"PAİN İN THE ASS.İNGİLİZCE BİLMİYORSAN NE OLDUĞUNU HINCAL ABİNE SORARSIN"!...ENGİN ARDIÇ'TAN SONRA SERDAR TURGUT DA HAŞMET BABAOĞLU'NA YÜKLENDİ!...

Ayşe ve Haşmet'in aşkları güzel değil mi? Haşmet adı olayın ruhuna daha çok uyuyor:Ne de olsa kırık işte,sonunda acı veriyorlar.Haşmet adı acı veren birşey kavramına daha çok uyuyor."Pain in the ass" anlamında söylüyorum bunu.

Bir Aşk Hikayesi

Bizim gibi yaşını başını almış bazı kart adamların haftanın belirli günlerinde aşk konusunda palavra sıkmaya yeltenmelerine haklı olarak kızan Engin Ardıç, eminim yazının başlığını görünce bana da kızacaktır. Kart adamlara bu işin yakışmadığına ben de katılıyorum ama yaşlı kart olup da bir şekilde yumuşamayı başarmış Haşmet gibi adamlara çok da yakışıyor bu tür yazılar.

Neyse ne... İsteyen yumuşasın isteyen kartlaşsın... Benim yazım bir mecburiyetten kaynaklanıyor. Çünkü bu aşk hikayesini bağrımın tam ortasında taşıyorum ben ve anlatmak da zorundayım. Malumunuz bir kaza geçirdim ve bazı kaburgalarım 'çattt' diye ortadan ikiye ayrıldı. Doktorların dediğine göre bu tür kırıklara yapılacak fazla bir şey yokmuş. Vücudu kendi haline bırakacakmışsınız. Dış darbeyle birbirinden ayrılan kemikler bir süre sonra arayıp, birbirlerini tekrar bulup birleşiyorlarmış. Evet; bir tür mucize bu ve aynı zamanda aşkın gücünü anlatmak için iyi bir allegori (A-B grup okuyucu için bunun aldente pişmiş yeni bir makarna yemeği olmadığını, C ve altı grubu için ise televizyondaki bir Türk dizisindeki Gaffur türünde yeni bir karakter olmadığını söylemek istiyorum)

Aşıklar birbirlerine kilitlenirler ve hayat onlara bir darbe vurmadığı takdirde birbirlerinden de ayrılmazlar. Bazı durumlarda yedikleri darbeler onları birbirlerinden koparsa da bir süre sonra birbirlerini tekrar bulup bir araya gelirler. Birbirini gerçekten seven kadın ve erkek, darbenin büyüklüğüne katiyen teslim olmaz.

Şu anda benim bir büyük darbeyle birbirinden kopmuş omurgalarım bu durumda işte... Kopuk parçalar birbirlerini arıyor şu anda... Sonra bulacaklar birbirlerini ve hayat onlara bir darbe daha vurmaz ise bir daha kopmamak üzere birleşecekler. Çünkü birbirlerini seviyorlar. Kırık kaburgalarımı bu şekilde düşünmek hem onlara daha sempatiyle bakmamı sağladı hem de acımı azalttı. Hatta onlara isimler de takmaya başladım. En fazla paramparça olanının bir tarafına Ayşe diğer tarafına ise Mecnun adını taktım alaturkalık olsun diye. Hatta kabul ederlerse Türkiye'de halka en yakın kanal olan Show TV'de kaburgalarım ve ben bir dizide oynamak istiyoruz izin verirlerse... Dizide aşk, acı gözyaşı, ayrılık ve tekrar buluşma olacak, sadece bir adet saf ve bakir Anadolu çocuğu olmayacak. Eğer çok zorlarsak kaburgamı o role ikna edebiliriz ama onun saf ve de bakir olmadığını ben yakınen biliyorum.

Sonra Mecnun adını sevmedim, çok masalsı oluyordu. Onun yerine Haşmet adını taktım. Ayşe ve Haşmet'in aşkları güzel değil mi? Haşmet adı olayın ruhuna daha çok uyuyor. Ne de olsa kırık işte, sonunda acı veriyorlar. Haşmet adı acı veren bir şey kavramına daha çok uyuyor. 'Pain in the ass' anlamında söylüyorum bunu. Olayları takip etmeyenler için açıklayayım; gerçek hayattaki Haşmet de son zamanlarda gerçek anlamda bir 'pain in the ass' olduğunu gösterdi. O yüzden her şey uyuyor birbirine... Haşmet İngilizce bilmiyorsa Hıncal abisine sorsun pain in the ass'in ne olduğunu. O anlatır ona...
http://www.nje