PERİHAN MAĞDEN'DEN İNCE MESAJLAR..."FENA HALDE SIKTINIZ! EMEKLİLİK DİYE BİR HAKİKAT VAR"!!!
Perihan Mağden, Ayşe olayından yola çıkarak medyada kadın ve düşmanlığı olduğunu yazdı.Hasan Pulur için "şuur raporu almış bir sürü köşeciden beklerdim, ondan beklemezdim" diyen Mağden,ince mesajlar verdi...
Yani nasıl 8'den 80'e yaygın bir Kadın Düşmanlığı? Genç Düşmanlığıdır? Bu memlekette borusunun bangırtısı kulaklarımızı sağır eden? Bu Avrupa'nın, Balkanlar'ın, Yakın Şark'ın Ennn Genç Ulusu'nda nedir bu gençlere, kadınlara yer açmama? Diş bilemece? Görmezden gelmece?
Üstelik yalnızca siyaseten doğrucu olayım, kadıncı olayım da torba dolsun diye de değil bu arzum. Zira kadın köşeciler erkeklerden çok daha 'taze', 'farklı', 'polemikçi', 'köşeli' bakıyor, bakabiliyorlar da olaylara; ondan işte.
Kadın köşeyazarının hakkı Sezar'a (Sen de mi Pulur Amca!)
Hasan Pulur'dan geçen pazar günki Milliyet gazetesinde Ayşe Özyılmazel'e dair püskürtmelerini beklemezdim. Şuur Raporu almış bir sürü köşeciden beklerdim, ondan beklemezdim. Zamanında yazılarıyla beni beslemişti. Bu genç düşmanlığı ondan gelsin istemezdim.
Memleket fena kokuyor. Her şey değişiyor. Ama iyiliğe, doğruluğa ve güzelliğe değil. Alıştığımız birkaç şey alıştığımız gibi kalsın istiyoruz. Beşiktaş'taki Muhallebici neden mermer masalarından 'kurtuluyor'? Eski iskemlelerinin suçu ne? Ortasında fıskıye olan Muhallebeci peki, Dünyanın Ennn Nadan Garsonları'nın çalıştığı Muhallebici neden bir anda yok oluyor? The Marmara'nın kafesi peki neden o tuhaf fayanslı masalarına bi gönül bağımız olma ihtimaline ihtimam göstermiyor? Etraf Yeşimsalkımlaşıyor. Sosyopatlık 'norm' halini alıyor. Sosyopatlar saçmaladıkça, saçtıkça; herkes bu yarıştaki yerini alıyor. Dökülüp saçılma, tükürüp püskürtme yarışı. Efendi, mazbut ve makul olan püskürtülüyor. Sindiriliyor. Sindrella'lanıyor. Ama Hasan Pulur'dan beklemezdim. Geçen Pazar günki Milliyet gazetesinde Ayşe Özyılmazel'e dair püskürtmelerini yani. (İsim vermeyeyim) Şuur Raporu istenme yaşını almış bir sürü köşeciden beklerdim; ondan beklemezdim. Herhalde on beş-yirmi yıldır yazılarını okumuyordum. BU, vesile olsun istemezdim. Bir gönül bağı var zira. (Şarkı: Sanki seninle 40 yıllık dost gibiyiz ikimiz.) Annemin evine Cumhuriyet, babamınkine Milliyet alınırdı. Ben okul dönüşlerinde bir-bir buçuk saat gazete okurdum. Dizginlenemez bir iştahla köşeyazarlarını okurdum. Büyük bir zevkle Hasan Pulur'u okurdum.
'ONU SEVİP SAYMIŞ,TAKDİR ETMİŞTİM'
Üstelik yalnızca siyaseten doğrucu olayım, kadıncı olayım da torba dolsun diye de değil bu arzum. Zira kadın köşeciler erkeklerden çok daha 'taze', 'farklı', 'polemikçi', 'köşeli' bakıyor, bakabiliyorlar da olaylara; ondan işte.
Kadın köşeyazarının hakkı Sezar'a (Sen de mi Pulur Amca!)
Hasan Pulur'dan geçen pazar günki Milliyet gazetesinde Ayşe Özyılmazel'e dair püskürtmelerini beklemezdim. Şuur Raporu almış bir sürü köşeciden beklerdim, ondan beklemezdim. Zamanında yazılarıyla beni beslemişti. Bu genç düşmanlığı ondan gelsin istemezdim.
Memleket fena kokuyor. Her şey değişiyor. Ama iyiliğe, doğruluğa ve güzelliğe değil. Alıştığımız birkaç şey alıştığımız gibi kalsın istiyoruz. Beşiktaş'taki Muhallebici neden mermer masalarından 'kurtuluyor'? Eski iskemlelerinin suçu ne? Ortasında fıskıye olan Muhallebeci peki, Dünyanın Ennn Nadan Garsonları'nın çalıştığı Muhallebici neden bir anda yok oluyor? The Marmara'nın kafesi peki neden o tuhaf fayanslı masalarına bi gönül bağımız olma ihtimaline ihtimam göstermiyor? Etraf Yeşimsalkımlaşıyor. Sosyopatlık 'norm' halini alıyor. Sosyopatlar saçmaladıkça, saçtıkça; herkes bu yarıştaki yerini alıyor. Dökülüp saçılma, tükürüp püskürtme yarışı. Efendi, mazbut ve makul olan püskürtülüyor. Sindiriliyor. Sindrella'lanıyor. Ama Hasan Pulur'dan beklemezdim. Geçen Pazar günki Milliyet gazetesinde Ayşe Özyılmazel'e dair püskürtmelerini yani. (İsim vermeyeyim) Şuur Raporu istenme yaşını almış bir sürü köşeciden beklerdim; ondan beklemezdim. Herhalde on beş-yirmi yıldır yazılarını okumuyordum. BU, vesile olsun istemezdim. Bir gönül bağı var zira. (Şarkı: Sanki seninle 40 yıllık dost gibiyiz ikimiz.) Annemin evine Cumhuriyet, babamınkine Milliyet alınırdı. Ben okul dönüşlerinde bir-bir buçuk saat gazete okurdum. Dizginlenemez bir iştahla köşeyazarlarını okurdum. Büyük bir zevkle Hasan Pulur'u okurdum.
'ONU SEVİP SAYMIŞ,TAKDİR ETMİŞTİM'