ONLAR OYUNCAK DEĞİL BABALARINI İSTİYOR!
Birbirlerini hiç tanımayan iki kadının yolları bundan tam 35 gün önce kötü bir haberle kesişti.
Birbirlerini hiç tanımayan iki kadının yolları bundan tam 35 gün önce kötü bir haberle kesişti. Görev için gittikleri Suriye’de ordunun rehin aldığı El Hurra televizyonu muhabiri Beşar Fehmi Kaddumi ile kameraman Cüneyt Ünal’ın eşleri, “oyuncak değil babalarını isteyen” çocuklarına gündüz rol yapıyor. Arzu Kaddumi ve Nuran Ünal gece el ayak çekildikten sonra ağlıyor, telefona sarılıp saatlerce dertleşiyor.
Hürriyet'ten Fatma Aksu'nun haberine göre; Suriye’nin Halep kentinde içsavaşı haberleştirirken 20 Ağustos’ta Suriye ordusu tarafından tutuklanarak devlet televizyonunda “terörist” olarak sunulan 17 yıllık ödüllü kameraman Cüneyt Ünal’ın henüz 1,5 yaşındaki kızı Sahra, her kapı çalışında “Baba” diye koşuyor. Beşar Fehmi Kaddumi’nin kızı Zehra (5) da, iç dünyasını yaptığı resimlerle anlatıyor. Kaddumi’nin 10 yaşındaki oğlu Enes ise her şeyin farkında ve onu hiçbir şey avutmuyor. Eve gelenlerin kendisine getirdiği oyuncakların yüzüne bile bakmayan Enes, “Bana bu oyuncakları neden getirdiklerini biliyorum. Ben oyuncak değil, babamı istiyorum” diyor.
Hayatından endişeli
Cüneyt Ünal’ın işkence gördüğü, ancak sağ olduğunu gösteren videonun yayınlanması bir nebze de olsa içini rahatlasa da, işkencenin hala devam ettiği duygusuna kapılan Nuran Ünal, eşinin hayatından endişeli. Dirisi mi gelecek ölüsü mü bilmiyor. Bir süre önce Lübnan’da kaçırılıp daha sonra serbest bırakılan Aydın Tufan Tekin de aramış Nuran Ünal’ı. Tekin ona, eşinin yaşadığı duyguları en iyi kendisinin bildiğini anlatıp, “O kendisine üzülmüyordur. ‘Karım ve çocuğum ne yapıyor? Bensiz nasıl yaşıyor’ diye sizleri düşünüyordur. Keşke sizin iyi olduğunuzun haberlerini alabilse” demiş.
Rüyamda karanlıkta yatıyordu
Her akşam karanlıkta dışarı çıkıp gökyüzüne bakan Nuran Ünal, duygularını aktarırken, gözyaşlarını tutamıyor. “O gökyüzünü görmüyordur muhtemelen. Geceyle gündüzü ayırt edebiliyor mudur acaba? Onu rüyamda, dizlerine kadar sıyrılmış bir kot pantolonla, karanlık bir yerde yatarken gördüm. Ben her gece yatağımda yatıyorum, acaba o nerede yatıyor? Ben bunu yiyebiliyorum acaba o yiyebiliyor mu? Bunları düşündükçe ağlıyorum. Kızım ağladığımı görünce hırçınlaşıyor, bana vurmaya başlıyor. Ağlarken gülmek zorunda kalıyorum. Eminim, ‘Acaba sağ olduğumu biliyorlar mıdır, yoksa unutuldum mu’ diye umutsuzluğa kapılıp ölüm korkusuyla mı yaşıyordur” diyor.
Ailesi haberi Kudüs’te aldı
Kaddumi’nin eşi Arzu da eşinin kayıp haberini, çocuklarıyla birlikte Kudüs’te almış. Eşi Suriye’ye gitmeden önce iki aydır Hatay-İstanbul arası mekik dokuyormuş. Eşi ve çocuklarını Kudüs’e yolcu edip, kendisi Hatay’a gitmiş. “İşlerini bitirip, bayramın üçüncü günü bize yetişecekti” diyen Arzu Kaddumi şunları söylüyor:
“Cüneyt’in çok şükür sağ olduğunu biliyoruz. Beşar’la ilgili hiçbir ses ve görüntü yok. Resmi kaynaklardan açıklama gelmiyor. Nuran’la sürekli dua ediyoruz. İlgileniyorlar ama yeterli değil demek ki. Ne kadar sürecek bilmiyoruz. İkimiz de çok hırpalanıyoruz. Onun da uyuyamadığını bildiğimden hangi saat olursa olsun arayıp konuşuyorum. Cumhurbaşkanı’ndan Dışişleri Bakanı’na, STK’lardan eylemlere, her yolu denemek için fikir alışverişinde bulunuyoruz.”
Zehra’nın çizdiği resimler değişti
FİLİSTİNLİ olan eşi Beşar ile İstanbul Üniversitesi’nde okurken tanıştıklarnı belirten Arzu Kaddumi şunları söyledi: “Beşar, sorumluluk sahibi biri. 20 yıllık gazeteci. Suriye televizyonuna çıkıp ‘Teröristim’ dese kimse inanmazdı. Daha okuldayken başlamıştı çeşitli kuruluşlarda çalışmaya. Suriye olayları patlak verdikten sonra çok fazla Hatay’a gitmeye başladı. Tehlikeli olduğu için Halep’e gitmesini çok istememiştim. Ama aklının köşesinde orası vardı. Ben de gazetecilik okudum ama yapmadım hiç. Onu ben değil, ancak meslektaşları anlar. Eşim Gürcistan Savaşı’nda bulundu. El Hurra’da 7 yıldır çalışıyordu. Kızım 5 yaşında. Onu bu olaylardan haberdar etmemek zor olmadı. Ama benim duruşumdan, hüznümden anladı. Eskiden çiçek böcek çizer, aile yapardı. Şimdi babayı bizden ayrı tutarak yapıyor resimlerini. Onun acısını içinde böyle yaşadığını anladım. Oysa bilmediğini düşünmüştüm. Oğlum, üzülüyor ve ağlıyor. O beni teselli ediyor, ben de onu.”