ÖZKÖK İLE BARLAS'IN KAVGASINA VAROL ERSOY TEŞHİSİ KOYDU; MEDYANIN ANDROPOZ VE HATTA HİPOGONAD HALLERİ!

Medyaradar'ın usta kalemi VAROL ERSOY uyardı: Özkök'le Barlas arasındaki bu seviyesiz polemik henüz bir ilktir!

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’le Sabah Başyazarı Mehmet Barlas arasında patlayan “sertleşme sorunu” tartışması; medyamızın zaten içler acısı olan seviyesini iyice yerlere düşürdü...
Tamamen belden aşağıya inen ve spermlerin havalarda uçuştuğu bu tartışmadan sonra, “Medyamız andropoza mı giriyor, yoksa aslında sorun hipogonad mı?” sorusunu sormanın zamanının geldiğini düşünüyorum.
***
Önce olayı hatırlatayım:
Ertuğrul Özkök iki gün önce, Mehmet Barlas’ı da işin içine katarak “Hasan Cemal’in sertleşme sorunu var” içerikli bir yazı kaleme aldı.
Özkök yazısına, “Mehmet Bey, Sayın Barlas; Sakın başlığa bakıp yine öfkelenmeyiniz. Konu, sizin sinirinizi bozan o malum sıvının (spermin) çıktığı organla ilgili değil. Yani, ‘sertleşme’ dediğim şey sizin sorununuz değil. Ortak bir arkadaşımızın sorunu... Duydunuz mu, Hasan Cemal’in sertleşme sorunu varmış” sözleriyle başladı ve şöyle devam etti:
“Daha dün, 1915 Ermeni olaylarına ‘Soykırım’ demekten bile korkmayan... 12 Eylül’de koskoca Evren Paşa’ya karşı sertleşmekten çekinmeyen, Cemal Paşa’nın cesur gazeteci torunu Hasan Cemal bugün neden sertleşemiyor? (../..)Bundan böyle yazı yazmaya başlamadan veya televizyona çıkmadan önce iki kadeh şarap içeceğim. Sertleşme sorunumu, Viagra yerine böyle bir maddeyle çözmeye çalışacağım.”
***
Mehmet Barlas, Özkök’ün bu sözlerine yanıt olarak aynen şunları yazdı:
“Sevgili meslektaşım Ertuğrul Özkök’ün bir nevi vicdan azabı olmuşum galiba. Ne zaman dilinin ucuna ‘sperm’ kelimesi gelse, benim uyarımı hatırlayıp hemen ağzını temizliyor. Özkök, Hasan Cemal’in Başbakan Erdoğan’ı eleştiren yazısını, ‘Yazı uzadı, burada kesiyorum. Çünkü uzadıkça sertleşiyorum...’ diyerek bitirmesinden yola çıkmış ve ‘Sertleşme’ üzerinde kendince çeşitlemeler yapmıştı.
Mesela şöyle cümleler kurmuştu:
‘1980’lerde gençtik... Sertleşme sorunumuz yoktu. Galiba yaş ilerledi, sertleşemiyoruz. Acı gerçek şu: Artık Viagra alma zamanımız geldi. Biraz vicdan Viagrası, biraz demokrasi viagrası alıp bu sertleşme sorununu aşmamız gerekiyor.’
‘Hasan Cemal’in yazısını okuduktan sonra kendi kendime bir karar aldım. Bundan böyle yazı yazmaya başlamadan veya televizyona çıkmadan önce iki kadeh şarap içeceğim. Sertleşme sorunumu, Viagra yerine böyle bir maddeyle çözmeye çalışacağım.’
Öncelikle sevgili Özkök’ün spermlere takıldığı dönemde ona yaptığım uyarıyı hatırlatayım. Demiştim ki... Bu tür yazılar bir kitle gazetesinin tüm okurlarına hoş gelmeyebilir. Sonunda Hürriyet müstehcen yayınlar yapan bir organ olarak algılanıp, poşete sokulabilir. Ama anlıyorum ki bu uyarım Özkök’ün bir kulağından girip öbür kulağından çıkmış... Haydar Dümen’i kıskandıracak yazılarına devam ediyor. Başbakan’ı eleştirmeyi de ‘Sertleşme’ye bağlayarak yeni uzmanlığında zirveye çıkmış. Oysa onun bu konuda bir takıntısı olmaması gerekir. Özkök’ün emir-komuta zincirinde her dakika nasıl sertleşebildiğini 28 Şubat post-modern darbesi sürecinde, Hürriyet’te attığı manşetlerde defalarca gördük. Özkök’ün sertleşmesinin zaman zaman Hürriyet’in sahibi Aydın Doğan’ı bile ürküttüğünü de öğrenmedik mi? Mesela TBMM Darbeleri Ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nda Aydın Doğan’a Hürriyet’in Özkök’ün sertleşmesinden kaynaklanan manşetleri sorulduğunda, şu cevabı verdiğini okumadık mı zabıtlardan?
‘Bu soruyu Ertuğrul Özkök’e sorsaydınız...’
Evet... Ahmet Kaya’yı önce sürgüne sonra da ölüme götüren manşetler atılırken, sertleşme acaba şarapla mı, yoksa ‘Vicdan Viagrası’ ile mi gerçekleşmişti? Bir nevi ‘sürekli sertleşme’ (Priapizm) durumu yok muydu?
Nerede o eski günler?
Özkök Başbakan Erdoğan’ı Kenan Evren’e benzettikten sonra yazısını şöyle bitirmişti dün:
‘Ben de yazıyı kısa kesiyorum, yoksa sertleşmeye başlayacağım.’
Sevgili Özkök...
Şimdi yıl 2012... Sertleşsen de, yumuşasan da kimsenin umurunda değil. Senin sertleşmenin biraz olsun kıymet- i harbiyesi kalmış olsaydı, Başbakan gidip Aydın Doğan’ın Trump Tower’ının açılışını yapar mıydı? Sahi o sırada Aydın Doğan İstanbul’dayken, sen yoksa Bodrum’da mıydın? Yerli yersiz sertleştiğin için mi o açılışta yoktun?”
***
Yazılardaki düzeyi görüyor musunuz?
İşin ilginci anlı şanlı bu iki yazarın ikisi de bir dönemin en etkili genel yayın yönetmenleri… Yani basın etiğini en iyi onların bilmesi gerekir!
Peki; nasıl oluyor da birbirlerine “laf sokabilmek” için bu kadar belden aşağıya inebiliyorlar?

İLK OLASILIK: ANDROPOZ!
Bana göre işte tam burada, yaşlanmaya yüz tutmuş tüm erkeklerin korkulu belası olan “andropoz” devreye giriyor…
Hepiniz bilirsiniz ama kısacaca anlatalım:
Andropoz, yaşlanmaya bağlı olarak testosteronun yani erkeklik hormonunun kandaki seviyesinin azalması durumu…
Halk arasında bu duruma erkek menopozu da deniyor.
Testosteronun azalmasıyla cinsel fonksiyonlar da azalıyor…
Buna ek olarak cinsel ilgide de dereceli bir düşüş gözleniyor… Ancak bu ilgi tamamen kaybolmuyor; pek çok yaşlı erkekte cinselliğin çeneye vurmasına neden oluyor!
Akılları, bellerinin altına iniyor ve dünyayı oradan görmeye ve yorumlamaya başlıyorlar!
Çünkü artık başarısız oldukları cinsellik, onları esir alıyor!
Peki; bir erkeğin andropoza girdiği nasıl anlaşılıyor?
İlk belirti zihinsel yorgunluk, huzursuzluk, sinirlilik, dikkati toplamada güçlük, genel iyilik halinin bozulması, depresif ruh hali…
Bunu adale hacminde ve gücünde azalma, memelerde büyüme, kıllanmada azalma ve dökülme, karın bölgesinde yağlanma artışı izliyor…
Ayrıca kişide, aynen kadınların menopoz dönemlerinde olduğu gibi aşırı terleme, ateş basması hissi, uyku düzeninde bozulma ve uykusuzluk hali, çarpıntı hissi gözleniyor.
Cinsel istek düşüyor, sertleşebilme yetisi azalıyor, ikinci sertleşme için gerekli olan zaman uzuyor, meni atım gücü azalıyor ve meni miktarı düşüyor..

İKİNCİ OLASILIK: HİPOGONADİZM!
Peki; bazı erkeklerin cinselliğe takılıp kalmalarının ve olur olmaz durumlarda seksten söz etmelerinin tek psikolojik nedeni andropoz mu?
Hayır; bir de hipogonad erkekler bu sorunu yaşıyor…
Onların testisleri seks hormonu yapmaya yetmiyor… Bu hastalık ergenlik döneminde ortaya çıkıyor; çünkü hipogonad erkekler ergenlik dönemine girmiyor. Girseler bile testisleri fazla büyümüyor, vücutları erkeklik hormonunu yeterince üretmiyor.
Bazı hastalar da ergenlik çağı gelişimini normal olarak tamamlamış olsalar bile hipogonadizme daha ileriki yaşlarda yakalanabiliyor.
İşte; bu erkekler de ne yazık ki cinselliğe takılıp kalıyorlar…
Erkeklik organlarından çıkmayan spermler, adeta ağızlarından sözcük olarak etrafa saçılıyor!
***
Ben Barlas-Özkök ikilisinin hipogonad olduğuna ihtimal vermiyorum… Çünkü ne mutlu onlara ki mutlu bir yuvaları var.
Bana göre sorun, andropoz…
Unutmayın gazetelerimizdeki yazarların yüzde 70’i, 60’lı yaşları çoktan aştı ya da içinde…
Diğer bir deyişle Türk medyası, “andropoza” girdi…
O yüzden kötü haberi veriyorum:
Özkök’le Barlas arasındaki bu seviyesiz polemik henüz bir ilktir!
Üzülerek söylemem gerekir ki; çok yakında ortalık sperm ve testosteron muhabbetinden geçilmez olacaktır!

VAROL ERSOY