"OPERASYON ERGENEKON" DAVASI!..STAR YAZARI ŞAMİL TAYYAR'IN KAÇ YIL HAPSİ İSTENDİ?..
Star Gazetesi Ankara temsilcisi ve köşe yazarı Şamil Tayyar hakkında,"Operasyon Ergenekon" isimli kitabında soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği gerekçesiyle dava açıldı.
Gazeteci-Yazar Şamil Tayyar hakkında, ''Operasyon Ergenekon'' adlı kitabında ''soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği'' ve ''adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs ettiği iddiasıyla 1,5 ile 6 yıl arasında hapis talebiyle iddianame hazırlandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Ümraniye'de ele geçirilen bombalara ilişkin yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkarılan ''Ergenekon Terör Örgütü'' ile ilgili soruşturmada gizlilik kararı alındığı ve yayın yapma yasağı verildiği, bunun da tüm basın organlarına tebliğ edildiği anlatıldı.
Bu sırada, Timaş Yayınları tarafından Mart 2008'de Şamil Tayyar'ın kaleme aldığı ''Operasyon Ergenekon'' adlı kitabın piyasaya sürüldüğü hatırlatılan iddianamede, kitapta gizlilik kararı alınmış soruşturma konusunda bazı bilgilere yer verildiğinin görülmesi üzerine resen soruşturma başlatıldığı kaydedildi.
İddianamede, kitapta, üzerinde ''gizli'' kaydı bulunan ve ''Ümraniye Çöplüğü'' bölümü içerisinde yer alan yazı ve belge fotokopileri ile gizli belgelerin kamuoyuna duyurulduğu belirtilerek, diğer bölümlerde ise bazı şüphelilerin ifadeleri ve soruşturma içerdiğine yönelik bilgilerin yanı sıra kişi bağlantılarının anlatıldığı bildirildi.
Kitaba ilişkin soruşturma sürerken, ''Ergenekon Operasyonu'' kapsamında tutuklanan ve halen Kandıra 1 No'lu F Tipi Cezaevi'nde tutuklu olan Veli Küçük, Tekirdağ F Tipi Cezaevi'nde bulunan Muzaffer Tekin ve Oktay Yıldırım'ın da şikayette bulundukları ifade edilen iddianamede, bu evrakların da soruşturma dosyasına birleştirildiği anlatıldı.
Şamil Tayyar'ın savunmasında, kitabında herhangi bir suç unsuru bulunmadığını savunduğu belirtilen iddianamede, şüphelinin kitapta yer alan bilgi ve belgelerin ''Danıştay Davası'' dosyasından alındığını söylediği bildirildi.
İddianamede, Tayyar'ın, kitabın, ''Danıştay'', ''Sarıkız'', ''Hrant Dink'' gibi, kamuoyuna yansımış dava dosyalarına emniyet birimlerinin ilettiği bilgi ve belgelere dayanılarak oluşturulduğu, kitapta kişilerin değil, olayların hedef alındığını, gazetecilerin meslekleri gereği haber niteliği olan olayları halka duyurmak hak ve ödevleri olduğunu ve gazetecinin ağır biçimde eleştirme ile kınama hakkına sahip olduğunu, bu nedenle atılı suçların unsurları yönünden oluşmadığını ileri sürerek, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesini talep ettiği kaydedildi.
-İLGİLİ TCK MADDELERİ-
Tayyar'ın para cezası öngören 5187 sayılı Basın Yasası'nın 19. maddesi mevcut iken hakkında TCK'nın 285. maddesinin uygulanamayacağını savunduğu ifade edilen iddianamede, yasa koyucunun TCK'nın 285. maddesiyle süren bir soruşturmanın gizliliğini ihlali suç saydığı bildirildi.
Bunun bir nedenin de herkesçe soruşturma içeriğinin öğrenilmesi halinde bir kısım bilgilerin ve delillerin ortadan kaybolmasını önlemek olduğu vurgulanan iddianamede, TCK'nın 288. maddesinin, kesin bir yargı kararı verilmeden önce hakim, savcı, mahkeme ve bilirkişiler ile tanıkları etkilemek amacıyla sözlü ve yazılı beyanda bulunulmasını suç olarak kabul ettiğine yer verildi.
İddianamede, bu düzenlemeyle ''kamuoyunda kitle iletişim araçları ile yürütülen ve yargısız infaz olarak tanımlanan uygulamaların'' önüne geçilmek istendiğine işaret edilerek, şöyle denildi:
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Ümraniye'de ele geçirilen bombalara ilişkin yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkarılan ''Ergenekon Terör Örgütü'' ile ilgili soruşturmada gizlilik kararı alındığı ve yayın yapma yasağı verildiği, bunun da tüm basın organlarına tebliğ edildiği anlatıldı.
Bu sırada, Timaş Yayınları tarafından Mart 2008'de Şamil Tayyar'ın kaleme aldığı ''Operasyon Ergenekon'' adlı kitabın piyasaya sürüldüğü hatırlatılan iddianamede, kitapta gizlilik kararı alınmış soruşturma konusunda bazı bilgilere yer verildiğinin görülmesi üzerine resen soruşturma başlatıldığı kaydedildi.
İddianamede, kitapta, üzerinde ''gizli'' kaydı bulunan ve ''Ümraniye Çöplüğü'' bölümü içerisinde yer alan yazı ve belge fotokopileri ile gizli belgelerin kamuoyuna duyurulduğu belirtilerek, diğer bölümlerde ise bazı şüphelilerin ifadeleri ve soruşturma içerdiğine yönelik bilgilerin yanı sıra kişi bağlantılarının anlatıldığı bildirildi.
Kitaba ilişkin soruşturma sürerken, ''Ergenekon Operasyonu'' kapsamında tutuklanan ve halen Kandıra 1 No'lu F Tipi Cezaevi'nde tutuklu olan Veli Küçük, Tekirdağ F Tipi Cezaevi'nde bulunan Muzaffer Tekin ve Oktay Yıldırım'ın da şikayette bulundukları ifade edilen iddianamede, bu evrakların da soruşturma dosyasına birleştirildiği anlatıldı.
Şamil Tayyar'ın savunmasında, kitabında herhangi bir suç unsuru bulunmadığını savunduğu belirtilen iddianamede, şüphelinin kitapta yer alan bilgi ve belgelerin ''Danıştay Davası'' dosyasından alındığını söylediği bildirildi.
İddianamede, Tayyar'ın, kitabın, ''Danıştay'', ''Sarıkız'', ''Hrant Dink'' gibi, kamuoyuna yansımış dava dosyalarına emniyet birimlerinin ilettiği bilgi ve belgelere dayanılarak oluşturulduğu, kitapta kişilerin değil, olayların hedef alındığını, gazetecilerin meslekleri gereği haber niteliği olan olayları halka duyurmak hak ve ödevleri olduğunu ve gazetecinin ağır biçimde eleştirme ile kınama hakkına sahip olduğunu, bu nedenle atılı suçların unsurları yönünden oluşmadığını ileri sürerek, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesini talep ettiği kaydedildi.
-İLGİLİ TCK MADDELERİ-
Tayyar'ın para cezası öngören 5187 sayılı Basın Yasası'nın 19. maddesi mevcut iken hakkında TCK'nın 285. maddesinin uygulanamayacağını savunduğu ifade edilen iddianamede, yasa koyucunun TCK'nın 285. maddesiyle süren bir soruşturmanın gizliliğini ihlali suç saydığı bildirildi.
Bunun bir nedenin de herkesçe soruşturma içeriğinin öğrenilmesi halinde bir kısım bilgilerin ve delillerin ortadan kaybolmasını önlemek olduğu vurgulanan iddianamede, TCK'nın 288. maddesinin, kesin bir yargı kararı verilmeden önce hakim, savcı, mahkeme ve bilirkişiler ile tanıkları etkilemek amacıyla sözlü ve yazılı beyanda bulunulmasını suç olarak kabul ettiğine yer verildi.
İddianamede, bu düzenlemeyle ''kamuoyunda kitle iletişim araçları ile yürütülen ve yargısız infaz olarak tanımlanan uygulamaların'' önüne geçilmek istendiğine işaret edilerek, şöyle denildi: