Efendim; çok zor bir durum. Hani “Düşmanımın bile başına gelmesin” derler ya o misal. Bu acıya nasıl dayanılır bilmiyorum. Belli ki pırıl pırıl, temiz yüzlü bir çocukcağız. Aileye Allah’tan sabır dilemekten başka elden bir şey gelmiyor. Öfke bastırılabilir gibi değil!..
Peki ben kimden bahsediyorum? Elbetteki geçtiğimiz 24 Ocak’ta İstanbul - Kadıköy'deki bit pazarında yaşıtları tarafından bıçaklı saldırıya uğrayan ve yaşamını yitiren 15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi’den elbette. Dün mahkemesi olacaktı ama 8 Mayıs’a ertelendi.
Bunlar “İnsan” mı?..
Düşünün bu çocukçağız söylendiğine göre Kadıköy’deki Bit Pazarı’na kaykay malzemesi almaya gidiyor. Önce aralarında kısa bir tartışma yaşanıyor. ( İddiaya göre “Pardon kardeşim” sözünü o saldırgan küfür olarak algılıyor.) Bir süre sonra dönen yaşıtları B.B. ve U.B.’nin saldırısına uğruyor. (Bazı tanık ifadelerine göre “Planlı ve bilinçli” olarak saldırıyorlar sonra hiçbir pişmanlık ve telaş belirtisi göstermeden dönüp gidiyorlar) Kamera görüntülerine göre Mağdur B.B. tarafından vahşice bıçaklanırken U.B. ise yere düşen Minguzzi’yi tekmeliyor. Ağır yaralanan Minguzzi sağlık ekiplerinin müdahalesinin ardından hastaneye kaldırılırken 9 Şubat'ta hayatını kaybediyor.
Ondan sonra yaşananlar daha da tedirgin edici. Söylendiğine göre babası İtalyan şef Andrea Minguzzi ile annesi çello sanatçısı Yasemin Akıncılar yaklaşık iki aydır mensubu bulundukları çete arkadaşları tarafından ağır ifadelerle ölümle tehdit ediliyorlar. O kadar ki, bunların aileyi kalaşnikoflu resimlerle, “Son 6 gün size cehennemi yaşatacağız. Öyle şeyler yapacağız ki bunlar insan mı diye kuşkulanacaksınız.” şeklinde mesajlar atabilmektedirler. Bu neyin kinidir böyle? Sanki saldırıya uğrayan onlar!..
İlaveten duruşmanın hemen öncesinde ise Mattia Ahmet Minguzzi’ nin mezarı tahrip ediliyor. Amaç ailenin gözünü korkutmak. Yani çocuklarını aldıklarını yetmiyormuş gibi fırsatını bulsalar aileye de zarar verecekler. Bunlar neyin kafası iseler artık!..
“Tanrı Kent”in Şiddetsever Çocukları!..
Kanaatim odur ki, Türkiye’de kriminalizasyon süreci hızla derinleşmekte hem nicel hem de nitel olarak farklılaşmaktadır. Olay giderek körlemesine ve psikopata bağlamış bir şiddet boyutuna sıçramaktadır. Sıradan asayiş olaylarını aşan bu durum suçun daha alt yaş gruplarına kadar indiğinin işaretini vermektedir. Vahim bir trend yükselişte!..
Bu olayı düşünürken aklıma bu alanın artık klasiği haline gelen, 2002 yapımı “City Of God / Tanrıkent” filmi geldi birden. Bu müthiş filmde Rio De Janerio’nun yamaçlarındaki kriminal cangıl gibi “Favala” larında (Gecekondu mahallerinde) oluşan, içleri şiddet dolu, silahlı çocuk çeteleşmelerini anlatmaktaydı. İzlemediyseniz muhakkak izleyin...
Ortada “Potansiyel Cani” Bataklığı Var!..
Peki bu tarz faillere “Nasıl olsa çocuk” denilip geçilebilir mi? Hatta bir şekilde hafifletilip, mazur gösterilebilir mi? Zaten yasalarda onlardan yana. Yaşın küçükse suçu bilerek işlesen bile otomatikman indirim alıyorsun. Bir varsayıma göre onlarda buna güveniyorlar. (Buna pek katılamıyorum. Belki hırsızlık, gasp, soygun, yaralama, vb gibi suçlarda olabilir ama öldürme ayrı. Zaten ne yaptıklarının pekâlâ farkındalar. Sadece umurlarında değil. ) Kendilerine tanıdıkları bir tür “suç işleme özgürlüğü” gibi bir şey!..
Dolayısıyla şimdi tartışma cezada indirim uygulansın mı uygulanmasın mı şeklinde yaşanıyor sanırım. Oysa hukukçu değilim ama anladığım yasa açık. 18 yaşın altındakiler otomatikman “Çocuk” muamelesi görüyor. Hakimin yorumuna bağlı değil. Hafifletici neden yoksa ağırlaştırılmış müebbet hapis değil, en fazla 24 yıl verilebiliyor. Hoş, 124 yıl olsa ne olacak? Giden gitmiş bir kere!..
Haybeye Hümanizm Bünyeye Zarar!..
Bazıları da çok insansever. Habire sosyal eşitsizliklerden, söz ediyor. Elbette böyle bir yan var. O çocuklarında kendilerine göre bir trajedisi var elbette. Zaten olayın bu derece azıtması o toplumun aldığı şekle bağlı. Lakin anladık ortada sosyal eşitsizlikler, yoksulluk, eğitimsizlik, kriminalizasyon, vb, şu bu var. İyi de öldürülen mağdur çocuğun bunlarda ne suçu var? Bütün bunları o mu yarattı? Onunkisi can değil mi? Onun “Yaşama hakkı” yok mu?..
Şimdi bırakın bu liberal gevezelikleri. Haybeye demokratlık, hümaniterlik, vb oynayacak değilim. Başınıza gelmedikçe oturduğununuz yerden konuşmak kolay. Hiç böyle bir deneyim yaşamadan saftirikçe fetva vermek rahat. Yok “Suça sürüklenmiş çocuk” muş filan. (Olayı yumuşatmanın yeni bahanesi) Umurumda olmaz. Bana ne sürüklenmiş, sürüklenmemiş. Benim evladımın canını almış mı almamış mı ben ona bakarım. Benim evladımın hayatı sönmüş mü sönmemiş mi? Ben evladımın büyüdüğünü görecek miyim göremeyecek miyim? Bana hangi büyük acıyı miras bırakmış? Belki bu yüzden soyum tükenecek? Ben ona bakarım. Yoksa car car konuşup, sosyal nutuklar atmak, mesajlar vermek kolay. Nasıl olsa ölen sizin evladınız değil!..
Yeni Tip Suç Dalgası Geliyor!..
Bu tarz yeni bir suç dalgasının artarak üzerimize doğru gelmekte olduğunu düşünüyorum. Yeni tip bir suç kuşağı bu. Son derece acımasız ve gözü dönmüş. Hayatın kendilerine davrandıklarından dolayı her şeyi yapmayı kendilerine “Hak” görüyorlar. Sorgulama ve vicdan mekanizmaları yok. Şiddet onların var olma biçimi. Adeta ölçüsüz, acımasız ve kuralsız şiddete tapıyorlar. Bunlara karşı hangi sosyal, asayiş, idari ve hukuki önlemler alınabilir (Hatta alınabilir mi?) bilmiyorum. Alınırsa ne ölçüde geçerli olur? O da meçhul!..
Bildiğim tek şey -yaşına bakılmaksızın- “Öldürme özgürlüğü” diye bir özgürlük türünün olamayacağı!..
11. 04. 2025
NOT 1: Hiç emin değilim ve kesinlik öne süremem. Ama aklıma bir soru olarak düşüyor. O yüzden başta aile olmak üzere kimse alınmasın lütfen. Niyetim kimseyi zorda bırakmak değil. Sadece olayın daha net aydınlanması için soruyorum. Bunu ise aynı tarz olaylardaki göze çarpan iki unsura bağlıyorum. Bunlar tabii ki önce suçluların yaşları. Sonra da önce fiilen bir suç bahanesi yaratmaları. Ardından dönüp planlı gibi suçu işlemeleri. O yüzden “Acaba” diyorum. Babanın ya da ailenin başı birileriyle belada mıydı? Öncesinde tehdit mi edildiler? Örneğin haraç mı istendi? Yapmayınca ceza amaçlı hırsını çocuktan mı aldılar. İhale edilmiş bir tür bilinçli “Cezalandırma” mıydı? Bunlar tabii ki faraziye. İllâ öyle diyemem. Ama acaba polis bu açıdan da olayı hiç ele aldı mı?
NOT 2: Lütfen bu yazımı 20 Mayıs 2024 tarihli “Devlet içi ‘ekipler savaşı’ sürerken!.. Bu gencin hesabını kim verecek?..” başlıklı yazımla birlikte okuyunuz…