanın.

Savaş onların kalbinde başladı, biterse gene orada, onların kalbinde bitecek.