Özgür Mumcu'dan olay yazı: Necip Fazıl kalemini kiralamak için dilenmiş bir adamdır
Cumhuriyet gazetesi yazarı Özgür Mumcu, Star gazetesinin düzenlediği Necip Fazıl ödüllerini köşesine taşıdı.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Özgür Mumcu, Star gazetesinin düzenlediği Necip Fazıl ödüllerini köşesine taşıdı.
Mumcu, gazetenin etkinliği sürmanşetten duyurduğu "Ya İslamla yükselir, ya inkârla çürürsün, bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün...”ifadesinin Necip Fazıl'ın imzasını taşıdığını; fakat aslında Abdürrahim Karakoç'a ait olduğunu yazdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir konuşmasında söylediği “Herkesin kalemini sattığı ya da kiraladığı bir ortamda, bu dönemde de var ya, Necip Fazıl kalemini titretmiyordu.”sözüne de değinen Mumcu, Necip Fazıl'ın "(...) Bütün istediğim zarara birkaç bin zamla20 bin lira temininden ibarettir. Bunca muvaffakiyetten sonra uğratıldığım buhal ve düştüğüm şeref kırıklığı hayatıma mal olabilir." satırlarını köşesinden hatırlattı ve ekledi: "Necip Fazıl bırakalım kalemini kiralamayı, kalemini kiralamak için dilenmiş bir adamdır. Bütün hayatını bir din diktatörlüğü hayaliyle geçirmiş, örtülü ödenek beslemesi bu adamın takipçileri ülkeyi yönetiyor.
Tekrar soralım. Ey bu memleketi idare edenler, Necip Fazıl’ın başyücelik rejimi hakkındaki fikirleriniz nedir? Birinizin çıkıp buna cevap verecek kadar “üstad” sevgisi yok mudur? Savunsanıza üstadınızı. Bir kiralık kalem kadar bile cesur değil misiniz?"
Özgür Mumcu'nun Cumhuriyet'te "Kiralık Kalem" başlığıyla yayımlanan köşe yazısı şöyle:
Star gazetesi, devletin resmi gazetesi gibi bir yayın organı. Haliyle, düzenlediği Necip Fazıl ödülleri de devlet erkânının katılmayı sevdiği neredeyse resmi nitelikte bir törenle takdim ediliyor. Siyasal İslamın en büyük derdi kültürel iktidarını kuramaması. O konuda bir hayli içli, güçsüz ve hırslı. Diğer mahalleden devşirilen Necip Fazıl’a bu denli sarılmalarında da bu derin kompleksin önemli bir yeri var.
Gelgelelim, bal bal diyerek nasıl ağız tatlanmazsa, Necip Fazıl, Necip Fazıl diyerek de kültürel iktidar kurulamıyor. Bir defa, sahiplenilen şaire asgari saygı bile gösterilememiş. Star gazetesi, ödül törenini sürmanşetten afili bir Necip Fazıl çizimi ve imzasıyla “Ya İslamla yükselir,ya inkârla çürürsün, bu yol mezardabitmiyor, gittiğinde görürsün...” diye duyurdu. Fakat bu dizeler “Üstad’a” değil, Abdürrahim Karakoç’a aitti.
Kıyıda köşede kalmış ufak bir haberden değil, koskoca sürmanşetten bahsediyoruz. Kim bilir kaç gözün incelemesinden geçmiştir.
Bu basiretsizliği görünce dünkü yazıda cevabını aradığım soruların peşini bırakmaya karar verdim. Böylesine özensiz ve özenti şahısların, Necip Fazıl’ın teokratik ve totaliter devlet projesi hakkındaki düşüncelerini merak etmenin bir anlamı yok. Okumamışlardır, okudularsa anlamamışlardır, büyük ihtimalle de başkasının yazdıklarıyla karıştırmışlardır.
“Üstad” hayatta olsa ve Star gazetesinin yaptığı bu hatayı görse sinirlenir miydi? Celalli bir insana benzer. Muhakkak kızardı. Ancak muhtemelen belli bir ödeme karşılığı sesini yükseltmezdi. Necip Fazıl’ın paraya düşkünlüğü sadece kumar tutkusuyla sınırlı değildi malum. Türk Jokey Kulübü parasını bastırdı diye “At’a Senfoni” diye şiir yazıp dize dize at övebilmiş biriydi neticede.
Necip Fazıl’severler, Necip Fazıl’ı fazla bilmedikleri için kendisini dik duruşlu biri zannederler. Mesela Sayın Erdoğan şöyle demişti: “Herkesin kaleminisattığı ya da kiraladığı bir ortamda,bu dönemde de var ya, Necip Fazıl kaleminititretmiyordu.”
Necip Fazıl kalemini ata kiralamış biri, iktidarlara hiç mi kiralamamış? Şu mektupları kim yazdı?
“Müsteşar Bey’den 2500 lira ve ‘Mecmuanı çıkar da görelim ve sonra yardım edelim’ cevabı aldım. İlk defabir itimatsızlık sezer gibiyim. Ben parayıalır da mecmuayı mı çıkarmam veyaçıkarırım da uygunsuz bir istikamet mitutarım? Ben ki her şeyi uğrunuza riskeetmiş, her defa mükemmel eseri vermişve bu kadar tecrübe ve çileden geçmişbir adamım.”
“Benim yaptığımı yapanlara hükümetlerve rejimler servetlerini ve nimetlerini yağdırır. Bütün bunlara karşı 15 bin lirazarar çarpıtılmış ve daha nice kasıt ve sabotaja karşı yalnız bırakılmış olaraksürünmekteyim. Haftalardır Ankara’nın bu hücra ve münzevi otelinde cinnetbuhranları içinde çırpınmaktayım. Bütün istediğim zarara birkaç bin zamla20 bin lira temininden ibarettir. Bunca muvaffakiyetten sonra uğratıldığım buhal ve düştüğüm şeref kırıklığı hayatıma mal olabilir.”
“Reklam ve sair ihtiyaçlarım için 10bin lira lütfedilirse... Ayda 6 bin liratahsis olunursa... Akis, Kim, Form gibimecmuacıklarla bütün muhalefet matbuatını saf fikirle çürütücü, muazzam biriçtimai ve edebi, ideoloji, bina edici veyüreklere nüfuz edici bir mecmua kuracağımaemin olunabilir.”
Necip Fazıl bırakalım kalemini kiralamayı, kalemini kiralamak için dilenmiş bir adamdır. Bütün hayatını bir din diktatörlüğü hayaliyle geçirmiş, örtülü ödenek beslemesi bu adamın takipçileri ülkeyi yönetiyor.
Tekrar soralım. Ey bu memleketi idare edenler, Necip Fazıl’ın başyücelik rejimi hakkındaki fikirleriniz nedir? Birinizin çıkıp buna cevap verecek kadar “üstad” sevgisi yok mudur? Savunsanıza üstadınızı. Bir kiralık kalem kadar bile cesur değil misiniz?
Mumcu, gazetenin etkinliği sürmanşetten duyurduğu "Ya İslamla yükselir, ya inkârla çürürsün, bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün...”ifadesinin Necip Fazıl'ın imzasını taşıdığını; fakat aslında Abdürrahim Karakoç'a ait olduğunu yazdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir konuşmasında söylediği “Herkesin kalemini sattığı ya da kiraladığı bir ortamda, bu dönemde de var ya, Necip Fazıl kalemini titretmiyordu.”sözüne de değinen Mumcu, Necip Fazıl'ın "(...) Bütün istediğim zarara birkaç bin zamla20 bin lira temininden ibarettir. Bunca muvaffakiyetten sonra uğratıldığım buhal ve düştüğüm şeref kırıklığı hayatıma mal olabilir." satırlarını köşesinden hatırlattı ve ekledi: "Necip Fazıl bırakalım kalemini kiralamayı, kalemini kiralamak için dilenmiş bir adamdır. Bütün hayatını bir din diktatörlüğü hayaliyle geçirmiş, örtülü ödenek beslemesi bu adamın takipçileri ülkeyi yönetiyor.
Tekrar soralım. Ey bu memleketi idare edenler, Necip Fazıl’ın başyücelik rejimi hakkındaki fikirleriniz nedir? Birinizin çıkıp buna cevap verecek kadar “üstad” sevgisi yok mudur? Savunsanıza üstadınızı. Bir kiralık kalem kadar bile cesur değil misiniz?"
Özgür Mumcu'nun Cumhuriyet'te "Kiralık Kalem" başlığıyla yayımlanan köşe yazısı şöyle:
Star gazetesi, devletin resmi gazetesi gibi bir yayın organı. Haliyle, düzenlediği Necip Fazıl ödülleri de devlet erkânının katılmayı sevdiği neredeyse resmi nitelikte bir törenle takdim ediliyor. Siyasal İslamın en büyük derdi kültürel iktidarını kuramaması. O konuda bir hayli içli, güçsüz ve hırslı. Diğer mahalleden devşirilen Necip Fazıl’a bu denli sarılmalarında da bu derin kompleksin önemli bir yeri var.
Gelgelelim, bal bal diyerek nasıl ağız tatlanmazsa, Necip Fazıl, Necip Fazıl diyerek de kültürel iktidar kurulamıyor. Bir defa, sahiplenilen şaire asgari saygı bile gösterilememiş. Star gazetesi, ödül törenini sürmanşetten afili bir Necip Fazıl çizimi ve imzasıyla “Ya İslamla yükselir,ya inkârla çürürsün, bu yol mezardabitmiyor, gittiğinde görürsün...” diye duyurdu. Fakat bu dizeler “Üstad’a” değil, Abdürrahim Karakoç’a aitti.
Kıyıda köşede kalmış ufak bir haberden değil, koskoca sürmanşetten bahsediyoruz. Kim bilir kaç gözün incelemesinden geçmiştir.
Bu basiretsizliği görünce dünkü yazıda cevabını aradığım soruların peşini bırakmaya karar verdim. Böylesine özensiz ve özenti şahısların, Necip Fazıl’ın teokratik ve totaliter devlet projesi hakkındaki düşüncelerini merak etmenin bir anlamı yok. Okumamışlardır, okudularsa anlamamışlardır, büyük ihtimalle de başkasının yazdıklarıyla karıştırmışlardır.
“Üstad” hayatta olsa ve Star gazetesinin yaptığı bu hatayı görse sinirlenir miydi? Celalli bir insana benzer. Muhakkak kızardı. Ancak muhtemelen belli bir ödeme karşılığı sesini yükseltmezdi. Necip Fazıl’ın paraya düşkünlüğü sadece kumar tutkusuyla sınırlı değildi malum. Türk Jokey Kulübü parasını bastırdı diye “At’a Senfoni” diye şiir yazıp dize dize at övebilmiş biriydi neticede.
Necip Fazıl’severler, Necip Fazıl’ı fazla bilmedikleri için kendisini dik duruşlu biri zannederler. Mesela Sayın Erdoğan şöyle demişti: “Herkesin kaleminisattığı ya da kiraladığı bir ortamda,bu dönemde de var ya, Necip Fazıl kaleminititretmiyordu.”
Necip Fazıl kalemini ata kiralamış biri, iktidarlara hiç mi kiralamamış? Şu mektupları kim yazdı?
“Müsteşar Bey’den 2500 lira ve ‘Mecmuanı çıkar da görelim ve sonra yardım edelim’ cevabı aldım. İlk defabir itimatsızlık sezer gibiyim. Ben parayıalır da mecmuayı mı çıkarmam veyaçıkarırım da uygunsuz bir istikamet mitutarım? Ben ki her şeyi uğrunuza riskeetmiş, her defa mükemmel eseri vermişve bu kadar tecrübe ve çileden geçmişbir adamım.”
“Benim yaptığımı yapanlara hükümetlerve rejimler servetlerini ve nimetlerini yağdırır. Bütün bunlara karşı 15 bin lirazarar çarpıtılmış ve daha nice kasıt ve sabotaja karşı yalnız bırakılmış olaraksürünmekteyim. Haftalardır Ankara’nın bu hücra ve münzevi otelinde cinnetbuhranları içinde çırpınmaktayım. Bütün istediğim zarara birkaç bin zamla20 bin lira temininden ibarettir. Bunca muvaffakiyetten sonra uğratıldığım buhal ve düştüğüm şeref kırıklığı hayatıma mal olabilir.”
“Reklam ve sair ihtiyaçlarım için 10bin lira lütfedilirse... Ayda 6 bin liratahsis olunursa... Akis, Kim, Form gibimecmuacıklarla bütün muhalefet matbuatını saf fikirle çürütücü, muazzam biriçtimai ve edebi, ideoloji, bina edici veyüreklere nüfuz edici bir mecmua kuracağımaemin olunabilir.”
Necip Fazıl bırakalım kalemini kiralamayı, kalemini kiralamak için dilenmiş bir adamdır. Bütün hayatını bir din diktatörlüğü hayaliyle geçirmiş, örtülü ödenek beslemesi bu adamın takipçileri ülkeyi yönetiyor.
Tekrar soralım. Ey bu memleketi idare edenler, Necip Fazıl’ın başyücelik rejimi hakkındaki fikirleriniz nedir? Birinizin çıkıp buna cevap verecek kadar “üstad” sevgisi yok mudur? Savunsanıza üstadınızı. Bir kiralık kalem kadar bile cesur değil misiniz?