ÖZKÖK, KENDİ GAZETESİNİN YAZARINA FENA ÇAKTI!

Hürriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, köşesinde gazetesinin bir yazarına çok ağır yüklendi.

Özkök'ün ismini anmadan eleştirdiği yazar, Milliyet'in satışı sonrasında Hürriyet'e transfer olan Taha Akyol.

İşte Özkök'ün o yazısı...

Bu ne tatlı bir telaştır arkadaş

SİYASETÇİLERİ hiçbir zaman tanıyamadım.
Gazetecileri desen bazen anlar gibi olurum, bazen hiç anlamam...
Anlamam da gerekmez, neticede herkesin kendine ait bir görüşü var.
Beni şaşırtan, en tanıdığımı sandığım insanların, bir anda başka havalara girmesi.
Böyle zamanlarda kendime soruyorum.
Siyaset mi bu kadar acımasız, bizler mi bu kadar ruhsuz, katı yürekliyiz.
Yoksa bütün bunlar normal de, arıza bende mi...
* * *
Üç gündür Berlin’deyim.
Türkiye’ye uzaktan bakıyorum ve hayretle izliyorum.
Orada ve burada herkes Başbakan’ın hastalığını konuşuyor.
Konuşulanlara, yazılıp çizilenlere baktığınızda sanırsınız ki ülkemizde bir siyaset boşluğu var.
Cumhurbaşkanlığı koltuğu boş, Başbakanlık münhal...
Neymiş...
Başbakan Tayyip Erdoğan bir ameliyat geçirmiş.
Evinde nekahet döneminde.
Ama ortalık toz duman...
Daha dün bir, bugün iki, inanılmaz bir telaş.
Tuhaf bir siyasi heyecan ortalığı kasıp kavuruyor.
Eline kalemi alan, ülkenin başbakanı daha anesteziden çıkmadan, Erdoğan sonrasının dizaynına başlamış.
Kendinizi bıraksanız, bu ülkeyi, realiteyi biraz bilmeseniz, Başbakan’ın artık siyasete dönemeyeceğine inanacaksınız.
Onu Çankaya’ya çıkarıyorlar, halen Çankaya’da oturan Cumhurbaşkanı’nı AK Parti’nin başına geçiriyorlar.
Yetmiyor, parti içi anketler piyasaya sürülüyor, AK Parti’nin mevcut ekibi içinde başbakanlık yarışına start veriliyor.
Hadi gazetecileri anladım da, AK Parti içindeki bu tatlı telaş ne...
Meğer ne kadar hazırlıklı, ne kadar idmanlı ve ne kadar çevikmişler...
Dün bir, bugün iki...
“Next” (Bir sonraki gelsin) sinyali, havai fişek gibi siyasetimizin semalarında patladı.
Geçen haftadan beri siyasetin bu en gaddar yüzünü, en acımasız karakterini aynaya bakar gibi seyrediyoruz.
* * *
Daha şimdiden post Erdoğan dönemini açanlara söyleyecek iki çift sözüm var:
Önce, siz, hevesli siyasetçilere:
Hemen havaya girmeyin, tatlı rüyalara dalmayın.
Siz, köşesinde yeni mal bulmuş Mağribi edalı köşe yazarlarına:
Acele etmeyin, kendinizi ve ülkeyi havaya sokmayın...
Bakın bir kere daha anlatayım:
- BİR: Başbakan’ın geçirdiği ameliyat ciddi.
Ama benim çevremden tanıdığım birçok insan bu ameliyatı geçirdikten sonra normal yaşamaya ve çalışmaya devam ediyor.
- İKİ: Erdoğan güçlü ve dirençli bir siyasetçi.
Herkes çok iyi biliyor ki, şu an Türkiye’de siyasetin geleceğini belirleyecek ondan daha büyük bir güç yok.
- ÜÇ: Dünya ekonomisi ve bölgemizin sorunları bu haldeyken Türkiye’de sanki bir geçiş dönemine giriliyormuş izlenimi vermenin kimseye yararı yok, tam aksine hepimize zararı var.
Türkiye’nin şu sıralar Tayyip Erdoğan’a her zamankinden fazla ihtiyacı var.
- DÖRT: Başbakan’ın sağlığı hakkında bilgi sahibi olmak hepimizin hakkıdır.
* * *
Ama daha nekahet dönemindeyken yeni siyaset şekillenmelerini tartışmak başka bir şey.
Bu olay gösteriyor ki, Başbakan’ın sağlığı konusunda daha ikna edici açıklamalar gerekiyor.
Bu olmayınca, boşluğu dedikodular dolduruyor.
Dedikodu öylesine yayılıyor ki, “Başbakan’ın en yakınındaki kişilere” atfen senaryolar yazılıyor.
Gazeteciler tabii ki bunları yazar.
Ama AK Parti içindeki bazı kişilerin böyle bir tartışmayı başlatmalarını neyle açıklayacağız?
Bence Başbakan, hasta yatağından bu ilginç tartışmayı ilgiyle izliyordur.
* * *
Madem herkes gelecek falı açmaya başladı, ben de beklentimi yazayım.
Başbakan yakında iyileşecek ve işinin başına dönecek.
O ne derse, yine o olacak.
Bu, onun geçirdiği hastalığın bile değiştiremeyeceği bir gerçek...
Hem telaşlı başbakan adaylarına, hem de erken öten siyaset tasarımcılarına...
Benden söylemesi...

NOT: Polis Bakım ve Yardımlaşma Sandığı dünkü yazımla ilgili bir açıklama gönderdi. Berlin’de toplantıda olduğum için yazımı erken yazdım.
Konunun uzmanlarıyla ve Metin Münir’le de konuşup, açıklamayı yarın köşemde yayınlayacağım.