Özay Şendir’den Ankara büyükelçisine kritik soru! ‘ABD bir kabile devleti mi?..’

Milliyet yazarı Özay Şendir, ABD’nin YPG’ye silah yardımını ele aldığı bugünkü yazısında “ABD, kendi yasalarını işine geldiğinde uygulayan işine gelmediğinde yok sayan bir kabile devleti mi Sayın Büyükelçi?” diye sordu.

Milliyet gazetesi Özay Şendir, bugünkü yazısında ABD’nin YPG’ye silah yardımını ele aldı.

“S-400 aldığı için Türkiye’ye CAATSA yasası gereği yaptırım var, S-400 alan Hindistan’a yok. CSPA yasası gereği Irak’a yaptırım var ama YPG’ye yok” diyen Şendir, “ABD, kendi yasalarını işine geldiğinde uygulayan işine gelmediğinde yok sayan bir kabile devleti mi Sayın Büyükelçi?” diye sordu.

Özay Şendir’in bugünkü yazısından ilgili bölüm şöyle:

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın geçen26 Haziran’da yayımladığı “2020 İnsan Kaçakcılığı Raporu”nda yazılı bir cümle aslında tüm olan biteni anlatıyor:

“YPG, Suriye’nin kuzeybatısındaki sığınma kamplarından 12 yaşındaki kız ve erkek çocuklarını bile zorla silah altına almaya ve kullanmaya devam etti.”

Washington’ı ikiye bölen Potomac nehrinin bir tarafında Pentagon diğer tarafında Senato, ABD Dışişleri Bakanlığı ve diğer kurumlar var.

Biri çatışma bölgesine sürüklenen çocukları eleştirirken diğeri sosyal medya hesabından o çocukların reklamını yapıyor. Utanmazlığın tarihi başka nasıl yazılabilir ki?

Ankara’daki ABD Büyükelçisi, şimdi 2008’de imzalanan CSPA adaşı çocuk savaşçı kullanan müttefik ordu ve silahlı gruplara yaptırım yasası geçerli mi değil mi sorusuna ve YPG’ye halen devam eden silah yardımına cevap versin. Hoş daha da güzel bir soru sormak mümkün: S-400 aldığı için Türkiye’ye CAATSA yasası gereği yaptırım var, S-400 alan Hindistan’a yok. CSPA yasası gereği Irak’a yaptırım var ama YPG’ye yok. ABD, kendi yasalarını işine geldiğinde uygulayan işine gelmediğinde yok sayan bir kabile devleti mi Sayın Büyükelçi?

***

Ankara’daki ABD Büyükelçisi’ne başka sorular da sorayım:

Aynularab’daki terör örgütü mezarlığının fotoğraflarını gördünüz mü hiç Sayın Büyükelçi?

Bazı mezar taşlarının özetini yazayım size: M.M sadece 14, N.H sadece 15, S.H.B de sadece 16 yaşındaymış.

Çatışma alanına sürüklenen çocuklar için yüzlerce sayfa rapor, mezar taşları var ama görmek istemeyene ne yapsak boş değil mi?

Biz terör maşalarınızın Suriye’den önce de çocukları çatışma alanlarına sürdüğü yüzlerce örnek yaşadık.

Dağda Türk askerinin şefkat gösterip ailelerine teslim ettiği çocuklar da var, resmi raporları boş verin, Hakan Evrensel’in Güneydoğu’dan Öyküler kitabında çok örnek anlatılır bu duruma dair.

Terör örgütü sadece çatışma alanlarında kullanmadı çocukları. 1998’de “Alternatif 23 Nisan” adı altında Taksim’de çocukları polisin karşına diken de onlardı. İstediler ki polis çocuklara müdahale etsin onlar da bu işin propagandasını yapsın. Terör maşalarının kurduğu tuzağa düşmeyen Türkiye, Çekiç Güç’ten beri başkentiniz de kurulan tuzaklara da düşmüyor, farkındasınız değil mi?

***

Aramızdaki farkı daha da net anlatarak bitireyim Sayın Büyükelçi:

Eren Bülbül, PKK’lı teröristlerce şehit edildiğinde sadece 15 yaşındaydı.

19 Ağustos 1987’de Eruh’a bağlı Milan mezrasına saldıran teröristler

25 sivili katletmişti.

Katledilenler arasında daha doğalı 3 ve 6 gün olan iki bebek de vardı.

Aynı yılın Ekim ayında Şırnak’ın Çobandere mezrasında kundaktaki bir bebeği katledildi.

Biz büyük bir medeniyetten geliyoruz, terör örgütünün katlettiği çocuklarımız kadar terör örgütünün kaçırıp kullandığı, ölüme yolladığı çocuklar için de üzülebiliyoruz.

Siz, okul katliamlarında ölen çocuklarınız için üzülüp, silah yasalarınızı gözden geçirirken, bizim coğrafyamızda çocukların ellerine silah tutuşturuyorsunuz.

Sırf bu yüzden kazanan siz değil biz olacağız Sayın Büyükelçi...”

Yazının tamamı için tıklayın!