ÖZDEMİR İNCE'NİN,"AMİRİ OLSAYDIM,İŞİNE SON VERİRDİM" DEDİĞİ ÖZLEM GÜRSES AMİRİ MELİH MERİÇ'E SORDU: "BENİ İŞTEN ATACAK MISIN?"...MERİÇ'İN CEVABI NE OLDU?..
Habertürk'ün ekran yüzlerinden Özlem Gürses, Özdemir İnce'nin Hürriyet'te bugünkü köşesinde "Bayan Özlem Gürses'in amiri olsaydım,o gün kesinlikle işine son verirdim" konulu yazısına cevap verdi.
Bir süredir senelik izindeyim.
Sabah Ankara'dan bir gazeteci dostum arayıp haber vermese Özdemir İnce'nin yazısından haberim bile olmayacaktı.
Yazının başlığı "Özlem Gürses ile 13 Ajansı", özeti ise şu: "Bu kızı işten atın!"
Sakin sakin okumaya başladığım yazının sadece bir fikir ayrılığından oluştuğunu düşündüm önce, yanıt vermeye de hiç niyetim yoktu. Ancak yazının sonundaki "söyletmeyin, vurun" talebini görünce tüylerim ürperdi.
Basın tarihinde belki de ilk defa bir gazeteci bir başka basın mensubunun soru sormasını engellemeye çalışıyor zira, sanırım başka örneği yok bu talebin.
Konu şu: Özdemir İnce "aklında kaldığı ve anladığı kadarıyla" 13 Ajansı'nda dinlediği bir telefon bağlantısını aktarıyor:
"Bayan Gürses soruyor: CHP bu seçimlerde neden başarısız oldu? Kalelerini bile kaybetti?
Onur Öymen yanıtlıyor: İktidar partisi din faktörünü çok istismar etti. Aşırı ölçüde dini, siyasete alet etti.
Bayan Gürses: Seçimlerde siz de laikliği kullandınız!"
Özdemir İnce'nin aktardığı söz konusu yayında CHP'nin aldığı oyu ve yaşadığı başarısızlığı tartışmaya açmıştık. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'le de bu çerçevede konuşuyorduk. Soru CHP'nin laiklik tezini ortaya koymak dışında seçmene ve Türkiye'ye alternatif ne söylediğini araştırıyor. Cumhuriyet tarihinde ilk defa iktidar partisi ile arasında bu derece oy farkı bulunan CHP'nin Türkiye projesini merak ediyor. Türkiye'de her iki kişiden birinin oy verdiği ( beğensek de beğenmesek de ) bir siyaset anlayışının karşısına CHP'nin ne koyduğunu anlamaya çalışıyor. Yoksa sorunun Cumhuriyet değerleriyle, İslamcı polemiklerle ya da Anayasa hükümleriyle bir alıp veremediği yok.
Ama Sayın Özdemir İnce "anladığı ve aklında kaldığı kadarıyla" sorunun laiklik ile İslamcı kaygıları karşı karşıya getirmeyi amaçladığını öne sürüyor ve bunun bir yayıncılık hatası, yetmedi yayıncılık suçu olduğunu savunuyor. Yetmedi, kesin kellesini diyor. "Bayan Özlem Gürses'in amiri olsaydım, o gün kesinlikle işine son verirdim".
Aman yarabbi!!
Oysa başından beri laiklik ile İslamcı kaygıları yan yana, hatta karşı karşıya getiren Sayın İnce'nin bizzat kendi. "De facto" bir durumu sürekli vurgulayan, bir antitez gibi sürekli savunan dolayısıyla "yayın suçu" işleyen Özdemir İnce'nin ta kendisi.
Neyse ki Sayın İnce'nin "öteki"ne karşı bu "alerjik" tutumu sadece beni kapsamıyor. Özdemir İnce, Sayın Onur Öymen'in yanıtından da memnun kalmamış. Onur Öymen'in böylesi bir soruya nasıl yanıt vermesi gerektiğini uzun uzun anlatmış. "Öyle değil böyle yanıtlamalıydın soruyu" diyor.
Özdemir İnce'nin akıl verdiği son makam ise Habertürk yönetimi. "Ben olsam işine son verirdim Özlem Gürses'in" diye yazıyor İnce.
Lütfen okuyun, biliyorum hep aynı şeyleri yazdığı için belki de pek fazla okumuyorsunuz Özdemir İnce'yi, ama bu kez okuyun ve nasıl herkese akıllar verdiğini, soruyu sorandan da, yanıtı verenden de, beni istihdam edenden de nasıl memnun olmadığını, hükmetme ve "benim dediğim doğru" anlayışını görün.
Yazıyı okuyunca Genel Yayın Yönetmenim Melih Meriç'i aradım, sordum, beni işten atacak mısın diye? Melih yurtdışında olduğundan yazılı bir yanıt gönderdi bana. Bakın ne diyor:
"Özlem beni Floransa'da yakaladın. Ben soru sormayı atılma nedeni görmüyorum. Hiç katılmadığım sorulara tahammül edebilme gücüne göre insanların gelişmişlikle
Sabah Ankara'dan bir gazeteci dostum arayıp haber vermese Özdemir İnce'nin yazısından haberim bile olmayacaktı.
Yazının başlığı "Özlem Gürses ile 13 Ajansı", özeti ise şu: "Bu kızı işten atın!"
Sakin sakin okumaya başladığım yazının sadece bir fikir ayrılığından oluştuğunu düşündüm önce, yanıt vermeye de hiç niyetim yoktu. Ancak yazının sonundaki "söyletmeyin, vurun" talebini görünce tüylerim ürperdi.
Basın tarihinde belki de ilk defa bir gazeteci bir başka basın mensubunun soru sormasını engellemeye çalışıyor zira, sanırım başka örneği yok bu talebin.
Konu şu: Özdemir İnce "aklında kaldığı ve anladığı kadarıyla" 13 Ajansı'nda dinlediği bir telefon bağlantısını aktarıyor:
"Bayan Gürses soruyor: CHP bu seçimlerde neden başarısız oldu? Kalelerini bile kaybetti?
Onur Öymen yanıtlıyor: İktidar partisi din faktörünü çok istismar etti. Aşırı ölçüde dini, siyasete alet etti.
Bayan Gürses: Seçimlerde siz de laikliği kullandınız!"
Özdemir İnce'nin aktardığı söz konusu yayında CHP'nin aldığı oyu ve yaşadığı başarısızlığı tartışmaya açmıştık. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'le de bu çerçevede konuşuyorduk. Soru CHP'nin laiklik tezini ortaya koymak dışında seçmene ve Türkiye'ye alternatif ne söylediğini araştırıyor. Cumhuriyet tarihinde ilk defa iktidar partisi ile arasında bu derece oy farkı bulunan CHP'nin Türkiye projesini merak ediyor. Türkiye'de her iki kişiden birinin oy verdiği ( beğensek de beğenmesek de ) bir siyaset anlayışının karşısına CHP'nin ne koyduğunu anlamaya çalışıyor. Yoksa sorunun Cumhuriyet değerleriyle, İslamcı polemiklerle ya da Anayasa hükümleriyle bir alıp veremediği yok.
Ama Sayın Özdemir İnce "anladığı ve aklında kaldığı kadarıyla" sorunun laiklik ile İslamcı kaygıları karşı karşıya getirmeyi amaçladığını öne sürüyor ve bunun bir yayıncılık hatası, yetmedi yayıncılık suçu olduğunu savunuyor. Yetmedi, kesin kellesini diyor. "Bayan Özlem Gürses'in amiri olsaydım, o gün kesinlikle işine son verirdim".
Aman yarabbi!!
Oysa başından beri laiklik ile İslamcı kaygıları yan yana, hatta karşı karşıya getiren Sayın İnce'nin bizzat kendi. "De facto" bir durumu sürekli vurgulayan, bir antitez gibi sürekli savunan dolayısıyla "yayın suçu" işleyen Özdemir İnce'nin ta kendisi.
Neyse ki Sayın İnce'nin "öteki"ne karşı bu "alerjik" tutumu sadece beni kapsamıyor. Özdemir İnce, Sayın Onur Öymen'in yanıtından da memnun kalmamış. Onur Öymen'in böylesi bir soruya nasıl yanıt vermesi gerektiğini uzun uzun anlatmış. "Öyle değil böyle yanıtlamalıydın soruyu" diyor.
Özdemir İnce'nin akıl verdiği son makam ise Habertürk yönetimi. "Ben olsam işine son verirdim Özlem Gürses'in" diye yazıyor İnce.
Lütfen okuyun, biliyorum hep aynı şeyleri yazdığı için belki de pek fazla okumuyorsunuz Özdemir İnce'yi, ama bu kez okuyun ve nasıl herkese akıllar verdiğini, soruyu sorandan da, yanıtı verenden de, beni istihdam edenden de nasıl memnun olmadığını, hükmetme ve "benim dediğim doğru" anlayışını görün.
Yazıyı okuyunca Genel Yayın Yönetmenim Melih Meriç'i aradım, sordum, beni işten atacak mısın diye? Melih yurtdışında olduğundan yazılı bir yanıt gönderdi bana. Bakın ne diyor:
"Özlem beni Floransa'da yakaladın. Ben soru sormayı atılma nedeni görmüyorum. Hiç katılmadığım sorulara tahammül edebilme gücüne göre insanların gelişmişlikle