ORAY EĞİN "KONTROLSÜZ KÖŞE YAZARLARI BİLDİRİSİ"NE TAVIR KOYDU!..NEDEN İMZALAMIYOR?

Akşam yazarı Oray Eğin 'Kontrolsüz köşe yazarları bildirisi'ne hem itiraz etti hem de imza atan bazı yazarlara seslendi: Oyuna gelmeyin,imzanızı geri çekin...

Kontrolsüz köşe yazarları bildirisini neden imzalamayacağım

Öncelikli sebebi kişisel: Toplu hareketlerde, protestolarda, imza törenlerinde, bildirilerde yer almak istemiyorum. Groucho Marx'ın dediği 'Beni üye kabul eden hiçbir kulübe üye olmam' prensibine sonuna kadar inanıyorum. Sürüden ayrılmayı seviyorum.

Elbette her kişisel prensip gibi bu da zaman zaman bozulmaya mahkum. Gidip Mustafa Balbay'ın adına Cumhuriyet'te kitap imzaladım mesela. Çünkü bu toplu eyleme inanıyordum, Cumhuriyet ve Cumhuriyet yazarlarıyla dayanışma yapılması gerektiğini düşünüyordum.

Bizim imzanın ardından hemen Balbay'ın çarpıtıldığı iddia edilen günlükleri çıktı ve kendisine 'demokrat' ve 'sivil' basın diyen arkadaşların bir kısmı hemen medya çarmıhları kurdular. İmza verenleri 'darbeci' ya da 'Ergenekoncu' diye etiketlemeye kalktılar. Çok değil, bir sene öncesinden bahsediyorum.
Bu linç kampanyasına karşı günlükler ortaya daha önce çıksaydı da gideceğimi açıkladım. Bugün de aynı şekilde düşünüyorum.

Dün, Ayşenur Arslan'ın 'Medya Mahallesi' programında Gülay Göktürk'ü dinledikten sonra Başbakan'ın 'Bu köşe yazarlarını atın' çıkışına karşı yazılan bildirinin altındaki imzaları inceledim. Giderek artıyor liste... Sağdan soldan, Cumhuriyetçi ya da liberal pek çok farklı isim var.
Çok kısa bir bildiri metni zaten, Başbakan'ın çıkışına tepki koyuyor o kadar.

Ancak bana bu bildiri metni ve şimdi yandaş gazetecilerin bile fırtına koparması son derece yüzeysel bir çaba gibi görünüyor. Daha çok 'günü kurtarma' girişimi adeta.

Bildirideki bazı imzalara baktım, AKP iktidarı boyunca sicilleri son derece kirli gazeteciler de var. Başbakan köşe yazarlarının atılmasını istiyor ya; onlar bu istek gerçek olduğunda hiç kıllarını dahi kıpırdatmamışlardı.

Bir kısmı basın tarihinin en büyük gammazcılık operasyonunun mimarları. Manşetlerinden, köşelerinden meslektaşlarını ihbar edenler, kellelerinin alınması için kapılarına çarpı koyanlar, işaret edenler.

Pratikte itiraz etmediklerine bugün 'ilke' adına karşı çıkmalarını doğrusu hiç mi hiç samimi bulmuyorum.

Aynı bildiride imzası bulunanlar gazetelerinde Türkiye'nin en ünlü gazetecilerini Ergenekon'un medya çetesi adı altında sunmadı mı yakın zaman öncesinde? Örgüt şemaları çizip kotluk ve unvan dağıtmadılar mı?

Başbakan'ın istemediği muhabirlerin işlerine son verilirken, yazarlar kapının önüne konarken hiç seslerini de çıkarmadılar. Dahası, kimi değişimlerde, bugün yeniden şekillenen medya düzeninde öylesine sevindiler, öylesine gaza geldiler ki 'Meydan bize kaldı' diye bir zil takıp oynamadıkları kaldı.

Bugün Başbakan'ın patronlara 'Köşe yazarlarını atın' çağrısına itiraz ediyor gibi gözüken gazetecilerin bazıları birkaç ay önce tasfiye listesi hazırlıyorlar, medyadan gönderilecek isimleri tarif ediyorlardı.

Ekrem Dumanlı, Emin Çölaşan'ın Hürriyet'te yazdığı dönemde kaç kere 'Bu adamı atın' diye yazı yazdı hatırlar mısınız?

Fehmi Koru'nun Aydın Doğan'a 'Adamlarını at, değiştir, böyle kurtulursun' diye çağrı yaptığını unutan var mı?

Önce Sabah'a TMSF el koyduğunda, ardından Doğan Grubu'na vergi cezası geldiğinde ve beraberinde koca medya grubu yeniden şekillenmek zorunda kaldığında hiç seslerini yükseltmeyenler oldu. 'Oh olsun' diyenleri unutmadık.

Bizim başımıza gelenleri 'taraf' olduğum için hiç hatırlatmak bile istemiyorum.

Pazar günü bildiri hazırlayıp alelacele insanları imza atmaya çağıran Gülay Göktürk o günlerde hiç sesini çıkarmamıştı, kılını kıpırdatıp tek bir itiraz etmemişti. Kocasının çocuk pornosunu öven yazılarının arkasında durduğunun onda biri kadar yeniden tasarlanmaya çalışılan medya düzenine itiraz etmemişti.

Şimdi hangi hakla bu bildiriyi hazırlar, nasıl kendi kendini bu demokratik itirazın bayraktarı olarak görebilir anlamıyorum. 'Akıl tutulması' değilse nedir bu?

Cumhuriyet gazetesi her gün Mustafa Balbay'ın köşesinde takvim tutuyor. Dün içeride olduğunun 362. günüymüş. Daha yargılanmadan Balbay'ı çeteci ilan edenler onun içeride olduğunun 362. gününde demokrasi kahramanlığına soyunuyor.

Yok öyle... Bir yüzeysel metin yazıp bütün günahlardan, ayıplardan, utançlardan affolmak...
Tabii ki bu oyuna gelmeyeceğim ve Gülay Göktürk'ün önderliğindeki herhangi bir harekete ne bugün ne de yarın dahil olacağım. Mesele Gülay Göktürk'ün şahsı da değil; onun şahsının teslim ettiği bir zihniyet.

Liberal koroya dahil olmayan, yine de bu bildiriye imza veren meslektaşlarıma da aynı çağrıda bulunmak istiyorum: Gammazcıların, ihbarcıların, kapımızın önüne çarpı atanların, demokrasiyi sadece kendileri için isteyenlerin oyununa gelmeyin, iyi niyetinizi sömürmelerine ve kendilerini sizin adınız üzerinden aklamalarına izin vermeyin. İmzanızı geri çekin...

Oray Eğin/AKŞAM