ORAY EĞİN SABAH İÇİN "KORUMA VE KOLLAMA" İSTEDİ!..
Akşam yazarı Oray Eğin,Sabah'ın satılıp yeni bir patrona kavuşmasını sağlayacak sürecin gazeteye en büyük zararı vereceğini belirterek,"Göreceksiniz,şimdi devlet Sabah gazetesi üzerinden bir evcilik oyunu yapacak" diye yazdı.
Orada Gazetecilik Yapmak
Sabah gazetesine yapılan son operasyonda patronlararası rekabetin, devlet-medya-iş dünyası üçgeninin hesap oyunlarının dışında kalan ve durumdan aslında en çok etkilenecek bir kesim var: Gazeteciler. Pek kimsenin bugünlerde akıbetlerini merak etmediği ya da aynı olaydaki daha heyecanlı gelişmelerden dolayı sıranın gelmediği.
Halbuki bir gazeteci için en büyük kâbus çalıştığı yerde önünü görememek, akıbetini bilmemektir. Sabah gazetesinde çalışanlar bu süreci çok yaşadı. Bir kısmı gitti Vatan´ı kurdu, kimileri kaldı ve hakikaten de takdir edilesi bir çabayla gazeteyi yaşatmak için uğraştı.
Sonunda da gemiyi sağlam bir limana çektikleri düşünülüyordu. Ciner Grubu, yaptığı hamlelerle, gücüyle medyada uzun süreli varolacağının işaretlerini veriyordu; oysa Türkiye´deki her önemli gelişme gibi bu aile de bir gecede medyanın dışına itildi. Hangi faktörlerin tetiklediği ya da operasyonun ardında kimin olduğu önemli değil. Orada çalışanların belirsiz gelecekleri açısından kaygı verici bir durum bu.
Sabah´ın satılıp yeni bir patrona kavuşmasını sağlayacak süreç, gazeteye en büyük zararı verecektir. Bunun en yakın örneğini Star gazetesinde gördük. Star, üzerinde oynanması çok daha kolay bir gazeteydi belki ama geçici medya patronluğuna heves eden hükümet temsilcilerinin heveslerini anlamak açısından da anlamlıydı.
Göreceksiniz, şimdi devlet Sabah gazetesi üzerinden bir evcilik oyunu yapacak. Hiç bilmedikleri, donanımlarının yetmeyeceği konularda ahkâm kesecekler ve çok kısa süre içinde Sabah´ta çalışmak gazeteciler için bir eziyete dönüşecek. Sabah´ı Sabah yapan pek çok özellik de bu arada gidecek. Her ne kadar "editoryal bağımsızlık" garantisi verseler de. Duramayacaklar.
Bir gazetede patronun da çeşitli talepleri vardır elbette, Genel Yayın Yönetmeni de bu taleplerle gazeteciliği dengede tutmak için uğraşır. Ancak Sabah´a bugün tepeden inen "yeni patronların" ne istedikleri de bilinmez, ne bekledikleri de. Dolayısıyla ne yapacakları konusunda da en ufak bir fikir sahibi olamazsınız.
Gerçek patronu olan bir gazetenin amaçlarından biri para kazanmaktır. Devletin sahibi olduğu medyanın böyle bir amacı yoktur halbuki. Devletin ele geçirdiği medyaysa kamunun borçlarını ödemek için satılır. Ancak her nedense sadece gazeteyi satmakla uğraşmazlar, içeriğine de karışmadan edemezler.
Çok çarpıcı bir örnek geçtiğimiz günlerde yaşandı Sabah´ta. Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı´nın ana gazeteye transfer ettiği Özay Şendir´i, TMSF yetkilisi tekrar Günaydın´a yolladı.
TMSF´nin orada bulunma sebebi gazeteyi en yüksek fiyata satmakken, Genel Yayın Yönetmeni´nin inisiyatifinde olan bir karara karışması hadleri mi; anlamak mümkün değil.
Bu küçük gibi görünen operasyon ileride yaşanacak başka sıkıntıların da habercisi. Çok yakında gazetelerde kullanılacak fotoğraflardan yazı konularına kadar Sabah çalışanları TMSF filtreleriyle boğuşmak zorunda kalacak.
Bir sıkıntı da muhtemel yeni patronla ilgili: Diyelim ki Sabah´ı Murdoch aldı, tıpkı TGRT´de olduğu gibi eski yüzlerden arınma ve sıfırdan kadro kurma çalışmalarına girişmeyeceklerini kim garanti edebilir?
Düşünün, belki Murdoch içinde Mehmet Barlas ve Hıncal Uluç´un olmadığı bir Sabah yapacak. Böyle Sabah gazetesi olur mu? Herhalde öyle yapmazlar, demeyin. Türk medyasını, Türk okurunu bilmeyen yaba
Sabah gazetesine yapılan son operasyonda patronlararası rekabetin, devlet-medya-iş dünyası üçgeninin hesap oyunlarının dışında kalan ve durumdan aslında en çok etkilenecek bir kesim var: Gazeteciler. Pek kimsenin bugünlerde akıbetlerini merak etmediği ya da aynı olaydaki daha heyecanlı gelişmelerden dolayı sıranın gelmediği.
Halbuki bir gazeteci için en büyük kâbus çalıştığı yerde önünü görememek, akıbetini bilmemektir. Sabah gazetesinde çalışanlar bu süreci çok yaşadı. Bir kısmı gitti Vatan´ı kurdu, kimileri kaldı ve hakikaten de takdir edilesi bir çabayla gazeteyi yaşatmak için uğraştı.
Sonunda da gemiyi sağlam bir limana çektikleri düşünülüyordu. Ciner Grubu, yaptığı hamlelerle, gücüyle medyada uzun süreli varolacağının işaretlerini veriyordu; oysa Türkiye´deki her önemli gelişme gibi bu aile de bir gecede medyanın dışına itildi. Hangi faktörlerin tetiklediği ya da operasyonun ardında kimin olduğu önemli değil. Orada çalışanların belirsiz gelecekleri açısından kaygı verici bir durum bu.
Sabah´ın satılıp yeni bir patrona kavuşmasını sağlayacak süreç, gazeteye en büyük zararı verecektir. Bunun en yakın örneğini Star gazetesinde gördük. Star, üzerinde oynanması çok daha kolay bir gazeteydi belki ama geçici medya patronluğuna heves eden hükümet temsilcilerinin heveslerini anlamak açısından da anlamlıydı.
Göreceksiniz, şimdi devlet Sabah gazetesi üzerinden bir evcilik oyunu yapacak. Hiç bilmedikleri, donanımlarının yetmeyeceği konularda ahkâm kesecekler ve çok kısa süre içinde Sabah´ta çalışmak gazeteciler için bir eziyete dönüşecek. Sabah´ı Sabah yapan pek çok özellik de bu arada gidecek. Her ne kadar "editoryal bağımsızlık" garantisi verseler de. Duramayacaklar.
Bir gazetede patronun da çeşitli talepleri vardır elbette, Genel Yayın Yönetmeni de bu taleplerle gazeteciliği dengede tutmak için uğraşır. Ancak Sabah´a bugün tepeden inen "yeni patronların" ne istedikleri de bilinmez, ne bekledikleri de. Dolayısıyla ne yapacakları konusunda da en ufak bir fikir sahibi olamazsınız.
Gerçek patronu olan bir gazetenin amaçlarından biri para kazanmaktır. Devletin sahibi olduğu medyanın böyle bir amacı yoktur halbuki. Devletin ele geçirdiği medyaysa kamunun borçlarını ödemek için satılır. Ancak her nedense sadece gazeteyi satmakla uğraşmazlar, içeriğine de karışmadan edemezler.
Çok çarpıcı bir örnek geçtiğimiz günlerde yaşandı Sabah´ta. Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı´nın ana gazeteye transfer ettiği Özay Şendir´i, TMSF yetkilisi tekrar Günaydın´a yolladı.
TMSF´nin orada bulunma sebebi gazeteyi en yüksek fiyata satmakken, Genel Yayın Yönetmeni´nin inisiyatifinde olan bir karara karışması hadleri mi; anlamak mümkün değil.
Bu küçük gibi görünen operasyon ileride yaşanacak başka sıkıntıların da habercisi. Çok yakında gazetelerde kullanılacak fotoğraflardan yazı konularına kadar Sabah çalışanları TMSF filtreleriyle boğuşmak zorunda kalacak.
Bir sıkıntı da muhtemel yeni patronla ilgili: Diyelim ki Sabah´ı Murdoch aldı, tıpkı TGRT´de olduğu gibi eski yüzlerden arınma ve sıfırdan kadro kurma çalışmalarına girişmeyeceklerini kim garanti edebilir?
Düşünün, belki Murdoch içinde Mehmet Barlas ve Hıncal Uluç´un olmadığı bir Sabah yapacak. Böyle Sabah gazetesi olur mu? Herhalde öyle yapmazlar, demeyin. Türk medyasını, Türk okurunu bilmeyen yaba