Ömer Çelik'ten Tunç Soyer'e tepki: "İstismar siyasetidir"

MKYK toplantısı sonrası açıklama yapan AK Parti Sözcüsü Çelik, Tunç Soyer'in sözlerine tepki gösterdi. Çelik, "9 Eylül'de işgalcilere söylenmeyen sözler tarihimize söylendi" dedi. Yunanistan'ın tacizlerinin farkında olduklarını söyleyen Çelik, "Yunanistan'ın haydutluktan uzak durması gerekir. Bu şekildeki tacizlere son vermelidirler" şeklinde konuştu.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Tunç Soyer'in İzmir'in kurtuluşu etkinliklerindeki sözlerine ilişkin olarak, "Atatürk'ün sözlerinin bağlamından koparılarak konumlandırılması bir istismar siyasetidir." dedi.

Partisinin MYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulunan AK Parti Sözcüsü Çelik'in ifadeleri şöyle:

Cumhurbaşkanımız 17-22 Eylül'de BM zirvesi vesilesiyle ABD'yi ziyaret edecek. Dünya beşten büyüktür ilkesinin reform olarak hayata geçmesinin ne kadar önemli olduğu görülüyor. 80'e yakın ülkenin herhangi bir güvenlik konseyi üyesi veto hakkını kullandığı zaman, ABD Daimi Temsilcisinin reformla açıklama yapması şimdiki modelin dünyayı taşımadığını gösteriyor.

Cumhurbaşkanımızın kıta, inanç, çeşitli siyasi değerlendirmelerle bunun değiştirilmesi gerektiğine dair görüşünün daha çok alan bulduğunu görüyoruz. Son Rusya-Ukrayna savaşında BM tamamen işlevsiz kalabiliyor. Halbuki bu kurumların daha çok işlev üretmesine ihtiyaç vardır.

Şimdiye kadar yapılmış, yapılanlarla birlikte yurt kapasitemiz 825 bini geçti. Bize yaklaşabilen en yakın ülke yurt kapasitemizin yarısına ulaşabildi. Tüm bu tablo konudaki hassasiyeti ve başarıyı göstermektedir.

Cumhurbaşkanımızın öğrencilerin dışarıda kalmaması için iradesi neticede bizi 825 binlik yurt kapasitesine ulaştırdı. Öğrencilerimizin hızlı bir şekilde yerleştirilmesi ve böylece hemen hemen en yakın ülkeye iki kat fark atan bir tablonun ortaya çıkması öğrencilerimizin ve velilerimizin lehine bir sonuç olarak gerçekleşmiştir.

TUNÇ SOYER'E TEPKİ

Kimlik tartışmasıyla ilgili konu. Esasında şunu anlamakta güçlük çekiyorum. CHP'nin geçmiş yıllarda düşürüldüğü tuzaklara düşmeye devam etmesi, uyarılmasına rağmen bu konuda ısrar etmesi bir kapasitesizlikten mi kaynaklanıyor; yoksa kör bir inattan mı kaynaklanıyor, bunun adını koymak zor. Geçmişteki devlet adamları ile Atatürk arasında zıtlık kurmaya çalışmak bu ülkeye fayda getirmemiştir. Bizim çok köklü bir tarihimiz, geçmişimiz var.

Sürekli olarak bununla kavga etmemizin kimlerin işine yaradığını geçmişte pek çok olayda gördük. 2 bin yılın üstünde bir yaşa sahip olan ordudan bahsediyoruz, devlet geleneğinin bütün umdelerini toplamaya çalışıyoruz. Avrupa'da herhangi devletin tarihini açın iyi kötü Roma İmparatorluğu'na bağlamaya çalışır. Ama Türkiye'de niye tarihinden koparmak, tarihiyle kavga ettirmek bir siyasetçi faaliyeti, CHP örneğinde görüldüğü gibi parti kimliği haline gelmiştir. Atatürk'ü ve Türkiye Cumhuriyeti'ni sürekli olarak herkesi kapsayacak değil de, toplumun bir kesimini ya da belli bir anlayışı dışlayacak şekilde değerlendirmeye almalarını anlamak güç. Atatürk'ün herkesin ortak değeri olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti'nin hepimizin ortak evi olduğu anlayışı üzerine niye cümle kuramıyorlar?

Doğal olarak şu gündeme gelmiştir; 9 Eylül'de İzmir'in kurtuluşunda o direnişin anılması gerekirken, oradaki Yunan mezalimine, işgaline karşı duruş ortaya koyulması gerekirken niçin mesele tarih kavgasına döndürülmeye çalışılıyor? Bazı siyasetçi arkadaşlarımız Nutuk'tan ya da Atatürk'ün başka cümlelerinden bağlamından koparılarak cevap vermeye çalışıyor. Milleti birleştirmek, bütünleştirmek için kullanmıyorsanız da niçin dar siyasi kavgalarınıza lojistik sağlama, mühimmat sağlamak için kullanıyorsunuz? Atatürk Kurtuluş Savaşı'nın başkomutanı olarak en önemli isimlerden biridir. Burada hepimiz açısından ölçü şudur; Atatürk'ü Türkiye Cumhuriyeti'ni toplumumuzun tamamını bütünleştirecek, kapsayacak şekilde konumlandıranlar doğru iş yapıyor. Atatürk'ün ismini kullanarak, cümlelerini bağlamından kopararak, Cumhuriyetçi olduğunu söyleyenler yanlış iş yapıyorlar. Bu bir bakış açısı, yerli yerine oturmak gerekiyor. Yanlış isimler bu değerlendirmelerin dışında.

Diyorlar ki, 'Keşke Yunan galip gelseydi' diyen tarih anlayışı içindesiniz? Kim söylemiş bunu. O gün yurdumuzu işgal edenleri, o günkü imkansız koşullarda büyük bir direnişle denize dökenlerin, o çizginin, o iradenin takipçisiyiz biz. 9 Eylül ruhunun aynen yaşatılması gerektiğini düşünüyoruz. Kendi kafalarına göre tarih yazıyorlar. Başkalarına da kimlik atfediyorlar. Siyaset adamların yapması gereken, kullandığınız cümle duvar mı örüyor, köprü mü kuruyor, tarihinizle, bugünününüz ile geleceğiniz ile.

Hiçbir ülkenin hiçbir gerekçe ile Türkiye karşı yaptırım uygulaması kabul edilemez. Kiev Büyükelçiliğimiz gerekli girişimleri yaptı. Yakından takip ediyoruz.

6'lı Masa'da ortak siyaset çıkarmak, yeterince toplantı yapıldı. Anlaşıldığı kadarıyla en temel konularda bile herhangi şekilde mutabakata varılamıyor. Özelleştirmeden yana olanlar var, ciddi olarak karşı olanlar var. Suriye politikasında Esat rejiminin yaptıklarının nasıl zalimlik olduğuna dönük olarak vurgularda bulunanlar var, bunun tam tersini söyleyenler var. HDP'ye bakanlık verilmesi meselesi böyle. Birisi konuşuyor arkasından açıklamalar geliyor. Millete karşı en büyük vazifemiz dürüst bir şekilde, şeffaf şekilde bu tezleri ortaya koymak lazımdır. 6'lı Masa'nın her konuda 6'lı düşünmesi, ortada bir masa olduğu izlenimini vermiyor. Buluşuluyor, tartışılıyor tekrar ayrılıyor. Herhangi bir siyasi mutabakat çıkmıyor. Bu onların iç problemidir. İstedikleri kadar oturur, konuşurlar. Artık 6'lı Masa diye bir bütünlükten bahsetmenin mümkün olmadığı net şekilde görülmüştür. Bir parti PKK terör örgütü değildir diyor mu? Türkiye Cumhuriyeti devleti PKK terör örgütü ve düşmandır diyor. PKK terör örgütü değildir diyen yapıya Bakanlık vermenin ne manaya geldiğini topluma açıklamalısınız. Bununla ilgili topluma izahatta bulunmanız gerekir. Yerel seçimlerde bizim desteğimizi aldınız, genel seçimlerde desteğimizi örtülü istiyorsanız, aleni olarak bizimle yanyana gözükmek istemiyorsunuz, siyasi ikiyüzlülük yapıyorsunuz demeye getiriyorlar. Burada siyasi ikiyüzlülük iddiası kendi içinde gidip geliyor. Toplumun önüne gerçeklerin söylendiği tablo konulmuyor. Bu son derece üzüntü vericidir.