ORAY EĞİN FİYAT BİÇTİ! YILMAZ ÖZDİL KAÇ PARA EDER?

Oray Eğin köşe yazarları üzerinden ilginç bir hesap yaptı. Bakın okuyucu köşe yazarlarına aylık kaç para verse neler olur...

MEDYARADAR - Akşam gazetesi yazarı Oray Eğin medyada artık kurumsal çatının önemini kaybettiği, içeriğin önem kazandığı yönündeki tespitlerini paylaştı bugünkü yazısında okurlarıyla. Sosyal medyadan ilham alan Eğin’e göre gelecekte yeni medya düzeni de "içerik" üzerine bina edilecek.

Yazısında Yılmaz Özdil üzerinden örnekler verip hesap yapan Eğin, ayda sadece 1 TL abonelik ücreti karşılığında Yılmaz Özdil yazılarının ne kadar gelir getireceği sorusuna yanıt aradı. Eğin’in bulduğu rakamlar gazete gelirleriyle kıyaslandığında hatırı sayılır bir meblağa ulaşıyor. Bu da "kurumsal marka" saltanatının gelecekte "içerik" saltanatına dönüşeceği sonucuna ulaştırdı ünlü yazarı.

İşte Oray Eğin'in yeni medya düzeni...

Bir süredir 'içerik' ve 'gelir' üzerine düşünüyorum. İnternet bizlere geçmişte hiç alışık olmadığımız şekilde kendi kendimize, bir çatıya ihtiyacımız olmadan var olabilme imkanı sunuyor.

Sosyal medyada mesela... On binlerce insan bizleri takip ediyor.

Dahası, herkesin eşit sözü var. Ama herkesin tribünü eşit kalabalıkta değil: Söyleyecek sözü olan ilgi çekiyor, söyleyecek sözü olmayan kendi kendine konuşuyor.

Soru şu: Bu etkinlik ve cazibe paraya dönüştürülebilir mi?
Dünyada blog yazmaya hobi olarak başlayan pek çok kişi işi gücü bırakmaya başladı, twitter ya da benzer mecralarda tanıştığı insanlarla yeni iş alanlarına yöneliyor. Yazdıkları ilgi çeken insanlar full time yazarlığa geçiş yapıyor, 'Julie ve Julia' örneğinde olduğu gibi artık blog'lardan sinema filmleri de çekiliyor.

Büyük fonlar, şirketler blog yazarlarını, bağımsız İnternet sitelerini, sosyal medyayı destekliyorlar, sponsor oluyorlar.

Facebook'a yatırım yapılmasa bu kadar büyür müydü?
Artık içerik önem kazanıyor. İçerik birbirinden bağımsız mikro markalar doğuruyor, eskisi gibi 'kurumsal çatı' anlamını yitiriyor.

Hürriyet'i değil, Yılmaz Özdil'i okuyorsunuz mesela. Hatta gazeteye kızıp 'Bu yazarın da başına bir şey gelmez inşallah' diye endişeleniyorsunuz.

Diyelim ki Yılmaz Özdil bugün Hürriyet'ten ayrıldı. Hangi sebeple olursa olsun. Eksikliğini hissetmez misiniz?

Peki Yılmaz Özdil şöyle bir öneriyle gelse: 'Düzenli olarak her gün yazı yazacağım, her gün bir sitede yayınlanacak. Ama abone olmanız koşuluyla. Eskisi gibi haftada altı yazı. Ayda sadece 1 TL ödeyeceksiniz? Var mısınız yok musunuz?' dese...

Tiryakisi olduğunuz bir yazarı yaşatmak için katkıda bulunmaya değmez mi?
Ben tereddüt etmeden öderim; ne olacak ki alt tarafı 1 TL... Hürriyet'i tıklayacağıma, yeni siteyi tıklarım. Son kullanıcı açısından değişen bir şey yok: Sonuçta ben içeriğin müşterisiyim.
Hadi paketi genişletelim.

Yılmaz Özdil'in yanına Hıncal Uluç'u, Emin Çölaşan'ı, Bekir Coşkun'u, Ahmet Hakan'ı, Ertuğrul Özkök'ü koyalım: Türkiye'nin en çok tıklanan, okunan yazarlarını. Sonuçta hepimizin bir 'tık sicili' var artık.

Böyle bir pakete ayda 5 TL ödeyecek insan bulunmaz mı?
Dün rakamları sordum: Türkiye'de sırf Turkcell'in kendi başına 2.8 milyon 'smartphone' kullanıcısı var.

Yüz binlerce Digiturk 'Süper Paket' üyesini ekleyin.

Hadi onları bırakın, sırf Yılmaz Özdil'in köşe yazısı kitabı 150 bin civarında sattı.
İçlerinden 'özgür, bağımsız, sansürsüz' içeriğe 5 TL vermeye razı kaç kişi çıkar?

Başkaları kopyalayıp, başka yerlerde yayımlarsa diye endişe etmeyin: Bırakın kopyalasınlar, biz içeriğe para vermeye razı sadık okur yeter.

Sadece 5 TL, özel olarak bir şey yapmanıza gerek yok: Her ay cep telefonu faturanızdan kesilecek diyelim.

Üye sayısı arttıkça bütçe artacak, sunulan içerik de zenginleşecek, çeşitlenecek. Gazeteci kendisine çalışacağı için kendini sürekli yenileyecek, dinamik tutacak, cazip kılacak.

100 bin kişi ayda 5 TL verir mi?

Dileyen daha fazla da verebilir, ama gerek bile yok: Sadece 5 TL.

Şimdilik sadece yüksek sesli düşünüyorum, henüz fantezi aşamasında, çok ilkel bir model. Ama işin nereye varacağını görebiliyorum.

Aslında mevcut medya patronları için de, iktidar için de potansiyel bir tehlike içeriğin bir numaralı güç oluşu. İçerik kendi kendini finanse ederse hiç kuşkusuz yeni medya düzeni, tasfiye tartışmaları, bağımsız yayıncılık, patron-iktidar ilişkileri de buna göre şekillenecek.
Ne dersiniz, tutar mı tutmaz mı?

Oray Eğin / Akşam