ORHAN PAMUK'UN RADİKAL'İ İÇİN YAPILAN ELEŞTİRİLERE GENEL YAYIN YÖNETMENİ İSMET BERKAN NASIL CEVAP VERDİ?
Orhan Pamuk'un Cumhuriyet'e saldırdığını veya kişisel hesaplaşmasını yaptığını düşünmek, böyle düşünenlerin kendi sığlıklarından başka bir şey olamaz. Orhan Pamuk'un sahiden o kadar sığ olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Orhan Pamuk bu kadar sığ mı?
Milli İstihbarat Teşkilatı, her zaman yaptığı çağrıyı 80. kuruluş yıldönümü vesilesiyle tekrarladı, vatandaşları 'muhbir' olmaya davet etti. Bu daveti yorumlayan Radikal Ankara Temsilcisi Murat Yetkin de, yüzlerce kiloluk patlayıcı satın alan Kaideci teröristleri tek bir kişinin bile ihbar etmemesine dikkat çekti.
Evet, belki terör söz konusu olduğunda vatandaşlarımız yeterince 'muhbir' değil ama başka şeyler, özellikle de rejimin nitelikleriyle ilgili şeyler söz konusu olduğunda bizim vatandaşlarımızın ve medyamızın eline su dökecek millet ve medya bulunduğunu sanmıyorum.
Geçmişte başörtülü gazetecileri birinci sayfasından ihbar edenler vardı, sanki bu suçmuş gibi. Şimdi de, Anadolu Ajansı'nın yeni yıl dolayısıyla basıp dağıttığı bir takvimdeki bir fotoğraf benzer ihbarların konusu oldu. Fotoğrafı bu sayfamızda da göreceksiniz, bir AA muhabiri (Tolga Adanalı) Ankara'da Anıtkabir ile Kocatepe Camii'ni aynı kareye sığdırmayı başarmış, bunu yaparken de artistik sayılabilecek bir kadraj ve ışık elde etmiş. Bence güzel bir fotoğraf olmuş.
Hemen birileri, fotoğraftaki Anıtkabir-cami simgeselliğini karşıtlık gibi okumuş, üstelik bu resmin takvimin kasım ayı yaprağına denk gelmesinden de özel manalar üretmiş.
Paranoya Türkiye'de sadece bireysel bir hastalığın adı değil, bu ülke toplumların da paranoyaklaşabileceğinin canlı kanıtı. Bir fotoğraftan bu kadar çok mana çıkarmak sadece bizim becerebileceğimiz bir şey. Rejim karşıtlığından tutun da nerelere kadar giden manalar.
Bu tuhaf manalandırma sürünce AA'nın genel müdürü mecbur kalmış bu deli saçması konuda açıklamaya yapmaya ama o da yetmemiş, çünkü fotoğrafın 'fotomontaj' olduğu iddia edilmiş. Diyelim ki fotomontajdır, ne olacak? Kaldı ki fotomontaj da değilmiş resim, muhabir bu kez noter huzurunda aynı fotoğrafı bir kez daha çekmiş.
Böyle sığlıklar insanın nefesini kesiyor.
Kendi adıma ben birden söylecek şey bulamaz oluyorum. Ne denir ki, bir resimden bu kadar çok mana üreten, fotoğrafa bakıp niyet okuyan insanlara? Gerçekten, böyle iddialar öne sürenlere aklı başında bir cevap vermek mümkün müdür? Her türlü cevap verme çabası da aslında nafile değil mi?
Türkiye bu sığlıktan nasıl kurtulacak, bilen var mı?
Sığlık demişken değinmekte fayda var: Pazar günü Orhan Pamuk'un hazırladığı Radikal, bazı gazeteler tarafından 'Cumhuriyet gazetesine saldırı' olarak adlandırıldı.
82 yıldır yayımlanmakta olan bir gazetenin tarihinde türlü çeşitli dönemler olabilir. Evet bu dönemler de ister istemez o gazetenin tarihinin bir parçasıdır ama o tarihten seçilerek alınan birkaç başlık, birkaç köşe yazısı o gazetenin bugünkü kimliğine indirgenebilir mi?
Orhan Pamuk'un Cumhuriyet'e saldırdığını veya kişisel hesaplaşmasını yaptığını düşünmek, böyle düşünenlerin kendi sığlıklarından başka bir şey olamaz. Orhan Pamuk'un sahiden o kadar sığ olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Hem bu kadar sığ olup hem de Nobel başta olmak üzere onlarca uluslararası edebiyat ödülünün alınabileceğini mi sanıyorsunuz sahiden?
Sığlığın en kötü tarafı da bu: Sizi o seviyeye inmeye zorluyor.
Üstünde durmaya, cevap vermeye bile değmez.
Milli İstihbarat Teşkilatı, her zaman yaptığı çağrıyı 80. kuruluş yıldönümü vesilesiyle tekrarladı, vatandaşları 'muhbir' olmaya davet etti. Bu daveti yorumlayan Radikal Ankara Temsilcisi Murat Yetkin de, yüzlerce kiloluk patlayıcı satın alan Kaideci teröristleri tek bir kişinin bile ihbar etmemesine dikkat çekti.
Evet, belki terör söz konusu olduğunda vatandaşlarımız yeterince 'muhbir' değil ama başka şeyler, özellikle de rejimin nitelikleriyle ilgili şeyler söz konusu olduğunda bizim vatandaşlarımızın ve medyamızın eline su dökecek millet ve medya bulunduğunu sanmıyorum.
Geçmişte başörtülü gazetecileri birinci sayfasından ihbar edenler vardı, sanki bu suçmuş gibi. Şimdi de, Anadolu Ajansı'nın yeni yıl dolayısıyla basıp dağıttığı bir takvimdeki bir fotoğraf benzer ihbarların konusu oldu. Fotoğrafı bu sayfamızda da göreceksiniz, bir AA muhabiri (Tolga Adanalı) Ankara'da Anıtkabir ile Kocatepe Camii'ni aynı kareye sığdırmayı başarmış, bunu yaparken de artistik sayılabilecek bir kadraj ve ışık elde etmiş. Bence güzel bir fotoğraf olmuş.
Hemen birileri, fotoğraftaki Anıtkabir-cami simgeselliğini karşıtlık gibi okumuş, üstelik bu resmin takvimin kasım ayı yaprağına denk gelmesinden de özel manalar üretmiş.
Paranoya Türkiye'de sadece bireysel bir hastalığın adı değil, bu ülke toplumların da paranoyaklaşabileceğinin canlı kanıtı. Bir fotoğraftan bu kadar çok mana çıkarmak sadece bizim becerebileceğimiz bir şey. Rejim karşıtlığından tutun da nerelere kadar giden manalar.
Bu tuhaf manalandırma sürünce AA'nın genel müdürü mecbur kalmış bu deli saçması konuda açıklamaya yapmaya ama o da yetmemiş, çünkü fotoğrafın 'fotomontaj' olduğu iddia edilmiş. Diyelim ki fotomontajdır, ne olacak? Kaldı ki fotomontaj da değilmiş resim, muhabir bu kez noter huzurunda aynı fotoğrafı bir kez daha çekmiş.
Böyle sığlıklar insanın nefesini kesiyor.
Kendi adıma ben birden söylecek şey bulamaz oluyorum. Ne denir ki, bir resimden bu kadar çok mana üreten, fotoğrafa bakıp niyet okuyan insanlara? Gerçekten, böyle iddialar öne sürenlere aklı başında bir cevap vermek mümkün müdür? Her türlü cevap verme çabası da aslında nafile değil mi?
Türkiye bu sığlıktan nasıl kurtulacak, bilen var mı?
Sığlık demişken değinmekte fayda var: Pazar günü Orhan Pamuk'un hazırladığı Radikal, bazı gazeteler tarafından 'Cumhuriyet gazetesine saldırı' olarak adlandırıldı.
82 yıldır yayımlanmakta olan bir gazetenin tarihinde türlü çeşitli dönemler olabilir. Evet bu dönemler de ister istemez o gazetenin tarihinin bir parçasıdır ama o tarihten seçilerek alınan birkaç başlık, birkaç köşe yazısı o gazetenin bugünkü kimliğine indirgenebilir mi?
Orhan Pamuk'un Cumhuriyet'e saldırdığını veya kişisel hesaplaşmasını yaptığını düşünmek, böyle düşünenlerin kendi sığlıklarından başka bir şey olamaz. Orhan Pamuk'un sahiden o kadar sığ olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Hem bu kadar sığ olup hem de Nobel başta olmak üzere onlarca uluslararası edebiyat ödülünün alınabileceğini mi sanıyorsunuz sahiden?
Sığlığın en kötü tarafı da bu: Sizi o seviyeye inmeye zorluyor.
Üstünde durmaya, cevap vermeye bile değmez.