Ortadoğu uzmanı ünlü gazeteci Medyaradar'a konuştu: "Erdoğan'ın üstünü çizdiler, yeni bombalar patlayacak"
Ortadoğu konusuna en hâkim gazetecilerden biri olan Yurt Gazetesi yazarı Hüsnü Mahalli Medyaradar röportajcısı Alev Gürsoy Cimin’e konuştu. Mahalli’nin dış politikadan tutun, siyaset ve medyaya kadar birçok çarpıcı açıklaması vardı.
Gece gündüz dış politika ile yatıp kalkınca, bu kez dış politika konuşmak icap etti. Konuyu da “Kiminle konuşalım” diye beyin fırtınası yaparken aklımıza direkt o geldi. Çünkü Ortadoğu’yu sular seller gibi bilen bir isim o. Konusuna da, o coğrafyaya da çok hâkim. Kalemi keskin, sözleri sert… Bir dönem iktidarın yanındaydı, öyle ki Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a bile bölge ile ilgili brifingler verir, hatta ikili ilişkilerde etkin rol üstlenir olmuştu. Şimdiler de ise o yol ayrılmış, kendisi iktidarın dış politikasına adeta meydan okuyor, “Yanlış yapıyorsunuz” diye isyan ediyor. Gazeteci Hüsnü Mahalli’den bahsediyorum. Aslen Suriyeli olan Mahalli, yıllar önce Türkiye vatandaşlığına geçti. 18 yaşından bu yana da Türkiye’de ikamet ediyor. Tüm düzenini burada kurmuş, burada evlenip barklanmış. “Bu ülkeyi çok seviyorum” diyor, Türkiye’nin Suriye konusunda izlediği politikayı baştan sona yanlış buluyor, “Türkiye bataklığa sürükleniyor” diyor, oldukça karanlık ve karamsar bir tablo çiziyor. “Suriye’deki duruşumuz bu olmamalıydı” diye de ekliyor. Ona göre Esad’ın karşısında değil, yanında olunmalıydı. Kendisine yönelik “Suriye ajanı, hain” yakıştırmalarına ise sitem ediyor: Madem ajandım, Cumhurbaşkanı’nın en yakının da ne arıyordum diye soruyor? Kendisine dair; iktidara yakın medya organlarının “Bu ülkede yaşayıp, bu ülkeye ihanet ediyor” şeklindeki söylemlerine ise çok kızıyor “ben onlardan çok daha fazla vatanseverim, hepsinden daha fazla bu ülkeyi düşünüyorum” diyor. AK Parti’nin dış politika konusunda sınıfta kaldığına vurgu yapıyor, Türk medyasının büyük bir kısmını ise “Tetikçi” olarak nitelendiriyor. Değerli yalnızlığımızla ilgili ilginç kelamlar ediyor, stratejik derinliğimizi ise yerden yere vuruyor. Hüsnü Mahalli aslında bundan çok daha fazlasını da söylüyor ama ben daha fazla uzatmadan ve içim daha fazla kararmadan sizleri kendisiyle ve Ortadoğu’nun derinliklerinde baş başa bırakıyorum. Sizlere de güneşli güzel günler diliyorum… Sevgiyle kalın…
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
TWİTTER: gazetecialev
Mail: alevgursoy2008@gmail.com
Fotoğraflar: Emrah Yeşilduman
“BATAKLIĞIN EN DERİN NOKTASINDAYIZ”
Hüsnü Bey; gece gündüz ülkenin ahvalini konuşmaya başladık. Siyaset dünyası da sokak da hep gerilen dış ilişkileri konuşuyor. Başkentin göbeğinde tam da kalbimizde bombalar patlıyor. Uçurumun Kenarında Dış Politika diye bir kitap okumuştum yıllar önce. Durum şu an tam olarak ne?
Bir Onur Öymen kitabıydı ve ben de okumuştum. Ama şu an durum çok daha vahim uçurumun da ötesinde. Bataklıktayız dersem tam da yeri olur. Hatta bir tık ileri götüreyim ve daha iddialı konuşayım bataklığın en derin noktası.
“ARAP BAHARI PALAVRASI YÜZÜNDEN BOŞ HAYALLERE KAPILDIK”
Peki, bu noktaya nasıl gelindi?
Buraya beş yıl önce geldik, Arap Baharı denilen palavra üzerine büyük hayaller kurduk. ‘Kral olacağız, halife olacağız, sultan olacağız’ dedik ama tutmadı…
“AK PARTİLİLER BUNU BİLMİYOR”
Niye tutmadı?
Tutmaz çünkü Arap İslamcıları, kralları, emirleri, şeyhleri, sana bunu yedirmezler. Mesela Mısır’daki Müslüman Kardeşler “Tamam sen de Müslüman kardeşsin ey AKP ama gerçek Müslüman benim” diyecek. İslam Arap, Müslümanlık Arap, peygamberlik Arap, dolayısı ile bunu düşünüyorlar. Allah aşkına bugün AKP’de kaç kişi var; Kuran’ı, hadisleri, İslam tarihini bilen? Bilmiyorlar…
“ARAP MUHAFAZAKÂR İLE AKP’Lİ MUHAFAZAKÂR ARASINDA BÜYÜK FARK VAR”
Yapmayın, muhafazakâr bir partiden bahsediyoruz. Elbette biliyorlardır!
Hayır, yanlış biliyorsun. AK Parti’deki muhafazakârlık Türkiye standartlarında bir muhafazakârlık. Arap ülkelerindeki gibi değil. Arap toplumlarında ve bu ülkelerde ilkokuldan itibaren liseye kadar Kuran, din dersi mecburidir. Burada öğrenciler Kuran’ı hem din olarak okur hem de dil olarak ve hatta tarih olarak okur. Dolayısı ile bir Arap vatandaşı ile bir AKP’li muhafazakâr arasında bir milyon derece fark var.
“İLKOKUL ÇAPINDA DIŞ POLİTİKA İZLENİYOR?”
Şu sıralar stratejik derinlikten anladığınız ne?
Derinlik uzaya çıktı ve buharlaştı. Öyle bir derinlik yok, çok büyük hatalar yapılıyor. Derinliği bırak ilkokul çapında bir dış politika yürütülüyor ve ben bu konuda oldukça karamsarım. Çok büyük hatalar yaptık dedim ya; işte o hataları büyüterek yapmaya devam ediyoruz.
“DIŞ POLİTİKAYI BİLEN YOK, BEN BİLE ONLARDAN DAHA ÇOK BİLİYORUM”
Türkiye dış politikada nereye yürüyor?
Büyük bir çıkmaza ve kaosa yürüyor. Türkiye bataklığın dibinde, duvara tosladı ve çok büyük sersemlik var. Dış politikayı da maalesef bu ülkede bilen yok. Emin olun ben hepsinden daha hâkimim dış politikaya. Bu coğrafyayı kimse bilmiyor, işin kötü yanı ise bildiklerini zannetmeleri. Karanlık ilişkilerle bu işler yürümez. Krallarla, şeyhlerle, emirlerle el ele, kol kola, omuz omuza, yanak yanağa, dış politika mı yürür? Ben bunu hep söyledim; Körfez ülkelerin kralları, emirleri, şeyleri Türkiye Cumhuriyeti'nden nefret eder, bizleri de sevmezler. Laiklik ve demokratlık karşıtıdır onlar, bizde olan ne varsa onlar hepsinden nefret ederler. Hatta Osmanlı’dan bile… 1700’lü yıllardan bu yana Osmanlı’ya ayaklanan da yine bu tiplerdi.
“DEĞERLİ YALNIZLIK DİYE BİR ŞEY YOK ÇÜNKÜ DEĞER DEĞİLİZ”
“Değerli yalnızlık” ile baş başayız? Komşularla sıfır sorundan sıfır komşuya nasıl gelindi?
Değerli yalnızlık diye bir şey yok. Bu söylem bir züğürt tesellisi. Onlar kendilerince kendini avutuyor. Değerli yalnızlık diye bir şey olamaz çünkü biz bugün dış politikada bir değer değiliz. Bugün ne ABD ne de bir başka ülkenin gözünde bir değer değiliz. Somut bir kanıt vereyim sana; bugün Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor, adama diyor ki “Ya ben ya PYD” Şimdi sen eğer Türkiye gibi 80 milyon nüfusu olan, büyük bin yıllık tarihi olan bir ülkeyi bir terör örgütü ile alternatifli tartışıyorsan bittin, kendini harcadın. Kendin değerini kendin belirlersin. ABD baktı ki sen de iş yok ve çuvalladın. Hani Suriye’ye üç saatte giriyordu, Esad’ı deviriyordu, Emevi Camii’nde namaz kılınıyordu hep palavra. Hiçbirini yapmadı, yapamadı çünkü yanlıştı. Çuvalladık.
“SURİYE’Yİ İYİ OKUYAMADILAR”
Yanlış olan neydi mesela, nerede yaptık o bahsettiğiniz en büyük hatayı?
Bir kez terör örgütlerine güvenilmez, İslamcılara, Müslüman Kardeşlere güvenilmez. İşin kötü yanı Esad’ı da iyi okuyamadılar. Zannettiler ki diğerleri gibi birkaç ayda devrilir ama Suriye gerçeklerini bilmiyorlardı, o kadar zayıflardı ki bu konuda! Çünkü Suriye halkı asla Esad’a karşı ayaklanmaz. Esad için Alevi dediler ama Sünni olanlar da Esad’ı çok seviyordu bunu da bilemediler. Hatta öyle ki yüzde 80’i Sünni olan ordu da asla Esad’dan vazgeçmez, çünkü ordu da onu çok seviyor; bunu da okuyamadılar. Ayrıca Suriye vatandaşı şunu düşündü diyelim ki; Esad’dan vazgeçtik; kim getirecek ülkeye demokrasiyi? Türkiye, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri mi? Şimdi Suriye vatandaşı buna güven duyabilir mi? İlkel bulduğu kişilere! Katar’da nasıl bir demokrasi var ki Suriye’ye de götürsün? Suriye halkı bunu yemedi ve “Bu işte bir pislik var” dedi.
Suriye konusuna bu kadar müdahil olmamızdaki ısrarın nedeni neydi sizce?
Onu Sayın Cumhurbaşkanı’na sormak lazım. Cumhurbaşkanı diyor ki “Ben gittim Esad’a dedim ki, demokrasi yap, reform yap” Esad da diyor ki “Bana geldi demokrasi yap derken iktidarı Müslüman Kardeşlerle paylaş, ben de dedim ki; kardeşim biz bunları biliyoruz bunlar katil, bunlar terörist! Zamanında bunu denedik ve tutmadı. Sen 90 yıllık Cumhuriyetsin, demokrasisin sen hala 90 yılık problem yaşıyorsun ve ülkende dört ayrı darbe olmuş. Ve benden de hemen demokrasi bekliyorsun." Olayın özü işte bu. Suriye’nin bize yaptığı iyiliği de kimse yapmadı.
“KENDİSİNİ PADİŞAH, SULTAN OLACAK ZANNETİ VE HAVAYA GİRDİ AMA…”
Peki, buralara nasıl gelindi? Kardeş Esad’dan diktatör Esed’e geçiş sürecini merak ediyorum?
Sayın Cumhurbaşkanı, Arap Baharı ile birlikte Mısır, Tunus, Libya gibi ülkelerde Müslüman Kardeşler iktidara gelince yeniden Osmanlı padişahı olabilirim, sultan olabilirim havasına girdi. Herkesin kendisine bağlı olacağını sandı. Yavuzlaşacağını düşündü! Neden 3. Köprü’nün adını Yavuz koydu sence? Bunlar tesadüf değil. Çünkü kendini Yavuz gibi görüyordu. İran’a kafa tut, Suriye’ye, Rusya’ya kafa tut. Ama sonunu hiç düşünme… Dış politika Allah’a emanet yürütülmez. Yüzlerce kez çıktı Esad “Alevi” dedi. Ama bu ülkede de 20 milyon Alevi var, bunu niye göz ardı etti? Onu bırak çıktı Kemal Kılıçdaroğlu için defalarca “Alevi, onun için Esad’ın yanında” dedi. Şimdi bu söylenecek lafı mı?
Alevi açılımı yapan, Alevilerin sorunlarını dinleyen de bu iktidardı ama… Bu ülkede Alevi sorunu değil, Alevilerin sorunları var sadece sanırım!
Hepsi yalan. Açılım vs. hikâye. Kanmayın lütfen! 13 yıldır iktidardalar, biz hala Cemevi meselesini tartışıyoruz neden bir adım atmadılar? Atmazlar çünkü öyle bir dertleri yok. Aleviler yurtsever insanlar, ülkesini herkesten daha çok seven insanlar. Ama daha tek sorunlarına el atılmadı.
“ESAD’IN YANINDA DURMALIYDI TÜRKİYE”
Suriye konusunda nasıl duruş sergilemeliydik peki?
Çok net söylüyorum: Esad’ın yanında olmalıydık. Çünkü Esad senin bu bölgede en sevdiğin kişiydi. Tatillere gittiğin, kolkola girdiğin. Sana Suriye’nin kapılarını koşulsuz açmış bir liderden söz ediyoruz. 2007’de Suriye ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 300 milyon dolardı. 2010 yılında 3 milyara dayandı. Daha birçok konu var.
“ÖSO’YU KURANLAR…”
Suriye'de kadın çocuk demeden bombalar yağdıran binlerce kişinin katili Beşar Esad’ın yanında yer almak akıllara zarar geliyor Türkiye açısından.
Peki, 2011’den önce, Arap Baharı başlamadan önce Esad kimseyi katlediyor muydu? Hayır… Ama sen Türkiye olarak daha hiçbir şey yokken Suriye’de, birkaç gösteri başlamış, ne öldürme ne bir şey… Mayıs ortalarında geldin Antakya’da Özgür Suriye Ordusu’nu kurdun, silahlandırdın. Suriye’ye soktun ve insanları öldürdün.
“ARTIK GERİ DÖNÜŞ YOK, DÜZE ÇIKIŞ YOK”
Ama bu çok vahim iddia ve bunu iktidar asla kabul etmiyor…
Bunu kabul etmelerine gerek yok. Tarih, belge her şey ortada. Hatta CHP milletvekilleri Antakya’ya gitti, teftiş için ve o kampa alınmadılar. Hiçbir şey gizli değil. Bütün bu terör örgütleri bugün dâhil Türkiye’de sık sık toplanıyorlar. Hatay, Antakya, İzmir, Kilis, İstanbul gibi yerlerde ve kendi sosyal medya hesaplarından fotoğraf paylaşıyorlar. Bunlar her zaman için MİT, CIA, Katar istihbaratı, İngiliz istihbaratı ile birlikte toplanıyorlar. Dolayısı ile bugün hiçbir şey sır değil… Onun için Türkiye sıkıştı çünkü bütün sırları CIA’nin elinde. Bu kirli oyun birlikte oynanıyor. Türkiye’nin sorunu da aslında bu; o karanlık ilişkilere girdi, bütün pis sırlarını o insanlarla paylaştı, artık geri dönüş yok, düze çıkış yok. IŞİD bile senin sırlarını biliyor çünkü bir dönem onlarla da toplanıyordun. Nusra da terör örgütü ve sen onlarla da toplanmışsın.
“TÜRKİYE SURİYE POLİTİKASINI 5000 DERECE DEĞİŞTİRMELİ”
Siz çok vahim iddialarda bulunuyorsunuz ve karanlık senaryolara dalıyorsunuz.
İddia değil herkesin bildiği ama bilmezden geldiği gerçekler bunlar. En kötü senaryom Türkiye karanlığa gidiyor. Eğer bu iktidar aklını başına toplamazsa, Suriye politikasını 5000 derece birden değiştirmezse bizi çok ciddi sorunlar bekliyor. Çünkü ABD ile Rusya anlaştı. Orada Türkiye’ye rağmen ateşkes olacak…
“HALK TV’DE SUUDİLERE İKİ LAF ETTİM VE …”
Şu an yanımızda olan ülkeleri merak ediyorum… Türkiye’nin gerçek manada dostu var mı?
Hiç kimse dostu değil. Hatta şöyle söyleyeyim o dost gibi görünen Suudi Arabistan ile Katar hiç değil. Orada karanlık ilişkiler var. Milyar dolarlık akçeli ilişkiler var. Bunları biliyoruz ama yazamıyoruz. Halk TV’de Suudilere iki laf ettim. “Aptallar, akılsızlar, ilkel, çağdışı” tarzında… Düşünün ceza verdiler bize. Suudilere laf ediyorsun ve RTÜK sana ceza veriyor. Türkçe’ye layık değilmiş bu laflar, şaka gibi…
“SÜREKLİ TEHDİT ALIYORUM”
Bu ülkede yaşayıp bu sözleri kurmak cesaret ister. Biraz da insafsızlık, sürekli bir eleştiri bombardımanı… Hiç çekinmiyor musunuz bu sözleri sarf ederken?
Elbette korkuyorum zaman zaman. İnsanız neticede… Bir sürü tehdit alıyorum. Benim ne korumam var, ne şoförüm ne silahım. İstesem talep de bulunur alırım ama almıyorum. Şimdi sizinle çıkalım çarşı, pazarda rahatça gezerim. Korkarak yaşanmaz.
“ARAP BAHARI ÖNCESİ HERKES BENİ İSTERDİ AMA ŞİMDİ…”
Demek ki neymiş yine de şanslıyız ve gayet özgür bir ülkedeyiz ki; herkes düşündüğünü rahatça dile getirebiliyor.
Hiç de öyle değil. Neden bir sürü arkadaşımız Silivri toplama kampında o zaman? Çoğu içeride… İçeride olmayanlar da dışarıda. Dışarıda derken çalıştıkları gazetelerden kovulmuşlar, televizyonlardan atılmışlar yani işsizler. Çok da özgür değiliz! Sınırlı özgürlük diyoruz buna… Bakın ben Arap Baharı'ndan önce TRT’de program yapıyordum, Akşam’da yazı yazıyordum, SKY’da, TVNET’te program yapıyordum, hemen hemen bütün kanallardan çağrılıyordum şimdi hepsi kesildi. Şu an diyorum ki o kanallara “Kardeşim sen o kadar yandaş çağırıyorsun ben de orada çıkayım sadece iki kelime söyleyeyim bakalım halk kime inanacak, kime güvenecek” asıl mesele bu. Bugüne kadar ben ne dediysem yüzde yüz benim dediklerim doğru çıktı, yüzde yüz onların dediği palavra çıktı.
Sizin için bu ülkeden beslenip bu ülkeye ihanet eden biri olarak bahsedenler var. Hatta “Ajan” deniyor sizin için.
Niye ajanmışım? Nereden bu kanıya varmışlar? Bu ülke benim… Ben 18 yaşında bu ülkeye geldim, bir üniversite öğrencisi olarak ve 45 yıldır da burayım.
Niye Suriye’den Türkiye’ye yerleştiniz?
Çünkü bu ülkeyi çok sevdim, burası benim topraklarım, memleketim. Burada evlendim ve kaldım.
“BANA AJAN VE HAİN DİYENLERDEN DAHA ÇOK SEVİYORUM BU ÜLKEYİ”
Ajanlık ifadesini kabul etmiyorsunuz yani?
Asla. Ben bu ülkeyi sonsuz seviyorum. Hatta bana o lafı söyleyen insanlardan bin kat daha çok seviyorum ben bu ülkeyi. Ülkemin geleceği için doğruları söylemek ne zaman ajanlık olmuş? Zaten haber yaparsın ajan, hain olursun, gerçekleri söylersin ajan olursun. Bu ülkede en kolayı insanlara hiç yakışmayan ceketleri zorla üzerlerine giydirip, yaftalamak. Ben ajan ya da hain olsam ve bu ülkeyi sevmesem, bu duyarlılığı zaten göstermem. Bana ne ülkenin canı cehenneme der, gerçekleri gizler ve en büyük yandaş olurdum ama olamam çünkü ben dertli bir adamım, bu ülke için dertleniyorum.
“EĞER BUGÜN BEN YANDAŞ OLSAYDIM…”
Yandaş olsaydınız hayatınızda ne değişirdi bugün?
Bir elim yağda diğer elim balda olurdu. Kanallar beni konuk etmek için yarışırdı. Gazeteler köşe yazdırmak için sıraya girerdi. Paraya para demezdim, kafam rahat olurdu. Ben zamanında bu Arap Baharı öncesinde Sayın Cumhurbaşkanıyla da Başbakanla da birçok bakanla da gayet iyi dosttum. Hatta Türkiye- Suriye ilişkilerinde büyük katkılar sağladım. Irak, İran, Libya ilişkilerinde de keza yine öyle oldu. Bana şimdi çıkmış ajan gibi ipe sapa gelmez aptal saptal sözler ediyorlar. Kendileri bile aslında bu söylediklerine inanmıyorlar.
“AJANSAM EĞER CUMHURBAŞKANI’NIN YANINDA NE ARIYORDUM?”
Sizin için Suriye istihbaratının adamı da dendi sık sık…
Ben burada duruyorum. Bu devletin de istihbarat örgütleri, güvenlik örgütleri var, telefonlarım dinleniyor. Neden gelip de almıyorlar ya da ajanlığımı tescillemiyorlar? Demek ki bunlar boş iftiralar. Eğer ajansam ben 2012’ye kadar Sayın Cumhurbaşkanı’nın yani Abdullah Gül’ün en yakınındaki adam olarak nasıl bulunuyordum? Hatta şu anki Cumhurbaşkanı ile yine öyle… Bakanlarla yine öyle… Sayın Davutoğlu ve Türkiye’deki AKP’nin yöneticileri ile neden bu kadar yakındım? Bunu bir sorgulasınlar…
“AKP’NİN YANINDAYDIM, SONSUZ DESTEKLİYORDUM AMA…”
Evet, çok ilginç… Bir dönem AK Parti iktidarının kayıtsız şartsız destekçisiydiniz… Sayın Erdoğan ile seyahatlere giderdiniz…
Evet, yanlarındaydım ve doğru söylüyorsun sonsuz destek veriyordum.
“AK PARTİ DOĞRU İŞLER YAPIYORDU AMA…”
Ne değişti de bu keskin dönüşünüz gerçekleşti?
Çünkü yanlışlar başladı, çuvalladılar. Ezbere yürümeye başladılar. O dönem doğru iş yapıyorlardı Ortadoğu’da. Suriye’de ilişkiler güzeldi. Suriye ile dosttuk, Irak ile dosttuk… Şimdi bir tek dostumuz yok yanımızda. Düşünün Sünni bir Erdoğan, Esad’dan dolayı Şii’lerle dost oluyordu. Sınırlar kalkıyordu, 900 kilometre sınır var Suriye’de. Türklerle Araplar, Araplarla Türklerle, Süryaniler, Süryanilerle hepsi dost, kardeşti. İnsanlar bir aradaydı. Arada tel örgüler yoktu. Vize kalkmıştı, biraz daha sabretseydik pasaport da kalkacak ve biz kimlik kartları ile girip çıkacaktık.
Türk vatandaşlığına geçişinizde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın desteği olmuştu değil mi?
Eee tabii ki öyle oldu. Bakanlar Kurulu kararı ile oldu. Ben tutup da yalvarmadım!
“ONUNLA BİR DAHA GÖRÜŞMEDİM ÇÜNKÜ BÜYÜK YANLIŞLAR YAPTI…”
Bu yaşananlardan sonra hiçbir araya gelme şansınız olmadı mı Sayın Cumhurbaşkanı ile?
Hayır, hiç görüşmedim. Çok ters şeyler yaptı çünkü. En başında söyledim ben “Yanlış yapıyorsunuz, çevrenizde kimler varsa hepsi sizi yanıltıyor, hatta o danışmanların bile birilerine bir şeyleri danışmaya muhtaç, bilgisizler” dedim. Geçen gün Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan’ın bu konudaki çıkışı çok doğruydu.
“IŞİD’DEN SÜREKLİ TEHDİT ALIYORUM”
Yeni Şafak demişken bir haber vardı o aklıma geldi, “Sultanahmet bombacısı Hüsnü Mahalli’nin akrabası çıktı” şeklinde bir haber yapmıştı Yeni Şafak. Ondan da bahsedelim isterim.
Bak İbrahim Karagül ile biz Arap Bahar öncesi TVNET’te birlikte program yapıyorduk ve aynı şeyleri düşünürdük. Kafası da çalışan bir arkadaş ama şu an öyle ayrı noktadayız ki! Adamın attığı manşetler en komik fıkralardan bile daha komik. Bu kadar komik manşetleri midem de aklım da kaldırmıyor. Neymiş efendim bombacı benim akrabam çıkmışmış! İbrahim, bunu manşete çekiyor. İyi de ben bunu zaten bir gün önce kendim söylemiştim; ‘Bu adam Cerabluslu, uzaktan bizim akraba olur “ diye anlatmışım. Bunu çok büyük haber yakalamışlar gibi tutup manşet yapıyorlar. Diyelim ki senin akraban hırsız çıktı, sen de mi hırsızsın? Ya da akraban tecavüzcü çıktı, sen de mi tecavüzcüsün? Kaldı ki bu ülkede en çok IŞİD’i eleştiren benim. IŞİD’den de tehdit alıyorum sürekli.
“IŞİD KAFAMI KESMEK İÇİN FETVA VERMİŞ”
Nasıl tehditler alıyorsunuz, ürperdim bir anda, insan korkuyor! İnsan sureti olan bir canavardan bahsediyoruz adeta.
Sürekli hem de. Hatta hakkımda fetva bile vermiş. Kafamın kesilmesi için emir buyurmuşlar.
İnsan sokağı bırak evinin içinde odadan odaya gidemez yahu bu şartlarda?
Korkunun ecele faydası yok. Hayat bir risk değil mi? Hiç de korkmuyorum. Ben Suriye’ye de gidiyorum, Lübnan’a, Irak’a da gidiyorum bu şartlar altında. Ben yerimde durmuyorum ki savaşın içine de gidiyorum.
Esad ile görüşüyor musunuz?
Hayır, şu son zamanlarda görüşmüyorum. Ama gittiğimde elbette görüşürüm. Ben Irak’a da gidiyorum Talabani ile görüşüyorum, Libya’ya gidiyorum oradakilerle de görüşüyorum.
“ESADCI DEĞİLİM, HATTA BABASI DÖNEMİNDE ÜLKEYE GİRİŞİM YASAKTI…”
Esadcı mısınız peki?
Niye Esadcı olayım? Akıl var mantık var! Esad’ı daha hiç kimse eleştirmezken ben eleştiriyordum. Esad’ın ideal ve dört dörtlük demokrasi olmadığını ama buna niyetinin olduğunu söylüyordum çünkü birebir tanıyorum onu. Babası asla demokrat değildi. Ben onun babasının döneminde Suriye’ye giremezdim, girişim yasaktı ülkeye nasıl ajan olabiliyorum şimdi ben? Ama Esad geldiğinde baktım, Batı eğitimi almış, kendisi eğitimli eşi yine öyle kültürlü. Uzun süreli sohbetlerimiz oldu ve umut olduğunu gördük ve dedik “Destek verelim.” Burada nasıl Erdoğan’a Gül’e destek verdiysek ona da verdik.
“ONLARA GÜVENMİŞTİM TA Kİ ONLAR O BOŞ HAYALE KAPILMAYANA KADAR ”
Şu an ne hissediyorsunuz?
Bakın ben Erdoğan’a, Gül’e, Davutoğlu’na da inanmıştım, güvenmiştim. Ortadoğu’da bir şeyler yapabileceklerine inanmıştım. 2011’e geldiğinde o Arap Baharı olduğunda bu rezalet ortaya çıkınca bunlar bir hayale kapıldılar. Ben Sultan olacağım ben halife olacağım diye.
Ama Türkiye’nin de Ortadoğu’da bir birleştirici güç olma özelliği yok muydu? Biraz da bunu istedi Cumhurbaşkanı…
Vardı, doğru ama yapamadılar. İşte diziler hatırlasana, nasıl rekorlar kırıyordu. Aşk-ı Memnu dizisi mesela. Şimdi diziler niye seviliyordu oralarda? Türkiye İslamcı olduğu için sevilmiyordu, Türkiye seviliyordu. Çünkü o dizilerin hiç birinde İslami motif yok, insanlar merak ediyordu burayı. Türkiye büyük bir devlet sonuçta kim ne derse desin. Tarihi, coğrafyası, Cumhuriyeti, insanı… Çünkü sen Müslümansın ve AKP Müslüman parti diye algılanıyor. Müslüman bir partinin Türkiye’si diye bakıyorlar. Müslüman bir partinin Türkiye’sinde nasıl yaşanıyor bunu merak ediyorlardı. Örneğin Aşk-ı Memnu dizisinde yaşananları gerçek gibi algılıyorlardı. Lübnan’da bir gün hiç unutmuyorum bir arkadaş ortamında kadınlar-eşler vardı. Kadınlardan birisi bana dedi ki ‘Hüsnü Bey bu Aşk-ı Memnu ’da hani kimin eli kimin cebinde belli değil, bu gerçek mi’ dedi. Yani Türk toplumu bu mu? Şimdi ne cevap verirsin! Hadi buyurun! Evet, Türkler böyle, kimin eli kimin cebinde belli değil, herkes herkesle yatıyor, böyle mi dersin yoksa gerçeği mi söylersin. Ben de dedim ki ‘Ya sonuçta bu bir film, öyle düşünmeyeceksin ama Türkiye bir Arap ülkesi değil.’ Örneğin Arap ülkelerinde evlenirken eşinizi hiç göremezsiniz evlenmeden. Sadece fotoğrafını görebilirsiniz. Şimdi bu nasıl bir evlilik? Türkiye’nin farkı burada. Yani ille git yatakta yat filan demiyorum ben. Ama en azından çıkacaksın, konuşacaksın, kim ne düşünüyor bileceksin… İkincisi de daha acı olan sosyolojik açıdan söylüyorum, kadın-erkek ilişkilerinde bir sıkıntı var orada. Kadının adı yok değeri yok, hiçbir şeyi yok. Arap toplumlarında kadınlar bu filmleri gördüklerinde kendini o filmlerdeki artistlerle karşılaştırmaya başlıyor. Örnek vereyim, Aşk-ı Memnu dizisinde o kızcağız onunla yatıyor, şununla yatıyor filan yeğeni ile bilmem ne… Oradaki genç kızlar izleyince etkileniyor. Düşünsene nasıl bir şey bu oradaki kadınlar için… Sokağa çıkamıyor kadıncağız, vazgeçtik sevişmeyi, öpmeyi, el ele tutuşmayı… Yani sokağa çıktığında kadın özellikle Suudi Arabistan’da tek başına çıktığında fetva vardır: O bir orospudur diye. Ya babası olacak, ya kardeşi ya da eşi olacak. O toplumların Türkiye’yi görmesi, algılaması, olumlu olarak bakması sosyolojik ve kültürel olarak ondan çıkan bir siyasi bakış. Tabii ki Türkiye o zaman çok seviliyordu. İşte bundan dolayı seviliyordu. Sen farklı bir ülkesin diyor sana. Suriyeli, Mısırlı, Arap filan neyse. Hele hele Suriye toplumunun yüzde yüz Türkiye’ye benzemesi ayrı bir avantajdı. Sen git Suriye’ye ye-iç, gez kimse sana karışmaz, laf atmaz, asla kimse kimseyi rahatsız etmez… Laik, çağdaş bir Suriye var karşınızda. Sınır boyunca 900 km boyunca akraba hepsi ya…
“MÜLTECİLER ESAD’DAN DEĞİL TERÖRİSTLERDEN KAÇTI!”
Her gün bir kente bombalar yağıyor, katliamlar yapılıyor. Çocuklar bile ölüyor. Yaşanmaz bir ülke gibi geliyor Suriye akla. Orada gerçekte neler oluyor?
Bak şimdi sen bu cümleyi kullanıyorsun, IŞİD, EL Nusra terör örgütü değil mi? Şimdi Türkiye’yi ele alalım. Türkiye Sur’u neden bombalıyor? Orada terör örgütü var. Hangi devlet olursa olsun dünyada sana karşı silahlı bir kalkışma olduğunda ne yapar bastırır. Suriye’deki biraz daha farklı, tamam seni birileri silahlandırmış demin söylediğim gibi Türkiye’de Özgür Suriye Ordusu kuruluyor. Onlara silah veriliyor. Libya’dan silah geliyor, adam geliyor. Destekliyor, Suriye’ye sokuyorsun bu başka bir tarafı. Peki, hangi devlet kendi vatandaşı dışında dünyanın dört bir tarafından 50 bin teröristin toplanmasını ve kendi ülkesine girmesine göz yumar? Yani şimdi diyelim ki Türkiye, Sur’da vs. kavga ediyor PKK var diyor bilmem ne var diyor. Şimdi diyelim ki 50 bin yabancı 80 ülkeden Suriye üzerinden Irak üzerinden İran üzerinden Sur’a gelseydi, Cizre’ye gelseydi, IŞİD gibi Nusra gibi… Türkiye ne yapardı? Kendi vatandaşı değil bak… Diyorlar ki mülteciler Esad’ın zulmünden kaçtı. Peki, kaçanlara bak, harita olarak söylüyorum, kaçanlar hep Suriye-Türkiye sınırında yakın olan bölgelerden kaçtılar. 900 km olan sınırdan. Suriye devletinin ne askeri, ne polisi hiçbiri yok. Burada IŞİD, ÖSO, El Nusra gibi örgütler var. Demek ki bu mülteciler bunlardan kaçtı. Devletten kaçmadılar.Demek ki yanlış bir algı var…
Çünkü yalan söylüyorlar. Hem de başından itibaren yalan söylüyorlar. Kobani olayları sırasında geçen yıl 150-200 bin insan kaçtı değil mi? Kimden kaçtı, IŞİD’den …
“IŞİD’İ TÜRKİYE, ABD GİBİ DEVLETLER BÜYÜTTÜ!”
IŞİD’i kim büyüttü? IŞİD nereden ortaya çıktı bir anda?
Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Amerika, İsrail, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya hepsi… Başlangıçta böyle kuruldu. Evet, böyle bir canavarı yarattılar. “Esad’ın gitmesi için her şey mubah” diyorlardı. Ama şimdi geldi yarattığın canavar seni ısıracak. Akrep cebe konulmaz. Akrebi cebine koyduğun zaman illa bir yerini ısıracak. Bunun şakası yok.
“YENİ BOMBALAR PATLAYACAK”
En son kalbimizin tam orta yerinde Ankara’da bombalar patladı, bu dehşet vericiydi…
Daha da patlayacak. Göreceksin bu işin sonu gelemeyecek. Her an, her saat patlama olabilir bu ülkede. Devamı da gelecek. Bunun müneccimlikle alakası yok, bu coğrafyayı bilirsen, bu ruh hastalarını tanırsan, ben birebir tanıyorum bu adamları, ne kadar ruh hastası, sapık, ilkel, çağdışı, aptal! sadece göstermiyorlar. Bu adamla sen nasıl baş edersin? Bu adamın ruhu böyle. Ben bunları gittim gördüm. Savaştım. Ben palavra sallamıyorum. Ben bilmediğim bir şeyi asla konuşmam bilgi veririm sadece. Hepsinin kafaları yıkanıyor. Eğitim veriliyor hepsine o yüzden bu iş çok zor.
“TERÖR ÖRGÜTLERİ ERDOĞAN’I SEVİYOR”
7 Haziran seçimleri öncesi çok çarpıcı bir yazı yazmıştınız Yurt Gazetesi’nde ‘AK Parti iktidarda kalırsa IŞİD, El Nusra, ÖSO gibi ruh hastası örgütler ilerler, yüzde 100 artar demiştiniz. Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak gücüne güç katarsa bu örgütler moral olarak güç kazanır, katliamlar da devam eder demiştiniz…Ne alaka, bu acımasız bir itham değil mi?
Hiç de acımasız bir itham değil. Doğru, yüzde yüz aynı düşünüyorum. Ankara katliamının hemen ardından El Nusra açıklama yapıyor, Türk medyası vermiyor onu, Nusra açıklamasında; “Erdoğan’ın arkasındayız“ diyor. Nasıl bir açıklama bu ya? Sen bir terör örgütüsün. BM kararı ile terör örgütü. IŞİD, El Nusra gibi 160 tane daha örgüt var o listede. Ve bunların hepsi Erdoğan’ı seviyor.
“PUTİN HAZIRLIK YAPIYOR TÜRKİYE’Yİ MAHVEDECEK”
Ama Erdoğan’ın da dış politikada öyle bir cesur duruşu var ki ister istemez kapılıyorsunuz. Adam çıkıyor Rusya’ya kafa tutuyor. İran’a kafa tutuyor, ABD’ye kafa tutuyor. Ve ister istemez Ortadoğu’da da bir kahraman gibi görenler var onu…
Dış politika atara atar, gidere giderle yürütülmez. Eee kafa tuttuk da ne oldu? Rusya’ya bir şey mi oldu? Türkiye mahvoldu. Turizm sıfır, ithalatı sıfır, ihracatı sıfır, şirketler sıfır. Daha bir şey yapmıyor Putin, henüz harekete geçmedi. Ama hazırlanıyor emin olun. Daha neler yapacak, Putin öyle kolay adam değil böyle kalmaz. Daha hazırlık yapıyor çünkü bir takım kararlar anında alınmaz. Örneğin doğalgaz meselesi, doğalgazı kapatmadı ama ben yüzde yüz inanıyorum günü ve saati geldiğinde tak diye kapatır vanayı.
“RUSYA’DAN DOLAYI BAŞI ÇOK AĞRIR DAHA”
Tezek yakarız!
Tezek yakarız demekle bu işi atlatamayız (Gülüyor) Devlet ilişkileri böyle değildir. Rusya’dan bahsediyoruz sonuçta. İran üzerinden seni sıkıştırır, Avrupa Birliği üzerinden seni sıkıştırır, Kıbrıs üzerinden seni sıkıştırır, Yunanistan üzerinden seni sıkıştırır… Onlar Ortodoks çünkü kilise üzerinden seni sıkıştırır, Çin üzerinden seni sıkıştırır öyle durmaz. Yaz bir kenara eğer barış olmazsa dostluk tekrar kurulmazsa Rusya’dan dolayı başı çok ağrır. Vazgeçtik Rusya’dan Amerika mahvediyor seni…
“ARTIK ERDOĞAN’A GÜVENMİYORLAR”
Hakikaten Amerika biz ne dersek tam tersini söylüyor. NATO “Bize güvenmeyin” diyor. BM durmadan bizi uyarıyor… Neler oluyor?
Biz sevmiyorlar. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı’na güvenmiyorlar artık. Sayın Cumhurbaşkanı’nın Türkiye içi politikalarından gıcık oluyorlar. Dışarıda bir sürü olay olurken sen kardeşim tutturmuşsun Anayasa’yı değiştirip devlet başkanı olacağım diye, olmaz diyorlar.
Ama bu politikalarından dolayı Obama’ya da çok büyük bir güven yok. Kırmızı çizgileri hep ihlal oldu.
Yoo, Obama ilk günden itibaren Esad’a karşı tavır almadı.
“SURİYE’DE TÜRKMENLER ÇOK MUTLU”
Niye Suriye konusunda her zaman Türkiye’nin yanında değil miydi?
Konuşmaya bakmayın siz, herkes konuşur. Şimdi dış politikada özellikle herkes her gün bir şey söyler. Türkiye’de bir ay önce gündem neydi? Suudi Arabistan’la birlikte Suriye’ye girecektik. Ne oldu, attık bir palavra ben de çıktım bir TV kanalında ‘nah girersin’ dedim. Ne oldu bugün konu kapandı gitti. Bayırbucak salladın, bir ay iki ay millete salladın Bayırbucak, Bayırbucak! Ya dedim ki orada Bayırbucak Türkmenleri diye bir şey yok. Orada Türkmen yok. Suriye’de Türkmenler çok mutlu. Genelkurmay Başkanı Türkmen. Suriye’nin ilk cumhurbaşkanı Türkmen. Suriye’nin ikinci Cumhurbaşkanı Türkmen.
“MİT TIRLARI EL NUSRA’YA GİTTİ”
MİT TIR’ları da Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu ama…
Bak ne güzel söyledin! Yalan. Çıktı söyledi “Suriye’de 4 milyon Türkmen var.” Türkmen kardeşlerimiz mülteci olarak geldi. Kaç mülteci Türkmen var burada. 21 bin toplam Türkmen mülteci var. Ben söylemiyorum Yalçın Akdoğan çıktı söyledi parlamentoda. Bunların 9 bini Cereblus, Azez bölgesinden geldi ki biliyorum ben oralıyım. 10 bini de Bayırbucak’tan geldi.
MİT TIR’larında Bayırbucak Türkmenlerine gittiği iddia edilen silahlarla ilgili Can ve Erdem Gül tutuklanmışlardı yaptıkları haberden dolayı…
El Nusra’ya gitti işte silahlar. Ne gizli bilgisi ne ifşası yahu bu yayınlanmış. Sen o adamları tutuklamışsın. Hâkimi tutuklamışsın, generali tutuklamışsın… Bir gazeteci olarak, birisi gelse sana dese ki bak bir görüntü geldi, seve seve yayınlarsın. Ben de her hangi bir konu hakkında emin olduğumuz kanıt varsa yayınlarım. Bunlar mahkemede zaten, Aydınlık Gazetesi beş ay önce yayınlamış zaten bunları.
“İLK SANİYESİNDEN ŞU SANİYESİNE KADAR HEPSİ YANLIŞ.”
Ama Aydınlık’a bir şey olmadı…
Bunu bana değil hükümete sor. Bunun cevabı yok. O günkü koşullarda Sayın Cumhurbaşkanı Can Dündar hakkında bir şey söylememişti. Can Dündar’a sen vatan hainisin, şen şusun, sen busun dediği an mahkeme devreye girdi. Çünkü özel şikâyeti var biliyorsun Cumhurbaşkanı’nın. İşte şimdi Cumhurbaşkanı şikâyet edince akan sular durur yani. İsterse tutuklamasınlar. Bir kez daha söylüyorum Türkiye’nin dış politikası Arap Baharı sonrası ilk saniyesinden şu saniyesine kadar hepsi yanlış. Hepsi terk edilmelidir. Bunun vebali çok büyüktür.
DAHA KARANLIK BİR DÖNEM BİZİ BEKLİYOR!
Bundan sonrası için bir öngörünüz var mı?
Bundan sonra daha karanlığın da karanlığı diyorum…
“ONLAR ESAD’LA O RÖPORTAJA GİDEMEDİ ÇÜNKÜ”
Hüsnü Bey siz aracı olmuştunuz Suriye’ye bir röportaja gidilecekti Esad’la. Birand, Ertuğrul Özkök, Amberin Zaman, iptal oldu bir anda. Ve sadece Cumhuriyet’ten Utku Bey gitti, niye iptal olmuştu?
İptal oldu çünkü bunlar vazgeçti. Birand, Ertuğrul Özkök, Amberin Zaman, İsmail Küçükkaya, Utku Çakırözer bunlar başvurmuşlar. Rahmetli Birand ile Ertuğrul Özkök dediler ki “Biz başvurduk ama zor gibi görünüyor, araya sen girersen olur!” Ben de aradım ofisini, basın danışmanı da benim çocukluk arkadaşım. Böyle bir durum var, eğer Cumhurbaşkanı konuşmak istiyorsa iyi olur dedim. Bir iki gün sonra “Tamam gelin” dedi. Birand ve Ertuğrul’a telefon açtım. “Tamam” dediler, biletler alındı. Beyrut üzerinden gidiliyor çünkü ambargo var. Beyrut’tan Şam’a taksi kiralandı. Her şey yapıldı. Ben de oraya bildiriyorum şu saatte sınırdan geçecekler vs. karşılansınlar şeklinde. Ertesi gün saat 11’de gidilecek o gece beni aradı Birand “Hüsnü bazı nedenlerden dolayı gidemeyeceğim”dedi. 10 dakika sonra Ertuğrul da aradı. O da aynısını tekrarladı. İsmail daha önce aramıştı bir sağlık probleminden dolayı gelemeyeceğini iletmişti. O iptal etti, bu iptal etti. Allah Allah ne oluyor dedim ya. Bir tek Utku giderim dedi. Ben yetkili merci değilim dedim arayıp sordum gece, bunlar iptal etti bir tek dedim Cumhuriyet’ten Utku gelebiliyor dedim. Yarım saat, bir saat sonra aradılar tamam Utku Bey gelsin dediler. Utku gitti görüştü ve dünyaca popüler oldu. Ondan dolayı da ödül aldı. Uğur Mumcu ödülünü aldı.
Neden iptal ettiler, neticede gazeteci herkesle görüşebilir. Birand ki Öcalan’la bile röportaj yaptı. Nereye gittiğin değil ne sorduğundur aslolan değil mi?
Neden ortada değil mi? Konuşturmayın beni… Ben bütün savaşlarda gittim, herkesle görüştüm. Biz Esad ile gittik görüştük, görüşemeyen arkadaşlar için söylüyorum, Esad’a zor sorsalardı, karşıt sorsalardı. Gittiler diye Esadcı olacaklar diye bir kaide yoktu ama işte insan bazen korku duvarına hapsolabiliyor. Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan, AKP yöneticileri olarak her gün Esad’a küfür ediyorlar. Esad’ı gidip dinlemek suç mu olurdu?
“ESAD’IN DERDİ TÜRK HALKI DEĞİL”
Bu ülkede yaşayıp Erdoğan’a diktatör deyip Esad’ı savunmak da çok yanlış değil mi, bunu yapanlar çok?
Sen de Esad için zalim katil diyorsun! Sen günde 5 bin defa söylüyorsun, o bir kere röportajda senin için diktatör demiş çok mu? Ayrıca diktatör, gaddar gibi kelimeleri Esad asla kullanmaz. Esad Türkiye ve Türk halkı için hiçbir zaman kötü bir şey söylemedi. Onun derdi Türkiye ile değil, yanlış politika izleyen AK Parti ile…
Suriye de yaşamak zor mu? Şehre bombalar mı yağıyor, insanlar sokaklara çıkamıyor mu?
Yok, öyle bir şey. Gidin bakın şu anda Şam’da, Halep’te her şey normal.
Dışarıya yansıtıldığı gibi değil mi?
Hayır, değil. IŞİD’in işgali altındaki Rakka, Nusra’nın işgali altında İdlip ve bir iki kasaba dışında hayat Suriye de çok normal bir şekilde devam ediyor. Suriye nüfusu 23 milyon, bu nüfusun 4 milyonu dışarıya kaçtı, geri kalan tüm insanlar Suriye’de yaşıyor. 5 milyonu da bu terör örgütlerinden kaçarak daha güvenli olan devletin kontrolü altındaki bölgelere taşındılar.
Oradaki Esad algısı bizdeki gibi değil mi?
Yok hayır. Buyursunlar seçim yapsınlar. Esad dedi “Gelin tekrar seçim yapalım.” Demokrasi demiyor musunuz? Yıkılamaz. Tarihi bilmiyorlar.
Yıkılamaması da enteresan tabi bunca olan şeylere rağmen. Kaddafi’yi düşünün, Mübarek’i düşünün?
Tarihi bilmiyorlar. Arap tarihinde herkes bilir ki; Suriye toplumu politik bir topluluktur. Bütün uygarlıklar şu veya bu şekilde Suriye’de olmuştur. Hititler, Haramiler vs… Peygamberler İsa, Musa, Muhammed. O topraklar kutsal topraklardır. Allah bile Şam’ı kutsamıştır. Kuran-ı Kerim’de bile Şam geçmektedir. Şimdi sen Allaha inanıyorsan, o arkadaşlara söylüyorum Müslüman geçiniyorlar ya. Allah-u Ekber diyerek kafa kesiyorlar. Biraz Kuran okusan göreceksin ki sevgili peygamberimiz, peygamber olacağını Şam'da öğrendi. Hristiyanlık bütün dünyaya Şam’dan yayıldı. Kur'an'da der ki; 3 tane şeyin adı dolaylı olarak geçmektedir. Birisi Şam, ikincisi Sina ve üçüncüsü Filistin dördüncüsü de Mekke’dir. Şimdi sen eğer Allah’a inanıyorsan diyeceksin ki Allah bu şehri kutsamış ise bu şehir yıkılmaz, bu şehir yenilmez. Bir Suriye vatandaşı şu soruyu sorar: “Esad kötü, Esad diktatörse karşılaştırma yapacak Esad mı, IŞİD mi? Esad mı Nusra mı? Ve elbette ki Esad’ı tercih edecek…
O kadar çok örgüt türemiş ki, nasıl oluyor bu?
Başlangıçta 1600’dü, Şimdi 200’e düştüler. 10 kişi varsa örgüt kuruyorlardı. Örgüt dediğin nedir? Şu yolu tutuyorlar, Beşiktaş senin, gelen arabanın içindekileri indirerek arabayı alıyorlar. Ya da seni kaçırıyorlar, alıyorlar cep telefonunu telefon açıyorlar annene, babana ver 4 milyon dolar bırakırız ya da kafasını keseriz diye tehdit ediyorlar. Bazen de veriyorsun 4 milyon doları; kafasını gönderiyorlar. Neler yaşandı Suriye’de bunları anlatmakla bitmez.
“VE O BAKAN İKEN BAŞARILIYDI AMA…”
Süreçte bu olayların başlangıcından bugüne gelene kadar en başarılı dışişleri bakanımız kimdi? Olaylara daha hâkim, aklıselim, önünü görebilen? Mesela Abdullah Gül’den başlayalım?
Abdullah Gül dönemi farklıydı. 2002’den 2007 yılına kadar Abdullah Gül Dışişleri Bakanı’ydı. Evet, Gül başarılıydı. Bu altyapıyı, dostlukları Suriye ile Irak ile Araplarla hepsini Gül yaptı. Ama Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduktan sonra tavır koyamadı. İsteseydi bu süreci durdurabilirdi. Gül Arapları tanıyor çünkü Arabistan İslam Bankası’nda çalıştı.
“DAVUTOĞLU’NU BİLİYOR SANIYORDUK ÇÜNKÜ…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politika analizi nasıl?
Dış politika ile ilgili bir bilgisi olduğunu sanmıyorum. Davutoğlu’nun Profesör olmasından, kitabının olmasından dolayı dış politikayı bildiğini sanıyorduk. Ancak bildiğimiz şey bu kadar çıktı.
“SIFIRIN ALTINDA BİR DIŞ POLİTİKA”
AK Parti’nin dış politikasına 10 üzerinden bir puan verecek olursanız, ne olur o puan?
Sıfır puan veriyorum sıfır, sıfır, sıfır. Yani sıfırın altında bir puan varsa onu da verebilirim.
Çok acımasızca buldum sizi bugün. Neyse devam edelim, Amerika’nın son tavrı ne anlama geliyor bunu merak ediyorum. PYD’ye bizi tercih mi etmiş oldu müttefikimiz?
Direkt olarak bilgi veriyorum. Ben bilgi olmadan konuşmam. Obama’nın özel temsilcisi gitti PYD ile Kobani’de şehitlikleri ziyaret etti. Silah verdi, aldı, gitti. Nereden gitti peki? İncirlik üssünden gitti. Neden engellemedin? ABD Dışişleri Bakanı sözcüsü çıktı dedi ki, Beyaz Saray sözcüsü çıktı dedi ki “PYD bizim dostumuz kusura bakma, sen ne yaparsan yap.” Daha ne söylesin. Sen istediğin kadar konuş… Sürekli yalan söylüyorlar, onların medyası sürekli yalan söylüyor. 24 saat yalan söylüyorlar. Hiçbir konuda doğru söylemiyorlar. Tıpkı Ankara intihar eyleminde olduğu gibi! 5 dakika sonra bulduk. Ne kadar güzel paramparça olmuş o ceset parmak sağlam sanki adam ölmeden önce parmağını kesmiş, poşete koymuş bir kenara koymuş, işte PYD’li Suriyeli bilmem kim dediler. Yemin billah dediler, Kuran’a el bastılar. Ne oldu neden çıkıp şimdi özür dilemiyorsun halktan. Neden halka yalan söylüyorsun. Sonra topluyorsun ertesi gün Büyükelçileri elimizde yüzde yüz deliller var. Elimizde bir sürü dosya var. Adamlar bu dosyalara bakıp gülüyorlar. Bunların hepsi palavra diyorlar. Zaten Beyaz Saray açıklama yaptı. Türkiye’nin açıklamalarının hiçbiri doğru değil diye. 3 gün sonra da doğrusu ortaya çıktı. E adamın kim olduğu ortaya çıktı.
“SADDAM MEDYASI, KADDAFİ MEDYASI, HAFIZ ESAD MEDYASI BİLE BUNLAR KADAR DEĞİLDİ”
Rusya PYD’nin terörist olduğunu zaten kabul etmiyor değil mi?
PYD Suriye’nin bir parçasıdır, Türkiye’nin bir parçası değil. PKK terörist diyor sana Amerika. Avrupa Birliği de söylüyor bunu. Ama PYD Suriye’nin bir partisidir, seni ilgilendirmez. Önce bir Suriye ile konuşalım, Esad terörist diyor mu, bir başkası diyor mu? Neden karıştırıyorsun PYD ile PKK’yı? Sen bundan bir yıl öncesine kadar Salih Müslim ile burada çayda kahvede sokakta birlikte değil miydin? Sen gidip Erbil'de onlarla görüşmedin mi? Adama demedin mi “Sen Esad’a karşı ayaklan sana istediğini verelim.” Dedin mi demedin mi? Bunları ben söylemiyorum, Salih Müslim söylüyor. Peki, vazgeçtim PYD’den onlar terörist oldu. Peki, sen bundan 1 yıl öncesine kadar Abdullah Öcalan ile görüştün. HDP ile gidiyor geliyordunuz, fıstık gibi ilişkilerimiz var diyordun, ne oldu şimdi peki? Neden anlaşamadılar. Bunları halka söyleyeceksin, işin ilginç tarafı medya elinde olduğu için bu iktidar 24 saat yalan söylüyor. Böyle bir medya dünyada yok. Saddam medyası böyle değildi! Hafız Esad medyası, Kaddafi medyası böyle değildi.
Çok iddialı?
Bilgi var bende bilgiyle konuşuyorum ben.
“TETİKÇİ… YALANCI… PALAVRACI… SAHTEKÂR…”
Siz Türk medyasını bayağı sorunlu buluyorsunuz anladığım kadarıyla?
Sen ne diyorsun, böyle bir medya olmaz ki. Tetikçi, yalancı, sahtekâr, palavracı bir medya.
Çok ağır oldu bu…
Az bile… Bu medya ile olmaz. Bunlarla sen, senin kendi vatandaşını en azından sana oy veren insanları aşağılamış oluyorsun. Geri zekâlı konumuna koyuyorsun. Bunların zaten kafası çalışmıyor, ben bunlara ne sallasam onlar inanıyor der gibisin.
“24 SAAT YALAN SÖYLÜYORLAR”
Size göre Suriye’de yanlış bir politika izleniyor ama iktidara yakın medyaya göre de doğru bir politika izleniyor!
E tamam o zaman sonuca bakalım. Hani şöyledir, Televizyonda yemek yarışmaları var ya gidiyorsun bir eve sen yemek yapıyorsun değil mi? Ben de bir yemek yapıyorum. Oradaki insanlar da yemek yemek için bekliyorlar. Kimse de ne seni tanıyor ne de beni tanıyorlar. Senin yemeğini yiyorlar süper. Benim yemeğimi yiyecek bu ne diyecek? Bu işlerde sonuca bakarlar. Senin yaptığın yemek her anlamda çok güzel, benim yaptığım yemek berbat, bu tartışılabilir mi? Tartışılamaz. 24 saat yalan söylüyorlar her konuda aklınıza gelen her şeyde. Bu vatandaşımıza insanımıza hakaret ve aşağılamadır. Çünkü sen, seni okuyan; seni dinleyen insanlara yalan söyleyerek saygısızlık yapıyorsun. Gariban vatandaş senin bombardımanın altında beyni şişiyor normal olarak. Sayın Cumhurbaşkanı doğru söylüyor. Dünyanın neresinde şöyle bir şey olabilir ki açıyorsun televizyonu; karşına Cumhurbaşkanı çıkıyor, kapatıyorsun Başbakan sonra tekrar açıyorsun AKP’li bakanlar çıkıyor. Dünyada böyle bir örnek yok. Saddam zamanında bile böyle bir şey olmadı. Mesela Saddam gitti şurada açılış yaptı şeklinde bir haber dahi yok.
Erdoğan’ın medyaya bakışını nasıl buluyorsunuz?
Erdoğan’ın medyaya karşı bakışı falan yok. Bana bağlı olacaksınız o kadar diyor. Tüm gazeteler de aynı manşet çıkmıyor mu? Bu bir tesadüf mü? Bir defa televizyonda şunu dedim “Ben bir vatandaş olarak merak ediyorum, AKP’ye oy verenlerin kafasını açacağım! Onların kafası nasıl, algıları nasıl çalışıyor bir bakacağım’’ dedim. Burada bir şey var mı hakaret var mı? Bütün medyada manşet yaptılar beni. Sabah, Takvim, Yeni Şafak fotoğraflarımla birlikte manşet yaptılar. Sosyal medyada bana ağzı alınmayacak sözler, hakaretler edildi.
“KELLEMİN GİDECEĞİNİ BİLSEM BİLE KONUŞURUM”
Bunlara rağmen hala konuşabilmeniz çok güzel değil mi?
Konuşurum. Çünkü ben hiçbir şeyden çekinmem. Benim böyle garip bir huyum var, inandığım şeyden asla geri adım atmam. Kellemin gideceğini bilsem bile konuşurum. IŞİD veya başka bir örgüt hiç fark etmez hiç kimseden korkum yok. Korku ile yaşanmaz.
“ONE MİNUTE’UN DEVAMI GELMEDİ”
Sular nasıl durulur?
Durulmaz, Türkiye çok kötü bir duruma geldi. Geri dönüşü yok! Türkiye’nin geleceği çok karanlık, daha da karanlık olacak. Bunun bir tek çıkış yolu var. Cumhurbaşkanı ve AKP, bir 10 gün oturup; dağda, bayırda, nehir kenarında sakin sakin düşünüp, “Ben yanlış yaptım her insan yanlış yapar.” demeli… Yanlış yaptığını kabul etmek bir erdemdir. Eğer bunu yaparsa gidip orda elinden öperim. Mesela One minute’nin devamı gelmedi. Orada doğru bir kararlılık vardı. Oradan devam etseydin, ben o zaman desteklerdim Erdoğan’ı.
“HEMEN AK PARTİ’Yİ DESTEKLERİM”
AK Parti’nin dış politikadaki tutumu değişirse destekçi olur musunuz?
Kesinlikle anında destek olurum. Bana desin ki terör örgütlerini desteklemiyorum, vazgeçtim. Suriye ile Mısır ile dost olmak istiyoruz desin hemen destek veririm.
Terör örgütlerini destekleme kelimesi ağır değil mi, iktidar kabul etmiyor?
İstedikleri kadar kabul etmesinler. Ben de gazeteci olarak sana kanıtları veriyorum. Ben kendimden değil sosyal medyadaki paylaşımlarından kanıtlar veriyorum.
Sosyal medyada bilgi kirliliği var, oradaki her şey gerçek değil.
Fotoğraf var. Fotoğraf olmasa dediğin kesinlikle doğrudur. Adam geldi, çekiyor. Kilis’teyiz. 20-30 kişi Suriye konusunu konuştuk diye…
“BEN CHP’NİN YERİNDE OLSAM…”
Muhalefetin dış politikadaki duruşunu nasıl buluyorsunuz?
Zayıf buluyorum. Bir söylem var ama adım atılmıyor. Ben CHP’nin yerinde olsam Suriye’ye de Irak’a da, Rusya’ya da, İran’a da giderim.
CHP gittiği zaman hain ilan ediliyor. Mesela Suriye konusundaki duruşu çok tartışıldı.
Gidip de şunu mu yapacak? Diyelim ki Rusya’ya gitti. Rusya’ya gidip Ey Putin ben senin emrindeyim, öyle bir şey mi yapacak? Hayır. Gitmeliler…
Deniliyor ya Erdoğan düşmanlığı öyle bir boyut aldı ki Putin hatalı bile olsa insanlar sırf Erdoğan düşmanlığı yüzünden Putinci oluyor, böyle bir algı da var.
Tamam da ben şunu araştırmayacak mıyım. Sen gittin bu uçağı düşürdün. Batı seni oyuna getirdi. Sen başına bela aldın mı almadın mı? Bu kadar zarar gördün mü görmedin mi? Gördün. Hain miyim şimdi soru sordum diye? Ya da Erdoğan düşmanı…
Angajman kuralı var.
Yalan, orda bile yalan söylüyorlar. Angajman kuralı dediğimiz şey bu değil.Türkiye tek taraflılığını ilan etti. Suriye uçakları sınıra 5 mil 10 km yaklaştığında vururum dedi.
Biz birkaç yıl sonra neler yaşayacağız?
Şu anda gel sokağa çıkalım herkese soralım hangisi mutlu ekonomik olarak. AKP’ye oy veren vatandaş da mutsuz. Bu medya ile yüzde 90’ına hâkim olduğun medya ile yalan söyleye söyleye insanları inandırmış oluyorsun.
“HEP MEDYA YÜZÜNDEN…”
Bu kadar kötüyse, bir iktidar %47 oyu nasıl alıyor? Tek başına nasıl iktidara geliyor?
E medyanın etkisi ile alıyor. 7 Haziran, Cumhurbaşkanı ne dedi? 400 milletvekili verin bana istikrar gelsin. 1 Kasım'da insanlar Erdoğan’a inandı oylarını verdi. 1 Kasım’dan bu yana ölmüş 2 binden fazla insan var, PKK’lı polis, asker vs. Hani nerde istikrar? Neden sorgulamıyorsun ey vatandaş. Bana sen istikrar dedin, e ne oldu neden diyemiyor? Çünkü medyadan dolayı medya vatandaşların sorgulamasına izin vermiyor. Medya o kadar güçlü ki sen bu soruları soramıyorsun.
Nur topu gibi yeni bir krizimiz var. Bulgaristan ile de ilişkilerimiz gerildi en son.
Hepsi geriliyor. Rusya rahat durmaz. Onlarda Ortodoks dinsel olarak söylüyorum. Balkan ülkelerinin hepsi Ortodoks orada da bir sorun olacak. Eğer Türkiye geri adım atmazsa Rusya da Suriye de her yerde ilişkiler bozuk olacaktır.
“ERDOĞAN’IN ÜSTÜNÜ ÇİZDİLER”
En büyük risk şu anda nerede?
En büyük risk şu anda Avrupa’da. Yani Amerika ve Batıda. Çünkü orada Erdoğan’ın üstünü çizdiler. Artık sıkıldık sizden dediler.
Neden?
Sen içeride de kötüsün dışarıda da kötüsün bunu net bir şekilde söylüyorlar. Açın bakın Amerikan medyasını televizyonunu hepsi böyle yazıyor. Sen eski Erdoğan değilsin. Tekrar söylüyorum AKP oturup sakin bir şekilde biz yanlış yaptık demesi gerekir. İnanın ki bunun hesabını hiç kimse sormaz.
Mülteciler ne olacak?
Döner hepsi döner. Sen mülteci olsan dönmez misin? Senin evin, komşun, sokağın orada dönmek istemez mi. Suriye halkı bizim Anadolu gibi, insanlar birbirleri ile çok haşır neşirdir.
100’ün üzerinde bir canlı bombadan bahsediliyor.
Bence daha fazladır. Ben IŞİD’in Türkiye’de şimdilik uyuyan ama pusuda olan eylemcisi olduğu düşünüyorum.
“IŞİD'E GÖRE İSTANBUL HENÜZ FETHEDİLMEDİ”
IŞİD’in Türkiye ile derdi ne?
IŞİD’inTürkiye’deki derdi tarihsel ve dinseldir. IŞİD halifesine göre İstanbul henüz fethedilmedi. Gelip İstanbul’u kendisi fethedecek ve buradan Şam’a geçerek halifeliğini ilan edecekler sözde…
IŞİD kaç bin kişiden oluşan bir örgüt?
Şu anda 50 bin kadar bir savaşçısı olduğu biliniyor.
Ne kadar sürede oluşan bir yapılanma sizce?
2-3 yıl içerisinde oluşan bir yapılanmadır. 2013 yılından itibaren yapılanmaya başlayan bir örgüttür. Bu kadar kısa sürede yapılanmasının iki nedeni var. İlki gerçekten insanlar bu örgüte inanıyor, kendilerini İslamcı olarak gösterdikleri için. İkincisi de korku bir ilçeyi ele geçirdiğinde insanların iki alternatifi kalıyor ya onlara katılacaksın ya da kellen gidecek.
İçim karardı… Size teşekkür ediyorum bu röportaj için…
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
TWİTTER: gazetecialev
Mail: alevgursoy2008@gmail.com
Fotoğraflar: Emrah Yeşilduman
“BATAKLIĞIN EN DERİN NOKTASINDAYIZ”
Hüsnü Bey; gece gündüz ülkenin ahvalini konuşmaya başladık. Siyaset dünyası da sokak da hep gerilen dış ilişkileri konuşuyor. Başkentin göbeğinde tam da kalbimizde bombalar patlıyor. Uçurumun Kenarında Dış Politika diye bir kitap okumuştum yıllar önce. Durum şu an tam olarak ne?
Bir Onur Öymen kitabıydı ve ben de okumuştum. Ama şu an durum çok daha vahim uçurumun da ötesinde. Bataklıktayız dersem tam da yeri olur. Hatta bir tık ileri götüreyim ve daha iddialı konuşayım bataklığın en derin noktası.
“ARAP BAHARI PALAVRASI YÜZÜNDEN BOŞ HAYALLERE KAPILDIK”
Peki, bu noktaya nasıl gelindi?
Buraya beş yıl önce geldik, Arap Baharı denilen palavra üzerine büyük hayaller kurduk. ‘Kral olacağız, halife olacağız, sultan olacağız’ dedik ama tutmadı…
“AK PARTİLİLER BUNU BİLMİYOR”
Niye tutmadı?
Tutmaz çünkü Arap İslamcıları, kralları, emirleri, şeyhleri, sana bunu yedirmezler. Mesela Mısır’daki Müslüman Kardeşler “Tamam sen de Müslüman kardeşsin ey AKP ama gerçek Müslüman benim” diyecek. İslam Arap, Müslümanlık Arap, peygamberlik Arap, dolayısı ile bunu düşünüyorlar. Allah aşkına bugün AKP’de kaç kişi var; Kuran’ı, hadisleri, İslam tarihini bilen? Bilmiyorlar…
“ARAP MUHAFAZAKÂR İLE AKP’Lİ MUHAFAZAKÂR ARASINDA BÜYÜK FARK VAR”
Yapmayın, muhafazakâr bir partiden bahsediyoruz. Elbette biliyorlardır!
Hayır, yanlış biliyorsun. AK Parti’deki muhafazakârlık Türkiye standartlarında bir muhafazakârlık. Arap ülkelerindeki gibi değil. Arap toplumlarında ve bu ülkelerde ilkokuldan itibaren liseye kadar Kuran, din dersi mecburidir. Burada öğrenciler Kuran’ı hem din olarak okur hem de dil olarak ve hatta tarih olarak okur. Dolayısı ile bir Arap vatandaşı ile bir AKP’li muhafazakâr arasında bir milyon derece fark var.
“İLKOKUL ÇAPINDA DIŞ POLİTİKA İZLENİYOR?”
Şu sıralar stratejik derinlikten anladığınız ne?
Derinlik uzaya çıktı ve buharlaştı. Öyle bir derinlik yok, çok büyük hatalar yapılıyor. Derinliği bırak ilkokul çapında bir dış politika yürütülüyor ve ben bu konuda oldukça karamsarım. Çok büyük hatalar yaptık dedim ya; işte o hataları büyüterek yapmaya devam ediyoruz.
“DIŞ POLİTİKAYI BİLEN YOK, BEN BİLE ONLARDAN DAHA ÇOK BİLİYORUM”
Türkiye dış politikada nereye yürüyor?
Büyük bir çıkmaza ve kaosa yürüyor. Türkiye bataklığın dibinde, duvara tosladı ve çok büyük sersemlik var. Dış politikayı da maalesef bu ülkede bilen yok. Emin olun ben hepsinden daha hâkimim dış politikaya. Bu coğrafyayı kimse bilmiyor, işin kötü yanı ise bildiklerini zannetmeleri. Karanlık ilişkilerle bu işler yürümez. Krallarla, şeyhlerle, emirlerle el ele, kol kola, omuz omuza, yanak yanağa, dış politika mı yürür? Ben bunu hep söyledim; Körfez ülkelerin kralları, emirleri, şeyleri Türkiye Cumhuriyeti'nden nefret eder, bizleri de sevmezler. Laiklik ve demokratlık karşıtıdır onlar, bizde olan ne varsa onlar hepsinden nefret ederler. Hatta Osmanlı’dan bile… 1700’lü yıllardan bu yana Osmanlı’ya ayaklanan da yine bu tiplerdi.
“DEĞERLİ YALNIZLIK DİYE BİR ŞEY YOK ÇÜNKÜ DEĞER DEĞİLİZ”
“Değerli yalnızlık” ile baş başayız? Komşularla sıfır sorundan sıfır komşuya nasıl gelindi?
Değerli yalnızlık diye bir şey yok. Bu söylem bir züğürt tesellisi. Onlar kendilerince kendini avutuyor. Değerli yalnızlık diye bir şey olamaz çünkü biz bugün dış politikada bir değer değiliz. Bugün ne ABD ne de bir başka ülkenin gözünde bir değer değiliz. Somut bir kanıt vereyim sana; bugün Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor, adama diyor ki “Ya ben ya PYD” Şimdi sen eğer Türkiye gibi 80 milyon nüfusu olan, büyük bin yıllık tarihi olan bir ülkeyi bir terör örgütü ile alternatifli tartışıyorsan bittin, kendini harcadın. Kendin değerini kendin belirlersin. ABD baktı ki sen de iş yok ve çuvalladın. Hani Suriye’ye üç saatte giriyordu, Esad’ı deviriyordu, Emevi Camii’nde namaz kılınıyordu hep palavra. Hiçbirini yapmadı, yapamadı çünkü yanlıştı. Çuvalladık.
“SURİYE’Yİ İYİ OKUYAMADILAR”
Yanlış olan neydi mesela, nerede yaptık o bahsettiğiniz en büyük hatayı?
Bir kez terör örgütlerine güvenilmez, İslamcılara, Müslüman Kardeşlere güvenilmez. İşin kötü yanı Esad’ı da iyi okuyamadılar. Zannettiler ki diğerleri gibi birkaç ayda devrilir ama Suriye gerçeklerini bilmiyorlardı, o kadar zayıflardı ki bu konuda! Çünkü Suriye halkı asla Esad’a karşı ayaklanmaz. Esad için Alevi dediler ama Sünni olanlar da Esad’ı çok seviyordu bunu da bilemediler. Hatta öyle ki yüzde 80’i Sünni olan ordu da asla Esad’dan vazgeçmez, çünkü ordu da onu çok seviyor; bunu da okuyamadılar. Ayrıca Suriye vatandaşı şunu düşündü diyelim ki; Esad’dan vazgeçtik; kim getirecek ülkeye demokrasiyi? Türkiye, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri mi? Şimdi Suriye vatandaşı buna güven duyabilir mi? İlkel bulduğu kişilere! Katar’da nasıl bir demokrasi var ki Suriye’ye de götürsün? Suriye halkı bunu yemedi ve “Bu işte bir pislik var” dedi.
Suriye konusuna bu kadar müdahil olmamızdaki ısrarın nedeni neydi sizce?
Onu Sayın Cumhurbaşkanı’na sormak lazım. Cumhurbaşkanı diyor ki “Ben gittim Esad’a dedim ki, demokrasi yap, reform yap” Esad da diyor ki “Bana geldi demokrasi yap derken iktidarı Müslüman Kardeşlerle paylaş, ben de dedim ki; kardeşim biz bunları biliyoruz bunlar katil, bunlar terörist! Zamanında bunu denedik ve tutmadı. Sen 90 yıllık Cumhuriyetsin, demokrasisin sen hala 90 yılık problem yaşıyorsun ve ülkende dört ayrı darbe olmuş. Ve benden de hemen demokrasi bekliyorsun." Olayın özü işte bu. Suriye’nin bize yaptığı iyiliği de kimse yapmadı.
“KENDİSİNİ PADİŞAH, SULTAN OLACAK ZANNETİ VE HAVAYA GİRDİ AMA…”
Peki, buralara nasıl gelindi? Kardeş Esad’dan diktatör Esed’e geçiş sürecini merak ediyorum?
Sayın Cumhurbaşkanı, Arap Baharı ile birlikte Mısır, Tunus, Libya gibi ülkelerde Müslüman Kardeşler iktidara gelince yeniden Osmanlı padişahı olabilirim, sultan olabilirim havasına girdi. Herkesin kendisine bağlı olacağını sandı. Yavuzlaşacağını düşündü! Neden 3. Köprü’nün adını Yavuz koydu sence? Bunlar tesadüf değil. Çünkü kendini Yavuz gibi görüyordu. İran’a kafa tut, Suriye’ye, Rusya’ya kafa tut. Ama sonunu hiç düşünme… Dış politika Allah’a emanet yürütülmez. Yüzlerce kez çıktı Esad “Alevi” dedi. Ama bu ülkede de 20 milyon Alevi var, bunu niye göz ardı etti? Onu bırak çıktı Kemal Kılıçdaroğlu için defalarca “Alevi, onun için Esad’ın yanında” dedi. Şimdi bu söylenecek lafı mı?
Alevi açılımı yapan, Alevilerin sorunlarını dinleyen de bu iktidardı ama… Bu ülkede Alevi sorunu değil, Alevilerin sorunları var sadece sanırım!
Hepsi yalan. Açılım vs. hikâye. Kanmayın lütfen! 13 yıldır iktidardalar, biz hala Cemevi meselesini tartışıyoruz neden bir adım atmadılar? Atmazlar çünkü öyle bir dertleri yok. Aleviler yurtsever insanlar, ülkesini herkesten daha çok seven insanlar. Ama daha tek sorunlarına el atılmadı.
“ESAD’IN YANINDA DURMALIYDI TÜRKİYE”
Suriye konusunda nasıl duruş sergilemeliydik peki?
Çok net söylüyorum: Esad’ın yanında olmalıydık. Çünkü Esad senin bu bölgede en sevdiğin kişiydi. Tatillere gittiğin, kolkola girdiğin. Sana Suriye’nin kapılarını koşulsuz açmış bir liderden söz ediyoruz. 2007’de Suriye ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 300 milyon dolardı. 2010 yılında 3 milyara dayandı. Daha birçok konu var.
“ÖSO’YU KURANLAR…”
Suriye'de kadın çocuk demeden bombalar yağdıran binlerce kişinin katili Beşar Esad’ın yanında yer almak akıllara zarar geliyor Türkiye açısından.
Peki, 2011’den önce, Arap Baharı başlamadan önce Esad kimseyi katlediyor muydu? Hayır… Ama sen Türkiye olarak daha hiçbir şey yokken Suriye’de, birkaç gösteri başlamış, ne öldürme ne bir şey… Mayıs ortalarında geldin Antakya’da Özgür Suriye Ordusu’nu kurdun, silahlandırdın. Suriye’ye soktun ve insanları öldürdün.
“ARTIK GERİ DÖNÜŞ YOK, DÜZE ÇIKIŞ YOK”
Ama bu çok vahim iddia ve bunu iktidar asla kabul etmiyor…
Bunu kabul etmelerine gerek yok. Tarih, belge her şey ortada. Hatta CHP milletvekilleri Antakya’ya gitti, teftiş için ve o kampa alınmadılar. Hiçbir şey gizli değil. Bütün bu terör örgütleri bugün dâhil Türkiye’de sık sık toplanıyorlar. Hatay, Antakya, İzmir, Kilis, İstanbul gibi yerlerde ve kendi sosyal medya hesaplarından fotoğraf paylaşıyorlar. Bunlar her zaman için MİT, CIA, Katar istihbaratı, İngiliz istihbaratı ile birlikte toplanıyorlar. Dolayısı ile bugün hiçbir şey sır değil… Onun için Türkiye sıkıştı çünkü bütün sırları CIA’nin elinde. Bu kirli oyun birlikte oynanıyor. Türkiye’nin sorunu da aslında bu; o karanlık ilişkilere girdi, bütün pis sırlarını o insanlarla paylaştı, artık geri dönüş yok, düze çıkış yok. IŞİD bile senin sırlarını biliyor çünkü bir dönem onlarla da toplanıyordun. Nusra da terör örgütü ve sen onlarla da toplanmışsın.
“TÜRKİYE SURİYE POLİTİKASINI 5000 DERECE DEĞİŞTİRMELİ”
Siz çok vahim iddialarda bulunuyorsunuz ve karanlık senaryolara dalıyorsunuz.
İddia değil herkesin bildiği ama bilmezden geldiği gerçekler bunlar. En kötü senaryom Türkiye karanlığa gidiyor. Eğer bu iktidar aklını başına toplamazsa, Suriye politikasını 5000 derece birden değiştirmezse bizi çok ciddi sorunlar bekliyor. Çünkü ABD ile Rusya anlaştı. Orada Türkiye’ye rağmen ateşkes olacak…
“HALK TV’DE SUUDİLERE İKİ LAF ETTİM VE …”
Şu an yanımızda olan ülkeleri merak ediyorum… Türkiye’nin gerçek manada dostu var mı?
Hiç kimse dostu değil. Hatta şöyle söyleyeyim o dost gibi görünen Suudi Arabistan ile Katar hiç değil. Orada karanlık ilişkiler var. Milyar dolarlık akçeli ilişkiler var. Bunları biliyoruz ama yazamıyoruz. Halk TV’de Suudilere iki laf ettim. “Aptallar, akılsızlar, ilkel, çağdışı” tarzında… Düşünün ceza verdiler bize. Suudilere laf ediyorsun ve RTÜK sana ceza veriyor. Türkçe’ye layık değilmiş bu laflar, şaka gibi…
“SÜREKLİ TEHDİT ALIYORUM”
Bu ülkede yaşayıp bu sözleri kurmak cesaret ister. Biraz da insafsızlık, sürekli bir eleştiri bombardımanı… Hiç çekinmiyor musunuz bu sözleri sarf ederken?
Elbette korkuyorum zaman zaman. İnsanız neticede… Bir sürü tehdit alıyorum. Benim ne korumam var, ne şoförüm ne silahım. İstesem talep de bulunur alırım ama almıyorum. Şimdi sizinle çıkalım çarşı, pazarda rahatça gezerim. Korkarak yaşanmaz.
“ARAP BAHARI ÖNCESİ HERKES BENİ İSTERDİ AMA ŞİMDİ…”
Demek ki neymiş yine de şanslıyız ve gayet özgür bir ülkedeyiz ki; herkes düşündüğünü rahatça dile getirebiliyor.
Hiç de öyle değil. Neden bir sürü arkadaşımız Silivri toplama kampında o zaman? Çoğu içeride… İçeride olmayanlar da dışarıda. Dışarıda derken çalıştıkları gazetelerden kovulmuşlar, televizyonlardan atılmışlar yani işsizler. Çok da özgür değiliz! Sınırlı özgürlük diyoruz buna… Bakın ben Arap Baharı'ndan önce TRT’de program yapıyordum, Akşam’da yazı yazıyordum, SKY’da, TVNET’te program yapıyordum, hemen hemen bütün kanallardan çağrılıyordum şimdi hepsi kesildi. Şu an diyorum ki o kanallara “Kardeşim sen o kadar yandaş çağırıyorsun ben de orada çıkayım sadece iki kelime söyleyeyim bakalım halk kime inanacak, kime güvenecek” asıl mesele bu. Bugüne kadar ben ne dediysem yüzde yüz benim dediklerim doğru çıktı, yüzde yüz onların dediği palavra çıktı.
Sizin için bu ülkeden beslenip bu ülkeye ihanet eden biri olarak bahsedenler var. Hatta “Ajan” deniyor sizin için.
Niye ajanmışım? Nereden bu kanıya varmışlar? Bu ülke benim… Ben 18 yaşında bu ülkeye geldim, bir üniversite öğrencisi olarak ve 45 yıldır da burayım.
Niye Suriye’den Türkiye’ye yerleştiniz?
Çünkü bu ülkeyi çok sevdim, burası benim topraklarım, memleketim. Burada evlendim ve kaldım.
“BANA AJAN VE HAİN DİYENLERDEN DAHA ÇOK SEVİYORUM BU ÜLKEYİ”
Ajanlık ifadesini kabul etmiyorsunuz yani?
Asla. Ben bu ülkeyi sonsuz seviyorum. Hatta bana o lafı söyleyen insanlardan bin kat daha çok seviyorum ben bu ülkeyi. Ülkemin geleceği için doğruları söylemek ne zaman ajanlık olmuş? Zaten haber yaparsın ajan, hain olursun, gerçekleri söylersin ajan olursun. Bu ülkede en kolayı insanlara hiç yakışmayan ceketleri zorla üzerlerine giydirip, yaftalamak. Ben ajan ya da hain olsam ve bu ülkeyi sevmesem, bu duyarlılığı zaten göstermem. Bana ne ülkenin canı cehenneme der, gerçekleri gizler ve en büyük yandaş olurdum ama olamam çünkü ben dertli bir adamım, bu ülke için dertleniyorum.
“EĞER BUGÜN BEN YANDAŞ OLSAYDIM…”
Yandaş olsaydınız hayatınızda ne değişirdi bugün?
Bir elim yağda diğer elim balda olurdu. Kanallar beni konuk etmek için yarışırdı. Gazeteler köşe yazdırmak için sıraya girerdi. Paraya para demezdim, kafam rahat olurdu. Ben zamanında bu Arap Baharı öncesinde Sayın Cumhurbaşkanıyla da Başbakanla da birçok bakanla da gayet iyi dosttum. Hatta Türkiye- Suriye ilişkilerinde büyük katkılar sağladım. Irak, İran, Libya ilişkilerinde de keza yine öyle oldu. Bana şimdi çıkmış ajan gibi ipe sapa gelmez aptal saptal sözler ediyorlar. Kendileri bile aslında bu söylediklerine inanmıyorlar.
“AJANSAM EĞER CUMHURBAŞKANI’NIN YANINDA NE ARIYORDUM?”
Sizin için Suriye istihbaratının adamı da dendi sık sık…
Ben burada duruyorum. Bu devletin de istihbarat örgütleri, güvenlik örgütleri var, telefonlarım dinleniyor. Neden gelip de almıyorlar ya da ajanlığımı tescillemiyorlar? Demek ki bunlar boş iftiralar. Eğer ajansam ben 2012’ye kadar Sayın Cumhurbaşkanı’nın yani Abdullah Gül’ün en yakınındaki adam olarak nasıl bulunuyordum? Hatta şu anki Cumhurbaşkanı ile yine öyle… Bakanlarla yine öyle… Sayın Davutoğlu ve Türkiye’deki AKP’nin yöneticileri ile neden bu kadar yakındım? Bunu bir sorgulasınlar…
“AKP’NİN YANINDAYDIM, SONSUZ DESTEKLİYORDUM AMA…”
Evet, çok ilginç… Bir dönem AK Parti iktidarının kayıtsız şartsız destekçisiydiniz… Sayın Erdoğan ile seyahatlere giderdiniz…
Evet, yanlarındaydım ve doğru söylüyorsun sonsuz destek veriyordum.
“AK PARTİ DOĞRU İŞLER YAPIYORDU AMA…”
Ne değişti de bu keskin dönüşünüz gerçekleşti?
Çünkü yanlışlar başladı, çuvalladılar. Ezbere yürümeye başladılar. O dönem doğru iş yapıyorlardı Ortadoğu’da. Suriye’de ilişkiler güzeldi. Suriye ile dosttuk, Irak ile dosttuk… Şimdi bir tek dostumuz yok yanımızda. Düşünün Sünni bir Erdoğan, Esad’dan dolayı Şii’lerle dost oluyordu. Sınırlar kalkıyordu, 900 kilometre sınır var Suriye’de. Türklerle Araplar, Araplarla Türklerle, Süryaniler, Süryanilerle hepsi dost, kardeşti. İnsanlar bir aradaydı. Arada tel örgüler yoktu. Vize kalkmıştı, biraz daha sabretseydik pasaport da kalkacak ve biz kimlik kartları ile girip çıkacaktık.
Türk vatandaşlığına geçişinizde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın desteği olmuştu değil mi?
Eee tabii ki öyle oldu. Bakanlar Kurulu kararı ile oldu. Ben tutup da yalvarmadım!
“ONUNLA BİR DAHA GÖRÜŞMEDİM ÇÜNKÜ BÜYÜK YANLIŞLAR YAPTI…”
Bu yaşananlardan sonra hiçbir araya gelme şansınız olmadı mı Sayın Cumhurbaşkanı ile?
Hayır, hiç görüşmedim. Çok ters şeyler yaptı çünkü. En başında söyledim ben “Yanlış yapıyorsunuz, çevrenizde kimler varsa hepsi sizi yanıltıyor, hatta o danışmanların bile birilerine bir şeyleri danışmaya muhtaç, bilgisizler” dedim. Geçen gün Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan’ın bu konudaki çıkışı çok doğruydu.
“IŞİD’DEN SÜREKLİ TEHDİT ALIYORUM”
Yeni Şafak demişken bir haber vardı o aklıma geldi, “Sultanahmet bombacısı Hüsnü Mahalli’nin akrabası çıktı” şeklinde bir haber yapmıştı Yeni Şafak. Ondan da bahsedelim isterim.
Bak İbrahim Karagül ile biz Arap Bahar öncesi TVNET’te birlikte program yapıyorduk ve aynı şeyleri düşünürdük. Kafası da çalışan bir arkadaş ama şu an öyle ayrı noktadayız ki! Adamın attığı manşetler en komik fıkralardan bile daha komik. Bu kadar komik manşetleri midem de aklım da kaldırmıyor. Neymiş efendim bombacı benim akrabam çıkmışmış! İbrahim, bunu manşete çekiyor. İyi de ben bunu zaten bir gün önce kendim söylemiştim; ‘Bu adam Cerabluslu, uzaktan bizim akraba olur “ diye anlatmışım. Bunu çok büyük haber yakalamışlar gibi tutup manşet yapıyorlar. Diyelim ki senin akraban hırsız çıktı, sen de mi hırsızsın? Ya da akraban tecavüzcü çıktı, sen de mi tecavüzcüsün? Kaldı ki bu ülkede en çok IŞİD’i eleştiren benim. IŞİD’den de tehdit alıyorum sürekli.
“IŞİD KAFAMI KESMEK İÇİN FETVA VERMİŞ”
Nasıl tehditler alıyorsunuz, ürperdim bir anda, insan korkuyor! İnsan sureti olan bir canavardan bahsediyoruz adeta.
Sürekli hem de. Hatta hakkımda fetva bile vermiş. Kafamın kesilmesi için emir buyurmuşlar.
İnsan sokağı bırak evinin içinde odadan odaya gidemez yahu bu şartlarda?
Korkunun ecele faydası yok. Hayat bir risk değil mi? Hiç de korkmuyorum. Ben Suriye’ye de gidiyorum, Lübnan’a, Irak’a da gidiyorum bu şartlar altında. Ben yerimde durmuyorum ki savaşın içine de gidiyorum.
Esad ile görüşüyor musunuz?
Hayır, şu son zamanlarda görüşmüyorum. Ama gittiğimde elbette görüşürüm. Ben Irak’a da gidiyorum Talabani ile görüşüyorum, Libya’ya gidiyorum oradakilerle de görüşüyorum.
“ESADCI DEĞİLİM, HATTA BABASI DÖNEMİNDE ÜLKEYE GİRİŞİM YASAKTI…”
Esadcı mısınız peki?
Niye Esadcı olayım? Akıl var mantık var! Esad’ı daha hiç kimse eleştirmezken ben eleştiriyordum. Esad’ın ideal ve dört dörtlük demokrasi olmadığını ama buna niyetinin olduğunu söylüyordum çünkü birebir tanıyorum onu. Babası asla demokrat değildi. Ben onun babasının döneminde Suriye’ye giremezdim, girişim yasaktı ülkeye nasıl ajan olabiliyorum şimdi ben? Ama Esad geldiğinde baktım, Batı eğitimi almış, kendisi eğitimli eşi yine öyle kültürlü. Uzun süreli sohbetlerimiz oldu ve umut olduğunu gördük ve dedik “Destek verelim.” Burada nasıl Erdoğan’a Gül’e destek verdiysek ona da verdik.
“ONLARA GÜVENMİŞTİM TA Kİ ONLAR O BOŞ HAYALE KAPILMAYANA KADAR ”
Şu an ne hissediyorsunuz?
Bakın ben Erdoğan’a, Gül’e, Davutoğlu’na da inanmıştım, güvenmiştim. Ortadoğu’da bir şeyler yapabileceklerine inanmıştım. 2011’e geldiğinde o Arap Baharı olduğunda bu rezalet ortaya çıkınca bunlar bir hayale kapıldılar. Ben Sultan olacağım ben halife olacağım diye.
Ama Türkiye’nin de Ortadoğu’da bir birleştirici güç olma özelliği yok muydu? Biraz da bunu istedi Cumhurbaşkanı…
Vardı, doğru ama yapamadılar. İşte diziler hatırlasana, nasıl rekorlar kırıyordu. Aşk-ı Memnu dizisi mesela. Şimdi diziler niye seviliyordu oralarda? Türkiye İslamcı olduğu için sevilmiyordu, Türkiye seviliyordu. Çünkü o dizilerin hiç birinde İslami motif yok, insanlar merak ediyordu burayı. Türkiye büyük bir devlet sonuçta kim ne derse desin. Tarihi, coğrafyası, Cumhuriyeti, insanı… Çünkü sen Müslümansın ve AKP Müslüman parti diye algılanıyor. Müslüman bir partinin Türkiye’si diye bakıyorlar. Müslüman bir partinin Türkiye’sinde nasıl yaşanıyor bunu merak ediyorlardı. Örneğin Aşk-ı Memnu dizisinde yaşananları gerçek gibi algılıyorlardı. Lübnan’da bir gün hiç unutmuyorum bir arkadaş ortamında kadınlar-eşler vardı. Kadınlardan birisi bana dedi ki ‘Hüsnü Bey bu Aşk-ı Memnu ’da hani kimin eli kimin cebinde belli değil, bu gerçek mi’ dedi. Yani Türk toplumu bu mu? Şimdi ne cevap verirsin! Hadi buyurun! Evet, Türkler böyle, kimin eli kimin cebinde belli değil, herkes herkesle yatıyor, böyle mi dersin yoksa gerçeği mi söylersin. Ben de dedim ki ‘Ya sonuçta bu bir film, öyle düşünmeyeceksin ama Türkiye bir Arap ülkesi değil.’ Örneğin Arap ülkelerinde evlenirken eşinizi hiç göremezsiniz evlenmeden. Sadece fotoğrafını görebilirsiniz. Şimdi bu nasıl bir evlilik? Türkiye’nin farkı burada. Yani ille git yatakta yat filan demiyorum ben. Ama en azından çıkacaksın, konuşacaksın, kim ne düşünüyor bileceksin… İkincisi de daha acı olan sosyolojik açıdan söylüyorum, kadın-erkek ilişkilerinde bir sıkıntı var orada. Kadının adı yok değeri yok, hiçbir şeyi yok. Arap toplumlarında kadınlar bu filmleri gördüklerinde kendini o filmlerdeki artistlerle karşılaştırmaya başlıyor. Örnek vereyim, Aşk-ı Memnu dizisinde o kızcağız onunla yatıyor, şununla yatıyor filan yeğeni ile bilmem ne… Oradaki genç kızlar izleyince etkileniyor. Düşünsene nasıl bir şey bu oradaki kadınlar için… Sokağa çıkamıyor kadıncağız, vazgeçtik sevişmeyi, öpmeyi, el ele tutuşmayı… Yani sokağa çıktığında kadın özellikle Suudi Arabistan’da tek başına çıktığında fetva vardır: O bir orospudur diye. Ya babası olacak, ya kardeşi ya da eşi olacak. O toplumların Türkiye’yi görmesi, algılaması, olumlu olarak bakması sosyolojik ve kültürel olarak ondan çıkan bir siyasi bakış. Tabii ki Türkiye o zaman çok seviliyordu. İşte bundan dolayı seviliyordu. Sen farklı bir ülkesin diyor sana. Suriyeli, Mısırlı, Arap filan neyse. Hele hele Suriye toplumunun yüzde yüz Türkiye’ye benzemesi ayrı bir avantajdı. Sen git Suriye’ye ye-iç, gez kimse sana karışmaz, laf atmaz, asla kimse kimseyi rahatsız etmez… Laik, çağdaş bir Suriye var karşınızda. Sınır boyunca 900 km boyunca akraba hepsi ya…
“MÜLTECİLER ESAD’DAN DEĞİL TERÖRİSTLERDEN KAÇTI!”
Her gün bir kente bombalar yağıyor, katliamlar yapılıyor. Çocuklar bile ölüyor. Yaşanmaz bir ülke gibi geliyor Suriye akla. Orada gerçekte neler oluyor?
Bak şimdi sen bu cümleyi kullanıyorsun, IŞİD, EL Nusra terör örgütü değil mi? Şimdi Türkiye’yi ele alalım. Türkiye Sur’u neden bombalıyor? Orada terör örgütü var. Hangi devlet olursa olsun dünyada sana karşı silahlı bir kalkışma olduğunda ne yapar bastırır. Suriye’deki biraz daha farklı, tamam seni birileri silahlandırmış demin söylediğim gibi Türkiye’de Özgür Suriye Ordusu kuruluyor. Onlara silah veriliyor. Libya’dan silah geliyor, adam geliyor. Destekliyor, Suriye’ye sokuyorsun bu başka bir tarafı. Peki, hangi devlet kendi vatandaşı dışında dünyanın dört bir tarafından 50 bin teröristin toplanmasını ve kendi ülkesine girmesine göz yumar? Yani şimdi diyelim ki Türkiye, Sur’da vs. kavga ediyor PKK var diyor bilmem ne var diyor. Şimdi diyelim ki 50 bin yabancı 80 ülkeden Suriye üzerinden Irak üzerinden İran üzerinden Sur’a gelseydi, Cizre’ye gelseydi, IŞİD gibi Nusra gibi… Türkiye ne yapardı? Kendi vatandaşı değil bak… Diyorlar ki mülteciler Esad’ın zulmünden kaçtı. Peki, kaçanlara bak, harita olarak söylüyorum, kaçanlar hep Suriye-Türkiye sınırında yakın olan bölgelerden kaçtılar. 900 km olan sınırdan. Suriye devletinin ne askeri, ne polisi hiçbiri yok. Burada IŞİD, ÖSO, El Nusra gibi örgütler var. Demek ki bu mülteciler bunlardan kaçtı. Devletten kaçmadılar.Demek ki yanlış bir algı var…
Çünkü yalan söylüyorlar. Hem de başından itibaren yalan söylüyorlar. Kobani olayları sırasında geçen yıl 150-200 bin insan kaçtı değil mi? Kimden kaçtı, IŞİD’den …
IŞİD’i kim büyüttü? IŞİD nereden ortaya çıktı bir anda?
Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Amerika, İsrail, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya hepsi… Başlangıçta böyle kuruldu. Evet, böyle bir canavarı yarattılar. “Esad’ın gitmesi için her şey mubah” diyorlardı. Ama şimdi geldi yarattığın canavar seni ısıracak. Akrep cebe konulmaz. Akrebi cebine koyduğun zaman illa bir yerini ısıracak. Bunun şakası yok.
“YENİ BOMBALAR PATLAYACAK”
En son kalbimizin tam orta yerinde Ankara’da bombalar patladı, bu dehşet vericiydi…
Daha da patlayacak. Göreceksin bu işin sonu gelemeyecek. Her an, her saat patlama olabilir bu ülkede. Devamı da gelecek. Bunun müneccimlikle alakası yok, bu coğrafyayı bilirsen, bu ruh hastalarını tanırsan, ben birebir tanıyorum bu adamları, ne kadar ruh hastası, sapık, ilkel, çağdışı, aptal! sadece göstermiyorlar. Bu adamla sen nasıl baş edersin? Bu adamın ruhu böyle. Ben bunları gittim gördüm. Savaştım. Ben palavra sallamıyorum. Ben bilmediğim bir şeyi asla konuşmam bilgi veririm sadece. Hepsinin kafaları yıkanıyor. Eğitim veriliyor hepsine o yüzden bu iş çok zor.
“TERÖR ÖRGÜTLERİ ERDOĞAN’I SEVİYOR”
7 Haziran seçimleri öncesi çok çarpıcı bir yazı yazmıştınız Yurt Gazetesi’nde ‘AK Parti iktidarda kalırsa IŞİD, El Nusra, ÖSO gibi ruh hastası örgütler ilerler, yüzde 100 artar demiştiniz. Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak gücüne güç katarsa bu örgütler moral olarak güç kazanır, katliamlar da devam eder demiştiniz…Ne alaka, bu acımasız bir itham değil mi?
Hiç de acımasız bir itham değil. Doğru, yüzde yüz aynı düşünüyorum. Ankara katliamının hemen ardından El Nusra açıklama yapıyor, Türk medyası vermiyor onu, Nusra açıklamasında; “Erdoğan’ın arkasındayız“ diyor. Nasıl bir açıklama bu ya? Sen bir terör örgütüsün. BM kararı ile terör örgütü. IŞİD, El Nusra gibi 160 tane daha örgüt var o listede. Ve bunların hepsi Erdoğan’ı seviyor.
“PUTİN HAZIRLIK YAPIYOR TÜRKİYE’Yİ MAHVEDECEK”
Ama Erdoğan’ın da dış politikada öyle bir cesur duruşu var ki ister istemez kapılıyorsunuz. Adam çıkıyor Rusya’ya kafa tutuyor. İran’a kafa tutuyor, ABD’ye kafa tutuyor. Ve ister istemez Ortadoğu’da da bir kahraman gibi görenler var onu…
Dış politika atara atar, gidere giderle yürütülmez. Eee kafa tuttuk da ne oldu? Rusya’ya bir şey mi oldu? Türkiye mahvoldu. Turizm sıfır, ithalatı sıfır, ihracatı sıfır, şirketler sıfır. Daha bir şey yapmıyor Putin, henüz harekete geçmedi. Ama hazırlanıyor emin olun. Daha neler yapacak, Putin öyle kolay adam değil böyle kalmaz. Daha hazırlık yapıyor çünkü bir takım kararlar anında alınmaz. Örneğin doğalgaz meselesi, doğalgazı kapatmadı ama ben yüzde yüz inanıyorum günü ve saati geldiğinde tak diye kapatır vanayı.
“RUSYA’DAN DOLAYI BAŞI ÇOK AĞRIR DAHA”
Tezek yakarız!
Tezek yakarız demekle bu işi atlatamayız (Gülüyor) Devlet ilişkileri böyle değildir. Rusya’dan bahsediyoruz sonuçta. İran üzerinden seni sıkıştırır, Avrupa Birliği üzerinden seni sıkıştırır, Kıbrıs üzerinden seni sıkıştırır, Yunanistan üzerinden seni sıkıştırır… Onlar Ortodoks çünkü kilise üzerinden seni sıkıştırır, Çin üzerinden seni sıkıştırır öyle durmaz. Yaz bir kenara eğer barış olmazsa dostluk tekrar kurulmazsa Rusya’dan dolayı başı çok ağrır. Vazgeçtik Rusya’dan Amerika mahvediyor seni…
“ARTIK ERDOĞAN’A GÜVENMİYORLAR”
Hakikaten Amerika biz ne dersek tam tersini söylüyor. NATO “Bize güvenmeyin” diyor. BM durmadan bizi uyarıyor… Neler oluyor?
Biz sevmiyorlar. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı’na güvenmiyorlar artık. Sayın Cumhurbaşkanı’nın Türkiye içi politikalarından gıcık oluyorlar. Dışarıda bir sürü olay olurken sen kardeşim tutturmuşsun Anayasa’yı değiştirip devlet başkanı olacağım diye, olmaz diyorlar.
Ama bu politikalarından dolayı Obama’ya da çok büyük bir güven yok. Kırmızı çizgileri hep ihlal oldu.
Yoo, Obama ilk günden itibaren Esad’a karşı tavır almadı.
“SURİYE’DE TÜRKMENLER ÇOK MUTLU”
Niye Suriye konusunda her zaman Türkiye’nin yanında değil miydi?
Konuşmaya bakmayın siz, herkes konuşur. Şimdi dış politikada özellikle herkes her gün bir şey söyler. Türkiye’de bir ay önce gündem neydi? Suudi Arabistan’la birlikte Suriye’ye girecektik. Ne oldu, attık bir palavra ben de çıktım bir TV kanalında ‘nah girersin’ dedim. Ne oldu bugün konu kapandı gitti. Bayırbucak salladın, bir ay iki ay millete salladın Bayırbucak, Bayırbucak! Ya dedim ki orada Bayırbucak Türkmenleri diye bir şey yok. Orada Türkmen yok. Suriye’de Türkmenler çok mutlu. Genelkurmay Başkanı Türkmen. Suriye’nin ilk cumhurbaşkanı Türkmen. Suriye’nin ikinci Cumhurbaşkanı Türkmen.
“MİT TIRLARI EL NUSRA’YA GİTTİ”
MİT TIR’ları da Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu ama…
Bak ne güzel söyledin! Yalan. Çıktı söyledi “Suriye’de 4 milyon Türkmen var.” Türkmen kardeşlerimiz mülteci olarak geldi. Kaç mülteci Türkmen var burada. 21 bin toplam Türkmen mülteci var. Ben söylemiyorum Yalçın Akdoğan çıktı söyledi parlamentoda. Bunların 9 bini Cereblus, Azez bölgesinden geldi ki biliyorum ben oralıyım. 10 bini de Bayırbucak’tan geldi.
MİT TIR’larında Bayırbucak Türkmenlerine gittiği iddia edilen silahlarla ilgili Can ve Erdem Gül tutuklanmışlardı yaptıkları haberden dolayı…
El Nusra’ya gitti işte silahlar. Ne gizli bilgisi ne ifşası yahu bu yayınlanmış. Sen o adamları tutuklamışsın. Hâkimi tutuklamışsın, generali tutuklamışsın… Bir gazeteci olarak, birisi gelse sana dese ki bak bir görüntü geldi, seve seve yayınlarsın. Ben de her hangi bir konu hakkında emin olduğumuz kanıt varsa yayınlarım. Bunlar mahkemede zaten, Aydınlık Gazetesi beş ay önce yayınlamış zaten bunları.
“İLK SANİYESİNDEN ŞU SANİYESİNE KADAR HEPSİ YANLIŞ.”
Ama Aydınlık’a bir şey olmadı…
Bunu bana değil hükümete sor. Bunun cevabı yok. O günkü koşullarda Sayın Cumhurbaşkanı Can Dündar hakkında bir şey söylememişti. Can Dündar’a sen vatan hainisin, şen şusun, sen busun dediği an mahkeme devreye girdi. Çünkü özel şikâyeti var biliyorsun Cumhurbaşkanı’nın. İşte şimdi Cumhurbaşkanı şikâyet edince akan sular durur yani. İsterse tutuklamasınlar. Bir kez daha söylüyorum Türkiye’nin dış politikası Arap Baharı sonrası ilk saniyesinden şu saniyesine kadar hepsi yanlış. Hepsi terk edilmelidir. Bunun vebali çok büyüktür.
DAHA KARANLIK BİR DÖNEM BİZİ BEKLİYOR!
Bundan sonrası için bir öngörünüz var mı?
Bundan sonra daha karanlığın da karanlığı diyorum…
“ONLAR ESAD’LA O RÖPORTAJA GİDEMEDİ ÇÜNKÜ”
Hüsnü Bey siz aracı olmuştunuz Suriye’ye bir röportaja gidilecekti Esad’la. Birand, Ertuğrul Özkök, Amberin Zaman, iptal oldu bir anda. Ve sadece Cumhuriyet’ten Utku Bey gitti, niye iptal olmuştu?
İptal oldu çünkü bunlar vazgeçti. Birand, Ertuğrul Özkök, Amberin Zaman, İsmail Küçükkaya, Utku Çakırözer bunlar başvurmuşlar. Rahmetli Birand ile Ertuğrul Özkök dediler ki “Biz başvurduk ama zor gibi görünüyor, araya sen girersen olur!” Ben de aradım ofisini, basın danışmanı da benim çocukluk arkadaşım. Böyle bir durum var, eğer Cumhurbaşkanı konuşmak istiyorsa iyi olur dedim. Bir iki gün sonra “Tamam gelin” dedi. Birand ve Ertuğrul’a telefon açtım. “Tamam” dediler, biletler alındı. Beyrut üzerinden gidiliyor çünkü ambargo var. Beyrut’tan Şam’a taksi kiralandı. Her şey yapıldı. Ben de oraya bildiriyorum şu saatte sınırdan geçecekler vs. karşılansınlar şeklinde. Ertesi gün saat 11’de gidilecek o gece beni aradı Birand “Hüsnü bazı nedenlerden dolayı gidemeyeceğim”dedi. 10 dakika sonra Ertuğrul da aradı. O da aynısını tekrarladı. İsmail daha önce aramıştı bir sağlık probleminden dolayı gelemeyeceğini iletmişti. O iptal etti, bu iptal etti. Allah Allah ne oluyor dedim ya. Bir tek Utku giderim dedi. Ben yetkili merci değilim dedim arayıp sordum gece, bunlar iptal etti bir tek dedim Cumhuriyet’ten Utku gelebiliyor dedim. Yarım saat, bir saat sonra aradılar tamam Utku Bey gelsin dediler. Utku gitti görüştü ve dünyaca popüler oldu. Ondan dolayı da ödül aldı. Uğur Mumcu ödülünü aldı.
Neden iptal ettiler, neticede gazeteci herkesle görüşebilir. Birand ki Öcalan’la bile röportaj yaptı. Nereye gittiğin değil ne sorduğundur aslolan değil mi?
Neden ortada değil mi? Konuşturmayın beni… Ben bütün savaşlarda gittim, herkesle görüştüm. Biz Esad ile gittik görüştük, görüşemeyen arkadaşlar için söylüyorum, Esad’a zor sorsalardı, karşıt sorsalardı. Gittiler diye Esadcı olacaklar diye bir kaide yoktu ama işte insan bazen korku duvarına hapsolabiliyor. Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan, AKP yöneticileri olarak her gün Esad’a küfür ediyorlar. Esad’ı gidip dinlemek suç mu olurdu?
“ESAD’IN DERDİ TÜRK HALKI DEĞİL”
Bu ülkede yaşayıp Erdoğan’a diktatör deyip Esad’ı savunmak da çok yanlış değil mi, bunu yapanlar çok?
Sen de Esad için zalim katil diyorsun! Sen günde 5 bin defa söylüyorsun, o bir kere röportajda senin için diktatör demiş çok mu? Ayrıca diktatör, gaddar gibi kelimeleri Esad asla kullanmaz. Esad Türkiye ve Türk halkı için hiçbir zaman kötü bir şey söylemedi. Onun derdi Türkiye ile değil, yanlış politika izleyen AK Parti ile…
Suriye de yaşamak zor mu? Şehre bombalar mı yağıyor, insanlar sokaklara çıkamıyor mu?
Yok, öyle bir şey. Gidin bakın şu anda Şam’da, Halep’te her şey normal.
Dışarıya yansıtıldığı gibi değil mi?
Hayır, değil. IŞİD’in işgali altındaki Rakka, Nusra’nın işgali altında İdlip ve bir iki kasaba dışında hayat Suriye de çok normal bir şekilde devam ediyor. Suriye nüfusu 23 milyon, bu nüfusun 4 milyonu dışarıya kaçtı, geri kalan tüm insanlar Suriye’de yaşıyor. 5 milyonu da bu terör örgütlerinden kaçarak daha güvenli olan devletin kontrolü altındaki bölgelere taşındılar.
Oradaki Esad algısı bizdeki gibi değil mi?
Yok hayır. Buyursunlar seçim yapsınlar. Esad dedi “Gelin tekrar seçim yapalım.” Demokrasi demiyor musunuz? Yıkılamaz. Tarihi bilmiyorlar.
Yıkılamaması da enteresan tabi bunca olan şeylere rağmen. Kaddafi’yi düşünün, Mübarek’i düşünün?
Tarihi bilmiyorlar. Arap tarihinde herkes bilir ki; Suriye toplumu politik bir topluluktur. Bütün uygarlıklar şu veya bu şekilde Suriye’de olmuştur. Hititler, Haramiler vs… Peygamberler İsa, Musa, Muhammed. O topraklar kutsal topraklardır. Allah bile Şam’ı kutsamıştır. Kuran-ı Kerim’de bile Şam geçmektedir. Şimdi sen Allaha inanıyorsan, o arkadaşlara söylüyorum Müslüman geçiniyorlar ya. Allah-u Ekber diyerek kafa kesiyorlar. Biraz Kuran okusan göreceksin ki sevgili peygamberimiz, peygamber olacağını Şam'da öğrendi. Hristiyanlık bütün dünyaya Şam’dan yayıldı. Kur'an'da der ki; 3 tane şeyin adı dolaylı olarak geçmektedir. Birisi Şam, ikincisi Sina ve üçüncüsü Filistin dördüncüsü de Mekke’dir. Şimdi sen eğer Allah’a inanıyorsan diyeceksin ki Allah bu şehri kutsamış ise bu şehir yıkılmaz, bu şehir yenilmez. Bir Suriye vatandaşı şu soruyu sorar: “Esad kötü, Esad diktatörse karşılaştırma yapacak Esad mı, IŞİD mi? Esad mı Nusra mı? Ve elbette ki Esad’ı tercih edecek…
O kadar çok örgüt türemiş ki, nasıl oluyor bu?
Başlangıçta 1600’dü, Şimdi 200’e düştüler. 10 kişi varsa örgüt kuruyorlardı. Örgüt dediğin nedir? Şu yolu tutuyorlar, Beşiktaş senin, gelen arabanın içindekileri indirerek arabayı alıyorlar. Ya da seni kaçırıyorlar, alıyorlar cep telefonunu telefon açıyorlar annene, babana ver 4 milyon dolar bırakırız ya da kafasını keseriz diye tehdit ediyorlar. Bazen de veriyorsun 4 milyon doları; kafasını gönderiyorlar. Neler yaşandı Suriye’de bunları anlatmakla bitmez.
“VE O BAKAN İKEN BAŞARILIYDI AMA…”
Süreçte bu olayların başlangıcından bugüne gelene kadar en başarılı dışişleri bakanımız kimdi? Olaylara daha hâkim, aklıselim, önünü görebilen? Mesela Abdullah Gül’den başlayalım?
Abdullah Gül dönemi farklıydı. 2002’den 2007 yılına kadar Abdullah Gül Dışişleri Bakanı’ydı. Evet, Gül başarılıydı. Bu altyapıyı, dostlukları Suriye ile Irak ile Araplarla hepsini Gül yaptı. Ama Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduktan sonra tavır koyamadı. İsteseydi bu süreci durdurabilirdi. Gül Arapları tanıyor çünkü Arabistan İslam Bankası’nda çalıştı.
“DAVUTOĞLU’NU BİLİYOR SANIYORDUK ÇÜNKÜ…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politika analizi nasıl?
Dış politika ile ilgili bir bilgisi olduğunu sanmıyorum. Davutoğlu’nun Profesör olmasından, kitabının olmasından dolayı dış politikayı bildiğini sanıyorduk. Ancak bildiğimiz şey bu kadar çıktı.
“SIFIRIN ALTINDA BİR DIŞ POLİTİKA”
AK Parti’nin dış politikasına 10 üzerinden bir puan verecek olursanız, ne olur o puan?
Sıfır puan veriyorum sıfır, sıfır, sıfır. Yani sıfırın altında bir puan varsa onu da verebilirim.
Çok acımasızca buldum sizi bugün. Neyse devam edelim, Amerika’nın son tavrı ne anlama geliyor bunu merak ediyorum. PYD’ye bizi tercih mi etmiş oldu müttefikimiz?
Direkt olarak bilgi veriyorum. Ben bilgi olmadan konuşmam. Obama’nın özel temsilcisi gitti PYD ile Kobani’de şehitlikleri ziyaret etti. Silah verdi, aldı, gitti. Nereden gitti peki? İncirlik üssünden gitti. Neden engellemedin? ABD Dışişleri Bakanı sözcüsü çıktı dedi ki, Beyaz Saray sözcüsü çıktı dedi ki “PYD bizim dostumuz kusura bakma, sen ne yaparsan yap.” Daha ne söylesin. Sen istediğin kadar konuş… Sürekli yalan söylüyorlar, onların medyası sürekli yalan söylüyor. 24 saat yalan söylüyorlar. Hiçbir konuda doğru söylemiyorlar. Tıpkı Ankara intihar eyleminde olduğu gibi! 5 dakika sonra bulduk. Ne kadar güzel paramparça olmuş o ceset parmak sağlam sanki adam ölmeden önce parmağını kesmiş, poşete koymuş bir kenara koymuş, işte PYD’li Suriyeli bilmem kim dediler. Yemin billah dediler, Kuran’a el bastılar. Ne oldu neden çıkıp şimdi özür dilemiyorsun halktan. Neden halka yalan söylüyorsun. Sonra topluyorsun ertesi gün Büyükelçileri elimizde yüzde yüz deliller var. Elimizde bir sürü dosya var. Adamlar bu dosyalara bakıp gülüyorlar. Bunların hepsi palavra diyorlar. Zaten Beyaz Saray açıklama yaptı. Türkiye’nin açıklamalarının hiçbiri doğru değil diye. 3 gün sonra da doğrusu ortaya çıktı. E adamın kim olduğu ortaya çıktı.
“SADDAM MEDYASI, KADDAFİ MEDYASI, HAFIZ ESAD MEDYASI BİLE BUNLAR KADAR DEĞİLDİ”
Rusya PYD’nin terörist olduğunu zaten kabul etmiyor değil mi?
PYD Suriye’nin bir parçasıdır, Türkiye’nin bir parçası değil. PKK terörist diyor sana Amerika. Avrupa Birliği de söylüyor bunu. Ama PYD Suriye’nin bir partisidir, seni ilgilendirmez. Önce bir Suriye ile konuşalım, Esad terörist diyor mu, bir başkası diyor mu? Neden karıştırıyorsun PYD ile PKK’yı? Sen bundan bir yıl öncesine kadar Salih Müslim ile burada çayda kahvede sokakta birlikte değil miydin? Sen gidip Erbil'de onlarla görüşmedin mi? Adama demedin mi “Sen Esad’a karşı ayaklan sana istediğini verelim.” Dedin mi demedin mi? Bunları ben söylemiyorum, Salih Müslim söylüyor. Peki, vazgeçtim PYD’den onlar terörist oldu. Peki, sen bundan 1 yıl öncesine kadar Abdullah Öcalan ile görüştün. HDP ile gidiyor geliyordunuz, fıstık gibi ilişkilerimiz var diyordun, ne oldu şimdi peki? Neden anlaşamadılar. Bunları halka söyleyeceksin, işin ilginç tarafı medya elinde olduğu için bu iktidar 24 saat yalan söylüyor. Böyle bir medya dünyada yok. Saddam medyası böyle değildi! Hafız Esad medyası, Kaddafi medyası böyle değildi.
Çok iddialı?
Bilgi var bende bilgiyle konuşuyorum ben.
“TETİKÇİ… YALANCI… PALAVRACI… SAHTEKÂR…”
Siz Türk medyasını bayağı sorunlu buluyorsunuz anladığım kadarıyla?
Sen ne diyorsun, böyle bir medya olmaz ki. Tetikçi, yalancı, sahtekâr, palavracı bir medya.
Çok ağır oldu bu…
Az bile… Bu medya ile olmaz. Bunlarla sen, senin kendi vatandaşını en azından sana oy veren insanları aşağılamış oluyorsun. Geri zekâlı konumuna koyuyorsun. Bunların zaten kafası çalışmıyor, ben bunlara ne sallasam onlar inanıyor der gibisin.
“24 SAAT YALAN SÖYLÜYORLAR”
Size göre Suriye’de yanlış bir politika izleniyor ama iktidara yakın medyaya göre de doğru bir politika izleniyor!
E tamam o zaman sonuca bakalım. Hani şöyledir, Televizyonda yemek yarışmaları var ya gidiyorsun bir eve sen yemek yapıyorsun değil mi? Ben de bir yemek yapıyorum. Oradaki insanlar da yemek yemek için bekliyorlar. Kimse de ne seni tanıyor ne de beni tanıyorlar. Senin yemeğini yiyorlar süper. Benim yemeğimi yiyecek bu ne diyecek? Bu işlerde sonuca bakarlar. Senin yaptığın yemek her anlamda çok güzel, benim yaptığım yemek berbat, bu tartışılabilir mi? Tartışılamaz. 24 saat yalan söylüyorlar her konuda aklınıza gelen her şeyde. Bu vatandaşımıza insanımıza hakaret ve aşağılamadır. Çünkü sen, seni okuyan; seni dinleyen insanlara yalan söyleyerek saygısızlık yapıyorsun. Gariban vatandaş senin bombardımanın altında beyni şişiyor normal olarak. Sayın Cumhurbaşkanı doğru söylüyor. Dünyanın neresinde şöyle bir şey olabilir ki açıyorsun televizyonu; karşına Cumhurbaşkanı çıkıyor, kapatıyorsun Başbakan sonra tekrar açıyorsun AKP’li bakanlar çıkıyor. Dünyada böyle bir örnek yok. Saddam zamanında bile böyle bir şey olmadı. Mesela Saddam gitti şurada açılış yaptı şeklinde bir haber dahi yok.
Erdoğan’ın medyaya bakışını nasıl buluyorsunuz?
Erdoğan’ın medyaya karşı bakışı falan yok. Bana bağlı olacaksınız o kadar diyor. Tüm gazeteler de aynı manşet çıkmıyor mu? Bu bir tesadüf mü? Bir defa televizyonda şunu dedim “Ben bir vatandaş olarak merak ediyorum, AKP’ye oy verenlerin kafasını açacağım! Onların kafası nasıl, algıları nasıl çalışıyor bir bakacağım’’ dedim. Burada bir şey var mı hakaret var mı? Bütün medyada manşet yaptılar beni. Sabah, Takvim, Yeni Şafak fotoğraflarımla birlikte manşet yaptılar. Sosyal medyada bana ağzı alınmayacak sözler, hakaretler edildi.
“KELLEMİN GİDECEĞİNİ BİLSEM BİLE KONUŞURUM”
Bunlara rağmen hala konuşabilmeniz çok güzel değil mi?
Konuşurum. Çünkü ben hiçbir şeyden çekinmem. Benim böyle garip bir huyum var, inandığım şeyden asla geri adım atmam. Kellemin gideceğini bilsem bile konuşurum. IŞİD veya başka bir örgüt hiç fark etmez hiç kimseden korkum yok. Korku ile yaşanmaz.
“ONE MİNUTE’UN DEVAMI GELMEDİ”
Sular nasıl durulur?
Durulmaz, Türkiye çok kötü bir duruma geldi. Geri dönüşü yok! Türkiye’nin geleceği çok karanlık, daha da karanlık olacak. Bunun bir tek çıkış yolu var. Cumhurbaşkanı ve AKP, bir 10 gün oturup; dağda, bayırda, nehir kenarında sakin sakin düşünüp, “Ben yanlış yaptım her insan yanlış yapar.” demeli… Yanlış yaptığını kabul etmek bir erdemdir. Eğer bunu yaparsa gidip orda elinden öperim. Mesela One minute’nin devamı gelmedi. Orada doğru bir kararlılık vardı. Oradan devam etseydin, ben o zaman desteklerdim Erdoğan’ı.
“HEMEN AK PARTİ’Yİ DESTEKLERİM”
AK Parti’nin dış politikadaki tutumu değişirse destekçi olur musunuz?
Kesinlikle anında destek olurum. Bana desin ki terör örgütlerini desteklemiyorum, vazgeçtim. Suriye ile Mısır ile dost olmak istiyoruz desin hemen destek veririm.
Terör örgütlerini destekleme kelimesi ağır değil mi, iktidar kabul etmiyor?
İstedikleri kadar kabul etmesinler. Ben de gazeteci olarak sana kanıtları veriyorum. Ben kendimden değil sosyal medyadaki paylaşımlarından kanıtlar veriyorum.
Sosyal medyada bilgi kirliliği var, oradaki her şey gerçek değil.
Fotoğraf var. Fotoğraf olmasa dediğin kesinlikle doğrudur. Adam geldi, çekiyor. Kilis’teyiz. 20-30 kişi Suriye konusunu konuştuk diye…
“BEN CHP’NİN YERİNDE OLSAM…”
Muhalefetin dış politikadaki duruşunu nasıl buluyorsunuz?
Zayıf buluyorum. Bir söylem var ama adım atılmıyor. Ben CHP’nin yerinde olsam Suriye’ye de Irak’a da, Rusya’ya da, İran’a da giderim.
CHP gittiği zaman hain ilan ediliyor. Mesela Suriye konusundaki duruşu çok tartışıldı.
Gidip de şunu mu yapacak? Diyelim ki Rusya’ya gitti. Rusya’ya gidip Ey Putin ben senin emrindeyim, öyle bir şey mi yapacak? Hayır. Gitmeliler…
Deniliyor ya Erdoğan düşmanlığı öyle bir boyut aldı ki Putin hatalı bile olsa insanlar sırf Erdoğan düşmanlığı yüzünden Putinci oluyor, böyle bir algı da var.
Tamam da ben şunu araştırmayacak mıyım. Sen gittin bu uçağı düşürdün. Batı seni oyuna getirdi. Sen başına bela aldın mı almadın mı? Bu kadar zarar gördün mü görmedin mi? Gördün. Hain miyim şimdi soru sordum diye? Ya da Erdoğan düşmanı…
Angajman kuralı var.
Yalan, orda bile yalan söylüyorlar. Angajman kuralı dediğimiz şey bu değil.Türkiye tek taraflılığını ilan etti. Suriye uçakları sınıra 5 mil 10 km yaklaştığında vururum dedi.
Biz birkaç yıl sonra neler yaşayacağız?
Şu anda gel sokağa çıkalım herkese soralım hangisi mutlu ekonomik olarak. AKP’ye oy veren vatandaş da mutsuz. Bu medya ile yüzde 90’ına hâkim olduğun medya ile yalan söyleye söyleye insanları inandırmış oluyorsun.
“HEP MEDYA YÜZÜNDEN…”
Bu kadar kötüyse, bir iktidar %47 oyu nasıl alıyor? Tek başına nasıl iktidara geliyor?
E medyanın etkisi ile alıyor. 7 Haziran, Cumhurbaşkanı ne dedi? 400 milletvekili verin bana istikrar gelsin. 1 Kasım'da insanlar Erdoğan’a inandı oylarını verdi. 1 Kasım’dan bu yana ölmüş 2 binden fazla insan var, PKK’lı polis, asker vs. Hani nerde istikrar? Neden sorgulamıyorsun ey vatandaş. Bana sen istikrar dedin, e ne oldu neden diyemiyor? Çünkü medyadan dolayı medya vatandaşların sorgulamasına izin vermiyor. Medya o kadar güçlü ki sen bu soruları soramıyorsun.
Nur topu gibi yeni bir krizimiz var. Bulgaristan ile de ilişkilerimiz gerildi en son.
Hepsi geriliyor. Rusya rahat durmaz. Onlarda Ortodoks dinsel olarak söylüyorum. Balkan ülkelerinin hepsi Ortodoks orada da bir sorun olacak. Eğer Türkiye geri adım atmazsa Rusya da Suriye de her yerde ilişkiler bozuk olacaktır.
“ERDOĞAN’IN ÜSTÜNÜ ÇİZDİLER”
En büyük risk şu anda nerede?
En büyük risk şu anda Avrupa’da. Yani Amerika ve Batıda. Çünkü orada Erdoğan’ın üstünü çizdiler. Artık sıkıldık sizden dediler.
Neden?
Sen içeride de kötüsün dışarıda da kötüsün bunu net bir şekilde söylüyorlar. Açın bakın Amerikan medyasını televizyonunu hepsi böyle yazıyor. Sen eski Erdoğan değilsin. Tekrar söylüyorum AKP oturup sakin bir şekilde biz yanlış yaptık demesi gerekir. İnanın ki bunun hesabını hiç kimse sormaz.
Mülteciler ne olacak?
Döner hepsi döner. Sen mülteci olsan dönmez misin? Senin evin, komşun, sokağın orada dönmek istemez mi. Suriye halkı bizim Anadolu gibi, insanlar birbirleri ile çok haşır neşirdir.
100’ün üzerinde bir canlı bombadan bahsediliyor.
Bence daha fazladır. Ben IŞİD’in Türkiye’de şimdilik uyuyan ama pusuda olan eylemcisi olduğu düşünüyorum.
“IŞİD'E GÖRE İSTANBUL HENÜZ FETHEDİLMEDİ”
IŞİD’in Türkiye ile derdi ne?
IŞİD’inTürkiye’deki derdi tarihsel ve dinseldir. IŞİD halifesine göre İstanbul henüz fethedilmedi. Gelip İstanbul’u kendisi fethedecek ve buradan Şam’a geçerek halifeliğini ilan edecekler sözde…
IŞİD kaç bin kişiden oluşan bir örgüt?
Şu anda 50 bin kadar bir savaşçısı olduğu biliniyor.
Ne kadar sürede oluşan bir yapılanma sizce?
2-3 yıl içerisinde oluşan bir yapılanmadır. 2013 yılından itibaren yapılanmaya başlayan bir örgüttür. Bu kadar kısa sürede yapılanmasının iki nedeni var. İlki gerçekten insanlar bu örgüte inanıyor, kendilerini İslamcı olarak gösterdikleri için. İkincisi de korku bir ilçeyi ele geçirdiğinde insanların iki alternatifi kalıyor ya onlara katılacaksın ya da kellen gidecek.
İçim karardı… Size teşekkür ediyorum bu röportaj için…