"ORAY'IN LANETİ" TV ELEŞTİRMENLERİNİN ÜSTÜNE ÇÖKTÜ!..ELEŞTİRİLERİN HEDEFİNDE HANGİ TV YAZARI VARDI?..
Oray Eğin,bugün tv eleştirmenlerini hedefler gözüken bir yazı yazdı.Ancak Eğin'in asıl hedefinde kendisi için "Oray'ın Laneti bu hafta kimin üstüne çökecek" sorusunu sorarak ağır eleştiriler yapan ünlü bir tv yazarı vardı.
BU DA BİR MESLEK AYIBI
Hatırladığım en güzel televiyon eleştirmeni hikayelerinden biri yıllar önce Sabah gazetesinde Kemal Yıldırım´ın vak´asıydı. O zamanlar Okan Bayülgen umut vaat eden bir şovmen olarak atv´de haftalık "Televizyon Çocuğu"na başlamış ancak Cuma gecesi yayımlanan ilk program bir felaket olmuştu. Bunu Bayülgen de fark etmiş, programını yayından çekmiş ve uzun bir hazırlık dönemine girmişti. Haftasonu herkes "Televizyon Çocuğu"nun ne büyük bir fiyasko olduğunu konuşuyordu. Bir kişi hariç: Kemal Yıldırım, o zamanlar Sabah´ın verdiği haftalık dergideki televizyon köşesinde Okan Bayülgen´e övgüler yağdırıyor, programını yere göğe sığdıramıyordu. Yine başarılı bir iş yaptığını falan söylüyordu.
Ama suçüstü yakalanmıştı bu sefer. Okuru aldatmak o kadar da kolay değil çünkü. Haftalık dergi, Cuma gecesinden çok önce basılıp dağıtıma verildiğinden Kemal Yıldırım bu programı izlemeden yazmıştı övgülerini. Ne de olsa patronun kanalıydı, patronun gazetesinde övülmesinde bir sakınca yoktu.
Benim televizyon eleştirilerini okumayı bıraktığım dönem de hemen hemen o zamana denk geliyor galiba. Ciddiye alarak okuduğum son eleştirmen Cengiz Semercioğlu´ydu; ondan televizyonun tekniğini, yapısını öğrenmek de mümkündü. Kısa süre önce Cengiz televizyon alanında başka bir kariyer yapmak istediği için - bence çok onurlu bir seçim - televizyon eleştirisi yazmayı bıraktı. Kendini okutan bir köşe yazarı oldu ama eksiği hâlâ Hürriyet´te giderilemedi.
Bu arada Burhan Ayeri´yle ilgili bir parantez açmam da zorunlu: Ben kendisini televizyon eleştirmenliğinin dar kulvarına sıkıştırmak istemiyorum; dili, üslubu bunun çok daha ötesinde. Daha çok televizyonu takip eden bir yazar demek daha doğru onun için...
Neyse, son zamanlarda okumayı bıraktığım televizyon eleştirmenlerinin köşelerinde kendi adımı, fotoğrafımı görmeye başladım. Ben ilgilenmesem de haber verdiler, dikkat çektiler ve ben de yeniden televizyon eleştirmenlerini okumaya başladım. Bazıları işlerini yapıyor gerçekten, ama birileri de var ki...
Gazetecilik mesleği adına büyük günahların işlendiği bir dünyaya dalıverdim... Dikkat ettim, televizyonu olan gazetelerin eleştirmenleri sürekli kendi grupları övüyorlar, karşı kanalları yerin dibine geçiriyorlar. Arşive daldım, bu genel bir trend mi diye, ağzım açık kaldı.
Zamanında öve öve bitiremedikleri programlar yayından kalkmış, başarısız olmuş. Hiç önemli değil. Tıpkı Kemal Yıldırım´ın pişkinliği gibi hiçbir şey demeden aynen tarzlarını sürdürmüşler. Karşı grubu yer, kendi kanalı öv.
Bu işin pirinin de televizyon eleştirmenliğinin yanı sıra sekreterler için şiir kitabı yazan Yüksel Aytuğ olduğunu anlamam gecikmedi. Dikkat edin, Sabah´ın televizyon eleştirmeninin atv´nin programlarını yerlere göklere sığdıramadığını göreceksiniz. Bir de sürekli birtakım televizyon programlarına davet edildiğini, katıldığı bu programları da övgülere boğduğunu.
Ben geçmişte Cengiz´i de, şimdi Burhan Ayeri´yi de hiçbir programda görmedim, görmüyorum. Vatan´ın televizyon eleştirmeni Memet Güler´in de bir televizyon programında görüldüğüne rastlamadım. Eminim pek çok davet alıyordur, adını duyurmak isteyenler Memet´i de arıyordur. Oysa mesela Samanyolu TV´nin yemek programında, boynunda kanalın politikasına uygun olarak takılmış cevşeniyle Yüksel Aytuğ´u mutfakta görüp bakakalmıştım.
Televizyon eleştirmenliğini kullanarak kendisine kazan
Hatırladığım en güzel televiyon eleştirmeni hikayelerinden biri yıllar önce Sabah gazetesinde Kemal Yıldırım´ın vak´asıydı. O zamanlar Okan Bayülgen umut vaat eden bir şovmen olarak atv´de haftalık "Televizyon Çocuğu"na başlamış ancak Cuma gecesi yayımlanan ilk program bir felaket olmuştu. Bunu Bayülgen de fark etmiş, programını yayından çekmiş ve uzun bir hazırlık dönemine girmişti. Haftasonu herkes "Televizyon Çocuğu"nun ne büyük bir fiyasko olduğunu konuşuyordu. Bir kişi hariç: Kemal Yıldırım, o zamanlar Sabah´ın verdiği haftalık dergideki televizyon köşesinde Okan Bayülgen´e övgüler yağdırıyor, programını yere göğe sığdıramıyordu. Yine başarılı bir iş yaptığını falan söylüyordu.
Ama suçüstü yakalanmıştı bu sefer. Okuru aldatmak o kadar da kolay değil çünkü. Haftalık dergi, Cuma gecesinden çok önce basılıp dağıtıma verildiğinden Kemal Yıldırım bu programı izlemeden yazmıştı övgülerini. Ne de olsa patronun kanalıydı, patronun gazetesinde övülmesinde bir sakınca yoktu.
Benim televizyon eleştirilerini okumayı bıraktığım dönem de hemen hemen o zamana denk geliyor galiba. Ciddiye alarak okuduğum son eleştirmen Cengiz Semercioğlu´ydu; ondan televizyonun tekniğini, yapısını öğrenmek de mümkündü. Kısa süre önce Cengiz televizyon alanında başka bir kariyer yapmak istediği için - bence çok onurlu bir seçim - televizyon eleştirisi yazmayı bıraktı. Kendini okutan bir köşe yazarı oldu ama eksiği hâlâ Hürriyet´te giderilemedi.
Bu arada Burhan Ayeri´yle ilgili bir parantez açmam da zorunlu: Ben kendisini televizyon eleştirmenliğinin dar kulvarına sıkıştırmak istemiyorum; dili, üslubu bunun çok daha ötesinde. Daha çok televizyonu takip eden bir yazar demek daha doğru onun için...
Neyse, son zamanlarda okumayı bıraktığım televizyon eleştirmenlerinin köşelerinde kendi adımı, fotoğrafımı görmeye başladım. Ben ilgilenmesem de haber verdiler, dikkat çektiler ve ben de yeniden televizyon eleştirmenlerini okumaya başladım. Bazıları işlerini yapıyor gerçekten, ama birileri de var ki...
Gazetecilik mesleği adına büyük günahların işlendiği bir dünyaya dalıverdim... Dikkat ettim, televizyonu olan gazetelerin eleştirmenleri sürekli kendi grupları övüyorlar, karşı kanalları yerin dibine geçiriyorlar. Arşive daldım, bu genel bir trend mi diye, ağzım açık kaldı.
Zamanında öve öve bitiremedikleri programlar yayından kalkmış, başarısız olmuş. Hiç önemli değil. Tıpkı Kemal Yıldırım´ın pişkinliği gibi hiçbir şey demeden aynen tarzlarını sürdürmüşler. Karşı grubu yer, kendi kanalı öv.
Bu işin pirinin de televizyon eleştirmenliğinin yanı sıra sekreterler için şiir kitabı yazan Yüksel Aytuğ olduğunu anlamam gecikmedi. Dikkat edin, Sabah´ın televizyon eleştirmeninin atv´nin programlarını yerlere göklere sığdıramadığını göreceksiniz. Bir de sürekli birtakım televizyon programlarına davet edildiğini, katıldığı bu programları da övgülere boğduğunu.
Ben geçmişte Cengiz´i de, şimdi Burhan Ayeri´yi de hiçbir programda görmedim, görmüyorum. Vatan´ın televizyon eleştirmeni Memet Güler´in de bir televizyon programında görüldüğüne rastlamadım. Eminim pek çok davet alıyordur, adını duyurmak isteyenler Memet´i de arıyordur. Oysa mesela Samanyolu TV´nin yemek programında, boynunda kanalın politikasına uygun olarak takılmış cevşeniyle Yüksel Aytuğ´u mutfakta görüp bakakalmıştım.
Televizyon eleştirmenliğini kullanarak kendisine kazan