'ORYANTALİST GAZETECİ!...' FEHMİ KORU'DAN REHA MUHTAR'A "ORYANTALİST TAVIR" ELEŞTİRİSİ!..

Bilimadamı,hatta romancı kendi toplumuna yabancılaşıp 'Oryantalist bir tavır' sergileyebilir de,gazetecinin oryantalistine pek rastlanmaz.

Oryantalist gazetecilik


Bu yıl üniversiteye başlayan en küçük oğlumu öğle yemeğine Hünkar Lokantası'na götürdüm. Nişantaşı/Hünkar taşınmış, ama aynı sokakta ve yalnızca 30 m. ileriye... İncecik çocuğun Feridun Usta'nın sanat eseri değerindeki yemeklerinden aldığı tadı anlatamam.


İstanbul'un nirengi noktalarını tanıtma amaçlı turlarımızın geçen haftakinde de Kanaat Lokantası'na gitmiştik. Üsküdar Kanaat Lokantası'na beni ilk kim götürdü, hatırlamıyorum bile; herhalde küçük oğlum kadardım. İlk gittiğimde hangi tadı almışsam lokantanın yemeklerinden, bugün giden de aynısını alıyor.


Çok ve çeşitli yemek yenilecek mekânlar var İstanbul'da; haftada bir gün birine uğrasak 'iyi ve uygun restoranlar listesi' ancak tüketilebilir.


Bu konuyu aklıma getiren Vatan gazetesinde okuduğum bir yeme-içme yazısı oldu. Gazetenin yazarı Londra merkezli ünlü bir restoranlar zincirinin İstanbul şubesine yolunu düşürmüş... Amacı gazetesi için oranın kalite değerlendirmesini yapmak... Ancak içeride gördüğü bir manzara daha fazla ilgisini çekmiş; bir masada muhafazakâr ailelerin kızlı-erkekli gençleri oturuyormuş...


"Sekiz kişi, 4 milyardan aşağı kalkmış olamazlar" tespiti üzerine oturuyordu "Türkiye'nin yeni burjuva gençliği" hakkındaki yazının bütünü.


Peki de, yazar o gençlerin 'muhafazakâr ailelerin çocukları' olduğunu nereden çıkartmış? Okuyalım: "Masanın lideri sayılacak genç çocuk garsondan bir kokteyl istemiş, 'Yap bir şeyler işte' diyecek kadar kalender davranmış ama tek bir uyarıda bulunmuştu: Alkolsüz olsun yalnız..."


Herhangi bir sosyal ortamda gözüme alışılmışın dışında bir şey çarptığında içimdeki muhabir hemen kendini belli eder. Ben de erken bir kanaate varırım, ama o kanaatimin doğru olup olmadığını test etmek de isterim. Çok mu zordur restoranın şefini çağırıp "Kimin nesi bu gençler?" diye sormak? Ya da, restoran rezervasyonsuz gidilmeyen türden olduğu için "Masayı kimin adına ayırtmışlar?" diye de sorabilirdim.


Bizim yazar sormamış. Acaba önyargısına ters düşen bir bilgiyle karşılaşabileceği için mi? Akranım olan ama kendilerinden 'muhafazakâr' diye söz edilemeyecek tanıdıklarımın bir bölümü, çocuklarına, "Ama içki yok!" uyarısıyla sokağa çıkma izni veriyor.


Neyse. Aynı yazar, birkaç yaz önce, çıktığı Mavi Yolculuk sırasında, kendi tekneleriyle denize açılıp 'haşema' türü mayolarıyla yüzen bir aile görünce de buna benzer bir 'yabancı' tavır sergilemişti. Tekneye binmelerini, madem tekneye bindiler haşemayla denize girmelerini yadırgamıştı yazar. 'Yeni zengin' veya 'muhafazakâr burjuva' aileler belki de onun yadırgadığı türden 'kendilerine özel bir hayat' yaşayabilmek için kazanıyorlar paralarını; ne malum?


Buna 'oryantalist tavır' deniliyor. Yani, kendi toplumuna, kendi insanına yabancılaşmış, onlara bir laboratuvar malzemesi gibi yaklaşıp haklarında izlenim edinme ve edindiği izlenimden hüküm çıkartma...


Bilimadamı, hatta romancı kendi toplumuna yabancılaşıp 'Oryantalist bir tavır' sergileyebilir de, gazetecinin oryantalistine pek rastlanmaz. Gazeteci yabancı bir ülkeye bile gitse karşısına çıkan tabloyu en doğru biçimde aktarmak görevinin sahibidir; kendi ülkesinde yaşananları özümsemeden yazı konusu yapabilir mi hiç?


Bizde yapıyor işte.


Geçen hafta, aynı yazar, herkesin hiç değilse bir parça bildiği, Kulis okurlarının kimbilir kaç kez bilgilendiği "Öcalan'a suikast hazırlığı ve bir siyasi stratejistin durumu Bekaa'ya duyurması" olayından bütünüyle habersiz olduğunu açığa vurdu. İlk kez ileri sürüldüğünü sanıyor ya, beni köşeye sıkıştırmak için, "Yaz, kaçma, yaz" diye üstüme geldiği gün, o yoldaki yazısının çıktığı gün, "Yaz" dediği olayı burada yazmıştım bile. Sonraki iki gün çevir kazı yanmasın yazıları okudu okurları...


Kınadığımı sanmayın. Unutkan meslektaşlar sayesinde geçmişte yazılmış önemli konuları yeniden hatırlatma fırsatı buluyorum. O olay bütün ayrıntılarıy