PERİHAN MAĞDEN'DEN HUDSON ENSTİTÜSÜ'NE TEKLİF VAR!..ZEYNO BARAN'I BIRAKIN,BİR HÜRRİYET RAPORTÖRÜ TUTUN,SENARYOLARI ORDAN OKUSUNLAR DERİNLEMESİNE!...
"Aferin Hürriyet'e!...Ve onun cin olmadan mütemadiyen insan çarpan Genel Ağbisine!..." diyen Perihan Mağden,Hürriyet'in 21-22 Haziran tarihlerindeki manşetlerini bakın nasıl eleştirdi...
Davasever Muhbirler Hürriyet'ten Yepyeni Hedefler
Hürriyet ('Büyük Gazete') yaptı yine Hürriyet'liğini!
21 Haziran manşetleri: "Murad'ı deşifre etti." 22 Haziran: "Hemen hedef oldu."
Bir adet vatandaşımız (muhtemelen Amerikan vatandaşı 1 Türk 'asıllı') ki, ismi: Murad Gumen. Yani Türk alfabesinden 'ü' harfi 'u'laştırılmış; Murat 't'yle yazılıyor buralarda, Büyük Türk Milliyetçisi Kenize Murad gibi, bu şahsın ilk ismine de afili/Osmanlı 1 cila atılmış. 'De' harfi tercihiyle.
Bu şahıs ömründe daha Türkiye'yi görmemiş. Ama davacı mı davacı! Meselesi ne? 'Ermeni Yalanlarına' karşı muhtelif siteler, internetten sızmalar, muhbirlikler, karalamalar, hedef göstermeler, provokasyonlarla mücadele vermek.
Ve fakat ismini/cismini/işini/gücünü aşırı 1 hassasiyetle gizliyor. Neden?
Kendi ağzından dinleyelim: "Gerçek adımı söylersem, biliyorum ki ne aile huzurumdan, ne iş hayatımdan, ne de internetteki sitemden eser kalacak."
Şahsi huzuru konusunda (ve iş ilişkileri) bu denli hassas olan, Türkiye'yi bir kez bile görmemiş, muhtemelen hiç Türkçe konuşamayan ya da berbat 1 aksanla konuşan bu kişi, bir takma adın ardına sığınarak, yıllardır ortalığı bayağı bir terörize etmeye muvaffak oluyor. Nedir internetteki Bu Sanal Terörist'in ismi peki? Holdwater! Evet, Holdwater! Kâse? Kap? Kova? Sututan? Sukaçırmayan?
Türkçesi zayıf (ya da sıfır) olduğundan yukarıdaki Türkçe adları önermeden edemedim kendisine. Muhakkak bu tuhaf mı saçma 'Holdwater'ın arkasına sığınmasında 'takma' ad olarak, bir sürü psikanalitik/psikolojik/psişik neden vardır. Kendisinin dahi farkında olmadığı.
(En çok da kendisinin farkında olmadığı.)
Hakiki bir ismi/cismi/işi olan Taner Akçam'ın diyelim, yayımlanan kitabı üstüne bir konuşma yapmaya gittiği Montreal'de 'terörist' olduğu gerekçesiyle sorgulanıp 4 saat gözaltında tutulmasını temin ediyor/ettirebiliyor 'Holdwater'.
Yani hakiki isimleriyle varolmayı tercih eden biliminsanlarının huzurlarının kaçması/gözaltına alınmaları/tehditler almaları/hedef tahtası haline getirilmeleri konusunda, hiç mi hiç 'hassas' değil. Yalnızca kendine hassas. Ve aşırı korkak. Müthiş 'tedbirli'.
Yurdunu bir kez dahi görmemiş 'Holdwater' Murad Gumen, "77'de evi bombalanan ve Türkiye'ye kaçmak zorunda kalan Prof. Stanford Shaw'un başına gelenlerden beri," çok çok çok korkuyor.
Herhalde ennn çok 'haklı davasını savunmak' için her türlü herzeyi yemekte hiçbir beis görmediği 'yurduna' kaçmak zorunda kalmaktan korkuyor Murad Gumen. Düşünsenize, 30 yıl önce cereyan etmiş, aslını feslini merak ettiğim Bu Stanford Shaw Hikâyesi'ni kendine 'örnek' ediniyor.
Ediniyor ki; diyelim Minnesota Üniversitesi'nde tarih okutan Taner Akçam, yani ismi/cismi/işyeri/ve her şeyi ortada olan birine muhtelif kötülükler yapabilsin, ihbarlar yaratıklandırıp iftira ve karalama kampanyaları yürütebilsin. Ama kendisinin 'huzuruna', 'işine gücüne' zarar gelmesin.
Milliyetçi Empati Büyük Gazetesi de 1 ay önce Akçam'ın Agos'ta çıkan yazısından yola çıkarak bu Türk Davası İhbarcısı'nı manşetten savunabilsin. Daha mühimi: aynen Hrant Dink'e Agos'ta çıkan Sabiha Gökçen yazılarının akabinde yaptıkları üzre, Milliyetçi (Bizim) Çocuklar nezdinde (ve pek tabii ki onların Esrarengiz Ağbileri) yeni bir HEDEF yaratıklandırabilsin. Aferin Hürriyet'e! Ve onun cin olmadan mütemadiyen insan çarpan Genel Ağbisine!
Türkiye'yi ('davası' için sinsice bunca uğraştığı 'yurdunu' ya
Hürriyet ('Büyük Gazete') yaptı yine Hürriyet'liğini!
21 Haziran manşetleri: "Murad'ı deşifre etti." 22 Haziran: "Hemen hedef oldu."
Bir adet vatandaşımız (muhtemelen Amerikan vatandaşı 1 Türk 'asıllı') ki, ismi: Murad Gumen. Yani Türk alfabesinden 'ü' harfi 'u'laştırılmış; Murat 't'yle yazılıyor buralarda, Büyük Türk Milliyetçisi Kenize Murad gibi, bu şahsın ilk ismine de afili/Osmanlı 1 cila atılmış. 'De' harfi tercihiyle.
Bu şahıs ömründe daha Türkiye'yi görmemiş. Ama davacı mı davacı! Meselesi ne? 'Ermeni Yalanlarına' karşı muhtelif siteler, internetten sızmalar, muhbirlikler, karalamalar, hedef göstermeler, provokasyonlarla mücadele vermek.
Ve fakat ismini/cismini/işini/gücünü aşırı 1 hassasiyetle gizliyor. Neden?
Kendi ağzından dinleyelim: "Gerçek adımı söylersem, biliyorum ki ne aile huzurumdan, ne iş hayatımdan, ne de internetteki sitemden eser kalacak."
Şahsi huzuru konusunda (ve iş ilişkileri) bu denli hassas olan, Türkiye'yi bir kez bile görmemiş, muhtemelen hiç Türkçe konuşamayan ya da berbat 1 aksanla konuşan bu kişi, bir takma adın ardına sığınarak, yıllardır ortalığı bayağı bir terörize etmeye muvaffak oluyor. Nedir internetteki Bu Sanal Terörist'in ismi peki? Holdwater! Evet, Holdwater! Kâse? Kap? Kova? Sututan? Sukaçırmayan?
Türkçesi zayıf (ya da sıfır) olduğundan yukarıdaki Türkçe adları önermeden edemedim kendisine. Muhakkak bu tuhaf mı saçma 'Holdwater'ın arkasına sığınmasında 'takma' ad olarak, bir sürü psikanalitik/psikolojik/psişik neden vardır. Kendisinin dahi farkında olmadığı.
(En çok da kendisinin farkında olmadığı.)
Hakiki bir ismi/cismi/işi olan Taner Akçam'ın diyelim, yayımlanan kitabı üstüne bir konuşma yapmaya gittiği Montreal'de 'terörist' olduğu gerekçesiyle sorgulanıp 4 saat gözaltında tutulmasını temin ediyor/ettirebiliyor 'Holdwater'.
Yani hakiki isimleriyle varolmayı tercih eden biliminsanlarının huzurlarının kaçması/gözaltına alınmaları/tehditler almaları/hedef tahtası haline getirilmeleri konusunda, hiç mi hiç 'hassas' değil. Yalnızca kendine hassas. Ve aşırı korkak. Müthiş 'tedbirli'.
Yurdunu bir kez dahi görmemiş 'Holdwater' Murad Gumen, "77'de evi bombalanan ve Türkiye'ye kaçmak zorunda kalan Prof. Stanford Shaw'un başına gelenlerden beri," çok çok çok korkuyor.
Herhalde ennn çok 'haklı davasını savunmak' için her türlü herzeyi yemekte hiçbir beis görmediği 'yurduna' kaçmak zorunda kalmaktan korkuyor Murad Gumen. Düşünsenize, 30 yıl önce cereyan etmiş, aslını feslini merak ettiğim Bu Stanford Shaw Hikâyesi'ni kendine 'örnek' ediniyor.
Ediniyor ki; diyelim Minnesota Üniversitesi'nde tarih okutan Taner Akçam, yani ismi/cismi/işyeri/ve her şeyi ortada olan birine muhtelif kötülükler yapabilsin, ihbarlar yaratıklandırıp iftira ve karalama kampanyaları yürütebilsin. Ama kendisinin 'huzuruna', 'işine gücüne' zarar gelmesin.
Milliyetçi Empati Büyük Gazetesi de 1 ay önce Akçam'ın Agos'ta çıkan yazısından yola çıkarak bu Türk Davası İhbarcısı'nı manşetten savunabilsin. Daha mühimi: aynen Hrant Dink'e Agos'ta çıkan Sabiha Gökçen yazılarının akabinde yaptıkları üzre, Milliyetçi (Bizim) Çocuklar nezdinde (ve pek tabii ki onların Esrarengiz Ağbileri) yeni bir HEDEF yaratıklandırabilsin. Aferin Hürriyet'e! Ve onun cin olmadan mütemadiyen insan çarpan Genel Ağbisine!
Türkiye'yi ('davası' için sinsice bunca uğraştığı 'yurdunu' ya