Pazar Merakları: Danimarkalı Profesöre ne oldu?

Hepimizi Danimarka asıllı Alman profesör olarak kandıran Elazığlı Bülent'e ne oldu? Murat Tolga Şen'in mizah ve soru işareti dolu yeni yazısı...

Cumartesi de tatil günü ama Pazarları bir başka oluyor. İnsan tamamen kendine kaldığından mı nedir, geçmişe-geleceğe gidip tuhaf şeyler düşünüyor. Bunlardan yazı yapınca da işte böyle bir şey çıkıyor.

Bir zamanlar Hans Von Aiberg diye bir adam vardı, hatırlayanlarınız vardır mutlaka... Bu adam kendini "Müslümanlığı seçmiş Danimarka asıllı Alman Profesör" olarak tanıtıp hayatımıza girmişti, başlarda da hepimiz yemiştik numarasını! Adam TV'ye çıkıp haftalarca program bile yaptı. Kuantum fiziğinden, karadeliklerden bahsetti, İslam’ı bilimle yorumladı vs. Sonra ortaya çıktı ki, bu adam lise mezunu, Elazığlı bir vatandaş adı da Bülent! Saçları oksijenle sarartmış, kendini "profesör" yapmış bizi kandırıyor!

Aradan yıllar geçti, merak ettim "ne oldu acaba bu adama?" diye, adını yazıp aradım. Ne de olsa internet zamanlarındayız, araştırma yapmak, doğrusunu öğrenmek için geniş imkanlarımız var ama gördüm ki şarlatanlık aynen devam ediyor! Adam Facebook sayfası açmış, orada parçalıyor bir şeyler ve millet beğenmek, yorum yapmak için sıraya girmiş...

Uzun lafın kısası; bu kadar kolay kananların yaşadığı bir ülkede, doğru söyleyenlerin sesi bize ulaşamaz!

Akif Beki gibi Zara röportajı

İzzet Çapa, Zara ile röportaj yapmış, Hürriyet Pazar'da yayınlandı. “Zara, gazetenin yazarı Akif Beki’nin eşi, torpil geçmişlerdir.” diye düşündüm, sonra da röportajı okudum. Torpilden fazlası olmuş, İçinde Akif Beki olmayan bir cevap yok, “Akif şöyle, Akif böyle…” ile başlayan ve biten bir söyleşi… Bu kimin PR’ı (pardon röportajı!) diye sormadan edemiyorum, gerçekten amacınız ne?



Hanım ablamız Pucca!

Pucca diye bir kız vardı, yüzünü saklar, gizem yaratır, edepsiz cinsel maceralarını yazar eski erkek arkadaşlarını deşifre ederdi. Blogcuyken ünlendi, kitap çıkardı, Hürriyet Pazar’da köşe kaptı. Bugün köşesini okudum, nerede o eski Pucca? Bu kız iki seneye kalmaz evde nasıl fasülye ayıkladığını, ne zaman turşu kurduğunu, reçel yaptığını yazmaya başlar. Öyle bir hanımlık, sakinlik çökmüş üzerine… Kendi köşende kalsaydın daha güzel olmaz mıydı be Pucca?

Ajda Pekkan ve birinci tekil şahıs yazıları

Ajda Pekkan’ın köşesinde değişen bir şey yok, yine içinde bol bol “ben” olan cümleler kuruyor, kendi anılarından vs. bahsediyor. Ünlüye köşe yaptırırsan o da kendi PR’ını yapar, bu normal. Tabi bugün okuduğum, Ateşböceği Ercan’ın amansız hastalığı haberine çok üzüldüm. Ajda biraz daha az kendinden bahsederek konuyu haber yapsa, bir sürü insan paylaşır, birbirini haberdar ederdi.

Ahmet Hakan’ı hiç okumadan pas geçtim. O kadar basit cümleler kuruyor ki, onu okurken okuma fişlerine bakar gibi hissediyorum artık. Bu kadar modül yazılar bana göre değilmiş, onu anladım.

Son olarak: Ekmek için Ekmeleddin diyorlar, rakı-balık için Robin ve Batman o zaman!

Keyifli Pazarlar efendim, ağzınızın tadı eksik olmasın.

MURAT TOLGA ŞEN /